Gezgin Dergi

Ekim’de Nereye Gidilir

Yazı ve Fotoğraflar: Hakan Özhan

Yedigöller

Köroğlu dağlarının bağrındaki bu saklı güzelliği duymayanımız yoktur ama Yedigöller’i ziyaret etmenin en güzel mevsimi tartışmasız sonbahar. Ladinlerin, akkavakların, şimşirlerin, gürgenlerin sarıdan turuncuya, ahverengiden kızıla değişen tonlardaki yapraklarının; sonabaharın o tebessüm eden güneşinin altında, muhteşem bir tablonun renkleri misali oynaştığı, suya akseden görüntülerin insanı sarhoş ettiği, dökülen yaprakların halı gibi serildiği bir zeminde yürümenin keyif verdiği, şırıl şırıl akan derelerin sesiyle mest olunan bir mekandan bahsediyoruz.

Böyle bir yer elbette her gezginin gitmek isteyeceği yerlerin başında yer alacaktır ama özellikle de Ekim haftasonlarının fevkalade kalabalık olduğunu, böyle bir fonda romantizm arayacakların umduklarını bulamayacaklarını not edelim. Yedigöllerin yolunun bozuk olduğunu, konforlu bir konaklamanın olmadığını, özellikle fotoğraf iştiyakıyla gelenlerin yakın çevredeki Mudurnu vadisi ve Bartın ormanlarını da ziyaret etmeleri halinde çok zengin bir portfolyo ile eve dönebileceklerini de hatırlatalım.

Gürcistan

Gürcistan Kafkasyanın en kozmopolit ülkesi. 10 milyonluk nüfus içinde onlarca etnik azınlığı barındırıyor. Bu çok dillilik, çok kültürlülük demek. Başkent Tiflis, Kafkasya’nın en büyük şehri ve Gürcistan’ın başkenti. Hoş binaları, geniş cadde ve meydanları ile şaşırtıyor gezgini. Gürcistan’ın %60’ı ormanlarla kaplı ve kuzeyde boydan boya Kafkas sıradağları yer alıyor.

Bu bölge Gürcistan’ın da Rusya ile doğal sınırını oluşturan ve bağrında onlarca kavmi ve kültürü, bilerce rengi ve doğal güzelliği barındırıyor. En kolay ulaşılabilir ve meşhur zirve başkent Tiflis’i Rusya’ya bağlayan stratejik öneme sahip karayolunun sınıra en yakın kasabası olan Kazbegi. SSCB döneminde popüler bir kayak merkezi olması da çekiciliğini arttırıyor.

Türkiye sınırı ile birlikte bu bölge nefes kesen manzaraları her mevsim bambaşka güzelliklere bürünen yaylaları, bakir kültürü ile gezgine hayatında unutamayacağı fırsatlar sunuyor. Tek problem dil. Rusça bilmeden yöre insanı ile anlaşmak çok zor, çünkü İngilizce bilen insan sayısı çok az.

Bafa Gölü

Gölün adı Bafa. Köyün adı Kapkırı. Sarı tabela Heraklia… Kapkırıda gezgini ilk şaşırtan şey coğrafyanın vahşi görüntüsü. Kumlu zeminden fırlamış koca kaya parcaları, gün batımına doğru iyice kızıl bir renge bürünerek ortamı adeta Mars gezegenine çeviriyor. Bu etkide bitki örtüsünün fakirliğinin de katkısı var. Göze çarpan tek tük ağaç kümeleri de zeytin.

Gezgini ikinci şaşırtan şey Herakliya’nın kalıntılarının neredeyse hiçbir koruma altına alınmamış olması. İnsan ister istemez binlerce yıl önce, Büyük Menderes bu güzel körfezi doldurmadan ve Bafa göl olmadan önceki yılları,Milet’le yarışan Herakliya’yı hayal ediyor.

Bugün aynı topraklarda fakir balıkçı köyleri yer alıyor. Konaklama tesisi, otel, lokanta yok. Bu konfor açısından sorun olsa da görüntü ve çevre kirliliğinin önüne geçiyor. Bafa bakir coğrafyası, zengin tarihi ve özgün yerel kültürü ile gezgini kendine çağırıyor.

Ekim’de Nereye Gidilir – Bu yazı 2007 yılının Ekim ayında yayınlanan Gezgin dergisinin 9. sayısından alınmıştır.

Exit mobile version