Cuma , 19 Nisan 2024

MALAKA

Öyle bir şehir düşünün ki, aynı anda hem Osmanlı ve Türk tarihini, hem de İngiltere, Hollanda, Portekiz, Singapur ve Çin tarihini ciddi boyutlarda etkilesin. Buna rağmen bu saydığım imparatorluklara uzak olsun. İşte Malaka böyle bir şehir.

Endonezya Sultanı’nın oğlu babasına karşı çıkar. Prens bu karşı çıkma sonucunda evlatlıktan atılır ve kendisine tabi olanlar ile birlikte Endonezya’dan ayrılır. Bugünkü Malaka’nın bulunduğu yere geldiğinde kamp yapılmasını emreder. Kendisi de bir ağacın gölgesine kurulur. İşte tam o esnada Türkçe’de Fare Geyiği (Mouse deer) olarak adlandırılan bir geyiğin bir Asya kaplanı tarafından kovalandığını görür. Geyik akıllıca bir kaç hamle ile kaplanın kaçmasını sağlar. Kendisi ile geyiği, babası ile kaplanı özdeşleştiren prens, bunun kendisine gönderilen bir mesaj olduğunu düşünür ve dua etmek için başını göğe kaldırdığında altında oturduğu ağacı görür. Bunun üzerine bulunduğu bölgeye yerleşilmesini ve bu yeni kurulacak şehrin adının da ağacın ki ile aynı olmasını emreder. O günden bugüne burası MALACCA olarak bilinecektir.

Yazı ve Fotoğraflar: İbrahim Çağrı Sağlık

Malaka şehri Malezya’nın yarımada kısmında yer almaktadır. İster Singapur’da olun, ister Kuala Lumpur’da bulunun yaklaşık iki buçuk saatlik bir otoban yolculuğu ile buraya gelebilirsiniz. Geldiğiniz de ne mi göreceksiniz? Dünyanın başka hiç bir yerinde göremeyeceğiniz, kozmopolit ama sakin bir küçük şehir misafirperverliğini…

Malaka, sonu İstanbul Mısır çarşısı olan Baharat Yolu’nun başlangıç noktasıdır. Atalarımızın yüzyıllar boyu ticaret yaptığı bir yer burası. Osmanlı, Malaka’dan gelen malları, özellikle karabiberi, yüksek kar oranları ile Avrupalılara çok uzun süreler boyunca sattı. Öyle ki, en sonunda Portekiz krallığının kasaları tamamen boşalır. Baharat kullanımına alışmış ancak parası kalmamış olan Portekizliler musluğun başını tutmak isterler ve Malaka’ya donanma yollarlar. Malaka Sultanı’da aynı zamanda müslümanların başı olan Osmanlı Padişah’ından yardım talebinde bulunur. Bu talep pek tabii ki karşılıksız bırakılmaz ve tarihimize Hint seferleri olarak geçecek olan donanma seferleri başlar. Ancak Portekizlilerin haricinde İngiliz, Holanda ve Fransızların bölgeye merakı artar ve Osmanlı’nın kuvveti bu müttefiklerin hepsi ile uğraşmaya yetmez.

İlk olarak Portekizler istila eder Malaka’yı. Zaman içerisinde müslüman malay kadınları ile evlenirler. Bu evliliklerden devam eden bir portekiz köyü halen mevcuttur Malaka’da. Hatta burası dil bilimciler için bir cennet olmuştur. Zira konuştukları dil 16.yy Portekizcesidir.

Portekizlikleri yenen Hollandalılar devralırlar Malaka’nın yönetimini. Ancak Katolik Portekizlilerin aksine, Protestan Hollandalılar, yerli halka hiç acımaz, Sultanı öldürür, sarayını yakarlar. Halkı da katlederler. Hatta Portekizlerden kalma ne varsa yıkarlar. Bugün portekizlerin varlığını ispat edecek yegane şeyler, A’Famosa olarak bilinen kale kapısı ve bir kilise kalıntılarından ibarettir.

Hollandalılar burayı memleketlerine benzetmek isteselerde burada çok kalıcı olamazlar. Kısa bir süre sonra İngilizler burayı Hollandalılardan silah zoruyla ele geçirirler. Ancak yine protestan olan İngilizler, Hollandalıların inşa ettiği hiçbir şeyi yıkmazlar. O yüzden bugün bile Malaka meydanını gezerken, kendinizi Hollanda’da bir küçük kasabada hissedersiniz.

Bu kenti ilginç kılan bir başka nokta ise, yine dünya da başka hiçbir yerde rastlayamayacağınız Baba-Nyonya kültürünün bulunduğu yer olmasıdır. Buraya gelen Çinli tüccarlar, zaman içerisinde Malay kadınları ile evlenir. Budist Çinliler ile Müslüman Malayların evlilikleri çok ilginç bir kültür doğurur. Din dahil tüm kültürel özellikler bir çorba misali birbirine girer. Kimi yerde budist kimi yerde müslüman dininden esinlenen yeni bir yaşam şekli doğar. Çinli erkekler, çinden kadın getirene kadar bu evlilikler devam eder. Bugün sadece 5-6000 kişi civarında kalan Baba-Nyonya kültürü, sadece kendi içinde evlilik yapma geleneğini de bıraktığından, çok yakında tarih sahnesinden silinecek bir kültür özelliğine de sahiptir.

Milyonerler caddesini ziyaret ederseniz, hiç de ismine yakışmayan eski evlerin bulunduğu ufak bir sokak ile karşılaşacaksınız. Ama bilinki o eski evlerin değerleri, bugün bile milyon dolarlar ile ölçülüyor. İşte bu sokak üzerinde Baba-Nyonya müze evi olarak gezilebilen yere gitmenizi ve ev sahibesinin ya da yardımcılarının size gururla anlattıkları geçmişlerini dinleminizi tavsiye ederim.

Tabii ki buraya kadar gelmişken Jonkers Street olarak bilinen antikacıların bulunduğu caddeyi de gezmeniz gerekiyor. Portekizlilerden kalma kale ve kilise kalıntıları, Malaka meydanını, Portekiz gemisinin sahile demirlemiş bire bir kopyasını, Malaka Sultanlık Sarayını da görmeniz iyi olur.

Sonuçta Malaka dolu dolu gezmek istediğiniz taktirde en az 2 gününüzü buraya ayırmanızı hakeden, bizden çok uzakta olmasına rağmen, Osmanlı hazinesinin Avrupalıların paralarıyla dolup taşmasını sağlamış, bir nebze ziyaret borçlu olduğumuz eski ve uzak bir akraba gibi…

MALAKA – Bu yazı 2008 yılının Temmuz ayında yayınlanan Gezgin dergisinin 18. sayısından  alınmıştır.

Yazar : HALİT ÖMER CAMCI

Gezgin, ışık avcısı, oğlunun babası...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir