Yazı: O. Metehan Kurt
Eczacıbaşı Sanal Müzesi, dünyanın çeşitli yerlerine uzun yıllar seyahat eden ve hatta 18 ay boyunca bir deve kervanıyla Çin’den Türkiye’ye kadar yürüyerek ‘ipek yolunda son kervan’ isimli etkileyici bir projeye imza atan fotoğrafçı Arif Aşçı’yı konuk ediyor.
“İstanbul – Panorama” adlı sergide, sanatçının siyah-beyaz 6×17 panoramik kamerasıyla şehirde yakaladığı 90 imge yer alıyor. Dünyayı görmüş bir İstanbul aşığı olan Aşçı’nın siyah beyaz panorama fotoğraflarında hayatı, bugünü yaşarken geçmişi, geçmişi anarken geleceği görüyoruz. “İstanbul’a, elinde bir tomar kağıtla gördüğü her şeyi çizen bir güzel sanatlar akademisi öğrencisi olarak ilk kez geldiğimde 17 yaşındaydım” diyor ve ekliyor: “Ve önce martılara aşık oldum.
Haylaz çocuklar gibi çığlık çığlığa vapurların güverteleri üzerinde uçar, yolculardan simit parçaları isterlerdi. Zamanla martıların yazın ve kışın farklı elbiseler giydiğini farkettim. Kaz gibi iri ve arsız olanların yanı sıra karabaşlı güzel gözlü sevimli minik martılar da vardı aralarında. Giderek şehrin diğer kuşlarıyla da tanıştım. Kadıköy’deki dalgakıranların üzerindeki tek sıra halinde durup kanatlarını açarak batan güneşi selamlayan karabatakların görüntüsü ne kadar büyüleyicidir.
Sonraları karabataklarla birlikte yaşayan en az üç çeşit uzun boyunlu balıkçıl gördüm. Her kış, nereden gelip nereye gittiklerini bilmediğim yelfelerin, yelkovanların suyun bir karış üzerinden, suya değmeden uçuşları, Eminönü ve Beyazıt Meydanı’nda doymazcasına yem isteyen güvercinlerin, arasına çığlık çığlığa dalmak, kırlangıçların Galata Kulesi etrafında sonsuz çemberler çizmesi, her sonbaharda göçmen kuşların yüksekten daireler yaparak süzülüşü!…
İlk oturduğum ev Fındıklı’da, Akademi’nin karşısındaydı. Kırlangıçların Kuzey Afrika’dan gelip ahşap çatımıza yuva yapmaları baharın gelişi demekti. Kırlangıçlar İstanbul’a 6 nisanda gelirler. Bu tarihi, çığlıklarını ilk duyduğum sabah pencere pervazına yazdığımı anımsıyorum. Sonraki yıllarda beni hiç şaşırtmadılar. ‘Tam üç gün sonra kırlangıçlar gelecek!’ derdim arkadaşlarıma, gelirlerdi. Ama kenti sonbaharda terk eden son kırlangıcın hangi tarihte Kuzey Afrika’ya doğru yola çıktığını bir türlü saptayamadım. Son iki yıldır Kuledibi’ndeki evimin balkonunda mahalle bakkalından kiloyla aldığım buğdayla beslemeye başladığım iki çift kumru şimdilerde yirmi kadar oldu. Her sabah balkon demirine dizilip uyanmamı bekliyorlar ve giderek benden daha az korkuyorlar. Kapıyı açık bulduklarında salona girmekten de çekinmiyorlar.”
Fotoğrafta insan yoksa ne var?
Panorama fotoğraflardan oluşan sergide İstanbul’un zamansız fotoğraflarını çekmeyi denemiş Aşçı. Fotoğraflar, İstanbul’un son elli yılından herhangi bir gününü çağrıştırsın istemiş. Siyah-beyaz’ın verdiği zaman üstü bir atmosferle şehrin herzaman karşılaşılabilinecek muhitlerine özellikle de insana çevirmiş objektifini. Fotoğrafta insan her zaman asli unsuru temsil etmiş. Mekan çoğu zaman bahane ve bir zemin. İnsanla birlikte anlamlı olan parça… Aşçının fotoğraflarında genellikle duyumsadığımız şey bu.
“İstanbul’a, elinde bir tomar kağıtla gördüğü her şeyi çizen bir güzel sanatlar akademisi öğrencisi olarak ilk kez geldiğimde 17 yaşındaydım” diyor ve ekliyor: “Ve önce martılara aşık oldum.”(Arif Aşçı)
Ekşi sözlükten Arif Aşçı için ‘tatlı sözler’
* Fotoğraf ustası, ipekyolu resimleri görülmeye değerdir. (roliater)
* Kule dibinde ikâmet eder kendisi. misafirperverdir. (metaxa)
* İçmek suretiyle o müthiş kitap arşivine uzaktan bakmak bile insana acayip bir keyif verir. dalailama ile çekilmiş bir fotoğrafı bile var . (adore)
* Develere kıyamayıp koca ipek yolunu yayan yapıldak aşmış bir deli adam. taklamakan çölünden internete giripde develerin tabanlarına deva bulan bir kişi. meşhur ipek yolu yürüyüşünün dışında başka asya seyahatleri de var. bazılarının cd’leri dergi eki olarak verilmişti ve nefisti. türk edebiyatı vakfı’nda ipek yolu yürüyüşünü anlatmıştı. tavırları, konuşması, üstü başı müthiş rahat. sempatik bir insan. (sirkencubin)
* Akademi mezunudur. sohbetine doyum olmaz. fotoğraf ve gezi ustasıdır kendisi. bu memlekette yetisen istisnasız önemli adamlardan birisidir… (paco de nice)
* 19 ocak 2005’de fransız kültür merkezi’nde “bugün İstanbul surları: parça parça bir bellek” başlıklı sergisi açılacak fotoğraf sanatçısı. (dilruba)
* İki gün önce haftalık uykusuzluğumun üstesinden gelmek için girişiminde bulunduğum öğleden sonra dinlencesinde apansız karşıma çikan çatik kara kaslı yanık türkücünün rüya ismi. (tarasna)
* Son derece girişimci ve inatçı bir yapısı olduğu söyleniyor, anlatılıyor, ne olacak lan bizim halimiz diyen bezgin öğrenciler gaza getirilmeye çalışılıyor hikayeleriyle.. (neriman köksal)
* Çok güzel bir ev sahibiymiş kendisi. oturduk, rakısını içtik, sohbetini dinledik. keyif aldık hepsinden. (umka)
* Az önce Brüksel’de bruxelles-İstanbul isimli sergi kapsamında İstanbul ve surları üzerine yaptığı siyah beyaz çekimleri gezdiğim beni çok heyecanlandırmasa da iki şehirdeki şehir surları restorasyonu ile ilgili farklılıkları yakalayabilmeme olanak tanımış adanalı fotoğraf sanatçısı. (peixes loucos olmedi bodrumda yaşıyor) muhteşem bir kişi, fotoğrafçı. feciii insightful. (psykhe)
* Ne zaman birlikte oturulup sohbet edilse insanın kendisini, hayatı ve de gelecek günleri derin derin sorgulamasına sebebiyet veren, tam moraller sıfırlanmışken çeşitli projelere ve de güzel günlere dair gazı da akabinde dayamak suretiyle insanı tekrar hayata döndüren yemekleri güzel, fotoğrafları güzel fotoğrafçı. (algopan)
Arif Aşçı Biyografisi
1958 Adana’da doğdu.
1975-1982 İstanbul-Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde resim eğitimi gördü.
1984-1986 Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde, özgün baskı atelyesinde araştırma görevlisi olarak çalıştı.
1986 İstifa ederek üç yıl sürecek bir yolculuğa çıktı. Bu yolculukta fotoğraf çekmeye başlayarak bütün Asya ülkelerini dolaştı.
1989 Bu yolculuktan yola çıkarak projesini hazırladığı ‘Turkuaz’ adlı belgesel, 12 bölüm halinde televizyonlarda yayınlandı.
1996 Yolculuk yapmayı sürdürerek foto röportajlar hazırladı. 1996-1997 Tarihi İpek Yolu’nu, dört kişilik ekibiyle ve bir deve kervanıyla 18 ayda yürüyerek aşıp Çin’den Türkiye’ye ulaştı. Bu yolculuk ‘İpek Yolunda Son Kervan’ adıyla ‘Kaleseramik Kültür Yayınları’ tarafından yayınlandı. Yolculuğun dört saatlik belgeseli yirmiden fazla ülke televizyonlarında gösterildi.
2000 yılında siyah-beyaz fotoğraflardan oluşan fotoğrafları ‘Bahtabakan’ adıyla ‘Kaleseramik Kültür Yayınlarınca yayınlandı.
2005 İstanbul’da yapılan 22. Dünya Mimarlık Kongresi’ni fotoğrafladı, bu fotoğraflar ‘Many colors. One City’ adıyla Kaleseramik Kültür Yayınları’ nca kitap olarak yayınlandı.
2003-2007 Panoramik formatlı bir fotoğraf makinasıyla sistemli bir şekilde İstanbul’u belgelemeye başladı. ‘İstanbul Panorama’ adıyla yapılan bu projenin fotoğrafları İstanbul Modern Müzesi’nde, Brüksel’de ve Güney Kore’nin başkenti Seul’de sergilendi.
Kişisel Sergileri
1982 Desen ve Resimler, Sabanci Kültür Merkezi, Adana
1984 Desen ve baskılar, Destek Sanat Galerisi, İstanbul
1985 Desen ve baskılar, İş Bankası-Parmakkapı galerisi, İstanbul
1997 İpek Yolu fotoğrafları, Topkapı Sarayı, İstanbul
1997 İpek Yolu fotoğrafları, Atatürk Kültür Merkezi, İstanbul
1998 İpek Yolu fotoğrafları, MP Galerisi, Ankara
2000 Bahtabakan fotoğrafları, Karşı Sanat Galerisi, İstanbul
2003 Bahtabakan fotoğrafları, Sabanci Kültür Merkezi, Adana,
2003 İpek Yolu fotoğrafları, Massachusset Üniversitesi, Boston, USA
2005 İstanbul panoramaları, Porte de Halle Müzesi, Brüksel, Belçika
2007 İstanbul panoramaları, The Gallery Now, Seul, Güney Kore
Bir İstanbul Gezgin’i : Arif Aşçı – Bu yazı 2008 yılının Şubat ayında yayınlanan Gezgin dergisinin 13. sayısından alınmıştır.