Perşembe , 28 Mart 2024

Rüya Bahçesi / Disneyland

Yazı: Zeynep Azize Su Fotoğraflar: Halit Ömer Camcı

Dünyada çocuklar için yapılan en büyük parkı birçoğumuz farklı sebeplerden dolayı biliyor olmalıyız. Artık yaşı en geçkinlerimizin dahi çocukluğunda var olan çizgi karakterlerin canlandığı Disneyland kelimenin tam anlamı ile bir hayali cennet. Tek kusuru sonsuz olmaması.

 

Çizgi’nin hayat bulduğu yer

Neden çocuklar çizgi film izlemeyi, etli-butlu sıradan insanların oynadığı filmleri izlemekten daha çok tercih ederler? Hiç düşündünüz mü? Walt Disney bunu oldukça fazla düşünmüş olmalı ki çocuklar için çizgilerden bir dünya hayal etmiş, önce sinema ve televizyonda ardından Los Angeles’te büyük bir parkta bu çizgilerden bir dünya kurmuş.

Çocukluk parkı

Disneyland ABD’nin Los Angeles şehrinde bulunan bir eğlence merkezi. Uzmanlaştığı muhataplar çocuklar gibi gözükse de her yaştan insana hitap eden bir zenginliğe sahip. Devasa bir çocuk parkından çok sınırları çok geniş bir ‘çocukluk parkı’ diye tanımlayabiliriz Disneyland’ı. Amerika’nın kuruluş tarihinde yer alan hikâyelerin müzeleştiği binalardan, mantar evlere, fareyi kovalayan kediden, Sindirella’ya, uzay yolu savaşlarından bir ırmak üzerinden masallar turuna kadar çok zengin bir ‘hayal’ dünyasına yolculuk yapabileceğiniz bir park burası. Pinokyo’nun güpegündüz insanların arasında dolaştığı, Tom ve Jerry’nin çocuklarla hatıra fotoğrafı çektirdiği (hem de birbirlerini kovalamadan), Yedi Cüceler’in Pamuk Prensesle bir sahnede izleyicilere el salladığı, Sinbad’ın sarayının minyatür hallerinin tekne turları ile gezildiği bu adada genç, yaşlı ve çocuk hepimizin gerçekle hayali, masalla hayatı birbirine karıştıracağı bir atmosfer mevcut. Parkın etrafında daire çizen bir tren yolu var. Her tarafı açık trene bindiğinizde Disneyland içinde görüp katılabileceğiniz tüm aktiviteleri izleyebildiğiniz bir tur atabiliyorsunuz. Trenden istediğiniz yerde inip o an orada ne varsa katılabilir ve park içindeki seyahatinize yürüyerek devam edebilirsiniz. Parkın en dikkat çeken eğlencelerinden biri de uzay yolu seyahati. Bir uçağa biner gibi bindiğiniz kabinlerde kapılar kapanıyor ve canlı robotların da bulunduğu bir ekranda dünyadan yola çıkıp uzay savaşlarının olduğu bir zamana ve uzayın derinliklerine doğru bir yolculuk yapıyorsunuz. Uzay aracınız düşmanlarca kovalanıyor, devasa uzay gemilerinin içine giriyor, bir gezegene düşüyor ve siz büyük bir dağın tepesinden karlar içinde aşağılara doğru kayıyorsunuz ve bu sırada her şey olup biterken siz de gerçekten o aracın içinde imişsiniz gibi sarsıntılar, çarpmalar yaşıyorsunuz. Kelimenin tam anlamı ile bir gerçeğin içinde yolculuk yapıyor gibi heyecanlı ve benzersiz bir deneyim oluyor.

 

ABD’li canlı resimci ve film yapımcısı Walt Disney tarafından 17 Temmuz 1955’te kurulan park aynı zamanda dünyanın en büyük eğlence parkı ve önemli bir turizm merkezi. Çocukluk masallarımızın cisimleşmiş, gerçekleşmiş hatta bir şehre bir ormana canlı bir hayat alanına dönüşmüş hali. Dünyanın gerçekliği sizi bunalttığında, hayalin sınırsız evrenine dalmak istediğinizde uğrayabileceğiniz ilk adreslerden biri olan Disneyland için oldukça geniş bir vakit ayırmalısınız. Bir bütün günde gezip tozmak her aktiviteye katılmak imkansız gibi. Şimdiden yolunuz açık olsun.

WALT DISNEY DEYİNCE….  

Uzun yıllar önce, Kansas City’de bir genç, gazete gazete dolaşıp çizdiği karikatürleri satmaya çalışıyordu. Ama bütün yazı işleri müdürleri sanki ağız birliği etmiş gibi, biraz da kaba bir dille, ona aynı şeyi söylüyorladı: “Karikatüre yetenekli görünmüyorsun, neden bu işi unutup başka başka şeyler denemiyorsun?” Ama karikatür, gencin hayatının rüyasıydı. İnsan biricik rüyasını, gayesini nasıl unutabilirdi? O karikatürü bıraksa bile, karikatür onu bırakmıyordu ki; geceleri rüyalarına giriyor, onu daha fazla yakalayıp kendine çekiyordu. Sonunda mahalli kiliselerden birinin rahibi, genci kilisedeki faaliyetlerin resimlerini çizmesi için küçük bir ücret karşılığı işe aldı. Ama çiçeği burnunda sanatçının bir stüdyoya ihtiyacı vardı.

Hem resim çizebileceği hem de uyuyabileceği bir yer lazımdı ona. Allahtan ki, kilisenin eski garajı vardı; ama garaj kelimenin tam anlamıyla farelerin istilası altındaydı. Genç, burada yaşamak zorundaydı. Ama günlerini birlikte geçirdiği bu farelerden birisi, tıpkı o genç sanatçı gibi dünya çapında şöhrete kavuşacaktı. Dünyanın her tarafında tanınan bu fare Mickey Mouse, genç sanatçı ise hayatının rüyasını asla terk etmeyen Walt Disney’di.

Bu yazı, 2011 yılının Aralık ayında yayınlanan Gezgin dergisinin 58. sayısında alınmıştır

Yazar : HALİT ÖMER CAMCI

Gezgin, ışık avcısı, oğlunun babası...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir