Çizdiğim her resim kendi yaşamıma sorduğum bir soruydu.
Da Vinci
Yazı : Halit Ömer Camcı
Sayılarla aranız nasıldır. Bazı rakamların sizi takip ettiğini ve bazen yakanıza yapışıp peşinizi bırakmadığını hisseder misiniz? Benim böyle bir rakamım var. İlkokul numaram olan 137 rakamı Tunus’ta Sahra çölünü geçerken bindiğim aracın plakasında, yetişmem gereken uçağa koşarken hava alanındaki dijital saatte, İtalya’da bir evin kapı numarasında ve daha kaç yerde sürpriz yaptı.
Algıda seçicilik deyip geçiştiremeyeceğim çok yerde bir, üç ve yedi rakamlarının gülümseyip durduğu çok oldu. Rakamlara büyük anlamlar yükleyen insanlar vardır. Ben onlardan değilim : ) Ama işte 100. sayıya geldik. Bu rakam büyük bir değer taşıyor.
Gezgin’in 100 aylık yolculuğu, bir çekirdeğin büyüyüp çiçeklenmesi, meyveler veren bir ağaç haline gelmesi hikayesidir. Yüz ayı özetlemek, başlangıcından bu güne geçen iki süre arasını zamanın ölçüleri ile tanımlamak çok zor. Yaşamak çoğu zaman kelimelerden uzakta bir evrende bulunmak gibi. Tarifsiz, tasnifsiz.
Can yeleği koltuğun altındadır
Bazen çok basit kelimeler ve cümlelerden de çok anlamlar çıkarabilirsiniz. Uçağa bindiğinizdeki rutin ‘uçak içi hatırlatmaları’nın satır aralarından ‘bissürü’ yeni düşünce kürelerine uğrayabilirsiniz. Sonuçta korkmaya gerek yoktur, can yeleği koltuğun altındadır. Can bir yeleğe emanet edilebilir mi?
Hayat uçak içinde yürümek gibi. Ayağınız uçan büyük bir gövdeye basıyor. Yola çıktığınız yerden çok uzaktasınız ve asıl önemli olan ‘varılacak yer’. Fotoğraf, çekildiği andan itibaren tarih oluyor. Yazılan yazı da öyle. Yazıldıktan sonra okurunu bulup onun kalbine ulaşma süreci zamanlar alıyor. Kim bilir bu satırları hangi zamanda ve hayatınızın hangi aralığında okuyor olacaksınız? Rüzgarların yüzlerinizi aşındırdığı o dağ yamaçlarında, yorgun ‘insanlık akşamlarının’ dingin bir anında, bazen yönsüzlük duygusu ile öylesine çıktığınız yolların köşe başlarında sizinle karşılaşacağız. Yol yolcuların buluşma mekanıdır nasıl olsa ve elbette ‘her insan bir gezgindir.’
Gözyaşı şişeleri
Arkeoloji müzelerini dolaşırken en dikkatimi çeken objelerden biri gözyaşı şişeleri olmuştur. Ne işe yararlar, göz yaşları biriktirilebilir mi? Şişeleri dolduracak kadar ağlanan acı nedir, kim bilir? İnsanlığın en mahrem hikayelerinden ortak ağıtlarına kadar, yeryüzü varlığı bir gözyaşı medeniyeti mi ? Nereye ey gülümseyiş!
Gözyaşlarının bittiği bir dünya temennisi içindeyiz. Gezgin; gülen, gülümseyen bir dünya beklentisiyle 100 aydır yollarda. Okurlarına gürültü patırtının ortasında sükunetle dolaşmayı tavsiye ediyor. Güzel görmeyi ve güzel düşünmeyi hatırlatıyor.
Gezgin Önsözler : 100. Sayı – Bu yazı 2015 yılının Haziran ayında yayınlanan Gezgin dergisinin 100. sayısından alınmıştır.