Cuma , 29 Mart 2024

Geçmiş Yüzyılın Gezginleri 2.Bölüm

II. TÜR­Kİ­YE’YE FO­TOĞ­RA­FIN Gİ­Rİ­Şİ

Yazı: Dr. Hi­da­yet NU­HOĞ­LU (IR­CI­CA) – Or­han M. ÇO­LAK (IR­CI­CA)

II­I. Se­lim ve özel­lik­le II. Mah­mud ve son­ra­sı­nın İs­tan­bul’u, Av­ru­pa’yı ta­ki­be ça­lı­şan, Av­ru­pa’dan ha­ber­dar olan bir İs­tan­bul man­za­ra­sı ar­zet­mek­te­dir. Av­ru­pa’da­ki bir­çok şey, 18. yüz­yıl­dan iti­ba­ren be­lir­li mu­hit­ler­de de ol­sa, İs­tan­bul’a gel­miş ve yer­leş­me im­ka­nı bul­muş­tur. 19. yüz­yı­lın ga­ze­te­si Tak­vim-i Ve­ka­yi’de ve bu­na mü­ma­sil di­ğer ba­zı ya­yın­lar­da, Av­ru­pa’da­ki icat­lar, bu­luş­lar ve ben­ze­ri hu­sus­lar­la il­gi­li ha­ber­le­ri, Av­ru­pa ya­yın­la­rın­dan ter­cü­me su­re­ti ile, he­men he­men ak­tü­el ola­rak ta­kip et­mek müm­kün gi­bi gö­rün­mek­te­dir. Öte yan­dan İs­tan­bul, hâ­lâ dün­ya­nın bü­yük dev­let­le­rin­den bi­ri­nin baş­ken­ti ve özel­lik­le Av­ru­pa­lı­lar için Do­ğu’nun es­ra­ren­giz ha­va­sı­nın te­nef­füs edi­le­bi­le­ce­ği bir yer­dir. Ba­zı Av­ru­pa­lı­lar için ise el­le­rin­de­ki ye­ni­nin pa­zar­lan­ma­sı için ilk dü­şü­nü­le­cek bir mer­kez, bir pa­zar ka­pı­sı­dır.

İş­te bu ha­va için­de fo­toğ­ra­fın ilk ulaş­tı­ğı yer­ler­den bi­ri ola­rak Os­man­lı top­rak­la­rı­nı ve bu ara­da İs­tan­bul’u gö­rü­yo­ruz. Ağus­tos 1839’da Pa­ris’te Da­gu­er­re­oty­pe’in ta­nı­tıl­ma­sı üze­rin­den çok geç­me­den bu bu­lu­şun Tür­ki­ye’de de ta­nı­tıl­dı­ğı an­la­şıl­mak­ta­dır. Bu ko­nu­da şim­di­lik eli­miz­de olan en es­ki bel­ge 19 Şa­ban 1255/28 Ekim 1839 ta­rih­li Tak­vim-i Ve­ka­yi’de­ki ya­yın­dır. Bu ya­yın­da bu ica­dın ta­ri­hî sey­ri an­la­tıl­mak­ta, tek­nik özel­lik­le­ri söz ko­nu­su edil­mek­te ve mu­cid M.Da­gu­er­re ta­nı­tıl­mak­ta, ay­rı­ca, İn­gi­liz Tal­bot’dan da bah­se­dil­mek­te­dir, hat­tâ o ta­rih için bil­di­ği­miz ka­da­rı ile baş­ka bir kay­nak­ta zik­re­dil­me­yen renk­li fo­toğ­ra­fın im­kâ­nın­dan da söz edil­mek­te­dir.

Bun­dan iki yıl ka­dar son­ra 26 Ce­ma­zi­ye­lev­vel 1257/15 Ağus­tos 1841 ta­rih­li Ce­ri­de-i Ha­va­dis’de­ki bir ha­ber­de Da­gu­er­re bas­ma­sı (Da­gu­er­re­oty­pe) tek­ni­ğin­den son­ra, te­rim türk­çe­leş­ti­ri­le­rek, ateş yaz­ma­sı (pho­tog­rap­hi­a)’nın ta­ri­fi ya­pıl­mak­ta­dır. Bu­ra­da­ki ifa­de­ye da­ya­na­rak, fo­toğ­raf ke­li­me­si­nin 1841’de Türk­çe’ye gir­di­ği­ni söy­le­ye­bi­li­riz.  Bu­nun ya­nın­da dik­kat çe­ki­ci bir nok­ta­ya da­ha işa­ret edil­mek­te­dir. Bu ha­ber­de Mös­yö Da­gu­er­re’in Da­gu­er­re, bas­ma­sı­nı tak­dim eden “ki­ta­bı da­hi İs­tan­bul’a gel­miş ve ter­cü­me edil­miş ol­mağ­la bi­len­le­rin ma­lu­mu­dur” de­nil­mek­te­dir.

Ce­ri­de-i Ha­va­dis’in bu ha­be­rin­de bah­se­di­len ter­cü­me hak­kın­da, ye­ni ve açık­la­yı­cı bir bil­gi­ye ula­şı­la­ma­mış­tır. Ay­rı­ca bu ko­nu üze­rin­de ça­lı­şan­lar da sa­de­ce bu ri­va­ye­ti nak­let­miş­ler­dir. Araş­tır­ma­la­rı­mız­da bu ter­cü­me­yi gö­ren kim­se­ye rast­la­ya­ma­dık. An­cak fo­toğ­raf ta­ri­hi­ni ko­nu alan ba­zı ya­yın­lar­da, M. Da­gu­er­re’in, bu­lu­şu­nun ilâ­nın­dan he­men son­ra “Da­gu­er­roty­pe El Ki­ta­bı” ya­yın­lan­dı­ğı­nı ve bu ki­tap­tan, me­se­lâ 3 ay gi­bi kı­sa bir sü­re­de 9.000 nüs­ha sa­tıl­dı­ğı kay­de­di­li­yor.3 Böy­le­ce bu ye­ni icad, ya­ni fo­toğ­raf, ha­ber ve bil­gi ola­rak, he­men Türk ka­mu­oyun­da ye­ri­ni bul­muş ise de fi­il­len İs­tan­bul’a ge­li­şi, bir ga­ze­te ilâ­nı­na gö­re, bu­lu­şun ilâ­nın­dan son­ra­ki üçün­cü yıl­da­dır.

Ce­ri­de-i Ha­va­dis’in 8 Ce­ma­zi­ye­lâ­hir 1258/17 Tem­muz 1842 ta­rih­li nüs­ha­sın­da, M. Da­gu­er­re’in çı­rak­la­rın­dan M.Kom­pa (Com­pas ?) adın­da bi­ri­nin İs­tan­bul’a gel­di­ği, fo­toğ­raf sa­na­tı­nı üc­ret mu­ka­bi­li teş­hir et­ti­ği, is­te­yen­le­re öğ­ret­ti­ği ve şa­hıs, grup ve­ya man­za­ra res­mi çek­ti­ğin­den ve fo­toğ­raf için “ik­ti­zâ eden âlâ­tı­nı da­hi sa­ta­ca­ğın­dan” bah­se­den bir ha­ber ve bir ilân neş­re­dil­miş­tir. Böy­le­ce fo­toğ­raf fii­len İs­tan­bul’a gel­miş­tir.

An­cak bu­ra­da, yu­ka­rı­da bir yıl ev­ve­le ait, Da­gu­er­re’in ki­ta­bı­nın ter­cü­me­si­ne ye­ni­den işa­ret ge­re­ki­yor. Eğer fo­toğ­raf, ger­çek­ten, İs­tan­bul’a M. Kom­pa ile gel­miş ise, da­ha ön­ce bu ko­nu­da­ki tek­nik ma­hi­yet­te bir ki­ta­bın ter­cü­me­si­nin ni­çin ya­pıl­dı­ğı so­ru­su­na cid­dî ve tat­min edi­ci ce­vap bul­mak ge­re­ki­yor.

1839’dan iti­ba­ren, ya­ni Da­gu­er­re­oty­pe’in açık­lan­ma­sı ile be­ra­ber, bu tek­ni­ği öğ­re­nen pek­çok ki­şi, bir­bi­rin­den fark­lı mak­sad­lar­la dün­ya­nın dört bu­ca­ğı­na “Da­gu­er­re­oty­pist” ola­rak bu “tek­ni­ğin ic­ra­sı” için da­ğıl­mış bu­lu­nu­yor­du. Bun­lar­dan M. Kom­pa gi­bi ba­zı­la­rı­nın İs­tan­bul’a gel­dik­le­ri, bir müd­det ka­lıp son­ra bir baş­ka ye­re git­tik­le­ri, ga­ze­te ilân­la­rın­dan an­la­şıl­mak­ta­dır. Böy­le­ce bir yan­dan, da­ha ön­ce­ki de­vir­le­rin res­sam­la­rı gi­bi, çe­şit­li mil­let­ler­den fo­toğ­raf­çı­la­rın İs­tan­bul se­fer­le­ri de­vam eder­ken, öte yan­dan, da­ha fo­toğ­raf­çı­lı­ğın ilk gün­le­rin­den iti­ba­ren Os­man­lı Coğ­raf­ya­sı’nın fo­toğ­raf­lan­mak­ta ol­du­ğu gö­rü­lü­yor.

Pa­ris­li No­el Ma­ri­e Pay­mal Le­re­bo­urs’un eki­bi, 1839 gü­zün­de yo­la çı­ka­rak Mı­sır, Fi­lis­tin ve Bey­rut’un ilk fo­toğ­raf-man­za­ra­la­rı­nı, da­ha son­ra “Ex­cur­si­on Da­gu­er­ri­en­nes: Vu­es et Mo­nu­ments les plus Re­mar­qu­ab­les du Glo­be” adı ile 1840-1843 yıl­la­rı ara­sın­da neş­re­di­le­cek al­büm se­ri­si için tes­bit et­ti.4 Da­gu­er­re’in bu­lu­şu İs­tan­bul’da ga­ze­te ha­be­ri ola­rak neş­re­dil­di­ği za­man Le­re­bo­urs’un eki­bin­den Joly de Lo­te­bi­nière çok­tan Nil bo­yun­da fo­toğ­raf çek­me­ye baş­la­mış, Mı­sır’ın ar­dın­dan Fi­lis­tin, Su­ri­ye, Lüb­nan ve Ana­do­lu’nun muh­te­lif yer­le­rin­de fo­toğ­raf­lar çek­miş­ti.5 Bu tür te­şeb­büs­ler da­ha son­ra­la­rı da de­vam ede­cek ve meş­hur Yıl­dız ko­lek­si­yo­nu­nun te­şek­kü­lün­de böy­le alın­mış fo­toğ­raf­lar önem­li bir yer tu­ta­cak­tı. Gou­pil Fes­qu­et’nin ön­cü­lü­ğü­nü yap­tı­ğı­nı söy­le­ye­bi­le­ce­ği­miz bu mü­te­şeb­bis­le­rin gay­ret­le­ri ile 19. yüz­yıl Os­man­lı coğ­raf­ya­sı­nın bü­yük bir kıs­mı ve bu­ra­da­ki ha­yat, çe­şit­li yön­le­ri ile ve fo­toğ­raf yo­lu ile tes­bit edil­miş bu­lun­mak­ta­dır.

Mös­yö Kom­pa (Com­pas ?) yo­lu­nu ta­kip edip İs­tan­bul’da fo­toğ­raf­çı­lık sa­na­tı­nı ve mes­le­ği­ni ic­ra eden­ler ara­sın­da Ge­rard de Ner­val7 ve Car­lo Na­ya’yı  gö­rü­yo­ruz. Car­lo Na­ya’nın 1845’te İs­tan­bul’da bir stüd­yo aç­tı­ğı ve 1857’de İtal­ya’ya dö­nün­ce­ye ka­dar İs­tan­bul’da fo­toğ­raf­çı­lık yap­tı­ğı kay­de­dil­miş­tir.

1843-45 yıl­la­rı ara­sın­da çek­ti­ği se­kiz yüz­den faz­la fo­toğ­raf­la Jo­seph-Phil­bert Gi­ra­ult de Pran­gey  İs­tan­bul ve Ana­do­lu fo­toğ­raf­la­rı ko­nu­sun­da dai­ma ha­tır­la­na­cak isim­ler­den bi­ri­si ol­muş­tur. Bir baş­ka isim ise Ma­xi­me du Camp (1822-1872)’dır. 1848’de Mı­sır, Fi­lis­tin ve Su­ri­ye’ye yap­tı­ğı ge­zi­nin fo­toğ­raf­la­rı­nı, ya­zı iş­le­ri mü­dür­lü­ğü­nü yap­tı­ğı Re­vu­e de Pa­ris mec­mu­asın­da se­ya­hat not­la­rı ile be­ra­ber ya­yın­la­mış ay­rı­ca bun­la­rı bir al­büm­de top­la­mış­tır.

Bu ara­da pek çok fo­toğ­raf­çı­nın da ben­ze­ri gay­ret­le­ri ol­muş­tur. 1853-1856 yıl­la­rı ara­sın­da iki bu­çuk yıl sü­ren Kı­rım sa­va­şı bir yan­dan harp fo­toğ­raf­çı­lı­ğı gi­bi ye­ni bir mes­lek da­lı­nın doğ­ma­sı­na se­bep olur­ken, öte yan­dan pek çok Ba­tı­lı fo­toğ­raf­çı­nın yo­lu­nu İs­tan­bul’a dü­şür­müş ve ye­ni ye­ni İs­tan­bul ve Ana­do­lu al­büm­le­ri­nin mey­da­na ge­ti­ril­me­si­ne yol aç­mış­tır. Bu har­bin, Tür­ki­ye fo­toğ­raf­çı­lı­ğı açı­sın­dan mü­him olan ta­ra­fı ise, 1856’da İs­tan­bul’a ge­len kim­ya­ger Ra­bach’ın, İs­tan­bul’da ger­çek pro­fes­yo­nel fo­toğ­raf­ha­ne­ler­den bi­ri­ni aç­ma­sı­dır.  Ra­bach’ın bu stüd­yo­su­nun ehem­mi­ye­ti, yer­li fo­toğ­raf­çı­la­rın ye­tiş­me­sin­de ön­cü­lük et­me­sin­de ol­muş­tur. Fo­toğ­raf­çı­lık ta­ri­hi­nin bü­yük isim­le­rin­den meş­hur Ab­dul­lah Fréres (Ab­dul­lah Bi­ra­der­ler) bu stüd­yo­da, Ra­bach’ın çı­rak­la­rı ola­rak ye­tiş­miş­ler, 1858’de Ra­bach’ın Al­man­ya’ya dö­nü­şü üze­ri­ne Be­yoğ­lu’nda­ki Ra­bach Stüd­yo­su da sa­tın alın­ma su­re­ti ile ken­di­le­ri­ne kal­mış­tır.

Ar­tık Os­man­lı­lar’da yer­li fo­toğ­raf­çı­la­rın dev­ri baş­la­mış­tır. Ab­dul­lah Bi­ra­der­le­rin en bü­yü­ğü, da­ha son­ra ih­ti­da ile Ab­dul­lah Şük­rü adı­nı ala­cak olan Vic­hen fo­toğ­raf­çı­lık­tan ev­vel min­ya­tür ve re­sim ile de iş­ti­gal et­miş­tir. Fo­toğ­raf­çı­lık­ta­ki ba­şa­rı­sın­da bu yö­nü­nün de her­hal­de bir te­si­ri ol­du­ğu mu­hak­kak­tır. Vic­hen, kar­deş­le­ri Ke­vork ve Hov­sep ile be­ra­ber, us­ta­la­rı Ra­bach’tan ka­lan stüd­yo­yu ge­liş­tir­miş­ler ve sa­nat­la­rın­da­ki ba­şa­rı­la­rı ile de fo­toğ­raf­çı­lı­ğın ta­nı­nıp ka­bul gör­me­sin­de ve rağ­bet bul­ma­sın­da önem­li rol oy­na­mış­lar­dır. Stüd­yo ça­lış­ma­la­rı ya­nın­da İs­tan­bul’da­ki kül­tür ve sa­nat eser­le­ri ile gün­lük ha­ya­tı tes­bi­te de ça­lış­mış­lar ve bu te­şeb­büs­le­ri ile de bir ba­kı­ma Yıl­dız ko­lek­si­yo­nu­nun nü­ve­si­ni ha­zır­la­mış­lar­dır.

Ab­dul­lah Bi­ra­der­ler’in ça­lış­ma­la­rı Sa­ray’ca da tak­dir edil­miş ve 1863’de “Res­sâm-ı Haz­ret-i Şeh­ri­yâ­rî” ün­va­nı ile dev­rin pa­di­şa­hı Sul­tan Ab­dü­la­ziz’in fo­toğ­raf­çı­lı­ğı­nı da üst­len­miş­ler­dir. Bu un­va­nı, Sul­tan Ab­dü­la­ziz’den son­ra Sul­tan II. Ab­dül­ha­mid dev­rin­de bir ara kay­bet­miş­ler­se de tek­rar el­de et­miş ve bu un­va­nın bir im­ti­ya­zı ola­rak fo­toğ­raf kart­la­rı­nın ar­ka­sın­da, bu iba­re ile be­ra­ber Sul­tan’ın tuğ­ra­sı­nı da bas­tı­ra­rak kul­lan­mış­lar­dır.

1867 Pa­ris Ser­gi­si’ne ka­tı­lan Ab­dul­lah Bi­ra­der­le­r’in re­sim­le­ri tek­nik ve es­te­tik üs­tün­lük­te gö­rü­le­rek tak­dir edi­lir. Alâ­ka­lı çev­re­le­rin böy­le­ce tak­di­ri­ni ka­za­nan Ab­dul­lah Bi­ra­der­ler mil­let­le­ra­ra­sı şöh­re­te ula­şır­lar ve res­mi­ni çek­tik­le­ri şah­si­yet­ler ara­sı­na İs­tan­bul’u zi­ya­ret eden Gal­ler Pren­si ve Bri­tan­ya Kral­lı­ğı Ve­li­ah­di Al­bert Ed­ward, Fran­sa İm­pa­ra­to­ri­çe­si Eugéni­e, Avus­tur­ya-Ma­ca­ris­tan İm­pa­ra­to­ru Franz Jo­seph, Al­man­ya Ve­li­ah­di Prens Fri­ed­rich Wil­helm ve Os­man­lı şeh­za­de­le­ri de ka­tı­lır. Bun­la­rın ya­nın­da de­vir­le­ri­nin pek çok meş­hur şah­si­ye­ti­nin fo­toğ­raf­la­rı­nı da çek­miş­ler­dir.

Ab­dul­lah Bi­ra­der­ler’den ay­rı ola­rak di­ğer kar­deş­le­ri Kos­mi Ab­dul­lah, 1870’ler­de Be­ya­zıt’ta ve yi­ne ay­nı yıl­lar­da Zil­poş­yan ile bir­lik­te İz­mir’de or­tak bir stüd­yo aç­mış­tır. İz­mir’de­ki stüd­yo­yu ile­ri­ki yıl­lar­da Zil­poş­yan’a dev­re­den Kos­mi Ab­dul­lah, Be­ya­zıt’ta­ki stüd­yo­yu da 1879’da Rum asıl­lı An­ri­ome­nos’a dev­ret­miş, ken­di­si de Tar­la­ba­şı’nda 1880’le­rin so­nu­na ka­dar fa­ali­ye­ti­ne de­vam et­miş­tir.

Ba­şa­rı­lı bir mes­lek ha­ya­tı­na sa­hip Ab­dul­lah Bi­ra­der­ler mes­lek­le­ri iti­ba­rı ile ma­dal­ya­lar al­mış­lar, isim­le­ri Dev­let Sal­na­me­si­ne geç­miş­tir. Bu üç kar­deş­ten en bü­yü­ğü olan Ab­dul­lah Şük­rü 14 Tem­muz 1902’de ve­fat et­miş, Hov­sep 1 Ni­san 1908, Ke­vork ise 4 Ni­san 1918’de öl­müş­tür.

Ab­dul­lah Bi­ra­der­ler’in Sa­ray fo­toğ­raf­çı­sı ola­rak ye­ri­ni, yan­la­rın­da ye­ti­şen bir baş­ka fo­toğ­raf­çı Fe­bus Efen­di15 al­mış­tır. Ge­ne on­la­rın çı­rak­la­rın­dan, da­ha son­ra Sa­ray fo­toğ­raf­çı­lı­ğı­na ka­dar yük­se­le­cek ve fo­toğ­raf­çı­lı­ğı, ha­re­ket­li ve gü­rül­tü­lü gün­lük ha­ya­tın tes­bi­tin­de de kul­la­na­cak olan Aşil Sa­man­cı, Apol­lon fo­toğ­raf­ha­ne­sini kur­muş­tur.

Os­man­lı fo­toğ­raf ta­ri­hin­de hak­lı ola­rak mü­him bir ye­re sa­hip isim­ler­den bi­ri de Ba­sil Kar­go­pou­lo’dur.  Kar­go­pou­lo; İs­tan­bul’da­ki gün­lük ha­ya­tı, Nic­lai­des, Mic­ha­ili­dis ve Va­fia­dis ise mev­cud ve­ya in­şa ha­lin­de­ki bi­na­la­rı tes­bit edip al­büm­ler ha­zır­la­mış­lar­dır. Rah­mi­zâ­de Ba­hat­tin Bey (Ba­ha Ediz)18 Gi­rit­te baş­la­dı­ğı fo­toğ­raf­çı­lı­ğı İs­tan­bul’da Res­ne fo­toğ­raf­ha­ne­si ile sür­dür­müş ve ay­rı­ca muh­te­lif yer­ler­de şu­be­ler de aç­mış­tır.

Fo­toğ­raf­çı­lık ta­ri­hin­de mü­him bir ye­ri olan Al­bert Kahn’in “Dün­ya Ar­şiv­le­ri” pro­je­si çer­çe­ve­si için­de ve sa­hi­bi­nin if­la­sı ile bu pro­je­nin akim kal­ma­sın­dan ön­ce bu pro­je için ça­lı­şan 4 fo­toğ­raf­çı, Tür­ki­ye’den 1912-23 yıl­la­rı ara­sın­da 1557 lev­ha çek­miş­ler­dir. Bun­lar­dan Step­ha­ni­e Pas­set 1912’de İs­tan­bul’da 85, Au­gus­te Le­on 1913’te İs­tan­bul’da ve Bur­sa’da 143, tek­rar 1918’de Bur­sa’da ve son ola­rak 1922-23’te Frédérich Gad­mer 1306 re­sim ile “Dün­ya Ar­şiv­le­ri” pro­je­si­nin Tür­ki­ye kıs­mı­na kat­kı­da bu­lun­muş­tur.

Bu yazı 2007 yılının Temmuz ayında yayınlanan Gezgin dergisinin 6. sayısından alınmıştır.

Yazar : HALİT ÖMER CAMCI

Gezgin, ışık avcısı, oğlunun babası...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir