Cuma , 29 Mart 2024

Gezdiğinde Görebilmek, Gördüğünde Yazabilmek

“Seyyah oldum, şu alemi gezerim” denir ya; benim seyyahlık, alemi gezmekle ilgili olmuyor pek. Ortalama bir insana göre fazla gezdiğim muhakkak ama kelimenin tam anlamı ile “seyyah” demek çok da doğru olmasa gerek. Çoğu zaman iş güç gibi mecburiyetlerden, bazen de sırf gezmek için yollara koyuluyor, seyahat ediyorum. Diğer gezenlerle farkım şu ki; hem biraz fazla yolculuk yapıyor hem de bu yolculuklar sırasında elde ettiğim tecrübeleri sizlerle paylaşıyorum. Bu da dergimizin çok değerli editörlerinin tatlı dilleri, manevi tacizleri ve şiddetli baskıları sonucu oluşuyor. ‘Gezen’ konumundan ‘gezen ve yazan’ konumuna nasıl geldiğimi düşünürken aslında her ‘gezen’in en azından kendisi ve yakın çevresi için bile olsa ‘yazması’ gerektiğine inandığımı ama bundan sizlere hiç bahsetmediğimi fark ettim. “O zaman” dedim kendi kendime; “bu sayıda okuyucuyu biraz da bu açıdan olaya baktırayım”. Anlayacağınız bu yazımda ne hava yollarından, ne kara vasıtalarından, ne uçandan, ne kaçandan bahsedeceğim. Senden ey okuyucu, senden bahsedip ‘gezen ve yazan’ olman için ne yapman gerektiğini anlatacağım.

Efendim, insan bir kere yola çıktı mı o yolu zevkli hale getirmek de, sonuçta bir şeyler çıkarmak da kendisine düşer. Seyrek seyahat edenler için her şey heyecanlı olur. Uçağa binme anından gidecekleri ülkede kalacakları mekanlara kadar her aşama onlar için değişik ve farklı gelir. Yolculuğun kendisi ise (hangi vasıta ile yapılırsa yapılsın) zaten en eğlenceli kısımlardan birisidir. Ama bu işi yılda bir kaç kereden fazla yapanlar, hele hele transatlantik uçanlar veya uzun gemi-tren yolculukları yapanlar açısından işin zevki değil zahmeti öne çıkar. Daracık koltuklar, küçücük boşluklar, geçmek bilmeyen saatler, aynı tür yiyecekler… Hele bir de gittiğiniz ülkede vize vb. problemler de varsa iş daha da sıkıntılı olur.

Uzun sürdüğü için sıkılanlardan da, nadir çıkanlardan olarak heyecanlananlardan da olsanız yolculuğunuzu daha işe yarar bir hale getirmek elinizde. Şayet yaşadıklarınızı, gördüklerinizi ve anladıklarınızı başkaları ile de paylaşırsanız işin çok daha zevkli hale geldiğini göreceksiniz.

Not alın… Yolculuk boyunca, yolculuk sonunda, molada, yatmada, her nerede soluklarınırsanız orada notlar alın. Bir müddet sonra baktığınızda anlayıp hatırlayacağınız şekilde notlar alın. Öncelikle gördüklerinizi not alın ama onlarla sınırlı kalmayın; duyduklarınızı, okuduklarınızı ve hatta gezi boyunca aklınıza gelenleri, içinize doğan fikir ve projeleri not alın.

Kayda alın… Günümüzde yazmak yetmiyor. Hele hele gezilen bir yeri, görülen bir ilginç mekanı yazıyorsanız yanında bir tane bile olsa fotoğraf olmadan o yazılanların etkisi olmuyor. Mutlaka bir fotoğraf makinanız olsun. Mümkünse biraz iyisinden, digital ve pratik olanından. “Benim telefonum var, onun da kamerası baya iyi”  demeyin; tam çekim anında gelecek bir telefon yüzünden pozu kaybetmeyin.  Makinanızı çantanızda da bırakmayın, bol bol çekin. Çektikçe daha bir dikkatli olmaya, seçici olmaya da başlayacaksınız. Bazen kamera kullanın, fotoğraf makinanızın video kısmını kullanın. Belki bazen sadece ses kaydetmeniz de gerekebilir. Ne olursa olsun güzel ve ilginç olan herşeyi kaydedin.

Aktarın… Not aldınız, defterler doldurdunuz. Bunları ayıklayıp güzelce sanal bir ortama geçirmezseniz kaybolur giderler. Notlarınızı bilgisayara aktarın. Zaten yazarken de aklınıza eksik kalmış kısımlar da gelecek ve bir yandan da onları tamamlayacaksınız dır. Aktarma yazı ile bitmez. Çektiklerinizi, kayda aldıklarınızı sık aralıklarla bilgisayarınıza aktarın.

Seçme yapın… Sanal ortama aktardığınız her kaydı uygun bir zaman aralığında gözden geçirip seçmeler yapın, tasnifleyin, işe yaramaz olanları silin. Özellikle kötü çekilmiş fotoğraf veya videoları, teknik problemli olanları ayıklayın. Seçtiklerinizi tasnif ederken dosyalara ayırmaya, isimlendirmeye özellikle dikkat edin ve kolay ulaşılır hale getirin.

Parçaları birleştirin… Notlar aldınız, kayıtlar yaptınız. Yavaş yavaş kareleri birleştirmeye, aldığınız notları kaydettiklerinizle destekleyerek bir şeyler karalamaya başlayın. Bunu yaparken de yolculuktaki hissettiklerinizi öne çıkarın. Yazıları cümlelere dökerken en güzel ifade etmenin yolu hissedebildiğinizi aktarmaktır. Bir gün yazdıklarınız birileri tarafından okunacaktır. Ama siz illa da birileri okuyacak diye düşünmeden, adeta tarihe not düşer gibi yazın.

Buraya kadar olanlar amatör bir ruhla, yapılmış bir seyahati yazılmış bir seyahat haline getirmek için gerekli işler.. Ama siz yazarlığın devamını getirmek, daha üst düzeye çıkarmak isterseniz bu işin ustası olmuşlardan birinden zaman zaman da olsa tavsiye almaya, bir de az dahi olsa sürekli yazmaya çalışın.

Son bir nokta daha var; bu yazdıklarımı ciddiye alır, bir şeyler ortaya çıkarmaya başlarsanız ben de sizin için editörlerle görüşüp bir ayar yapmaya çalışırım. Aman bunu başkaları duymasın, torpil yaptığım sanılmasın!

Bu yazı, Gezgin dergisinin 2008 yılının Ekim sayısında yayımlanmıştır.
Görüntüleme Sayısı: 101

Gezdiğinde Görebilmek , Gördüğünde Yazabilmek | Yazı: Kemal Cem  Fotoğraflar: Halit Ömer Camcı

Yazar : KEMAL CEM

Gezginin Günlüğü

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir