Salı , 19 Mart 2024

Nereye Gidilir / Hasankeyf

Yazı: Nurya Çakır   Fotoğraflar: Halit Ömer Camcı

Hasankeyf için mayıs ayı tavsiyesi pek yeterli değil. Senenin her günü Hasankeyf’e gidilebilir. Ama Mayıs, biraz da baharın oraya yeni uğramış olmasından, çiçeklerin başını yeni kaldırmasından, tarihin tabiatle neşe içinde yeniden buluşmasından ve benzeri sebeplerden dolayı daha manidar bir zamandır. Işık senenin en güzel ve taze hali ile Hasankeyfi yıkarcasına aydınlatır. Köklü geçmişi sanki zaman üstü bir şehri yine zaman üstü yolcularmışsınız gibi gezmenize yardımcı olacaktır. Köprüden geçip şehre girdiğinizde sizi çok tanıdık, sanki çocukluğunuzdan bu yana yakınınız, ahbabınız mış gibi yüzler karşılayacaktır. Nüfusu her geçen gün azalsa da orada sizi karşılayacak, misafir edecek insanlar bulabilirsiniz.

Hasankeyf sular altında kalacak olmanın hüznü ile biraz daha uğranılası; O, yokluklar içine kayıp gitmeden inatla bir kez daha görünülesi bir medeniyettir. Binyıllardan bize kalan bu şehrin kaç zaman sonraya ve ne şekilde kalacağı müphem. İyisi mi onu açık bir zihin ve berrak bir bakışla defalarca görmek garyeti içine girelim.

İlçede 1100’lü yıllardan Artukluların inşa ettiği tarihi yapılar özellikle dikkat çekiyor. Daha sonra Akkoyunlular, Eyyubiler ve Selçuklular döneminde inşa edilen özellikle cami, medrese ve türbelerle dünya mimarlık tarihinin enfes örneklerine de sahip olan Hasankeyf, Orta Asyadan Anadoluya taşıdığımız bir mimari geleneğin de son halkalarından birini teşkil ediyor. Bu eserlerin başında Akkoyunlu döneminden Zeynel Bey Türbesi, minaresi ile meşhur Er-Rızk Camii, temellerinin antik dönemde atıldığı ve üzerine Artukluların çağının en büyük köprüsü olarak yaptığı Hasankefy Köprüsü, Eyyubiler döneminden şehrin kale kısmında yer alan Ulu Camii, Kızlar Camii, İmam Abdullah Zaviyesi, yine Eyyubiler döneminden Sultan Süleyman ve Koç Camiileri yer alıyor.

Şehrin tarihi dokusu kadar doğal çevresi, manzarası da oldukça etkileyici. İçinden geçen Dicle nehri şehri diğer büyük medeniyet merkezleri ile birleştiren bir hat gibi. Geçmiş yüzyıllarda insanların su etrafında bir merkez kurmalarının malum sebeplerini burada daha iyi anlıyoruz. Dicle’nin tarlaları beslemesi, dağlarda otlayan hayvanların susuzluğunu bu nehirle gidermesi, insanların evlerine ve çeşmelerine buradan su almış olması suyun hayatın merkezinde yer aldığının bir göstergesi. Hayatın merkezinde yer alan su’yun Hasankeyf’in hayatını da elinden alacak olması ironisi Hasankeyf ve insanlık için hiç de hoş bir tablo çizmiyor. Henüz su altına girmemiş olan Hasankeyf, keyifle ve inatla yeni ziyaretçilerini bekliyor.

Yazar : HALİT ÖMER CAMCI

Gezgin, ışık avcısı, oğlunun babası...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir