Gezgin Dergi

Liebig Kartlarında Selahaddin Eyyubi ve 3. Haçlı Seferi

Selahaddin Eyyubi, gerek doğuda ve gerekse de batıda son derece tanınan bir şahsiyettir. Selahaddin’in bu başarısında hiç şüphe yok ki dinler arasında bugün de halen bir çatışma merkezi olan Kudüs’ü İslam egemenliğine yeniden kazandırması gelir. Selahaddin’in bu başarısı dönemin Avrupasında o denli büyük bir şok etkisi yapmıştır ki, Avrupa’nın en güçlü idarecileri kendi aralarındaki çatışmalara son vererek Papa’nın da ikazı ile birleşip Selahaddin üzerine yürümek zorunda kalmışlardı. Ancak bu sefer, tam anlamıyla büyük bir fiyaskoyla sonlanmıştır. Zira gerek yaşanan talihsizlikler, gerekse de sefere katılan imparator ve kralların egoları başarısızlığa neden olacaktır.

Koleksiyon: Önder Kaya Fransızca Çeviri: Cem Ülgen

Sefere katılan idareciler arasında Selahaddin’in en çekindiği şahsiyet, Alman imparatoru Frederich Barabarossa’dır. Roma imparatorluğunun varisi olarak kendini gören Barbarossa, bu nedenle Bizans ile gerginlik yaşamaktadır. Bizans imparatorları Hz. İsa’nın gerçek temsilcisi olarak kabul ettikleri “Patrik”i himaye ederken, Alman imparatorları açıkça Papa’nın saflarında yer almaktadır. Tüm bunlardan dolayı Barbarossa’nın, 1176’da Bizans imparatoru Manuel’i yenen Türkiye Selçuklu hükümdarı II. Kılıçaslan’a kutlama mektubu gönderdiği, sonrasında da Bizans imparatoruna “eğer dilerse kendi yüksek hakimiyetini tanıyabileceği” yönünde bir mektup yolladığı rivayet olunur. Eğer bu rivayet doğruysa İmparator Manuel’e, Miryokefalon yenilgisinden çok bu mektup dokunmuş olsa gerek.

Kudüs’ün 1187’de Selahaddin’in kontrolüne geçmesi üzerine Papa III. Clement’in Haçlı seferi çağrısına ilk cevap veren Alman imparatoru olacaktır. İngiltere kralı Arslan Yürekli Richard ile Fransa kralı Philip Auguste ise kendi aralarında mücadele halindedir. Problemin temel nedeni bazı Fransız topraklarının İngiliz işgali altında bulunmasıdır. İki hükümdarın arasındaki bu rekabet ortamının uzlaşmaya varamaması karşısında, Barbarossa sefere tek başına çıkmaya karar verir. Ancak seferin zorlukları daha Balkan topraklarına girince kendini gösterir. Frederich’in ordusu burada bazı çeteler tarafından hırpalanır. Frederich bu durum karşısında önce Bizans ile temas kurmak ister ve seferinin kudsiyetini hatırlatan bir mektup yollar. Ancak Bizans imparatoru I. Aleksios Komnenos, Selçuklu tehdidine karşı Selahaddin’le ittifak yapmıştır ve güçlü bir Haçlı ordusunun başkentinin kıyısından geçerek Anadolu’daki Bizans topraklarından geçerek güneye ilerlemesi fikri ona pek de sıcak gelmemektedir. Kaldı ki Frederich de uzlaşılıp, itaat altına alınacak bir karakter olmanın çok uzağındadır. Bu nedenle Frederich Bizans’tan medet ummayı bırakır ve çete liderleri ile görüşerek onlarla anlaşma yoluna gider. Aleksios bunu açıkça Bizans’a yapılmış bir hakaret sayınca da ilişkiler kopma noktasına gelir. Almanya’ya haberci gönderen Frederich, güçlü bir donanma hazırlanmasını emreder ve Kutsal topraklar üzerine yapacağı seferi erteleyerek Konstantinopolis üzerine yürümeye karar verir. Durumun ciddiyeti karşısında Bizans yola gelir ve Frederich bu suretle başkaca büyük bir sıkıntıya uğramadan Anadolu topraklarına girer.

Frederich, Türkiye Selçuklu sultanı II. Kılıçaslan’a da haber göndererek amacının Kudüs olduğunu ve Anadolu’dan barış içinde geçmek istediğini bildirir. Selahaddin’le güneydoğu Anadolu ve kuzey Suriye’deki bazı İslam emirlikleri üzerindeki nüfuz mücadelesi nedeniyle arası açık olan ve artık iyice kocamış bulunan sultan bu teklifi kabul eder. Ancak sultan yaşlandığı için ülkesini 11 oğlu arasında paylaştırmıştır ve onun verdiği söz bazı çocuklarınca dikkate alınmaz. Ordusu bu Selçuklu melikleri idaresindeki Türkmenlerin saldırılarına maruz kalan Frederich de seferinin rotasını bir kez daha değiştirerek Konya’ya yürür. İç kale dayanırsa da şehir düşer ve Haçlılarca yağmalanır. Eksiklerini gideren Alman imparatoru seferine devam eder. Ancak Silifke çayını geçerken boğulur. Başsız kalan ordusu da dağılacaktır.

Arslan yürekli Richard ve Philip Auguste’nin seferi ise başka bir alemdir. İki hükümdar güç bela İngiltere ve Fransa arasındaki meseleleri geçici de olsa çözüp Alman imparatorunun ölümünden bir kaç yıl sonra sefere çıkarlar. İkisi deniz yolunu tercih edecektir. Fransa kralı Philip doğrudan Suriye sahillerine çıkıp Akka’yı kuşatırken, Richard önce Sicilya’yı işgel edip ardından Kıbrıs’a uğrayacak, burayı da kontrol altına aldıktan sonra gecikmeli olarak Akka önlerine gelecektir. Akka önlerinde göründükten sonra da gerek karizması, gerek cesareti ile Fransa kralını gölgede bırakacaktır. Nitekim bu seferden bahseden batılı kaynaklar onunla Selahaddin arasında türlü diyaloglara yer verirken, Fransa kralının esamesi bile okunmaz. Seferin ilerleyen günlerinde Fransa kralının Richard’la arası açılır ve Auguste memleketine geri döner. Richard’dan intikam almak için de kardeşi Topraksız John’u ağabeyine karşı ayaklandırır. Ülkesi içindeki karışıklıklar çıkınca Richard Selahaddin’le anlaşarak İngiliz topraklarının yolunu tutar. Sefer sonrasında Kudüs Eyyubilerin elinde kalmış, Richard sadece bazı topraklarla birlikte, silahsız olmak şartıyla Hıristiyan hacıların Kudüs’ü serbestçe ziyaret edebilmesi gibi bir takım kazanımlar elde edebilmişti. Richard ülkesine geri dönerken Avusturya topraklarından geçmek durumunda kalmış ve kutsal topraklardayken hakarette bulunduğu Avusturya prensi tarafından tutuklanarak Alman imparatoru 6. Heinrich’e gönderilmiştir. Ancak yüklü bir fidye karşılığında Alman imparatorundan özgürlüğünü alabilen Richard, ülkesine döndükten bir süre sonra ölmüştür.

Richard ve Selahaddin arasındaki mücadele ortaçağ ve yeniçağda pek çok romantik yazara ilham konusu teşkil etmiştir. Bu yazarlar ikili arasında hiçbir gerçekliği olmayan türlü hikayeler icat etmişlerdir. Bu hikayeler beyaz perdeye de defalarca aktarılmıştır. Yaygın söylencelerden birinde Selahaddin, mücadele sırasında yaralanan rakibinin huzuruna kılık değiştirerek bir hekim kılığında girer ve onu tedavi eder. Richard’ın hediyelerine nail olan bu Arap doktor, sonrasında karargahtan ayrılır. Richard, doktorun Selahaddin olduğunu öğrenince ona elçi göndererek hayretle niçin hayatını kurtardığını sorar. Selahaddin de: “Kendime zayıf bir düşmanı alt etti dedirtmem” diye cevap verir. Bizdeki Cüneyt Arkın’ın Battal Gazi filmlerini andıran bir diğer hikayede Selahadin, doktorluk macerasına ek olarak Richard’ın kız kardeşinin de gönlünü çalar ve onunla karargahta gizli bir aşk yaşar. Yine savaş sonrasında iki hükümdarın son derece şatafatlı bir sofrada bir araya gelerek birbirlerini tebrik ettikleri ve ardından da dostça sırtlarını sıvazladıkları da anlatılan bir diğer menkıbedir.

Öte yandan bu anlatılanlar dışında bir de Selahaddin’in batıda şöhret olmasına neden olan gerçek erdemleri vardır ki bunların arasında son derece sade bir yaşam sürmesi, Kudüs’ü fethettikten sonra oradaki Hıristiyanları belli bir fidye-i necat karşısında serbest bırakması, parası olmayın fakir Hıristiyanların kurtuluş akçelerini ise cebinden ödemesi gibi erdemleri gelir.

Her neyse biz tarihsel bilgileri burada keselim ve Liebig Et suyu firmasının kartları eşliğinde hikayeyi bir de Liebig’in tarihçilerinden dinleyelim; “Saladin” ismini taşıyan kartlar toplam 6 adettir ve kartlardaki 6 resim şu başlıkları taşır; 1. Hıristiyanların peşinde Kürt şefi Selahaddin 2. Cihad önderi Selahaddin 3. Selahaddin’in kıyafet değiştirerek düşman saflarına geçmesi 4. Selahaddin’in, Guy de Lusignan’ı affederek ona özgürlüğünü iade etmesi

5. Selahaddin’in, hacılara saygılı olacağına söz vermesi 6. Selahaddin’in Arslan Yürekli Richard’a görkemli bir ziyafet vermesi.

1. kart: Hıristiyanların peşinde Kürt şefi Selahaddin 15 Temmuz 1099’da Kudüs’ün Haçlıların kontrolüne geçmesi sonrasında dört Haçlı krallığının kurulduğu görülür. Bunların içinde en önemlisi Kudüs krallığı olup toprakları Kudüs dışında Nablus, Akka ve Tir’i içerir. Trablus, Antakya ve Urfa krallıkları ise Kudüs kralını süzeren olarak kabul ederler. Bu ortamın oluşumunda Müslümanların siyasi açıdan perişan ve dağınık olmasının da rolü vardır. 1099-1137 yılları arasında Hıristiyan otoritesinin bölgede tam anlamıyla sağlandığı görülür. Ancak 1137’ye doğru İslamın uyanışı ve Latinlerin gevşemesi Kudüs krallığının işini zorlaştırdı. Öte yandan Bizans’ta Anadolu’daki Antakya ve Urfa Haçlı krallıkları üzerinde tehditkar bir tutum takınmıştı. Koyu bir Müslüman olan Atabek Zengi, Kürdistan’dan Hama’ya kadar topraklarını genişletti. Kudüs’ün başarılı kralı Fulk 1141’de öldü. Dul hanımı Melisande, Urfa kontluğunu Zengi’ye karşı koruyamadı. 1144’de Urfa Müslümanların eline geçti. Fulk’un oğlu I. Amuary, Mısır’a saldırdı. Ardındanda Bizans hanedanından Maria Komnen’le evlenerek bu devletin desteğini sağladı. Eğer Zengi’nin yerine tahta geçen Nureddin, değerli komutanı Selahadin’i Mısır’a yollamasaydı, Mısır Amuary’nin eline geçecekti. Selahaddin bunu engelledi.

2. kart: Cihad önderi Selahaddin Selahaddin 1135 civarında doğdu. Son Fatımi halifesi el-Adid’in müttefiki olarak Mısır’a gelmiş ve onun ölümünden sonra Kahire’nin yeni efendisi olmuştur. Dindar bir savaşçı ve cömert bir diplomat karışımı idareci kişiliğe sahipti. Bunun bir sonucu olarak her iki yönüyle de Müslümanların kalbini fethetti. Nureddin öldükten sonra Helep, Hama, Hıms, Şam ve Musul gibi toprakların varisi gibi hareket ederek buralardan Zengi ailesini uzaklaştırdı. Aynı zamanda Ortadoğudan Haçlıları kovma misyonunu da kendine ilke edinmişti.

Kudüs kralı 4. Baudouin ya da nam-ı diğer Cüzamlı Baudouin, Selahaddin’i 1177’de yenmeyi başardı. Ancak bu yenilgiden Selahaddin önemli dersler çıkardı ve düşmanlarını hiçbir zaman hafife almamayı öğrendi. Bu olay sonrasında diğer İslam meliklerini kendi etrafında toplarken, 4. Baudouin’in ölümünden sonra Kudüs krallığının diğer Haçlı krallıkları karşısındaki üstünlüğü gölgelendi. Zira Baudouin’in yerine geçen eniştesi Guy de Lusignan tam bir zorba ve maceraperest gibi hareket ediyordu. Guy, 1187’de Hıttin’de Selahaddin karşısında hezimete uğradı. Neredeyse yarısı yok olan Haçlı ordusu Kudüs’ü koruyamadığından 2 Ekim’de içinde Hz. İsa’nın mezarının da olduğu Kutsal Doğum Kilisesi Müslümanların eline geçti. Nasıl ki Urfa’nın Müslümanlarca alınması 2. Haçlı seferini tetiklediyse Kudüs’te 3. Haçlı seferin tetikler. Fransa kralı Philip Haçlı seferi için hazırlıklara başlar. Bu sefere katılamayacak olanlara da % 10 oranında vergi yükler ki bu vergi “Selahaddin vergisi” olarak da bilinir. Öte yandan İngiltere kralı da Selahaddin gibi saygın bir rakiple karşılaşmak için sabırsızlanıyordu.

3. kart: Selahaddin Düşman saflarından kıyafet değiştirerek geçer Frederich Barbarossa, Selahaddinle karşılaşmak için güçlü bir ordunun başında yola çıkan ilk imparator oldu. Bizans, Selahaddin’in müttefiki olduğundan Frederich, Balkanlarda ve Anadolu’da kendi yolunu açmak zorundaydı. Anadolu’da Konya önlerinde müthiş bir zafer kazandı. Ancak saçma bir kaza onun seferini sonlandırdı. Tarsus yolunda Silifke çayını geçerken attan düşerek beyin kanaması geçirdi ve öldü. Oğlu da, vasallarının başkaldırmaması ve babasından kalan Sicilya tahtını ele geçirmek için geri döndü. Bütün bunlar yaşanırken İngiltere ve Fransa kralları kendi aralarındaki çatışmaları 1190’da sonlandırdılar ve samimiyetsiz de olsa bir dostluk anlaşması imzaladılar. Fransız kralı, Kutsal topraklara önce vararak Selahaddin’e ait Akka’yı kuşatırken, Richard önce Sicilya ardından Kıbrıs’a çıkar. Buraları kontrol altına aldıktan sonra Akka önlerine gelir. Kuşatma sırasında Selahaddin düşman safları arasından kıyafet değiştirerek geçer. Ancak tüm bunlara rağmen Haçlılar kuşatmada başarılı olur ve Akka düşer.

4. kart: Selahaddin Guy de Lusignan’ı affeder Akka kuşatması sırasında Richard benzersiz atletik özellikleri ve savaşçı kişiliği ile Müslümanlardan da Haçlılardan da saygı gördü. Tıpkı Selahaddin gibi onun zaferleri de hem Müslümanlar hem Hıristiyanlar arasında şarkı ve şiirlere konu olmuştur. 1169’dan itibaren Ali’nin taraftarı olan sapkınları bastırıp Mısır’da Sünniliği egemen kılan Selahaddin’in başarısı batıda Pier Lermit ve Aziz Bernard’ın başarısına benzer. Bu Haçlı seferi öncekileri ile kıyaslandığı daha bir farklıdır. Her iki taraf da dinsel fanatizmi diğer seferlere göre biraz daha arkada bırakmıştır. Son derece romantik ve sportmen öğelere tesadüf olunur. Bir yanda sağlam dini inanç, diğer yanda şövalyelik ideali iki tarafı da etkisi altına almış gibidir. Bu iki düşman hükümdar (Selahaddin ve Richard) herkes tarafından hayranlıkla izleniyordu. Öyle ki Philip Auguste kendisinin ikinci plana atıldığını gördü. Popülaritesindeki azalma nedeniyle hayal kırıklığına uğrayarak bir kenara çekildi ve hastalığını bahane ederek ülkesine döndü.

5. kart: Selahaddin hacılara saygılı muamele edeceğine dair söz verir Bütün bunlardan sonra meydan Richard’a kalır. Ancak böylesine büyük bir seferi idare edecek diplomatlık onda yoktur. Selahaddin’in tersine huysuz, heyecanlı ve ani karar veren bir yapısı vardır. Kudüs’ün geri alınmasının imkansızlığını görünce Selahaddin’le 3 yıllık bir barış anlaşması imzalama yoluna gitti. Buna göre Tir’den Hayfa’ya kadar olan sahil kesimi Haçlılarda kalırken, iç bölge Selahaddin’in kontrolüne bırakılıyordu. Bu barış anlaşması Kudüs’ün Müslümanlara bırakılması ile sonuçlanır ve batıda neredeyse bir ihanet olarak algılanır. Anlaşmaya göre Hıristiyanlar Kudüs’e küçük gruplar halinde ve silahsız olarak gelmek suretiyle Kutsal Mezar kilisesini serbestçe ziyaret edebileceklerdi. Richard, anlaşmaya uyacağına dair yemin ettikten sonra ülkesine doğru yola çıkar. Zira İngiltere’de kardeşi John, Fransa kralının tahriklerine kapılarak ağabeyine isyan etmiştir. Richard’ın dönüş yolculuğu epey zorludur. Bir süreliğine Alman imparatoru 6. Heinrich’in elinde esir kalır ve ancak yüklü bir fidye karşılığında serbest bırakılır. 3. Haçlı seferi Hıristiyanlarca yarı yenilgi sayılmasına rağmen askeri açıdan en iyi hazırlanan seferdir. Yenilginin temel nedeni ise Hıristiyan liderlerin çeşitli nedenlerden dolayı ortak hareket edememeleridir.

6. kart: Selahaddin ve Richard ziyafette Selahaddin’in kişiliğinde Müslümanlar çok büyük bir lider bulmuşlardı ve gelişmelerin kontrolünü ele almışlardı. Buna rağmen Selahaddin’in en önemli düşmanlarından biri Haşhaşilerdi. Neyse ki sultana karşı bütün suikast girişimleri başarısız oldu. Avrupa’ya dönen Haçlılar her yerde Selahaddin’in başarısını ve yiğitliğini anlatıyorlardı. Her zamanki gibi yaşanmamış bir sürü macera da ona atfedildi. Mesela Boccacio, Selahaddin’in tüccar kılığında Venedik’e gelişi ve orada kılık değiştirerek bir aristokratla yaşayışını anlatır. Walter Scott “Tılsım” adlı yapıtında kahramanı Selahaddin’e övgüler yağdırır. Selahaddin ve Richard birbirlerine karşılıklı hayranlık beslediler. Öyle ki yaptıkları ateşkes anlaşması Selahaddin’in, Richard onuruna büyük bir ziyafet vermesine vesile olmuştu.

Selahaddin 3 Mart 1193’de ölür. Büyük sultanın ölümünden sonra da kurduğu İslam devleti parçalanır. Frederich Barbarossa’nın oğlu 6. Heinrich bu karışıklılardan yararlanmak için kutsal topraklar üzerine sefere niyetlenirse 32 yaşında hayata veda eder. Eski Kudüs kralı Guy de Lusignan Kıbrıs’a kral olurken, Selahaddin’in toprakları da büyük ölçüde oğlu Melik Efdal’in elinde toplanacaktır.

Liebig Kartlarında Selahaddin Eyyubi ve 3. Haçlı Seferi – Bu yazı, Gezgin dergisinin 2009 yılının Nisan sayısında yayımlanmıştır.

Exit mobile version