Salı , 16 Nisan 2024

Rahvan At Yarışları

Atların hep dörtnal koştuğunu zannederiz, bu koşma stiliyle özdeşleştirmişizdir. Ama bir de Rahvan Adı verilen bir koşma stili var ki, bu koşma stilini kolay kolay göremezsiniz.

Yazı ve Fotoğraflar: Kadir İrkin

İşte bu koşma stili adına tüm Anadolu da yıl boyunca çeşitli bölgelerde yarışlar yapılmakta.

Adeta hızlı bir yürüyüş gibi olan bu koşma stili, atı ve biniciyi yormayan ilginç bir stildir. Biniciyi sarsmadığını tanımlamak için atçılar arasında şu benzetme cümle bile söylenir. “Rahvan koşan bir at üstünde kahve içsen bile bir damlası yere dökülmez.”

Belgelemeye ve kültürleri tanımaya meraklı biri olarak uzun bir süredir rahvan At yarışları izlemek istiyordum, nihayet bu sene Çaylı ve İsabeyli Yarışlarını izleyebildim, şansıma iki pist de düz olduğu için açıkçası çok tatmin olmamıştım, ama at sahipleri, biniciler, çocuklar ile ilgili bir sürü fotoğraf çekmiştim. En önemlisi de bu ritüeli izleme fırsatı bulmamdı.

Son yıllarda İzmir metropol belediyeleri geleneksel değerler üzerine girişimlerde bulunmaya başladılar. Çiğli Belediyesi de Rahvan At yarışları düzenlemeye karar vermiş, önce tabi çok şaşırdım. Son yıllarda çok hızlı büyüyen Çiğli de nerdeyse hiç boş arazi kalmayan bir yerde, nerede nasıl yapılacağını çok merak etmiştim.

Belediye, yarışlarda ödül miktarını yüksek tutmuş ve oldukça yüksek katılım olmuştu. Nihayet Dairesel bir pistte yarış seyredebilecektim. Diğer düz pistlerde hem alan dar, hem de tüm yarışı izleme şansınız yok, hakemler bile araba ile atların arkasında giderek yarışı izliyor. Dairesel pistlerde kuleden tüm yarışı izleyebiliyor hakemler.

Rahvan At yarışları ağırlıklı Ege Bölgesinde yapılıyor görünse de tüm Anadolu da bu gelenek yarışlar aracılığı ile sürdürülmeye çalışılıyor. Bu yarışlar için bir federasyon bile var, her sene daha çok organize olup bu geleneksel sporları yaşatmaya çalışıyorlar.

Atların yaşlarına, tecrübelerine ve daha önce kazandıkları yarışlara göre çeşitli gruplara ayrılıyor. Katılım fazla olduğu için önce elemeler yapılıp sonra yarışlar finalize ediliyor. Bu gruplandırma isimleri şöyle:

Tozkoparan, Deste, Ayak, Küçük Orta, Büyük Orta, Başaltı, Baş gibi temel gruplar altında yarışıyorlar. Yarışmalara başlamadan önce dua ediliyor, tüm yarışa katılan at sahipleri, biniciler, bakıcılar, seyirciler hep beraber dualar ederek programa başlanıyor. Önce kurayla eşleşen grup elemeleri yapılıyor, yarışlar kadar yarış bittikten sonraki ritüellerde izlenmeye değer. Birinci gelen at sahibi ve çevresindekiler bir anda coşku içinde kutlamaya başlıyor, klasik saz ekibi klarnet ve darbukaları ile birinci gelen at, at sahibi, binicisi ile birlikte çalgılarını çalarak bahşiş alana kadar alanda dolaşıyorlar. Sürekli tekrar eden izlemesi keyifli bir eylem bu.

Yarışlar, Türkiye jokey klübünün düzenliği yarışlar gibi disiplinde değil tabi ki, atlar başlama noktasın da bile çok nizami durmuyor, kimi zaman yarış koşulurken, bir başkası gamsız bir şekilde atını pist içinde -defalarca uyarılmasına rağmen- çalıştırmaya devam ediyor. Hemen her yerde birileri atını ısındırmaya çalışıyor, belki tüm gün idman yaptıran bile oluyor. Zaten pistlerdeki seyirci durumları da ilginç, binlerce kez ikaz edilerek disiplin edilmeye çalışılsa da olmuyor. Yorucu bir dinamizm ve karmaşa olduğu bir gerçek.

Biniciler öyle bildiğiniz renkli formalı değil, normal günlük kıyafetleri ile yarışıyor, en fazla üstlerine numaralı atlet giyiyorlar. Hız yarışlarındaki çok önemli olan ağırlık olayı bu koşularda hiç önemli değil. Binicilerin kilo, boy gibi bir kısıtlamaları yok.

Yarış süratten daha çok teknik bir yarışma aslında. Yarışlarda rekabet ve coşku bambaşka, düzenli takip eden seyirciler, bu işin tutkunları atları, jokeyleri o kadar güzel tanıyor ki. Çok dikkatimi çekti bu durum. Hemen herkes birbirini tanıyor, çok güzel bir sosyal iletişimleri var. Rahvan stilinin yarış boyunca sürdürülebilmesi en önemli konu, yarış esnasında bazen biniciler atları dörtnal stilinde koşturuyorlar, bu durumda hakemlerden hemen uyarı geliyor.3 kez ikaz edildikten sonra diskalifiye oluyorlar.

Çok güzel geleneksel bir sporun böyle coşku ile sürdürülmesi mutlu ediyor insanı, bende fotoğraf çekip paylaşarak daha fazla kitleye bu geleneği ulaştırmaktan, bu şekilde katkıda bulunmaktan keyif alıyorum açıkçası. Atların bakımı zahmetli ve masrafl ı bir iş, ödüller zaten işin sembolik kısmı. At sevgisi ve gelenek yaşatma tutkusu bambaşka. Yarışlarda kazananlara kupa ve bayrak veriyorlar. O gün at sahibinin bana söylediği ise tüm bu çabaları anlamama yetti, bütün amacımız yarış sonunda o bayrağı kazanmak, o bayrağı almak en büyük ödül.

Bu yazı 2014 yılının Nisan ayında yayınlanan Gezgin Dergisi’nin 86. sayısından alınmıştır.

Yazar : HALİT ÖMER CAMCI

Gezgin, ışık avcısı, oğlunun babası...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir