Cuma , 19 Nisan 2024

Sarıkeçililer

Yaşamak İçin Bir Alternatif Hayat Teklifi:

Bin yıldır devam eden Yörük göçünün bu güne kalan son kahramanları, tüm engellemeler ve olumsuz şartlara karşın yazın Konya’nın Seydişehir yaylalarına, kışın sahil kenarlarına göçüyorlar ve yaptıkları bu göçten vazgeçmek istemiyorlar.

Yazı ve Fotoğraflar: Kerim Vural İslam

Şimdilerde traktörlerin de yavaş yavaş kullanıldığı göçler, bin yıldır başta deve ve eşeklerle ve Yörüklerin hem eğlencesi, hem geçim kaynağı; adeta onlardan bir unsur olan kıl keçileriyle yapılıyor. 4 yıldır yapılan ve geleneksel hale getirilen göç şenlikleri her sene 6-9 Mayıs tarihleri arasında Mersin Gülnar’daki Çataloluk mevkiinde Gülnar Belediyesinin de katkılarıyla gerçekleşiyor. Törenler arasındaki bir göçer yörüğün düğün(kına) töreni şenliklere ayrı bir renk katıyor.

Sarıkeçililer’in senelik seremonilerini özetlemek gerekirse karşımıza şöyle bir durum çıkıyor: Göç yollarının daralması sebebiyle göçler toplu olarak yapılmıyor. Aile aile göç yapılmakta yaklaşık 1,5 ay süren bu yolculuğun başında gerek duyulan giyecek ve diğer maddeler develere yüklenip yola konuluyor. Yörükler yol boyunca konakladıkları yerlerde iki günden fazla kalmıyorlar. Yapılan her göç oldukça zor ve meşakkatli.

Hastalananlar en yakın hastaneye götürülüyor, vefat edenler de en yakın kabristana defnediliyor. Hayat boyu devam eden bu yolculuğun böylesi zor olmasına rağmen, Yörükler bu sevdadan vazgeçmiyorlar.

Göç boyunca, sınırımızdan geçerseniz şu kadar bedel isteriz diyen muhtarlar, ormana zarar verdiniz diye ceza kesen ormancılar, tarlama girdiniz diye bağırıp çağıran arazi sahipleri Yörüklerin en büyük korkulu rüyası.

Bir lider başı olan Cemal Amca, bu sene yapılan panelde tüm konuşmacıların iki saat süren tartışmalarının ardından adeta zorla mikrofonu ele geçirince, “Biz uysal insanlarız, kimseyle kavga gürültü yapmak istemiyoruz ama bizim de bir canımız var. Biz Allah yolundayız, Muhammed yolundayız.

Bütün çalışmalarımız bir kalemin ucunda uçup gidiyor. Bu sene keçilerimiz ormana zarar verdi diye 1,800 TL ceza kesildi. Bir keçinin değeri 200 TL. Yani bir yıl, iki yıl çalış dur. Bir ceza geliyor, sürürün beşte biri gidiyor.

Askerlik çağı gelince gençlerimizi seve seve gönderiyoruz ama kimse ‘hastan nasıl, kim tedavi ediyor, okul çağına gelen çocuklar ne yapıyor’ demiyor. ‘Gönderin yerleşik okullara diyor’ devlet. Biz yerleşik değiliz ki. Siz şartları bize uygun hale getirin.” diye dertli dertli konuşup sitemde bulundu. Ardından ‘Göç mevsimi nedeniyle bazen geç gönderiyoruz bazen erken alıp çıkıyoruz yola. Biz de çocuklarımızın okumasını bir meslek sahibi olmasını istiyoruz ama şartlar bu.’ diye ekledi. Devlet Konya Karaman’da ev dağıtmış Sarıkeçililer’e. Hatta 40’lardan 50’lerden beri göçmenleri yerleşik düzene geçirmek için zorluyormuş. Göçmenlerin bir kısmı yerleşik düzene geçmişler ama hallerinden hiç memnun değillermiş. Şenliğe katılan bir Yörük, ‘15 senedir evim şu arkada gördüğünüz yer ama ben bir gün bile evde kalmadım, hep bu çadırın içinde yaşıyorum diye’ göçerliğe olan özlemini anlattı.

Cemal Amca’da ‘Yerleşik düzene geçelim geçmesine ama bize tarla verseler bile buradan mahsul almak en az bir yıl alır, ki biz tarımdan anlamayan insanlarız. Sadece hayvancılıktan anlarız. Bu bir yıl ne yiyip ne içeceğiz. Kim bize destek olacak?’ diye sıkıntılarını tekrar dile getirdi. Hayat hakkında, tecrübeleri hakkında da şunları söyledi: ‘80 yaşındayım.

Göç yolunda doğdum, göç yolunda öleceğim. Kimse bizim kadar anlamaz tabiatın dilinden. Leylek alçaktan uçunca ne olur, böcekler nasıl davranınca kış çetin geçer, bizim kadar tabiatın dilini kim anlar? Ne yani hepsini unutayım mı? 1000 yılın süzme kültüründen vaz mı geçeyim? Devlet bize sosyal güvence sağlasın, bizim şartlarımıza göre sağlık ve eğitim hizmetlerinden yararlanma imkânları versin. Biz işimiz zor olsa da, halimizden şikayetçi değiliz.

Panel sırasında bir konuşmacı, ‘Sarıkeçililerin durumu zor, misafirlerine ikram edecek aş bile bulamıyorlar.’ diye devlete karşı adeta savunmaya kalkışınca Sarıkeçililer Dernek Başkanı Pervin Hanım, kültürüne yakışır bir tavırla kürsüye geldi. ‘Hiç kimse bizim çadırımızdan aç çıkmaz, çıkarmayız. Biz Muhammedî terbiye aldık.

Misafir başımızın tacıdır.’ diyerek çektikleri zorluklara rağmen kültürlerinin güzel yönlerini gözler önüne koydu. Bu onurlu, gururlu insanlardan insanlığın öğreneceği çok şey olduğunu bir kere daha görmüş olduk.

Biz hepsine göstermiş oldukları misafirperverliklerinden ötürü şükranlarımızı sunuyoruz.

Bu yazı 2010 yılının Haziran ayında yayınlanan Gezgin Dergisi’nin 40. sayısından alınmıştır.

Yazar : HALİT ÖMER CAMCI

Gezgin, ışık avcısı, oğlunun babası...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir