Perşembe , 28 Mart 2024

Havaalanı Deyip Geçmeyelim!

Türkiye’den yurt dışına giderken ülkemize has uygulamalara rastlayacağınızı unutmayın. Yurt dışına çıkış harcı ödeyip pasaportunuza pul yapıştırılması bu ilginç uygulamalardan birisidir. Rahmetli Özal’ın kaldırıp sonrakilerin tekrar başlattığı, bir kaç yıl evvel kaldırılıp geçen sene tekrar başlatılan bu uygulamadan devlet, vatandaşının cebinden alarak kazandığı bir miktar paradan başka ne fayda sağlar, bilinmez. Yurt dışında oturum izni olup çalışanlardan bu harcın alınmadığı söylenir. Ama daha önceki yıllarda örneğin ABD de green kart sahibi olup yaşayanlar ödeme yapmaz iken şimdi hiç gereksiz yere konsolosluklardan tasdik şartı aranıyor. Şahsen tanıdığım bir çok insan ne konsolosluğa bunun için gidecek vakte sahip, ne de o tasdiki almak için yapacağı masraf buradaki harcın karşılığı olmuyor. Bu sebeple de içlerinden söylene söylene her seferinde gidip harçlarını ödüyor, pullarını yapıştırıyorlar.

Check-in den sonra pasaport kontrolünden geçme ve orada kayda girmeniz de yine bir çok ülkede rastlanmayan bir uygulama. Batı ülkelerinde uçacağınız havayolu şirketinin check-in işleminizi yapan görevlisi pasaportunuzu alır, kayda girer, varsa alması gereken kısmı alır (mesela ABD de I-94 belgesinin girişte pasaportunuza yapıştırılmış olan kısmını) ve sonra biniş kartınızı verir. İlk defa yurt dışarı çıkan biri iseniz uçağa binerken kendi kendinize “ya şimdi her şey tamam oldu mu acaba, polis falan yok mu, bu ülkeden ayrıldığımı kime söyleyeceğim?” gibi düşünceleri içinizden geçirir ve büyük bir ihtimalle de bu orjinal fikirlerinizi kendinize saklayıp sesinizi çıkarmadan yerinize geçersiniz.

Her türlü güvenlik aşamasını geçip check-in yaptırmış olarak uçağınızı beklemek hoş bir duygudur. Ne uçağa yetişemedim telaşesi yaşıyorsunuzdur, ne de güvenlik kontrolü diyerek bir kere daha ayakkabı, kemer, laptop, metal eşya ne varsa çıkarıp ayrı tepsilere koymakla uğraşmak zorunda değilsinizdir. Uçuşunuz aktarmalı ise ve sizin de pek tecrübeniz yoksa belki aklınıza sadece bu durum takılıyor olabilir.

Aktarmalarda bulunduğunuz havaalanı, gideceğiniz ülke ve iki uçuş arasındaki zaman aralığı en önemli üç noktadır. Gideceğiniz ülkenin aktarma sırasındaki önemi aslında sadece iki ülkeden kaynaklanıyor. ABD veya İsrail’e uçuşlarda uygulanan ekstra güvenlik tedbirleri yüzünden aktarma esnasında da tekrar kontrol ve X-Ray cihazından geçme ile karşılaşacaksınız demektir.

İki uçuş arasındaki sürenin yeterli olup olmaması da çok önemlidir. Şirketler biletleri verirken aktarma noktasını da dikkate alarak yeterli sürede aralıklı uçuşları bağlantı yaparlar. Bununla birlikte ilk uçuşun gecikmesi sebebiyle ikinci uçuşun kaçırılma riski de olur. Azalan süreden dolayı ikinci uçuşa yetişebilme ayrı bir bilgi, tecrübe, kalp, şans ve bazen kondisyon gerektirebilir.

Aktarmayı hangi havaalanında yapacağınız aslında konunun en hassas noktasıdır ve diğer iki noktayı da etkiler. Havaalanın büyüklüğü, aktarma yapılırken terminal değiştirilecekse bunlar arasındaki ulaşım şekli gibi bir çok kıstas devreye girer. Bunları ele alabilmek için de havaalanlarına biraz daha eğilmemiz gerekiyor.

Havaalanları her zaman ilgimi çeken, komplike bir sistem halinde işleyen ilginç mekanlardır. Her geçen gün artan hava trafiği ile kalabalıklaşan, yeni teknolojilerle devamlı modernize edilen, genişleyen, büyüyen yerler.. Her çeşit insanı, dünyanın bütün milletlerinin, farklı dillerin, en sıkıcısından en çılgınına kıyafetleri görebildiğiniz, ayrılıklarla beraber kavuşma sahnelerini de izleyebildiğiniz modern zaman mekanları…

Mimariye, matematiğe, sosyolojiye bakan yönleri dışında her bir havaalanının kendine has bir özelliği oluyor, bir anlamda kimliği oluşuyor bence. Çok gezip farklı havaalanlarına bolca uğrayınca biraz daha iyi hissedebiliyorsunuz bunu. Frankfurt’ta veya bir başka Almanya havaalanındaysanız; mevcut kalabalığa rağmen sessiz ve soğuk bir hava hissedersiniz. Gürültü ama insana canlılık veren gürültü (şamata da diyebiliriz) yoktur. Ama özellikle ABD deki büyük hub noktalarında (Atlanta, Chicago, Los Angeles, Dallas vb) farkı hissedersiniz. Kalabalığın sesini duyar, yaşayan bir kitle fark edersiniz.

Ülkemizden aktarmalı bir uçuşla yurt dışına çıkıyorsanız ve bu aktarmada ülkemiz sınırları dışında ise çok büyük bir ihtimalle ilk olarak bir Avrupa havaalanına ineceksiniz demektir. ABD yolculuklarında THY’nin NewYork ve Chicago, Delta’nın da New York’a olan non-stop uçuşları dışında en çok tercih edilen gidiş şekli Lufthansa ile Frankfurt veya Münih, KLM ile Amsterdam, Air France ile Paris, Alitalia ile Milano ve British Air ile Londra üzerinden yapılan aktarmalı uçuşlardır. Afrika’da özellikle de THY’nin doğrudan uçmadığı noktalara da en çok tercih edilen gidiş şekli Paris aktarmalı uçuşlar oluyor. Aynı şekilde Uzak Asya ülkelerine uçmak istediğinizde THY dışında Emirates’le Dubai üzerinden aktarma yapmak durumunda kalabilirsiniz. Yolunuz Japonya, Malezya gibi ülkelere yönlenmişse Singapur en merkezi aktarma noktalarından biri olacaktır.

Bu köşede dünyanın bütün havaalanlarını farklı yönleri ile anlatacak, tanımlayacak değilim. İstesem de yapamam, çünkü başta Pasifik ülkeleri olmak üzere görmem gereken daha çok havaalanı var. Bununla beraber ülkemizi en çok ilgilendirenlerden ise bir nebze bahsetmek isterim.

Havaalanı Deyip Geçmeyelim! – Bu yazı 2008 yılının Temmuz ayında yayınlanan Gezgin dergisinin 18. sayısından  alınmıştır.

Yazar : GEZGİN YAZAR

Türkiye'nin Gezi, Seyahat ve Fotoğraf Dergisi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir