Çarşamba , 24 Nisan 2024

Pers İhtişamının Görkemli Sergi Alanı – PERSOPOLIS

Pers uygarlığı ülkemizde pek tanınan bilinen bir medeniyet değil. Halbuki Persler nerede ise iki asırdan fazla bir süre Anadolu topraklarında hüküm sürmüş. Gelgelelim bu uygarlık hakkında hala pek çok şey karanlıkta. Ülkemizde de bu alanın hakkıyla incelendiğini söylemek epey zor. Pers medeniyeti hakkında bildiklerimiz, daha ziyade 2006’da beyaz perdeye aktarılan “300” adlı filmden belleğimizde kalanlar. Ne yazık ki burada da tamamen gerçeklikten saptırılmış bir Pers imgesi söz konusu. İlkçağın en militer toplumlarından olan Sparta’yı demokratik batı kültürü ile özdeşleştirecek, buna karşılık ele geçirdikleri bölgelerin dinsel ve kültürel öğelerine saygılı Persleri, Tanrısal monarşi ile idare edilen bir istibdad yönetimi olarak gösterecek kadar da çarpık. Halbuki Pers hükümdarlarının kendilerini hiçbir zaman “Tanrı” olarak görmedikleri, aksine Tanrı Ahuramazda’nın aciz hizmetkarları olarak nitelendirdikleri biliniyor. Mesela Darius’un emri ile kaleme aldırılan Bisitun yazıtında kral, hükümdarlığının yasal dayanağını şu ifadelerle dile getirir: “Ahuramazda bu dünyayı kargaşa içinde görünce bana bağışladı, beni kral yaptı. Ahuramazda bana yardım etti, ben işimi bitirene kadar. Dilerim Ahuramazda kraliyet evimi ve ülkemi zarardan korusun.”

Yazı: Önder Kaya Fotoğraflar: Halit Ömer Camcı

gezgindergi-dunya-persopolis (2)

Pers devletinin hikayesi İran’ın bugün Fars eyaleti denilen bölgesinde başlar. Perslerden önce bölgede Medler yaşıyordu. Çoban bir toplum olan Medler, zaman içinde savaşçı bir topluma dönüşmüş, gerek Mezopotamya ve gerek Anadolu’da önemli başarılar elde etmişlerdir. Persler de başlangıçta Medler’in egemenliğini tanıyan İranlı topluluklardan biri idi. Ancak Pers lideri 2. Kiros zamanında başlayan ayaklanma sonrası, Med’lerin varlığına son verildi. Gerek Medler ve gerekse de onların halefi olan Persler at sürmedeki yetenekleri, ok fırlatmadaki ustalıkları ile tanınan topluluklardı.

gezgindergi-dunya-persopolis (3)

İmparatorluğun temelleri Büyük Kiros ve oğlu Kambiz zamanında atılmıştır. Kiros, devletin hem kurucusu hem de geniş sınırlara taşıyıcısıdır. Tahta geçtikten kısa bir süre sonra Med topraklarını devraldığı biliniyor. Medlerin sınırları batıda Kızılırmak yayına kadar olan saha idi. Kİros, Lidya krallığını ortadan kaldırarak bu sınırı daha da uç noktalara taşıdı. Mezopotamya’da bulunan Babil devletine öldürücü darbeyi indirdi. Kısa bir süre içinde tüm Suriye Kiros’un kontrolüne geçti. Doğuda da Hindistan’ın kuzeyindeki İndus nehrine ulaştı. Kiros’un başarısız olduğu belki de tek topluluk, kuzey sınırındaki İskitler’di. Nitekim bu seferlerden biri onun sonunu da hazırladı. Savaş alanında ölen Kiros’un naaşı, merkez olarak kullandığı Pasargad’a getirilerek sağlığında inşa ettirdiği mezarına defnedildi. Kiros, aynı zamanda uzun ömürlü bir imparatorluk için gerekli sağlam temelleri de atmıştı. Babil devletini yıktıktan sonra bu devletin baş tanrısı olan Marduk’a gerekli saygıyı göstermiş, yine burada esaret altında yaşayan Yahudiler’e de kendisine sadık kalmak şartıyla Kudüs’e dönme izni vermişti. Oğlu Kambiz de babasının yolundan giderek Mısır’ı fethetmiş ve yerel geleneğe saygı göstererek burada firavun olarak taç giymişti. Sonrasında Persler bir süre kargaşa devresi yaşamışlarsa da, Büyük Darius devleti bu süreçten başarı ile çıkartmayı bilmişti.

gezgindergi-dunya-persopolis (4)

Darius zamanı imparatorluğun belki de en ihtişamlı dönemidir. Onun zamanında devlet, idari sistemi kolaylaştırmak için satraplık adı verilen yönetim birimlerine ayrılmıştı. Bir nevi eyalet hükmünde olan satraplıkların başında ise “satrap” adı verilen valiler bulunuyordu. Emirleri altında ciddi bir askeri güç bulunduran bu idareciler başıboş bırakılmamış, belli periyotlarla merkezden gönderilen müfettişlerce denetlenmiştir. Yine Persler, sağlam bir yol ağı kurarak olası karışıklıklara hızlı bir şekilde müdahale etmeyi tasarlamışlardı. İnşa edilen yollar aynı zamanda haberleşme ve ticaret açısından da son derece mühim roller oynuyordu. Bu dönemde Pers hükümdarları “On binler” adı verilen bir daimi hassa ordusu oluşturmaya başladılar. Sayıları sürekli on binle sabitlenen bu askeri kuvvette bir kayıp yaşandığında açığı kapatmak için yeniden asker alımı yapılıyordu. Böylece düşmana eksilmeyen bir daimi ordu imajı verilmeye çalışılıyordu. Bu sebeple de söz konusu askeri kuvvet “Ölümsüzler” adı ile anılıyordu. Selçuklulardaki gulam, Osmanlılardaki Kapıkulu askerlerinin kaynağını belki de burada aramak gerek. Darius’tan sonra Pers fetihlerinin duraksamaya geçtiği biliniyor. Yine de Büyük İskender zamanında yiyecekleri ölümcül darbeye kadar Persler, büyük ölçüde egemen oldukları geniş topraklarda egemenliklerini korumayı bildiler.

Yazımıza konu olan Persopolis şehrinin kurucusu yukarıda bahsi geçen Büyük Darius’tur. Şehrin tesisine MÖ. 515’de başlanmış ve sonrasında gelen Pers hükümdarları da bu yerleşkeye önemli katkılarda bulunmuşladır. Şehrin ismi Yunanlılardan kalmadır. Ortaçağda ise bölge “İstahri-Faris” adı ile anılıyordu. Şehir, Taht-ı Cemşid olarak da bilinir. Bu isim kaynağını İran’ın efsanevi kahramanı Cemşid’den alır. Buradaki bazı kalıntılara halk, İran’ın efsanevi kahramanı Cemşid’e ait olduğu düşüncesi ile bu ismi vermiştir. Perslerin ilk kralı Kiros, Pasargad kentini başkent olarak kullanırken büyük Darius’dan itibaren merkez Persopolis olacaktır. Pasargad ise tahta çıkan hükümdarların taç giydiği bir ata ocağı olarak varlığını devam ettirecektir. Pasargad, özellikle Ahameniş hanedanının kurucusu Kiros’un mezarının burada olması sebebiyle ayrı bir öneme sahiptir. Kiros, kuzeyde yaşayan İskitlerle yapılan mücadele sırasında hayatını kaybetmiş ve buradaki mütevazı ama insanda saygı uyandıran mezara defnedilmişti. Mezarın üzerindeki bir yazıtta “Ey insan, ben Kiros, Perslerin imparatorluğunun kurucusu ve Asya’nın kralıydım. Dolayısıyla bu anıtı bana çok görme” şeklinde bir ifadenin olduğunu Yunanlı tarihçi Strabon’dan öğreniyoruz.

gezgindergi-dunya-persopolis (5)

Persopolis yerleşkesi Pasargad şehrinin otuz kilometre kadar güneydoğusunda, Kuh-i Rahmet (Rahmet Dağı) eteklerine inşa olunmuştur. Zeminin düz olması sebebiyle kompleksin yapımına başlanmadan önce 12 metre yükseklikte geniş bir platform yapılmış, saray ve uzantısı olan birimler bu taraça üzerinde yükselmiştir. Taraçaya ulaşmak için 106 basamaklı bir merdiveni tırmanmanız gerekir. Merdiven iki kısımdan oluşur. Alt kısımda 58, üst kısımda 48 basamak bulunur. Platformun tepesine çıktığınızda sizi kanatlı boğa ve kanatlı boğa-insan figürlerinin yer aldığı anıtsal bir kapı karşılar. Asur sarayından esinlendiği sanılan bu heykeller, inanışa göre şehri kötülüklerden koruyordu. Heykellerin koruduğu kapıya “Bütün Ülkeler Kapısı” adı verilmekte idi.

gezgindergi-dunya-persopolis (6)
Kapının bu şekilde adlandırılmasının sebebi muhtemelen Pers imparatorunun kendisini dünyanın yasal idarecisi olarak görmesi olsa gerek. Pers devlet felsefesi Zerdüşt inancı üzerine inşa edilmiştir. Bu inanca göre yeryüzünde iyilik ve kötülüğün mücadelesi hüküm sürmektedir. İyiliği temsil eden Ahuramazda, evrendeki işlerin idaresini Ahameniş soyundan gelen Pers hükümdarlarına bırakmıştır. Dolayısıyla Pers imparatorunun emrini dinlememek kötülüğe hizmet etmek olarak algılanır. Pers imparatorları çıktıkları seferleri Ahuramazda’nın ışığını uzak diyarlara ulaştırmak amacıyla meşrulaştırırlar. Kapının bu şekilde anılmasının bir diğer nedeni de Perslere bağlı ülkelerin kral ve temsilcilerinin bu kapıdan geçerek kabul salonuna ulaşmalarıydı.

Persepolis yerleşkesi Pasargad şehrinin otuz kilometre kadar güneydoğusunda, Kuh-i Rahmet (Rahmet Dağı) eteklerine inşa olunmuştur. Zeminin düz olması sebebiyle kompleksin yapımına başlanmadan önce 12 metre yükseklikte geniş bir platform yapılmış, saray ve uzantısı olan birimler bu taraça üzerinde yükselmiştir. Taraçaya ulaşmak için 106 basamaklı bir merdiveni tırmanmanız gerekir. Merdiven iki kısımdan oluşur. Alt kısımda 58, üst kısımda 48 basamak bulunur. Platformun tepesine çıktığınızda sizi kanatlı boğa ve kanatlı boğa-insan figürlerinin yer aldığı anıtsal bir kapı karşılar. Asur sarayından esinlendiği sanılan bu heykeller, inanışa göre şehri kötülüklerden koruyordu. Heykellerin koruduğu kapıya “Bütün Ülkeler Kapısı” adı verilmekte idi. Kapının bu şekilde adlandırılmasının sebebi muhtemelen Pers imparatorunun kendisini dünyanın yasal idarecisi olarak görmesi olsa gerek. Pers devlet felsefesi Zerdüşt inancı üzerine inşa edilmiştir. Bu inanca göre yeryüzünde iyilik ve kötülüğün mücadelesi hüküm sürmektedir. İyiliği temsil eden Ahuramazda, evrendeki işlerin idaresini Ahameniş soyundan gelen Pers hükümdarlarına bırakmıştır. Dolayısıyla Pers imparatorunun emrini dinlememek kötülüğe hizmet etmek olarak algılanır. Pers imparatorları çıktıkları seferleri Ahuramazda’nın ışığını uzak diyarlara ulaştırmak amacıyla meşrulaştırırlar. Kapının bu şekilde anılmasının bir diğer nedeni de Perslere bağlı ülkelerin kral ve temsilcilerinin bu kapıdan geçerek kabul salonuna ulaşmalarıydı.

Yeri gelmişken hemen belirtelim ki Pers sarayında Asur sarayında olduğu üzere av ve savaş sahneleri çok fazla betimlenmezdi. Bunun yerine elçi kabul sahneleri ve imparatorun ihtişamını göz önüne seren bazı çizimlere rastlanır. Bu da Perslerde bürokrasinin oynadığı rolü gözler önüne serer. İmparator bu betimlemelerde Ahuramazda’ya karşı ne kadar mütevazı ise, egemenliği altında tuttuğu toplumlara karşı da o kadar kibirlidir. Nitekim Büyük Darius’nın mezar odasının hemen üst kısmında yer alan bir yazıtta Darius, mezarını ziyaret edecek olanlara şöyle seslenir: “Ve şimdi düşünüyorsan; Darius’nın sahip olduğu ülkelerin sayısı ne kadar çok, o zaman tahtımı taşıyanların resimlerine bak. Ondan sonra bileceksin ki Persli adamın mızrağı, tümüyle uzaklara ilerlemiş, Pers ülkesinin uzağındaki düşmanı da püskürtmüş.” Gerçekten Pes ülkesindeki bazı yazıtlarda Pers kralları kendisine tabi olan ülkelerin kralları ya da idarecileri tarafından elleri üzerinde taşınan bir platformda resmedilmişlerdir.

gezgindergi-dunya-persopolis (7)

“Bütün Ülkeler Kapısı”nı geçtikten sonra sarayın yüz sütunlu büyük salonunun bulunduğu alana geliniyordu. “Apadana” adı verilen bu salonda, on bin kişinin toplanabildiği kayıtlıdır. Yazık ki bu sütunlardan bugüne hiçbir şey kalmamıştır. Bir rivayete göre bu muhteşem saray, Persepolis’i ele geçiren Büyük İskender tarafından yakılmıştır. Taraçanın güneybatısında Darius ve Kserkes’in oturdukları saray yer alır. Bundan başka diğer sarayların kalıntılarına da tesadüf etmek mümkündür. Yine bu taraça üzerinde harem ve hazine dairelerine giden kısımlar da bulunur.

gezgindergi-dunya-persopolis (9)

Persepolis’teki mimari tarza bakıldığında açıkça Mezopotamya, Mısır, Anadolu ve hatta Yunan etkilerine tesadüf etmek mümkündür. Persler ele geçirdikleri coğrafyaların zenginliklerini ve nimetlerini kullanmakta hiçbir mahsur görmemişler. Hatta denebilir ki muhtemelen Persepolis’in inşasında da ağırlıklı olarak İran dışından getirilen sanatkarlar çalıştırılmıştı. Persepolis’teki yüksek ve ihtişamlı sütunlar Mısır etkisinin, koruyucu hayvanların resmediliş şekli ise Asur tesirinin izlerini taşır. Pers imparatorlarının mezarlarında ise Mısır etkisi sezilir. Dağlara oyulan kral mezarlarının hemen girişinde Mısır anıtsal mezarlarında yer alan ön cepheler esas alınmıştır. Persepolis’teki duvar kabartmalarındaki insan figürleri ilk bakışta Asur etkisini gözler önüne serer. Ancak dikkatli bakılınca Persepolis’teki figürlerin daha sanatkarane oldukları, figürler üzerindeki elbiselerin büklümlerine dahi dikkat edildiği görülür.

gezgindergi-dunya-persopolis (11)

Persepolis’te İnşaat malzemesi olarak daha çok taş ve kerpiç malzeme kullanılmış. Bazı alanlarda Lübnan’ın sedir ağaçlarına da tesadüf edilmiştir. Yazık ki bugüne gelebilen sadece bu taş aksam. Tuğla ve kerpiçten inşa olunan duvarlardan eser kalmamıştır. Persler, inşa ettikleri saray ya da tapınakları daha da gösterişli bir hale getirmek için suni tepeler kurmuş ve bunlara ulaşmak için mermer merdivenler kullanmışlardı. Bu mantığı Kaldeliler ve Asurlulardan aldıkları sanılmaktadır. Bilindiği üzere Mezopotamya düz bir alana sahip olduğu için bu bölge medeniyetleri tanrılarını onore etmek için yaptıkları tapınakların ya da krallar ait sarayların bu tarz suni zemin üzerinde yükselmesini önemsemişlerdir.

gezgindergi-dunya-persopolis (12)

Persepolis’in görkeminin sonu Büyük İskender ile birlikte gelir. Persepolis Perslerin metropolisi yani ana kenti idi. İskender’in bu şehir askerlerine “Asya’nın en iğrenilesi şehri” olarak takdim ettiği bilinir. Şehre girdikten sonra İskender, buradaki zenginlikleri adamlarının yağmasına terk etti. Yağma sırasında saray ve çevresinin bulunduğu taraça ateşe verilmiş ve kompleksin önemli bir kısmı yanmıştır. Sonrasında Persepolis’in bir süre daha merkez olarak kullanıldığı anlaşılıyor. Pers şahinşahlarının merkezi böylece haşmetini borçlu olduğu hanedanın düşüşü ile birlikte ciddi anlamda önem kaybedecek ve gözden düşecektir.

gezgindergi-dunya-persopolis (13)

Persepolis harabeleri bugün görkemli bir maziden izler taşıyor ve ziyaretçilerini ağırlamaya devam ediyor. İlkçağın en ihtişamlı medeniyetlerinden birini ziyaret etme fırsatınız doğarsa, ertelenmemesi tavsiye olunur.

İran devleti, 20.yüzyıla girildiğinde hakim olan ulus-devlet ideolojisi çerçevesinde var olan monarşik yapısının köklerini çok eskilere dayandırma yolunu tutar. Bu bağlamda Pers kralı Kiros’un devletin temellerini attığı dönem, tarihsel olarak İran şehinşahlığının kuruluş devresi olarak kabul edilir. Hatta bu çerçevede bir takım kutlama ritüelleri devreye girer. Şahlığın kesintisizliği bir tarafa, zaman zaman tahta geçen idarecilerin İran kökenli olmadıkları dahi gözden ırak tutularak yeni bir mit yaratılır. Bu mit çerçevesinde 1971 yılına gelindiğinde İran şehinşahlığının 2500. Yıldönümünün büyük törenlerle kutlanmasına karar verilir. Bu durumu gazetelerden takip ettiğimizde karşımıza son derece ihtişamlı, ancak bir o kadar da müsrifane kutlama tablosu çıkar.

Pasargad ve Persepolis’inde içinde yer aldığı etkinlikler çerçevesinde 67 ülkeden katılım olmuştu ki, bunların 30’u çeşitli ülkelerin kralları idi. Davet olunan ve davete icabet eden liderler arasında Belçika kralı Boudouin, Romanya lideri Çavuşesku, Monako prensi Rainer ve eşi film yıldızı Grace Kelly, Norveç kralı Olaf, Danimarka kralı Ferederick ve kraliçe İngrid, Yunan kralı Konstantin ve eşi Anne Marie, İsvaç veliahdı Güstav da bulunmakta idiler. Onlara ev sahipliğini Şah Rıza Pehlevi ve eşi Farah Diba yapmakta idiler. Türkiye’den de kutlamalara cumhurbaşkanı Cevdet Sunay katıldı.

gezgindergi-dunya-persopolis (13)

Etkinlikler sırasında tarihsel süreç içinde Pers ordusunun kullandığı tarihi üniformalar içinde yer alan 800 süvari ve 3 bin piyade resmi geçit yapmıştı. Büyük ziyafetin verileceği otağ için de iki ton ipek harcanmıştı. Törenler başladıktan sonra çadıra, dünyanın en kıdemli ve yaşlı imparatoru olan Etyopya imparatoru Haile Selase yanında İran kraliçesi Farah Diba olduğu halde girmiş, onu diğer konuklar takip etmişlerdi. Törene katılan her davetli için son derece kıymetli hediyelerin de takdim edildiği biliniyor. Misalen Türkiye cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’a İsfahan’da dokunan 82.5-60 cm ölçüsünde bir halı hediye edilmişti. Sunay’ın portresinin yer aldığı halının her santimetrekaresinde 212 ilmik bulunuyordu. Tercüman gazetesinin verdiği habere göre ziyafet menüsü de Paris’in en şöhretli restoranlarından Maksim tarafından hazırlanmıştı. Menüdeki yemeklerden bazıları tüylerle süslenmiş 90 sülün, havyarla doldurulmuş bıldırcınlar, mantarla doldurulmuş kuzu eti idi. Yine Tercüman’ın verdiği rakamlara göre tüm bu kutlamaların bilançosu yaklaşık 300 milyon doları buluyordu. Bu rakam o zamanki kur üzerinden 5 milyon Türk lirasına denk geliyordu.

gezgindergi-dunya-persopolis (14)

Yaşanan bu gelişmeler gerek İran içinde ve gerekse de ülke dışında yaşayan vatandaşların tepkilerine sebebiyet verecektir. Yurtdışındaki gösterilerin merkezinde Almanya’nın Frankfurt şehri ile Amerika’nın Baltimor ve San Fransisko şehirleri yer alıyordu. Hatta San Fransisko’daki gösteriler sırasında İran elçiliğinde bir patlama yaşanmış, elçi ve ailesi bu patlamadan yara almadan kurtulmuşlardı. Olayların büyümesi üzerine İran şahı bir basın açıklaması yapmış ve bu açıklama sırasında da 12 yaşında bulunan oğlu Rıza adına tahttan feragat edebileceğinin sinyallerini vermişti. Gerekçe olarak babasının da 1940’lı yıllarda kendi lehine tahttan feragat edişini göstermişti. İlerleyen günlerde her ne kadar bir taht değişikliği yaşanmamışsa da, kutlamalar ve yapılan masraf Şah’ı halkın gözünden daha da düşürmüş, tabir-i caizse uzun vadede İran İslam devrimine uzanan yolun kapısını aralamıştır.

gezgindergi-dunya-persopolis (1)

Pers İhtişamının Görkemli Sergi Alanı – PERSOPOLIS – Bu yazı 2014 yılının Aralık ayında yayınlanan Gezgin Dergisi’nin 94. sayısından alınmıştır.

Yazar : ÖNDER KAYA

1974'te İstanbul doğumlu. Öğretmen, araştırmacı-yazar ve tarihçi. Marmara Üniversitesi Tarih Bölümü'nden mezun olan Kaya, aynı yıl Marmara Üniversitesinde yüksek lisansını yaptı. Öğretmenlik hayatına Robert Koleji'nde devam etmektedir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir