Cuma , 29 Mart 2024

Eğlence Başkenti: Orlando

Gittiğim pek çok yerde sadece fotoğraf çekmek için yaptığım bir gezi planını uygularım. Yani neredeyse saat saat bir program yaparım ve ışığın durumuna göre kendimi fotoğraf çekmeye adarım. Amacım sadece fotoğraf çekmek olduğunda kullandığım fotoğraf makineleri, objektifler, tripod ve diğer aksesuarlar için mutlaka bir asistana da ihtiyaç duyarım. Hele bir de gidilen yer zorlu bir parkur ise iş daha da karmaşık bir hal alır.

Yazı ve fotoğraflar: Ömer Serkan Bakır

Geçtiğimiz ay, dünyanın eğlence parkları (theme park) başkenti olarak görülen Amerika’nın güneyinde, Florida’nın merkezinde yer alan Orlando’ya kısa bir gezi yapma fırsatı yakaladım.

Eğlence şehri unvanını, sayısı onlarca muhteşem eğlence parkları ve hemen her mevsim elverişli iklim koşulları ile hak eden Orlando da her yaşta ziyaretçinin seveceği birçok şey bulmak mümkün.

İtiraf edeyim bu sefer sadece fotoğraf çekmek için değil, biraz da eğlenmek için yola çıktım ve yanıma sadece Panasonic’in Lumix GF2 modelini aldım. Aynasız fotoğraf makineleri pazarındaki en önemli aktörlerden biri olan Panasonic, Micro Four Thirds standardını kullanan GF1 modelinin yerine daha kompakt hale getirilmiş ve dokunmatik ekran özellikleri kazandırılmış GF2 modeli ile bu alandaki başarısını devam ettiriyor.

Bu gezi için özellikle Lumix GF2’yi tercih etmemim en önemli sebeplerinden biri, küçük gövde yapısı ile kaliteli bir görüntü sunmasıydı. Sadece bir makine ve 14-42mm’lik tek objektif alarak seyahate çıkmanın dayanılmaz hafifliğini tarif edemem! Bu gezi yazısında gördüğünüz tüm fotoğraflar Panasonic Lumix GF2 ile çekildi. Orlando, dünyaca ünlü eğlence parkları ile adını duyuran ve onlarca eğlence parkından başka pek bir şey bulunmayan bir şehir. Renkli, eğlenceli, hareketli, kalabalık, arada bir yağmurlu, hep nemli ve sıcak…

Bu eğlence parkları ve diğer detaylara geçmeden önce “Orlando’ya nasıl gidilir?” ve “nerede kalınır?” gibi bazı sorulara cevap verelim.

Orlando’ya Nasıl Gidilir?

Orlando’ya İstanbul’dan gitmek için birkaç farklı alternatifiniz var. Bunlardan biri THY ile direkt New York’a gitmek ve oradan Delta ya da American Airlines gibi bir havayolu şirketi ile Orlando’ya uçmak. İstanbul-New York arası yaklaşık 10 saat sürüyor. New York-Orlando ise 3 saat civarında. Bir başka yol, THY ile İstanbul’dan Miami’ye gidip oradan yine uçakla Orlando’ya geçmek ya da bir araba kiralayıp Miami’den keyifli bir yolculukla Orlando’ya ulaşmak. Bir diğer yol ise Avrupa’dan farklı aktarmalarla Orlando’ya ulaşmak.

Kısaca birden fazla alternatifiniz var. Ancak zamanınız sınırlıysa en kısası, direkt New York’a ve oradan da Orlando’ya uçmak. Bu bile toplamda yaklaşık 13 saat uçmanızı gerektiriyor. Eğer uzun uçuşlardan sıkılıyorsanız, her koltuğun arkasında bulunan THY’nin uçak içi eğlence sisteminin faydasını bir kez daha takdir edeceksiniz demektir.

New York-JFK Havaalanı oldukça büyük ve birçok terminale bölünmüş durumda. İndiğiniz terminal ile gideceğiniz terminal farklı olabilir. Bu konuda hiç endişe etmeyin. Havaalanı içerisinde çalışan bir tramvay sistemi ile terminaller arasında ücretsiz, sürekli ve gayet hızlı bir iletişim sağlanıyor. Ancak yine de size tavsiyem, New York ile Orlando arasında aktarma yaptığınızdaki bekleme süreniz en azından 2-3 saat olsun. Uzun pasaport kuyruklarında stres olmayın sonra…

Nerede Kalınır?

Uzun bir uçuşun sonunda nerede kalacağınız konusuna değinelim.

Orlando’da her bütçeye uygun yüzlerce seçenek var. Öncelikle hangi eğlence parkının yakınında kalmak istediğinizi iyi belirleyin ve kalacağınız oteli ona göre seçin. Çünkü şehir merkezi kavramı burada biraz ilginç… Belki de şehir merkezine hiç uğramadan geri dönebilirsiniz. Çünkü tüm eğlence parkları ve turistik bölgeler şehir merkezi dışında bulunuyor. Zaten aramızda kalsın şehir merkezinde görülecek pek bir şey de yok.

Orlando’daki en büyük eğlence merkezleri Walt Disney ve Universal Studios. Kalacağınız otel bu iki merkezden birine yakın olursa sıkıntı çekmezsiniz. Eğer vaktinizi daha çok Walt Disney eğlence parkında geçirmeye karar verirseniz Kissimme bölgesinde bir otel ayarlamaya çalışın. Yok, daha çok Universal Studios tarafında vakit geçiririm derseniz de International Drive’ın park yakınında bir otel bulun. Ortalama geceliği 50-100 dolar arasında kalınabilecek farklı standartlarda odalar bulabilirsiniz. Bazı otellerde kahvaltı fiyata dahil değil, dahil olanlarda da alıştığınız çeşit ve lezzeti bulamayabilirsiniz, benden söylemesi.

Otel rezervasyonları için daha öncede kullandığım iyi bir site var: www.expedia.com. Tüm otel, uçak ve araba kiralama gibi rezervasyonlarınızı rahatlıkla yapabilirsiniz.

Araba kiralama işinden de kısaca bahsedeyim. Eğer Orlando ve civarında dolaşırım, sağa sola giderim diyorsanız ve 3-4 kişi seyahat ediyorsanız araba kiralamak mantıklı olabilir. Kiralama fiyatları gerçekten çok uygun. Ancak eğlence parklarından dışarıda dolaşmaya pek vaktiniz ve haliniz kalmayabilir. Taksi ücretleri biraz pahalı olsa da işinizi görecektir. Tabi şehir içi otobüs seferleri de mevcut.

Mevsim

Orlando, neredeyse her mevsim görülebilecek bir yer. Sadece Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında yüksek hava sıcaklıkları ve aşırı nem sizi biraz yorabilir. Unutmadan Orlando’ya hangi mevsim giderseniz gidin yanınızda mutlaka bir yağmurluk olsun. Bazen yağan aşırı yağmurlar sizi şaşırtabilir.

Sıcak iklimi sebebiyle hemen her mevsim milyonlarca turist çeken bu şehir, ailecek gidilebilecek dünyanın en önemli eğlence merkezlerinden biri. Onlarca eğlence parkını gezebilmek için haftalarca burada kalan pek çok kişi gördüm.

Universal Stüdyoları Orlando denildiğinde ilk akla gelen yerlerin başında Universal Stüdyoları geliyor. Universal Studios diye adlandırdığımız yer esasında üç bölümden oluşuyor: Universal Studios Florida, Islands of Adventure ve City Walk.

City Walk denilen bölge, ücretsiz olarak girilen ve diğer iki parka geçilen, yemek yiyebileceğiniz ve alış-veriş yapabileceğiniz bir yer. Burada ünlü mekanlar, Hard Rock Cafe ya da NBA Cafe’de oturup bir şeyler atıştırabilir, bir başka mekanda harika içeceklerin tadına bakabilirsiniz. Akşamları ise gece kulüpleri ile bir başka havaya bürünen City Walk gün içerisinde sizin için uygun bir dinlenme ortamı olacak.

Diğer iki parka geçmeden biraz park giriş ücretlerinden bahsedelim. Bu iki parkı şöyle bir gezelim derseniz en az iki güne ihtiyacınız var demektir. İki günlük ve her iki parkta da (Universal Studios, Islands of Adventure) geçerli bilet fiyatı kişi başı yaklaşık 150 dolar. Eğer bi let alma işini internetten hallederseniz 10 dolar tasarruf edebilirsiniz. Tabi daha fazla vaktiniz varsa bu iki park için 3 gün sanırım en ideal süre olur. Resmi web sitesinden hem biletlerinizi alabilir, hem de daha detaylı bilgi edinebilirsiniz: www.universalorlando.com

Universal Studios, çok yakından bildiğimiz pek çok kahramanın ve gözde filmlerin mekanlarının yer aldığı bir park. Parka girer girmez sizi etkisi altına alan bu yerde neyin film, neyin gerçek olduğunu karıştırabilirsiniz. Buradaki en gözde mekanlar, Terminator2 3D, E.T. Adventure, Men in Black Alien Attack, The Simpsons Ride, Shrek 4D, Disaster, Twister, Jaws, Mummy. Bu mekanların hepsi inanılmaz büyüklükte ve gerçeklikte tasarlanmış. Twister gibi bazı mekanlarda ünlü bir filmin en önemli anlarına canlı canlı tanık oluyorsunuz. Disaster filminin o ünlü deprem sahnesini ise bindiğiniz metro içerisinde bizzat yaşıyorsunuz. Yanınızda tanker patlıyor, duvarlar yarılıyor, istasyonu su basıyor…

En bilindik filmlerden Jaws’ta ise, bindiğiniz tekneye saldıran Jaws’ı bir hayli müdahaleden sonra etkisiz hale getirdiklerinde derin bir soluk alıyorsunuz. İnanın bazı atraksiyonlarda yaşadıklarınız filmleri televizyondan izlemeye pek benzemiyor.

Tüm bu atraksiyonların hepsini anlatacak yerimiz yok ne yazık ki. Ancak benim favorim kesinlikle The Simpsons Ride oldu.

Görüp görebileceğiniz en hızlı ve en büyük roller coaster’ların toplandığı yer sanırım Islands of Adventure olur. Sağınızda solunuzda her yerde boyutları ve cinsleri değişen onlarca roller coaster sizi bekliyor. Eğer yükseklik korkunuz falan varsa bu parkta girebileceğiniz çok az bölüm var. Ama inanın yürüyerek bile dolaştığınızda insanların çığlıkları sizi korkutmaya yetiyor. Açıkçası belli bir büyüklükten sonraki roller coaster’lar bana göre değil. Ama kuyruklarda bekleyen yüzlerce kişi sanırım benim gibi düşünmüyordu. Burada en kalabalık ve en büyük olanı The Incredible Hulk Coaster’dı. İnenlerin yüz ifadelerini görmenizi isterdim. Bir başka çılgın atraksiyon ise, Doctor Doom’s Fearfall idi. Burada oturduğunuz koltukla beraber ray üzerinde hiç beklemediğiniz bir anda yukarı doğru fırlatılıyorsunuz ve sonra serbest düşme, sonra tekrar yukarı…

Bu parkta benim en sevdiğim bölüm ise The Amazing Adventure of Spider-Man oldu. Bu simülasyonda ise 3D gözlüklerimizi takıp minik bir trene biniyoruz. Sokaklar arasındaki hızlı maceraya Spider Man ve düşmanları eşlik ediyor. Arada patlayan şeylerin alevleri suratınızı ısıtıyor, su damlaları üzerinize geliyor.

Islands of Adventure da, Jurassic Park ve Harry Potter gibi daha pek çok ilgi çekici bölüm bulunuyor.

Disneyland

Orlando’ya sadece Walt Disney parkları için gelenler de var. Bu parklar ailelerin çocuklarıyla birlikte eğlenceli vakit geçirebilecekleri bir bölge. Disneyland’ı oluşturan ana parklara girmek öyle kolay değil. Küçük bir şehir havasındaki bu özel bölgeye ilk girdiğiniz andan itibaren her şey değişiyor. Artık büyülü bir yerdesiniz. Tabi özellikle çocukların o tatlı şaşkınlığı görülmeye değer. Büyük otoparkların arasından geçerken eğer aracınızla buraya geldiyseniz bıraktığınız yeri iyi ezberleyin. Çünkü daha sonra binlerce araç arasında kaybettiğiniz arabanızı bulmak pek keyifli olmayabilir. Disneyland diye adlandırdığımız mekan esasında, Magic Kingdom, Epcot, Disney’s Hollywood Studios, Animal Kingdom ve Downtown Disney Area gibi pek çok farklı bölümden oluşuyor. Dediğimiz gibi bu parkların hepsini değil, sadece birini bile bir günde gezmek sizi biraz zorlayabilir. En iyisi yine en azından 2-3 gününüzü buraya ayırmak olacaktır.

Bu parkların en meşhuru hiç kuşkusuz Magic Kingdom. Burası nasıl anlatılır tam olarak bilemiyorum, ama çocuklar kadar büyüklerinde ağzı açık kalıyor desem sanırım yeterli olur. Magic Kingdom içerisinde de birbirinden ilginç pek çok ayrı bölüm bulunuyor. Dolaşırken kendinizi hayal dünyasında hissetmemeniz mümkün değil.

Walt Disney parklarının en ilgi çekenlerinden bir diğeri ise Epcot. Burada biraz teknoloji, biraz hayal dünyası ve çokça eğlence sizi bekliyor.

Disney’s Hollywood Studios ise size yine renkli ve hareketli bir dünya sunuyor. Indiana Jones, Narnia gibi pek çok tanıdık bölüm göreceğiniz burada canlı show’lar, gösteriler ve yine roller coaster’lar sizi bekliyor.

Animal Kingdom bölümünde ise kendinizi Afrika’da gibi hissedebilirsiniz. Gerçek safarileri aratmayan geziler, canlı gösteriler ve yüzlerce çeşit hayvanı yakından görmek hem sizi hem de çocuğunuzu mutlu edecektir.

Resmi internet sitesi http://disneyworld.disney.go.com/ adresinde daha detaylı bilgilere ulaşabilirsiniz.

Orlando’da bu yazdığım yerler dışında da tabi ki onlarca farklı eğlence yeri var. Ben sadece sayfalarımıza sığdırabildiğim kadarını yazabildim. Ama şunu söyleyebilirim ki konu, ailece unutulmayacak bir eğlence ise Orlando tam size göre olabilir.

Bu yazı 2011 yılının Haziran ayında yayınlanan Gezgin dergisinin 52. sayısından alınmıştır.

Yazar : HALİT ÖMER CAMCI

Gezgin, ışık avcısı, oğlunun babası...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir