Sonbahar, Japonya’nın yeşil yamaçlarını kızılın tonlarına boyamaya başladı bile. Bilinen büyük şehirlerin biraz dışına çıkarak muhteşem doğanın içinde geleneksel Japon yaşam tarzını deneyimlemenin şimdi tam zamanı.
Yazı: İlkay Yuvaktaş – Fotoğraflar: Engin Yuvaktaş
Japonya’ya gitmeye karar verdiğinizde aklınıza sadece Tokyo, Hiroşima veya Nagasaki gelmesin, bu güzel ada ülkesinin size sunabileceği saklı cennetlerini keşfetmek için bilinen güzergahları bir kenara bırakın ve geleneksel Japonya’yı keşfe çıkın.
SHIRAKAWA-GO
UNESCO tarafından dünya mirası kabul edilen Shirakawa-go; Japonya’nın Gifu bölgesinde, Shogawa vadisinde bulunmaktadır.
Geleneksel Japon evleri ile ünlü bu küçük köyde geçmişte çiftçilerin, tüccarların ve başlangıç seviyesindeki samurayların kaldığı biliniyor.
Çatılarının üçgen şeklinin, Japonların dua ederken ellerine verdikleri şekle benzetilmesinden ötürü “dua eden eller” anlamına gelen “gassho-zukuri” olarak adlandırılan bu evlerde eski zamanlarda ipek böceği yetiştirilirken günümüzde turistlere konaklama imkanı da sunuluyor. Siz de sürgülü kapılı odalarda yer yataklarında kalarak geleneksel Japon kültüründe nasıl yaşandığını tecrübe edebilirsiniz.
Vadiye hakim, yüksek seyir terasından köyü izlemek ayrı bir keyif, sanki pencereden geçmişi izlemek gibi bir hisse kapılmamak mümkün değil.
Shirakawa-go’ya gitmek için Tokyo’dan trenle Takayama’ya ulaşıp, buradan da otobüsle 50 dakikalık bir yolculuk yapmanız gerekiyor.
KYOTO – Fushimi Inari Shrine Tapınağı
İsmini aldığı 233 metre yükseklikteki Inari tepesine kurulmuş, uzun patikalarla birçok küçük tapınağa bağlanan Fushimi Inari Tapınağı, Japonya genelinde 40.000’e yakın Inari tapınağının da merkezidir.
Tapınağın içinde bulunan patikaların uzunluğu yaklaşık 4 km ve 2 saate yakın bir sürede yürüyerek tamamlanabiliyor. Bu küçük orman içi yolların önemli bir özelliği “torii” adı verilen 5000’den fazla geleneksel Japon kapılarıyla kaplı olması. Bu kapılar patika üzerinde bir nevi tünel oluşturuyorlar. İnanışa göre toriiler kutsal bölgeye giriş anlamı taşıyorlar ve bu sebeple de tapınakların önemli simgeleri.
Geçmiş zamanda tapınağın bulunduğu bölge, ticaretin merkezi olduğu için torii’lerin iş sahiplerinin bağışları ile yapıldığı biliniyor. Bu sebeple her birinin arkasında bağış yapan şirketin adı ve bağış tarihi yazılı oluyor.
Inari, aynı zamanda pirinç tanrısının adı ve Inari tapınaklarında, ağızlarında pirinç ambarlarının anahtarlarını tutan tilki heykellerine sıkça rastlanıyor. Bunun sebebi tilkilerin ulak görevi gördüğüne inanılması.
Bu güzel yapıyı görmek, içindeki mistik yollardan yürüyerek doğa ile tarihin karışımına tanık olmak, kısa süreliğine de olsa kendinizi imparatorluk zamanlarında hissetmek için trenle, JR Nara hattında bulunan, Kyoto’ya bir durak mesafedeki Inari istasyonuna gelip 3 dakika yürümeniz yeterli.
Girişte küçük torii kapıları şeklinde tahta plakaların satıldığını göreceksiniz. Bunların üstüne dilekler, dualar veya isimler yazılıyor ve tapınağın duvarlarına asılıyor. Birçok Japon tapınağında bu uygulamayı görebilirsiniz. Hatta bazılarında farklı olarak, bir kutunun içinden küçük bir kağıt parçası seçerek bir nevi falınıza bakabilirsiniz. Eğer kötü bir şey çıkarsa, tapınağın bahçesinde iki ağacın arasına bağlı bir ip bulunuyor, kağıdı buraya bağlayarak kötü şeylerin olmasının engellendiğine inanılıyor.
ARASHIYAMA
Kyoto’nun batısında bulunan Arashiyama geçmişte Japon asillerinin doğa gezilerinde ilk tercihlerinden olmuş. Bu bölge, sonbaharda kızıla büründüğünde ve ilkbaharda vişne ağaçları çiçeklendiğinde doğasının güzelliği ile muazzam bir görsel şölen sunuyor.
Saga-Arashiyama tren istasyonunda indikten sonra ister bisiklet kiralayarak tapınakların arasında dar sokaklarda dolaşın, isterseniz bambu korusunda romantik bir yürüyüş yapın. Arashiyama doğanın içinde huzuru yakalamanızı sağlayacak.
Bambu korusunda yürüyüşünüz sırasında özel kostümleri ile insanların koşarak kullandığı ilginç taksiler görebilirsiniz.
Yolunuz Arashiyama’ya düşmüşken UNESCO dünya mirası listesinde yer alan Tenryu-ji Tapınağı’nı da gezmelisiniz. İsmi “cennet gibi güzel ejderha” anlamına gelen bu yapıyı 1339 yılında bir rahibin rüyasında, yakınlardaki bir nehirden ejderha çıktığını görmesi üzerine inşa etmişler. Bu tapınağın en önemli parçası ise doğanın tüm renklerini bir tablo gibi sunan Zen bahçesi.
Yürüyüş sonunda yorgunluğunuzu almak için Sagano Romantik Treni iyi bir tercih. Nehir yatağı boyunca doğanın tüm güzelliklerini size sunuyor. Yolculuğun sonuna yaklaşırken tren görevlilerinden biri geleneksel bir şarkı söylemeye başlıyor. Doğanın güzelliğini izlerken müziğin keyfini çıkarın. Dönüşte tekrar trene binmek istemezseniz nehirdeki gezi teknelerini tercih edebilirsiniz.
KISO VADİSİ
Kiso Vadisi, hem Japon kültürünü tanımak hem de doğada vakit geçirmek isteyenler için güzel bir imkan sunuyor. Geleneksel mimarisini koruyan eski Japon köyleri Tsumago ve Magome’yi birleştiren 8 km’lik bir yürüyüş parkurunu geçerek hem doğanın keyfini çıkarabilir hem de filmlerde gördüğümüz Japon köylerini gezebilirsiniz.
Yürüyerek seyahat edilen eski zamanlarda yolcular, bu iki köye dinlenmek için uğruyorlarmış. Günümüzde Kiso Vadisi’ne Nagoya’dan trenle ulaşmak mümkün.
Köyün sokaklarında yürürken eski geleneksel yapıların ne kadar bakımlı olduğuna şaşıracaksınız, özellikle bahçeler Bonsai sanatının sergilendiği ufak birer müze gibi.
Duvarlarda asılı, Casper’a benzeyen bez bebekler görebilirsiniz. Bunlar aslında “Teriteribozu” denilen bir batıl inancın sembolleri. Havanın güzel olması için dilekte bulunuluyor eğer asıldığında düz durursa dileğin gerçekleşeceğine inanılıyor.
Küçük bir seyahat önerisi: Japonya’da seyahat etmenin en güzel yolu trenler. Şehrin merkezinden hiç vakit kaybetmeden istediğiniz yere ulaşabilmek hem büyük kolaylık hem de kısıtlı seyahat süremizi boşuna harcamamış oluyoruz. Turist olarak Japonya’ya gidiyorsanız ve treni tercih ediyorsanız JR PASS almanızda fayda var. Bu kartlar sayesinde JR hatlarında istediğiniz kadar, istediğiniz yöne seyahat edebiliyorsunuz, yataklı gece trenleri de dahil . Ancak bu kartı almak için seyahat öncesi bulunduğumuz ülkeden başvuru yapmanız gerekiyor.
Geleneksel Japon Lezzetleri
Sushi
Japon mutfağı denildiğinde akla ilk gelen sushi oluyordur herhalde. Japon arkadaşlarımızın evinde konaklama şansımız olduğu için sushinin bilinenden çok farklı bir şekilde de servis edildiğine tanık olduk. Sushi restoranlarında sunulan renkli renkli, minik rulolar halinde, tek lokmalık sushileri evde bildiğimiz dürüm gibi yemek de mümkün. Tek yapmanız gereken pirinci hazırlamak, malzemeleri damak zevkinize göre seçmek ve sonra hepsini sushi yosununa sarıp biraz soya sosuyla afiyetle yemek.
Soba noodle
“Soba” Japonca’da karabuğday anlamına gelmektedir. Soba noodle’a da adından anlaşılacağı üzere karabuğday unundan yapılan bir çeşit asya makarnası diyebiliriz.
Shirakawa-go’ya yolunuz düşerse geleneksel yer masalarında oturarak bu lezzeti tatmayı unutmayın. Etrafınızda duyacağınız sesler sizi şaşırtmasın, bu yemeğin özelliği yerken ağzı mümkün olduğunca şapırdatmak, Japonya’da bu durum saygısızlık değil aksine beğeni göstergesi kabul ediliyor.
Okonomiyaki
Bizim ocakbaşılara benzeyen bir restoran modeli Japonya’da da bulunuyor. Masanın ortasında bulunan sac levha üzerinde kendi yemeğinizi kendiniz pişirip yiyorsunuz. Okonomiyaki de bunlara bir örnek. “Ne istersen, ne seversen” anlamına gelen “okonomi” ve “ızgara” anlamına gelen “yaki” kelimelerinden oluşan bu yemek adının karşılığını veriyor. Önce damak zevkinize uygun malzemeleri menüden seçiyorsunuz, gelen karışımı ısınan sac levhanın üzerinde pişirip omlet kıvamına geldiğinde sosuyla beraber afiyetle yiyorsunuz.
Geleneksel Japonya’yı Keşfe Çıkın – Bu yazı 2014 yılının Kasım ayında yayınlanan Gezgin Dergisi’nin 93. sayısından alınmıştır.