Cuma , 29 Mart 2024

Ak Zambaklar Ülkesi: Finlandiya

Finlandiya, Baltık ülkeleri içinde doğal güzellikleri ve turizm potansiyeli açısından şüphesiz bölgenin en güzel ülkelerinden biri. Bizimle ‘Ak Zambak’lar ülkesi Finlandiya’ya, başkent Helsinki’ye gitmek, kutup bölgesine çıkarak eksi 10 derecede Lapland kültürünü yakından tanımak, buzda balık avlayıp, kar köpekleriyle keyifli bir tura çıkmak ister misiniz? Cevabınız evetse buyurun o zaman, davetlimizsiniz…

Helsinki’ye, İstanbul’a 11 yıl aradan sonra yeniden uçuş başlatan Finnair’in davetlisi olarak gidiyoruz. Finair’e ait Embraer 190 tipi uçakla Atatürk Havalimanı’ndan başlayan uçuşumuz yaklaşık 3 saat 20 dakika sonra akşam saatlerinde Helsinki Vantaa Havalimanı’nda sona eriyor.

Yazı ve Fotoğraflar: Fatih Yılmaz

Helsinki’deki ilk günümüzde sabah erken saatlerde buz tutan gölleri, işe gitmek için trafiğe çıkanları görüntüleyip, bir rehber eşliğinde otobüsle şehri keşfe koyuluyoruz. Limandan geçerek şehir etrafında kısa bir tur attıktan sonra Protestan Katedrali’nin yer aldığı ve St. Petersburg’da önemli eserler bırakan Alman mimar Engel tarafından çizilen Helsinki Meydanı’nda mola veriyoruz.

Bu meydan şehrin kesinlikle en büyük cazibe merkezi ve ilk uğrak yerlerinden biri… Finlilerin, döneminde sorun yaşamadıkları için sempatiyle baktıkları Rus Çarı II. Aleksander’in heykeli, meydanın tam ortasında yer alıyor. Finliler, ilk kez para basma ve dil özgürlüğü veren bu Çarı saygıyla anıyor.

Helsinki’de görülmesi gereken bir başka mekânsa Kaya Kilisesi. Kilise, adından da anlaşılacağı üzere, büyük bir kayanın içi oyularak yapılmış. 1969’da inşa edilen, 30 metre çapında ve 13 metre yüksekliğindeki Kaya Kilisesi, her yıl yarım milyon kişi tarafından geziliyor. 180 pencereyle çevrili kilisenin tavanı, 22 kilometre uzunluğunda bakır tel kullanılarak kubbe haline getirilmiş. Kiliseye gelenler dua edip, mum yakarak dilek tutuyor.

İstanbul’un sadece bir semti kadar büyüklüğe sahip Helsinki’de 560 bin kişi yaşıyor. Ancak çevre şehirlerle birlikte Başkent Bölgesi’nde bu rakam bir milyona çıkıyor. Şehrin cazibe merkezleri bir bölgede toplandığından size tavsiyemiz yürüyerek gezmeniz. Taksi ücretlerinin pahalı olduğu Helsinki’de ulaşımın önemli unsuru olan tramvaylar da iyi bir tercih olabilir. Soğuk bir iklime sahip kent kömürle ısınıyor. Yeraltındaki merkezi ısınma sistemi ile tüm konutlara 24 saat sıcak su veriliyor.

Helsinki’de yaşam liman çevresi ile iki ana merkez Mannerheim ve Alexander caddelerinde atıyor. Mannerheim’i adımlarken sarı poşet taşıyanlar hemen dikkatimizi çekiyor. Öğreniyoruz ki, İskandinavya’nın en büyük markalarından biri olan Stockmann yılın belirli günlerinde çılgın alışveriş günleri düzenliyormuş. Biz de indirimin biteceği son güne denk gelmişiz. Bu yüzden herkes fiyatların neredeyse yüzde 70–80 oranında düştüğü mağazaya akın ediyormuş.

Helsinki’yi diğer Baltık şehirlerine bağlayan binlerce yolcu ve araba taşıyan Cruise gemilerinin adalar ülkesinde yaşayan Finliler için çok şey ifade ettiğini söylemek gerekir. Ancak kışın Helsinki’de deniz donuyor ve devreye ünlü buzkıran gemileri giriyor. Cruise ve feribotlar ancak bu gemilerin açtığı yolu takip ederek ilerleyebiliyor.

Helsini’yi kuşbakışı görmek için 1952 Olimpiyatları’nın da yapıldığı stadyumun yanındaki kuleye çıkıyoruz. Ancak yağmurlu hava detaylı görüntü almamızı engelliyor. Biz de kendimizi kapalı bir mekâna, Deniz Yaşamı Müzesi’ne atıyoruz. Linnanmäki Parkı’nın hemen yanında yer alan müzenin 40’tan fazla akvaryumunda köpek balığından denizanasına, piranalardan vatoza kadar iki yüz farklı balık türü yaşıyor.

Helsinki’deki çocuklar deniz canlıları ve denizdeki yaşam ile ilgili en ayrıntılı bilgiyi burada öğreniyor. Zaten gezimiz sırasında çocuklarını alıp, buraya gelen çok sayıda ebeveynle karşılaşıyoruz. Müzenin en çok ilgi çeken bölümü içinden mutlaka geçmek zorunda olduğunuz cam tünel. Tünelden geçerken başınızın üstündeki balıklar seyrine doyum olmayan bir görüntü sunuyor.

Finlandiya’nın geçiş yolu üzerinde kurulu olan Helsinki, çok fazla yabancı nüfus barındırıyor. Öyle ki şehirde 130’dan fazla milletten insan var. Şehirdeki Türk nüfusu ise 5 bin. Tıpkı Almanya’da olduğu gibi Türklerin çoğu burada da restoran işiyle uğraşıyor. Döneri çok seven Finlandiyalılar Türk restoranlarına büyük rağbet gösteriyor.

Finlandiya’da restoran dışında çok başarılı işlere imza atan girişimci Türkler de var.  Örneğin Helsinki’nin göbeğindeki Carlton Oteli bir Türk işadamı tarafından işletiliyor. Helsinki’nin ardından kutup bölgesindeki Lapland’de yer alan Kittila’yı görmek için Vanta Havalimanı’ndan Finair’in filoya yeni katılan Airbus A330 uçağındaki yerimizi alıyoruz. 820 kilometrelik yolu bir buçuk saatte kat edip, Kittila Havaalanı’na iniyoruz. Uçaktan çıkar çıkmaz yüzümüze çarpan soğuk hava ile adeta irkiliyoruz. Hava sıcaklığı dışarıda eksi 10 derece.

Dört şehir, 16 kasabanın bulunduğu Lapland bölgesinde yaklaşık 200 bin kişi yaşıyor. Kittila ise bölgenin kış sporları merkezi. Şehirdeki ilk durağımız buz tutmuş büyük bir göl oluyor. Kızılderililerinkine benzer bir çadırın etrafında, buzun üstüne serilmiş geyik postlarının üzerine oturup, rehberlerin Lapland kültürü ile ilgili anlattıklarını can kulağıyla dinliyoruz.

Geleneksel kıyafetler giymiş genç bir kız, bölgenin simgesi renk geyikleriyle objektifimize güzel görüntüler veriyor. Geyikleri yakından görüntüleyip, sevimli kar köpeklerinin taşıdığı kızakla göl etrafında kısa bir tura çıkıyoruz. Donmuş göl üstünde belirli aralıkla oturmuş insanların balık avladıklarını öğrenince şaşırıyoruz. Ancak buz üstünde balık avlamak sanıldığı kadar kolay değil. Bir buçuk metre kalınlığa sahip buzu kurmak için önce demir çubukla delik açmak gerekiyor. İki üç kişi denediğimiz halde beceremiyoruz. İmdadımıza hemen tecrübeli bir balıkçı yetişiyor ve birkaç dakika içinde buzu kırmayı başarıyor.

Buz üstünde delik açmakla iş bitmiyor. Bu kez de sabırla, balığın oltaya takılmasını beklemek gerekiyor.

Dışarıda geçirdiğimiz iki saatin ardından hayvan postları ve el işlemeleriyle süslü restoranda ağırlanıyoruz. İçeride ikram edilen patatesli, kremalı enfes balık çorbası içimizi ısıtmaya ve bizi neşelendirmeye yetiyor.

Sıcak yaz günlerini yaşadığımız şu günlerde yaz ve kışı bir arada yaşayan Finlandiya gezisi mevsim itibariyle çok güzel bir tercih olabilir. Bizden söylemesi..

Bu yazı, Gezgin dergisinin 2010 yılının Haziran sayısında yayımlanmıştır.

Yazar : HALİT ÖMER CAMCI

Gezgin, ışık avcısı, oğlunun babası...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir