Cuma , 29 Mart 2024

Erciyes’in Yeşil Yüzü – Bozkırdaki Rahmet / Yeşilhisar

Sultan Sazlığını yazarken Erciyes’in eteklerine tutunmuş bir bereketten söz etmiştim.. Dağın ardına gittiğinizde rahmetin tecellisini görürsünüz çünkü. Dağın bu tarafında modernleşen kente inat, dağın ardında koskoca bir ova, alabildiğine güzel sıra dağlar, sağ tarafta Kapadokya’nın gizemli peri bacaları ve ortasında Kayseri ile Kapadokya’yı, Hasan Dağı ile Aladağları, Aladağlar ile Erciyes’i birbirine bağlayan, bağları kayısı ve elma kokan, tarlalarında karpuz fışkıran Yeşilhisar.. Gezgin’imizin Anadolu’daki durağı bu kez Erciyes’in ardındaki, Kapadokya’nın kapısı, Aladağların ve Demirkazık’ın bekçisi, Zengibar’ın eteği Yeşilhisar..

Yazı ve Fotoğraflar: Hayrettin Oğuz

Tarihi
Yeşilhisar’in kuruluşu kesin olarak bilinmemekle beraber, tarihin kaydedilebildiği zamanlarda Hititlerle meskun olduğu bilinmektedir. Hititlerden sonra Perslerin, M.Ö.3500 yıllarında da İskender’in egemenliğine geçmiştir. Pers Komutanı Orgüs Oktav, Komutan ve ünlü hatip Ciceron’u Kapadokya meselesini halletmek üzere buraya göndermiştir. Böylece M.Ö. 317 yılında bu bölge Roma İmparatorluğu’nun hâkimiyetine geçmiştir. Kapadokya bölgesinin sekiz büyük şehri içinde adı geçen KBISTRA veya SIYIERA bugünkü Yeşilhisar’dır.

M.Ö. 256 yılında İran’ın, daha sonra tekrar Bizans İmparatorluğu’nun hâkimiyetine giren Kbistra, 672 yılında Battal Gazi’nin fethi ile ilk defa Müslümanların eline geçmiştir. M.S. 20 yılında Yeşilhisar, Romalıların eline geçer. Adi KUVİSTRA olarak değiştirilir. İmparatorun Hıristiyanlığı kabulü ile birlikte Yeşilhisar, Ürgüp’ün Göreme’siyle birlikte önemli bir dini merkez haline gelir. Özellikle Erdemli Kaya Kiliseleri Hıristiyanlığın merkezi konumundadır. Bölgedeki en büyük papazın Keşlik (muhtemelen asıl adı Keşişlik) köyünde oturduğu belirtilir.

Yeşilhisar zaman içerisinde iki defa daha Bizans hâkimiyetine girmişse de önce Abbasi’ler sonra Danişmentler tarafından geri alınmıştır. 1114 yılında Selçuklulara, sonra İlhanlılara, daha sonra da 1324 yılında Melik Eratna Devleti’ne geçmiştir. Sultan Alparslan; Malazgirt’te Bizans İmparatoru Romen Diojen’i büyük bir yenilgiye uğratınca bütün Anadolu ile birlikte Yeşilhisar da Selçukluların eline geçti. Bu dönemde Yeşilhisar, Develi-Karahisar olarak anıldı. Karahisar anlamına gelen Zencibar’ın (ya da Zengibar) Türkçe ‘ye tercüme edilmesi ve Derevliye’nin Develi şeklinde okunmasıyla bu isim elde edilmiştir.

Bu tarihe kadar ırk, dil, sanat ve kültür açısından tarihin akışına uyarak, galip tarafın hüküm ve etkisi altında kalmış olan yerli halk 1071 tarihinden itibaren Müslüman olup Türkçe konuşmaya başladı; sanat ve kültür bakımından da tamamen doğuya bağlandı. Bir süre Karamanoğulları egemenliğine giren Yeşilhisar (Karahisar) Yıldırım Beyazıt zamanında Osmanlıların hâkimiyetine geçmiş fakat Timur’un Anadolu’yu istilası ile tekrar Karamanoğulları’nın hâkimiyetine girmiştir. Osmanlı döneminde Yeşilhisar’ı yöneten Karamanoğlu Ahmet Bey’in şehre ciddi hizmetleri olmuştur. Şehrin güneyindeki Dündarlı Suyunun Yeşilhisar Ovası’na dökülmesini sağlayarak kendi adıyla anılan Karamanoğlu Hark’ını açmıştır. Şehrin batısında da Karaman Yolu’nu inşa etmiştir.

Karamanoğlu Ahmet Bey in 1463 yılında ölümünden sonra Fatih Sultan Mehmet, bu beyliği ortadan kaldırıp Yeşilhisar’ı kardeşi Sultan Mustafa’ya verdi. Ayrıca ordunun değerli komutanlarından biri olan Karacabey, konaklama sırasında burada vefat etmiş ve kendisi Köşk Tekkesi diye anılan makama defnedilmişti. Bugün Karacabey adi ile anılan mahalleye bu isim, o büyük komutandan dolayı verilmiştir. Damat İbrahim Pasa, doğum yeri olan Muskara Koyu’nun Nevşehir yapmak için etrafta bulunan önemli merkezlerin askeri ve mali güçlerini ferman ile Nevşehir’e kaldırırken Yeşilhisar’ın Zencibar kalesinde mevcut olan 39.000 akçe tımar ile otuz üç neferlik muhafız birliğini de Nevşehir’e götürdü. O tarihten sonra Yeşilhisar eski önemini kaybetti.

gezgindergi-turkiye-kayseri-yesilhisar (11)

Osmanlı döneminde Yeşilhisar da fıkıh, tasavvuf, felsefe ve edebiyat alanlarında ünlü kişiler yetişmiştir. Koyunlu Baba, Mir Ati Dede, Kocabeyoğlu Hacı Ali Rıza, Koçumzade Mehmet Efendi ve Ömer Gülşeni Dede bunlardan bazılarıdır. Osmanlı Padişahlarından III. Mustafa zamanına kadar Karaman Eyaleti’nin Niğde Sancağına bağlı bir kaza merkezi olan Yeşilhisar 1856 yılında Nahiye olarak Kayseri’ye, 1902 yılında İncesu İlçesi’ne bağlandı. O zamana kadar Develi-Karahisar adıyla anılırken isim benzerliği olan yerlerle karıştığı için 1945 yılında Yeşilhisar olarak değiştirildi. 1945 yılında yapılan müracaatla Kayseri’ye bağlanmıştır.

Genel Durum
Yeşilhisar’a girdiğinizde yaz mevsimindeyseniz ilk dikkatinizi çekecek şey Kayısı ve Elma bahçeleridir. Şehrin en önemli geçim kaynağıdır. Son zamanlarda Yeşilhisar Karpuzu da bölgenin en aranan meyveleri arasına girmiştir. Patates ve Şeker Pancarı da önemli diyebileceğimiz oranda gelir ve geçim kaynağıdır. Her yıl düzenlenen Kayısı festivali şehrin en önemli kültürel faaliyetlerinden biridir..

Halk arasında İçmeceler olarak bilinen kaplıca bölgesinin açılması ile ilgili projelerin tamamlandığını belirten Belediye Başkanı Abdülkadir Akdeniz, özellikle Güneş Enerjisi temelli elektrik üretim terminalleri için uygun bir bölge olduğunu söyledi.. Şehirleri gezerken muhatap olduğumuz yöneticilerin bize hissettirdikleri şehrin geleceği ve içinde bulunduğu durumla doğru orantılıdır. Özellikle kültürel kaygıları ve boyutları olan yöneticiler bizim için her zaman umut olmuştur gelecek adına.. Bugün gelişmişliği sadece ekonomiye indirgeyen bazı yöneticilere inat, içinde yaşadığı kentin kültürel ve tarihi yanını ayakta tutmaya çalışan yöneticiler iyi ki varlar. Bu anlamda Abdülkadir Bey’in bizi önce Necip Fazıl’ın bir süre mahkûm olarak kaldığı eve götürmesi şaşırmamıza sebep oldu. Türkiye’nin bir dönemine damgasını vuran bir insanın bu topraklarda Erciyes’e karşı bir evde zorunlu ikamete tabi tutulması mana bakımından da ilginç geldi.. Daha sonra belediyenin Yeşilhisar evi bağlamında restore etmek için aldığı eski Yeşilhisar evini ve hala geleneğin kokusunun gitmediği eski sokakları gezdik. Evlerinin önlerinde, eşiklerinde oturan insanların misafirperverliği görülmeye değerdi..

Ulu Camii şehrin merkezinde en eski yapı.. 1323 yılında Eretna Devleti’nin hükümdarı Alaaddin Eretna tarafından yapılmış.. Restorasyonlar sayesinde hala ayakta.. İdris Camii, Hamza Paşa Camii ve Selçuklu Hamamı diğer önemli tarihi eserler..

gezgindergi-turkiye-kayseri-yesilhisar (12)

Zengibar Kalesi
Zengibar kalesi bölgedeki en önemli tarihi yapı aynı zamanda.. Kalenin M.S. VI. yüzyılda İranlılar tarafından yapıldığı tahmin edilmektedir. Daha sonra Romalıların eline geçmiştir. Türkler’ in Anadolu’yu fethinden sonrada önemini koruyan Zengibar Kalesi, gerek Selçuklular ve gerekse Osmanlılar zamanında Akdeniz Bölgesi’ni, İç Anadolu Bölgesi’ne bağlayan geçitlerin güvenliği için kullanıldığı gibi bu bölgelerdeki şehirlerin güvenliği konusunda da önemli görevler üstlenmiştir. Zengibar kalesinde bizi en çok şaşırtan şey büyük kaleye giderken yolun sağ tarafında bulunan eski mezarlıktır.. Müslüman mezarlığı olduğu belli olan bölgede herhangi bir kitabe olmadığından, hangi döneme ait olduğu bilinmiyor.. Kadı Burhaneddin Devleti zamanında Kadı Burhanettin’in buraya bir medrese yaptığına dair rivayetler de var.. Büyük Zengibar’ın tepesindeki duvar kalıntılarının da bir manastıra ait olduğu söyleniyor.. Bizim geziyi yaptığımız dönemde şiirsel veya sanatsal sinema dalında önemli eserler veren ünlü yönetmen Semih Kaptanoğlu ile karşılaşmak da ayrı bir anlam kattı gezimize.. Yumurta, Bal, Süt üçlemesi ile tanıdığımız Semih bey yeni filminin (Buğday) önemli bir kısmını bu bölgede çekiyor..

Erdemli Kaya Kiliseleri
Erdemli Vadisi insanı şok eden bir güzellik.. İnsanın inancı uğruna neler yapabileceğinin görüntüsü.. Baskı ve zulümlerin hiçbir inancı yok edemeyeceğinin müşahhas hali.. Vadi sağlı ve sollu boydan boya kaya kiliseleri ve evlerden oluşuyor.. Vadi boyunca uzanan yerleşim alanında duvar resimleri de içeren on bir kilise yer almaktadır. Bu kiliseler; Kilise Camisi, H. Eustathios Kilisesi, H. Nikolaos Kilisesi ve Şapeli, Mikhael Kilisesi, Oniki Havari Kilisesi, Kırk Martir Kilisesi, Tek Nefli Kilise, Saray Manastırı Kilisesi ile Ayı Kilise’sidir. Duvar resimlerinde Kitabı- Mukaddesten sahneler var.. Ayrıca bitkisel ve geometrik bazı süslemeler ile birlikte aziz, azize, piskopos, melek, havari gibi tek figürler de resimlenmiştir. Yapılar mimari ile birlikte duvar resimlerinin üslup, ikonografik ve kilise içindeki dağılım özelliklerine göre 10 – 13. yüzyıllar arasında yapıldığı tahmin ediliyor. Ancak bölgenin ilk Hıristiyanların yaşadığı ve Pavlus’un ziyaret ettiği bölge olması itibari ile muhtemelen yeraltı şehir ve kiliselerinden sonraki erken döneme ait olduğunu iddia edenler de vardır.

gezgindergi-turkiye-kayseri-yesilhisar (4)

Erdemli Köyü’ndeki kaya kiliseleri duvar resimlerinin Bizans resim sanatı açısından önemi oldukça büyüktür. Bizans resim sanatında krallığın o dönemki başkenti olan İstanbul’daki örneklerinde olan üslubunun Erdemli duvar resimlerinde de görülmesi önemlidir. Vadinin güney bölümünde, bir manastır (Saray Manastırı), bir şapel, iki ahır, iki fırın, 44 şıra hane bulunmaktadır. Saray manastırına ait iki ekmek fırını yan yana çift olarak yapılmıştır. Şıra haneler, konutlardan sonra yerleşimin en yoğun yapı grubunu oluşturmaktadır. Genellikle bu yapılar, üzüm ezme havuzu ve üzüm suyunun toplandığı şıra haznelerinden oluşmakta ve bazı şıra hanelerde beyaz sıva üzerine kızıl kahve tonda yapılmış geometrik bezemeler yer almaktadır.

gezgindergi-turkiye-kayseri-yesilhisar (3)

Yukarı tepeye çıkıp vadiyi seyrettiğimizde o dönem baskı altında kalan bu insanların kayaları, dağı, taşı nasıl işlediklerini ve bütün bunları yaparken tabiattaki dengeyi nasıl önemle gözettiklerini seyrediyor, piknikçilerin etraftaki pet şişelerini toplayarak yolumuza devam ediyoruz..

gezgindergi-turkiye-kayseri-yesilhisar (2)

Keşlik
Keşlik Köyü’nün kurulusu, mevcut tarihi kalıntılardan 300’lü yıllara kadar uzanmaktadır. Keşlik beyaz kayalık anlamına gelir. Türkçe kökenli bir kelime olduğunu söyleyenler bölgedeki Keşiş’in burada oturduğundan dolayı bu ismi aldığını söyleyenlerin olduğunu da belirtirler..

gezgindergi-turkiye-kayseri-yesilhisar (13)

Köyün adı ile ilgili diğer bir görüş ise Orta Asya’daki Keşlik bölgesinden gelen Türkmenlerin buraya Keşlik ismini vermeleridir. Kurulduğundan günümüze gelinceye kadar eğitim seviyesi yüksek olan bu köyün halkı aynı özelliğini bugün de sürdürmektedir. Kayseri’ye bağlı ilçelerin köyleri arasında en çok okuma yazma oranı ile belirgin bir köy olduğunu söylüyorlar. Köyde önemli miktarda mağara, sığınak, kilise ve keşfedilmeyi bekleyen yeraltı şehirleri vardır.

Soğanlı
Soğanlı dördüncü yüzyıldan itibaren Kapadokya’daki önemli merkezlerden biri olmuş ve önemini 7 ve 8. yüzyıllarda da sürdürmüştür. Türkler, bölgeye yerleşmeden önce Doğu Roma İmparatorluğu hüküm sürmüş; buraya yerleşen halk kayaları oyup evler, kiliseler, toplantı alanları yapmış, tarım, hayvancılık ve bağcılıkla uğraşmışlardır. Köy, Battal Gazi tarafından Bizanslılardan alınmıştır. Rivayetlere göre Battal Gazi buranın fethini sona bıraktığı için fetihten sonra köyü Sonakaldı ismini vermiş zamanla da bu isim Soğanlı olmuştur.

850 yıllarında Soğanlı vadisinde 200 kadar kilise ve manastır bulunmakta idi. Halen 50 kadar freskli kilise vardır. Ancak bunların 10 kadarını gezmek mümkündür. Vadide 400 kadar da kaya oyuğu vardır. Bu oyuklar bugün kullanılmamaktadır.

Tüflerin üzerinde kurulu olan Soğanlı, peri bacalarının güzelliği ile tanınır. 50’ye yakın kaya kilisesi ve mağara vardır. Mağara ve kiliselerde mezarlar, İsa Peygamber ve havarilere ait resimler bulunmaktadır. Bölgede Karabaş, Yılanlı, Kubbeli, Saklı, Geyikli, Tokalı ve Azize Barbara başta olmak üzere önemli miktarda kilise vardır. Bunların içinde 6. Yüzyılda inşa edildiği tahmin edilen Karabaş kilisesi önemli bir yere sahiptir. Kilise Roma döneminin karakteristik özelliklerini taşır. Kilise ve duvarları 11. ve 13. yüzyıllarda tekrar inşa edilmiştir. İlk olarak basit çizgiler ve motiflerle süslenmiştir. Freskler 11. yüzyılda toprak boya ile yapılmıştır. Yağlı boyanın keşfinden sonra toprak boyalar yerine yağlı boyalar kullanılmıştır. Kilise dört kısımdan oluşur. Peygamber İsa’nın doğumu, vaftizi, havlu ile kurulanması, dini mücadeleleri, çarmıha gerilişi ve Saint Jean’in canavarı boğuşu gibi kompozisyonlar, 12 havarinin ve diğer azizlerin resimleri, Bizans ve Türk (Selçuklu) motifleri kilisenin iç duvarlarını süslemektedir.

Son dönemlerde turistik bir cazibe merkezi haline geldiği ve dikkatimizi çeken Soğanlı bebeklerinin bölgenin bir sembolü olduğunu da belirtelim..

Sultan Sazlığı
Sultan Sazlığı ise Erciyes’in eteğindeki rahmet.. Adeta Erciyes’ten tecelli eden bereket Sultan Sazlığı üzerinden bölgeye yayılır.. Yaşanan birkaç yıllık kuraklığın ardından sazlık eski görüntüsüne yavaş yavaş kavuşmaya başlamıştır.

gezgindergi-turkiye-kayseri-yesilhisar (6)

Sazlıkta yer yer kamış, kafa otu ve kındıra bulunur. Açık havalarda nilüfer ve süsen de görülür. Sazlığın merkezine doğru görülmeyecek kadar çok yüzen saz adacıkları vardır. Bunlar kuvvetli rüzgârlarla yer değiştirirler, suyun alçalmasıyla alçalırlar. Sazlık güney ve kuzeyde Yay Gölü ile ayrılır. Yay Gölü tuzlu bir göldür. Kuzey-batı köşesinde bu göle bağlı Çöl Gölü bulunur. Bu göl daha fazla tuz ihtiva eder, derinliği birkaç desimetreyi geçmez. Civarında bitki bulunmaz yazın kurur.

1986’da yapılan bir araştırmaya göre 251 kuş türü kaydedilmiştir. Bunlardan 80’den fazlasının sahada kuluçkaya yattığı tespit edilmiştir. (Kuş türlerinden bazıları; ak pelikan, küçük karabatak, flamingo, turna, dikkuyruk, kılıç gagası, kara samur vb.)

Sazlık etrafı kayısı, elma, şeker pancarı, karpuz, kavun, kabak başta olmak üzere bağlar, bahçeler ve tarlalarla çevrilidir. Rüzgarın, suyun ve kuşların türküsünü dinlemenin en güzel mekanlarından birisidir.

gezgindergi-turkiye-kayseri-yesilhisar

Yazar : HALİT ÖMER CAMCI

Gezgin, ışık avcısı, oğlunun babası...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir