Cuma , 19 Nisan 2024

Kalemin Ucundaki Siz: Grafoloji

Yazı: Fatih Bayraktar Fotoğraflar: Halit Ömer Camcı

İnsan kendini söz ve davranışlarıyla ortaya koyar. Yazı ise sözlerin sembollere dökülmüş biçimidir. Yazı; beyne bağlı sinir kas sistemi yardımıyla bir hareket bir davranışın sonunda ortaya çıktığına göre, insanı anlatan eşsiz ve kişiye özel bir göstergedir. Beyin ürünü ve kişiyi bu kadar net ortaya koyan bu araç, ünlü düşünürleri, kralları, aristokratları düşünceye ve incelemeye sevk etmiştir. Bu merak ve ilgi, bugünün dünyasında önemli bir bilim haline gelen grafolojinin habercisi işaretler olarak kayda geçirilebilir.

Grofoloji,aslında mağaralarda çizilen şekil ve sembollere kadar uzanan, sembolden alfabelere gelene kadar arada biriken insanlık mirasıyla aynı yaşta olan bir bilim dalıdır. Sistematik olarak incelenmeye, sonuçlarının şaşırtıcılığının farkedilmeye başlanması ise 1600’lü yıllara denk gelir. Latince “Grapho” yazı ve “Logy” bilim kelimelerinin bir araya gelmesiyle aldığı ismi Türkçe’ye “Yazı Bilim” olarak çevrilebilir. Bu bilim dalı harfler üzerinden onu meydana getiren kişi ile ilgili tahminler yürütmekte, daha açıklayıcı bir ifadeyle; ‘el yazısından kişilik analizi’ yapmaktadır.

Yazının icadıyla bu bilimin sistematik hale gelmesine kadar geçen süreyi izah etmek son derece önemlidir. Yazı, 17. Yüzyıla değin seçkin bir kesime has bir araçtı. Okuryazar insan sayısındaki artış ve yazma eyleminin toplumun geneline yaygınlaşmaya başlaması ile yazı üzerine çalışmalar da hız kazanmıştır.

Aristo’dan Sokrat’a, Halikarnaslı Diyojen’den Demetrio Falereo’ya kadar birçok ünlü düşünürün notlarında rastlanabilir grafolojiye. Falereo’ya göre; (İ.Ö. 1. Yüzyıl) “Mektup çok yaygındır. Bu nedenle kim bir mektup yazarsa ruhunu yansıtır ya da mektuplar, yazan kimsenin ruhunu açıklar.

Grafoloji aydınlanma döneminde, akılcı psikolojiye karşı gelişen deneysel psikoloji ile bilimsel alanda büyük bir ivme kazandı. 1800’lü yıllara gelindiğinde bilimsel çalışmaların göz alıcı sonuçları ortaya konulmaya başlandı. Bu konuda Rahip Michon(1806-1882), Crepieux Jamin (1859-1940), Ludwig Klages (1872-1956), Robert Saudek (1880-1935), Max Pulver (1889-1952) grafolojinin temellerini atan ve bu alanda ün kazanmış bilim adamlarıdır.

Avrupa’da kökleşen grofoloji, artık bütün dünyada büyük bir hızla yayılıyor. İtalya ve İspanya’da yüksek lisans programı olan, Amerika’da ise şimdilerde hemen her üniversitede yeni bir tezin hazırlandığı, araştırma için özel teşviklerin olduğu, özel sektörde hızla kabul gören bir bilim alanı olarak dikkatleri çekiyor.

Modern grafoloji, el yazısına bakarak, yazan kişinin karakterini çözümlemeyi amaçlayan, bilimselliğini kanıtlamış bir metod. Ortaya koyduğu sonuçlar insanı şaşırtacak kadar doğru ve net gözüküyor.

Grafolojinin bilimselliğinin temelinde şu öğeler mevcut:

1)      Grafik hareketten nöro-muskoler dinamiğe, ilgili sinir merkezleri ve onları yöneten atışlara varmayı sağlayan grafik jestin psikofizyolojisi.

2)      Yönsel ve yoğunluk değerleri ile bireyde, kendi aralarında faaliyet gösteren güçleri serbest bırakmaya yarayan faal dinamizme göre bu güçlerin gelişimini anlamaya yarayan dinamik psikoloji.

3)      Yazma içgüdülerinin, sinir merkezlerinden kalemi yazı esnasında kumanda eden parmakların ucuna doğru yönlendirilmesi.

Grafolojik bir inceleme ile yazının örgüsü içinde sadece karakter özellikleri ile sınırlı kalmadan, grafoloğun tecrübe ve yeteneklerine de bağlı olarak, yazısı incelenen kişinin hayal dünyasındaki genişlik, varsa sıkıntısı, enerjisiyle doğru orantılı olarak yaşam gücü ve yetenekleri ortaya çıkarılabilir.

Şunu da ifade edelim ki; kişinin bir konuda gergin olduğunu gördükten sonra, yazan kişinin kendi potansiyeli doğrultusunda, meseleyi çözüme kavuşturacak başka bir bakış açısı sunmak, aslında nerede yanlış yaptığını belirttikten sonra başka seçenekleri de hatırlatmak grafolojik inceleme eylemini tam bir psikoterapiye dönüştürüyor. Çünkü insan neyse ve ne düşünüyorsa yazısında şekillendiriyor. Yazısı da ruh haline, düşüncelerine ve ortam şartlarına göre sürekli değişim gösteriyor.

Çarpıcı bir örnek vermek gerekirse, kişi yazı sırasında harfleri çizerken hiç farkında olmadan ben kedi besliyorum diyebilir. Bunu da bizzat kediyi resmederek anlatabilir. Kişi bunu bilinçdışı olarak resmeder ve farkında olmaz. Grafolog da kedinizin ismi nedir diye sorduğunda elbette ki şaşkınlık içinde bir “Nasıl bildiniz?” sorusuyla karşılaşır. İnsan nasıl kendine has yazısını kolaylıkla yazıyorsa, grafolog da yılların getirdiği gözlem ve tecrübeyle kediyi yazının köşesinde ya da ortasında görüverir.

HANGİ ALANLARDA KULLANILIR?

Kişi kendini yeniden keşfetmek, yeteneklerini görmek isterse

Çocuğumuzun ruhsal gelişimini takip ederken, ergenlik ve gençliğe adım attığında benliğinde yaşadığı gerginlikleri, yavaş yavaş oturmaya başlayan eğilimlerini, onu gelecek yıllarda bekleyen kariyer konusunda aslında hangi mesleği seçerse zorlanmadan kariyer basamaklarını çıkabileceğini gösteren yeteneklerini önceden tespit etmek mümkün.

Yetişkin bireyler kendileri ile alakalı elbette ki bir benlik algısı taşırlar. Neleri yapmayı sevdiklerini, kişilikleri ve yetenekleri konusunda tecrübi ve şuuraltı bir algıya sahiptirler. Grafolojinin yardımcı olacağı nokta ise, kişinin o ana kadar farkında olamadığı, baskılanmış eğilim, yetenek ve enerjilerini ne yönde kullanırlarsa daha verimli sonuç alabilecekleri olur.

İnsan Kaynakları alanında

Grafolojinin doğduğu Avrupa’da ve Amerika’da genellikle kurumsallaşmış şirketlere başvuru sırasında el yazısı ile yazdırılan özgeçmişler grafologlar tarafından incelenir. Başvurular arasında o işe en uygun kişiler son tahlilde grafolojik inceleme ile belirlenir. Bu özellikle Fransa’da yüzde 90’lık bir oranla kullanılan insan kaynakları uygulamasıdır.

Ülkemizde grafoloji, yerli şirketler de çok az kullanılmakta, Türkiye’de faaliyet gösteren yabancı menşeili şirketler tarafından daha çok tercih edilen bir araç.

Psikolog ve psikiyatristlere yardımcı bir dal olarak

Özellikle ruh sağlığı alanında hizmet veren psikiyatrist ve psikologlar, danışanlarının anlattıkları ya da başka bir deyimle anlatabildikleri kadarıyla bir vaka tarihçesi kaydediyorlar. Bu veriler psikolog ya da psikiyatrist açısından yeterli olabildiği gibi, aslında tek bir işaretle danışanın söylemekten çekindiği önemli bir ayrıntı, grafolojik inceleme ile aydınlığa kavuşabilir. Böylece, danışan hakkında daha ayrıntılı bir tespit ve daha etkili sonuç alacak tedavi yöntemi belirlemede grafolojiden yardım alınmış olabilir.

Aile danışmanlık hizmetlerinde

Birbirini seven iki bireyin evlenmeden önce kendilerini daha iyi tanımak için bir grafolojik inceleme yaptırmaları içten bile değildir. Fakat evlenmiş iki kişinin, birbirleriyle alakalı küçük bir ayrıntıyı fark edememiş olması muhtemel sorunun daha da büyümesine sebep olacak tutumları benimsemelerine sebep olabilir. Bu noktada yapılacak grafolojik bir inceleme ile çiftlerin birbirlerinin eğilim, beklenti ve kişilik özelliklerini daha iyi tanımalarını sağlamak ve sadece tanımanın sağlayacağı farkındalık ile mutlu evliliklerin devamında katkı sunmak mümkün.

Dünya çapında hızla gelişme kaydeden grafoloji, ülkemizde, sadece adli vakalarda gündeme gelen bir konu olmaktan yavaş yavaş sıyrılıyor. Medya konuyu daha ayrıntılı inceleyip, topluma daha fazla anlatmaya başladı. Bu durum Türkiye’de grafolojiye olan merakın ve öğrenme ihtiyacının artmasında pozitif katkı sağlıyor. Ancak, dünyadaki gelişme hızı dikkate alındığında Türkiye’deki ilginin çok sönük kaldığını da belirtmek gerekiyor. Grafoloji hakkında ülkemizde çok sınırlı kaynak mevcut. Bu kaynakların önemli bir kısmı çeviri. Diğerleri ise özetle anlatan birkaç kitaptan ibaret. Türkiye çapında şimdiye kadar hazırlanan tez sayısı ise birkaç adedi geçmiyor.

Dünyadaki gelişmelere paralel olarak bu değerli bilimle ilgili duyarlılığın arttığı, üniversitelerimizin bu konuda kürsüler kurduğu, konunun sadece entelektüel sohbetlerin konusu olmaktan çıktığı, mevcut literatürünTürkçe’ye çevrilerek daha fazla bilim adamının yetiştiği bir Türkiye, bu bilimin gelişmesine de katkı sunan bir ülke olacaktır.

Kalemin Ucundaki Siz: Grafoloji – Bu yazı 2012 yılının Şubat ayında yayınlanan Gezgin dergisinin 60. sayısından alınmıştır.

Yazar : HALİT ÖMER CAMCI

Gezgin, ışık avcısı, oğlunun babası...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir