Cuma , 29 Mart 2024

Ardımızda Bir Memleket Bıraktık: Samsun

Yazı: M. Erkam Bülbül Fotoğraflar: Halit Ömer Camcı, M. Erkam Bülbül

Gezginin de bir memleketi vardır. Her ne kadar memleketim dünya benim diye söze girse de bir memleket lafı gezginin de yüreğinde çarpar. İnsanın doğduğu yer değil doyduğu yer memleketidir dendiğinde aklına önce midesi gelenler ne de yanlış düşünüyor. Midemizin değil ruhumuzun doyduğu yerdir memleket. Ve ruhumuzun çocuk tarafı memleketimizde doyar. Çünkü memleketimizdedir çocukluk aşkımız. Haylazlıklarımız ve sokağımızın ötesinden başladığımız keşifler. Ne vakit çocukluğumuzu söylesek kalbimizde bir şeyler kıpırdar. Bundan olsa gerek memleketimizi anlatmak daha bir zordur. Ruhumuzun çocuk tarafını anlatmak gibi.

 
Türkiye’ de hemen hemen tüm şehirler büyük bir değişimin içinde. Bazıları dünden kalan kentli yüzünü kaybediyor bu değişimle. Binalar şehrin dokusunu, eskisini,  ruhunu yitirmesine sebep oluyor. Ama bazen de şehrin kentli tarafını bulduğu yerlerde yok değil. Bunu görmek için şehrin eskisini bilmek gerek. Eskisini bildiğim bir şehri, memleketimi anlatıyorum size: Samsun’u.

Çocukluğumda sahile gitmek denilen bir şey yoktu Samsun’da. Sahili liman, tren garı ve rus pazarı kapatmış denizin yanıbaşında denize hasret şekilde yaşardık. Oysa şimdi bir ucundan diğerine tüm sahil şehre kazandırılmış ve şehir kentli kimliğini deniziyle yeniden kazanmış gibi gözüküyor. Şehrin iki ucunda bulunan Top tepe ve Amisos tepesi de bu muhteşem sahile kahvenizi içerken bakmanıza olanak sağlıyor.

Özellikle yaz aylarında görmek ve tatil yapmak için çok güzel bir şehir Samsun. Sadece sahilinde birkaç gün geçirebilirsiniz. Hem de asla tekrara düşmeden. Şehrin doğu tarafından girişinde muhteşem bir su kayağı parkı var. Bir gününüzü bu adrenalin ve eğlence yüklü parkta harcamanız özel tavsiyemdir. Sonra  Bandırma vapuru ve Milli mücadeleye ilk adımı anlatan  modern bir müze sizi bekliyor. Müzeden sonra da Doğu Parkta karadenizin hırçın dalgalarını seyre dalabilirsiniz. Biraz daha ilerlediğinizde pek çok kara hayvanının bulunduğu  hayvanat bahçesinde gezinti yapıp Sevgi Gölü’nün kenarında çay molası verebilirsiniz. Molanızı kısa tutun zira daha sahilin başında sayılırsınız. Sevgi gölünden çıktığınızda sahilde bir fayton turu atıp küçük bir kayık sefasını da gezinize ekleyebilirsiniz. Sonra yine nadir görebileceğiniz parklar ve sahil devam ediyor batı parka kadar. Batı parka da bir gün ayırmanız gerek gibi. Çünkü fener plajında denize girip teleferikle akşam üstü gün batımına Amisos tepesine çıkıp Samsun’un meşhur pidesinden tatmanız gerekli. Tabi amazon kadını heykelini de atlamayın. Sonra çizgi film kahramanlarının olduğu bir park ve kanal boyu yürüyüşte bunlara eklenmeli. Tüm bu anlattıklarım sadece gezi için yapılmış sahilinden ibaret. Atakum plajını anlatmayacağım bile. Çünkü Samsun’da bundan çok daha fazlası var.
Saathane meydanını anlatmak ise kelimelere sığması zor bir iş. Yaşamak gereken bir yer. Gidip etrafında ki çay ocaklarında bir “orta açık süzgeçli çay” içmeniz lazım ki anlatmakta zorlandığım şeyi anlayabilesiniz. Bir an dünyanın merkezinde durmuş da zamanın akışını izliyormuş gibi hissediyor insan. Yanı başında ki büyük camiye giden ihtiyarlarda sanki o zaman aralığından göçenler gibi. Saathaneye gelmişken lezzet lokantasında döner yemek de şart olur atlamayın.

Samsunu anlatırken döner ve pideyi de boş geçmemek lazım. Bafra pidesini bafrada yiyebilirsiniz. Ama samsun merkezde terme pidesi yapılıyor genellikle. Ki benim favorim de terme pidesi. Bir de döner Türkiye’ de en iyisi kesinlikle. Açık adres vermekten de kaçınmıyarak Saathanede Lezzet lokantası, meydanda İkizler Tandır ve Çiftlik’ de Çalıkuşu ve Hacı ilk tercihleriniz olabilir. Bir de Ankara yolunda Çakallı mevkiinde meşhur menemenciler var ki meşhurluklarının hakkını sonuna kadar veriyorlar.

Samsunda tarihi camiler ve yapılar  pek çıkmıyor karşınıza. En bilinen tarihi eser Büyük Camii. Seyyid Kutbettin türbesi de hemen ardına geliyor. Bir de restore edilen Acem Tekkesini görmek gerek. Çok yeni bir eser olsa da Samsun Site camiinin de ilginç bir atmosferi var. Sadece ilginç mimarisi ile camii değil caminin altında ki çay ocakları da çok hoş bir atmosfere sahip. Hele “Can Çay Salonu’ nda” garsonun ocakçıya verdiği siparişi dinlemeniz gerek. 50 siparişi tek seferde sayıp doğru masalara dağıtacak kabiliyette bir adam.

Çiftlik caddesi de tüm çekiciliği ile sizi bekliyor. Sürekli trafiğin ve kalabalığın eksik olmadığı bu cadde üzerinde ve caddeye bağlanan sokaklarda da güzel cafeler mevcut. Cibran’ ı ziyaret etmeniz de önerimizdir.

Milli mücadelenin başladığı kent olarak Samsun kozmopolit bir yapıya sahip. Evet biraz karadeniz biraz trakya biraz iç anadolu. Nüfusunda da karadenizin hemen her yerinden gelmiş Samsunlular göze çarpıyor. Ve Selanik göçmenleri. Ama herkes bu şehrin kentli yapısına ayak uydurmuş.

Samsun merkez görülmesi gereken bir yer. Ama ilçeleri de pek çok güzel şeyi barındırıyor. Çarşamba ve Bafra ovaları Canik dağlarının eteklerinden denize doğru münbit topraklar olarak uzanıyor. Ve bu ovaların vakt-i zamanında amazon kadınların toprağı olduğu söyleniyor. Zaten şehir de amazonlara dair heykeller görmeniz de bu yüzden. Havza kaplıcaları da Türkiye’ nin en iyilerinden. Ladik Akdağ kayak merkezi, Vezirköprü Kunduz yaylası ve  Bafra kuş cenneti de gezi listesine eklenebilir. Vezirköprü’ den semaver almayı da unutmamak gerek. Çarşamba Göğceli’ de ki çivisiz camide yüzyıllardır ayakta ziyaretçilerini ağırlıyor. Çarşambayı sel aldıysa da cami hala tüm gücüyle ayakta.

Samsunun bir de kültürel tarafı var ki bahsini etmeden geçmek olmaz. Yolcu dergisi Samsun’ dan çıkar yıllardır. Entelektüel olarak söyleyebileceğimiz “kafa” adamlar vardır. Endülüs kitabevinde ve Site Camii’ nin altında rastlamak zor değildir onlara. Bir de Orhan Babası vardır Samsun’ un.  Orhan Gencebay dendiğinde Samsun’ da akan sular duruyor. “Vazgeç gönlüm” deyip, “hatasız kul olmaz” nağmeleriyle Orhan babasına saygı da kusur etmez Samsunlu. Bir de rahmetli Yıldıray Çınar vardır ki onu da bir üst kuşak iyi bilir. Gençler daha çok Sagopa Kajmer hayranı.

Trabzonluların başlattığı “bize her yer Trabzon” sloganına atıfta bulunarak “burası her yer değil şehr-i Samsun” diyorlar ya gerçekten öyle. Burası her yer değil. Denizin yeşilin doğanın ve kültürün kenti. Gezilesi ve görülesi.

Bu yazı 2011 yılının Ekim ayında yayınlanan Gezgin dergisinin 56. sayısından alınmıştır.

Yazar : HALİT ÖMER CAMCI

Gezgin, ışık avcısı, oğlunun babası...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir