Cuma , 29 Mart 2024

Avrupa Havaalanları

Tahmin etmiş olma ihtimaliniz çok yüksek ama ben yine de yazayım; adımız her ne kadar Seyyah olsa da tek işi seyahat etmek olan birisi olmadığımız malum. Sevgili Halit Ömer gibi bu hafta Afrika’da, ertesi hafta Karadeniz’de bir yaylada, sonrasında ise dünyanın bir başka ucunda olanlardan değiliz elbet. Bununla beraber mevcut şartlara göre yine de ortalama üstü gezen, ömrünün bir kısmı yollarda geçen biri olarak bu köşede bilgi ve tecrübe paylaşımı yapıyoruz.

Geçen ay içinde kendi ortalamalarımın üzerine çıkan bir yoğunlukta idim. Editörümüz bile gıpta ile baktı arkamdam. Epey bir seyahat yaptım ama kuşkusuz en önemlisi 8 güne sığdırılmış 8 şehri kapsayan bir Avrupa turu idi. Sanmayın ki bir şirketle anlaşıp o ucuz gibi gözüken, son derece hızlı ve yoğun tempoda geçip normalde 6 tam gün sürdüğü halde 6 gece, 7 gündüz diye reklamı yapılan turlardan birine katıldım. Bu tamamen dostların daveti üzerine yapılmış, genelde orta ve kuzey tarafları kapsayan, tabi ki hızlı ama yeterince doyurucu bir kişisel gezi idi. Şehirler arası geçişlerimiz zaman zaman havayolu ile, zaman zaman da karayolu ile oldu. Kısa bir zaman diliminde Avrupa’nın Stockholm, Kopenhag, Viyana, Zürih, Brüksel ve Amsterdam havaalanlarını görmüş oldum. Son ikisine daha önce de bolca uğramış ama son bir yıldır görmemiştim.

Türkiye’den Amerika kıtasına yapılan yolculuklarda Avrupa aktarmaları her zaman önemli bir alternatif olarak karşımıza çıkar. Özellikle de THY’nin doğrudan uçtuğu NewYork veya Şikago’ya değil de daha farklı bir şehre gidiyorsanız aktarmayı ABD’de yapmak yerine Avrupa’da yapmak genelde daha rahat ve zaman açısından kısa süreli olabiliyor. Aktarmalarda en çok Frankfurt, Münih (Lufthansa), Paris (AirFrance), Amsterdam (KLM) tercih edilmekle beraber Milano (Alİtalia), Londra (British) da tercih edilen noktalar oluyor. ABD’de yaşayan Türkler arasında yaptığım ufak bir araştırmada yaşanılan şehre uçuşu olan şirkete (mesela Lufthansa’nın hemen bütün büyük merkezlere uçuşu var), şirketin ABD’deki partner şirketinin hub noktası olmasına (AirFrance, KLM ve Alİtalia’nın Delta ile, Lufthansa’nın United ile aynı gruplarda yer alması gibi) ve tabiki en önemlisi de o sırada en ucuz bileti kimin sağladığına göre tercihlerde bulunuluyor. Son zamanlara kadar ‘tok satıcı’ rolünü oynayan, genelde fiyatları diğerlerine göre daha pahalı olan ve bundan da taviz vermez gibi gözüken  THY’de alışılmışın dışına çıkarak Şikago’dan gece çıkışlı bir düzenleme yaptı. Şikago’dan 22.20 de yola çıkan uçak herşey normal giderse 17.20 de İstanbul a inmiş oluyor. ABD’nin orta ve batı tarafındaki şehirlerden yola çıkanlar için aktarmalarda uçak kaçırma vb problemleri en aza indiren bu uygulama yeniliği sebebi ile fiyat olarak da uygun olunca yukarıda bahsettiğim Avrupa aktarmalarına karşı önemli bir alternatif oldu.

Havayolu şirketleri arasındaki rekabet tabiki bizim gibi yolcuların işine yarıyor. Biletlerin ucuzluğunun yanı sıra servis kalitesi, aktarmalardaki bekleme süresi, havaalanlarının imkanları gibi faktörler de tercihlerde etkili oluyor.

Avrupa’nın en köklü şirketlerinden birisi olan KLM’nin ana üssü konumundaki Amsterdam Schipol Havaalanı son derece yoğun temposuna karşılık yine de düzeni ve sağladığı imkanlarla hemen dikkat çekiyor. Havaalanı içerisinde hemen her şirkete ait onlarca Lounge olduğu halde sadece 4 saatliğine 35 Euoro karşılığı oda tutabildiğiniz kendine has konsepti olan bir otel de bulunuyor.  Schipol ne kadar rahat ve güzel bir havaalanı ise  Paris’in ünlü De Gaulle Havaalanı da o derece rahatsız edici. Devam eden inşaatın yol açtığı zorlukların dışında İstanbul’dan gelen yolcuların indiği noktadan Amerika aktarmasının yapılacağı yere kadar, terminal içinde nerede ise 45 dakikaya varan bir mini yolculuk yapmanız gerekiyor.

İsimlerini saydığım bu bir kaç büyük hub noktasını hariç tutarak bir karşılaştırmaya gittiğimde ABD ile AB havaalanları arasında ciddi farklılıklar gözümüze çarpıyor. Bu farklılıklar bina, ulaşım, teknoloji vs den çok insanlarla, havaalanının kullanımı ile ilgili noktalar. Kültürler arası bir fark söz konusu. Her ikisi de batı medeniyeti olmakla beraber kendilerine has konumları, tarihi geçmişleri, seyehate bakış açıları ve nüfuslarının hem etnik hem de diğer yönlerden dağılımları bu farklılıkların sebeplerinden birkaçı. Son seyahatimde bunları çok daha net bir şekilde gözlemleme imkanım oldu.

Şimdi diyeceksiniz ki ‘seyyah efendi, tamam iyi hoş gezmişsin ama bir kaç havaalanı görmekle böyle  çıkarımlara nasıl giriyor, bu gözlemleri nasıl yapıyorsun?’ E sevgili okuyucu atalarımız ne demiş ‘Çok okuyan değil, çok gezen bilir’. Hem o kadar farkımız olsun ki ben burada yazabileyim, değil mi efendim?

Sabreder, şu kış günlerinde elinizden dergimizi bırakmaz iseniz gelecek ay sizlere ne demek istediğimi örnekleri ile anlatırım…

Avrupa Havaalanları | Yazı: Kemal Cem Fotoğraf: Halit Ömer Camcı

 

Yazar : KEMAL CEM

Gezginin Günlüğü

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir