Cuma , 19 Nisan 2024

Boğaz Hakkında

Bilhassa akşamlar böyledir. Rumeli kıyısında akşam, daima uzakta, daima eşyaya sinmiş bir hâl olarak tadılır.

Yazı: Ahmet Hamdi Tanpınar / Beş Şehir

Meğer ki karşı kıyıdaki yalıların çamlarını kanlı bir hasretle tutuşturmasın; önünüzde kıpırdayan denizde yer yer alev parçalarını, sanki bir tarafta bir gül bahçesi yıkılmış, her türlü renkli taştan bir bahar çökmüş gibi yüzdürmesin. Fakat ben daha ziyade onu ağaçların tepelerinde peydahlanan yumuşak ve yaldızlı aydınlıkta; birden karşı sahil boyunca uzanan o dar, çok beyaz âdeta gümüşten çizgide seyretmekten hoşlanırım.

Bu beyaz zırhın üzerinde görüldüğü için karşı kıyı hiç tanımadığınız bir yer gibi sizi birdenbire çeker. Gömüldüğü altın sarısı aydınlıkta yıkanan o hayal dünyayı, sabahleyin bol güneşte Rumeli tarafını nasıl özlerseniz, biraz evvel ayrıldığınız Beykoz, Paşabahçe veya Çubuklu olduğunu bile bile, öyle özlersiniz. Sonra bütün bu aydınlık, bu renkler kendisini besleyecek madde kalmamış bir yangının akisleri gibi sönerler. Ağaçlar, evler, mukaddes bir ziyaretten arta kalmış mahlûklar gibi biçare ve mahzun, geceye girerler. Onun kendisine seçtiği elbiseye bürünürler. Bu bazen bir musikinin sırmadan hil’atı olur, bazen sadece mehtabın sarı gülleridir, bazen yaşayan günün dilde ve damakta dolaşan lezzeti veya dört bir taraftan semt ve mahalle adlarının hayalimize birbiri ardınca sunduğu hâtıralardır. Fakat hangi kılıkta gelirse gelsin, hangi kadehte uzanırsa uzansın daima bir yalnızlık hissi ile beraber yürür.

Boğaz Hakkında – Bu yazı 2010 yılının Kasım ayında yayınlanan Gezgin Dergisi’nin 45. sayısından alınmıştır.

Yazar : HALİT ÖMER CAMCI

Gezgin, ışık avcısı, oğlunun babası...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir