Gezgin Dergi

Meteora

“Meteora” sözlük anlamı olarak “havada asılı” demekmiş. Bunun nedenini oraya gittiğinizde daha net anlıyorsunuz. Buraya vardığınızda karşılaştığınız manzara karşısında hem büyüleniyor hem de tuhaf bir heyecana kapılıyorsunuz.

Yazı ve Fotoğraflar: Niyazi Uğur Genca

Meteora, binlerce yıl önce yeryüzündeki sıcaklık değişiklikleri ile oluşmuş ve Kastraki kasabasının hemen yanında uzanan, ortalama yükseklikleri 300 metreye ulaşan koyu renkli dev kayaların olduğu bir bölgede bulunuyor. Kafanızı kaldırıp yukarılara doğru baktığınızda bu dev kayaların üstüne yapılmış manastırlarla karşılaşıyorsunuz. Aklınıza ilk şu soru geliyor: O zamanların imkânları ile nasıl olmuş da bu manastırları bu yüksekliklere yapabilmişler? Üstelik manastırları kayaların tepesindeki düzlük alanların genişliğinde inşa etmişler. Dört bir yanınız uçurum yani. İlk bakışta kayalarla bütünleşmiş bu manastırları görmüyor, çatısı olan kayalıklar görüyorsunuz. İnsan gücüyle bu manastırların bu tepelere nasıl inşa edildiğine şaşmamak elde değil. Bu manastırlara nasıl ulaşıldığından tutun da, ihtiyaçların nasıl karşılandığına kadar kafanızda birçok soru ile gezmeye devam ediyorsunuz.

Buradaki manastırlar hem keşişlerin insanlardan uzaklaşarak tanrıya yakın oldukları, inzivaya çekildikleri bir yer olarak, hem de olası saldırılardan korunmak için yapılmışlar.  Tam olarak bilinmese de 11. yüzyıldan itibaren bölgeye gelen keşişler önce kayaların içinde mağaralarda yaşamaya başlamışlar. 13. yüzyılda da bu dev kayaların tepesindeki düzlüklere manastırlarını inşa etmeye başlamışlar. 1300’lü yıllarda Atos dağından gelen St. Atanasios ana manastırın ilk kurucusu olmuş. Efsaneye göre St. Atanasios kayaların tepesindeki düzlüğe bir kartalın üzerine binerek çıkmış.

Günümüzde manastırlara merdivenler aracılığıyla ulaşılsa da zamanında keşişler ipten yapılmış file asansörlerle birbirlerini çekmek suretiyle ulaşımı sağlıyorlarmış. Günümüzde de file ile ulaşım gösteri amaçlı olarak zaman zaman yapılıyormuş ama bana denk gelmedi. Sadece günümüz teknolojisine uygun bir teleferik kullandıklarını gördüm. Manastır içindeki ihtiyaçlarını da bu yolla sağlıyorlarmış. Tel üzerine kurulmuş 2 kişinin sığabileceği bir araçla merdivenleri kullanmadan manastırlara ulaşıyorlar. Şu an bile onunla yukarı çıkmak büyük cesaret. Dikkatimi çeken bir konu da bazı kayaların tepesinde düz arazilerin varlığı oldu, yani bu alanları büyük ihtimalle tarla olarak kullanmışlar.

13. yüzyıldan başlayarak zaman içinde 20 manastır inşa edilse de günümüzde içinde hâlâ keşişlerin yaşadığı ve ziyarete açık 6 tane manastır var.  6 manastırın ziyaret saatleri ve günleri manastırların yapılarına göre değişmekte. Manastırları ziyaret edecek kadınların etek giymeleri gerekli, pantolon ya da şortla giriş yasak. 6 kiliseden sadece ikisini ziyaret edebilsem de diğerleri ile ilgili de bazı bilgiler toplamayı başardım.

Büyük Meteoron veya Metamorphisis (Holy Monastery of Great Meteoron): Meteora’da bulunan en büyük Manastır. 3 ana bölümden oluşmakta. Bu bölümler içinde mutfaktan ambara, kiliseden mezar odasına kadar birçok bölüm var. Büyük kulenin içinde file ile ulaşımın sağlandığı mekanizma var. Ambarda burada kullanılan her türlü eşyayı görme şansınız var. Tahıl ambarından şarap fıçılarına, tarla sürme araçlarından kıyafetlere kadar birçok eşyayı görebiliyorsunuz.

 Varlaam Manastırı (Holy Monastery of Varlaam): Büyük Meteoron çaprazında bulunmakta ve İkinci büyük manastır. İçinde çok eski ve zengin el yazmaları ve duvar resimleri var. Kartal figürünün olduğu bir kapıdan geçerek manastıra ulaşıyorsunuz. Tabii önünüzdeki uzun bir merdiveni de aşmanız gerekiyor. İçindeki yemek salonu, mutfak ve hastane en önemli yapılar olarak öne çıkıyor. Burada hatıra eşyası alabileceğiniz bir dükkân da bulunuyor.

Roussanou Manastırı (Holy Monastery of Roussanou): Diğerlerine nazaran biraz daha az yüksek bir tepeye kurulmuş. 2. Dünya savaşında almanlar tarafından yağmalanmış. Arkeologlar tarafından tekrar onarılmış ve 1988 den beri küçük bir Rahibe grubu tarafından kullanılıyor. Giriş katında kilise ve ambar bulunmakta. Diğer katlarında da karşılama salonu, sergi salonu ve diğer ambarlar bulunmakta. Bu manastır içinde de Varlaam manastırına nazaran daha küçük duvar resimleri var.

Anapausas Manastırı (Holy Monastery of St. Nicholas Anapausas): Meteora’da sizi ilk karşılayan manastır. Diğerlerine göre daha küçük ama mimari açıdan farklı bir yapıya sahip.

St. Stephen Manastırı (Holy Monastery of St. Stephen): En küçük manastırlardan biri. Öncekilere nazaran bu biraz daha düz bir alana inşa edilmiş. 2. Dünya Savaşı’nda Almanlar tarafından hasar verilmiş ama daha sonrasından keşişler tarafından yeniden inşa edilmiş. Rahibelerin yaşadığı tek manastır.

Agia Triada veya Trinity Manastırı (Monastery of The Holy Trinity): Bulunduğu konum açısından en muhteşem manastır. Manastıra kayalığın içine oyulmuş merdivenle çıkabiliyorsunuz. İnşaatı tam 18 yıl sürmüş. İnşaat için gereken malzeme ise ancak 70 yılda taşınabilmiş. Roger Moore’un oynadığı For Your Eyes Only filminde burası kullanıldığı için ‘James Bond Manastırı’ olarak da biliniyor.

Meteora, Kastraki kasabasının hemen yanında uzanmakta. O yüzden bu kasaba bir turizm cenneti olma yolunda ilerliyor. Kasabaya indiğinizde birçok otel ve taverna görebilirsiniz. Tavernalarda özellikle kuzu çevirme ve kokoreç yapılıyor. Bu tavernalarda yöresel bazı lezzetleri de tatma imkânınız olabilir. Yolunuz bir gün Yunanistan’a düşerse, 1988’den beri UNESCO’nun Dünya Kültür Mirasları listesinde de yer alan Meteora’yı muhakkak gezi listenize alın. Özellikle fotoğraf için gidiyorsanız en azından bir iki gününüzü burada geçirmek üzere için plan yapın.

Gezi için eylül, ekim veya mayıs aylarını tercih edebilirsiniz. Mümkünse temmuz veya ağustosta gitmeyin. 45 dereceyi gören biri olarak söylemek isterim ki, yaptığınız geziden sıcak sebebiyle çok da keyif alamayabiliyorsunuz.

Şimdiden iyi gezmeler.

Kısa Kısa:–  İstanbul – Meteora arası yaklaşık 890 km. İpsala Gümrük Kapısı’ndan da 620 km uzaklıkta.

– Vize için birçok belge istiyorlar. Yunanistan konsolosluğunda detaylı bilgi alabilirsiniz. Randevu almak için +90 212 293 34 28 – 29 no’lu telefonu pazartesi-cuma günleri 10.00-16.00 saatleri arasında arayabilirsiniz. Vize harç tutarı 60 €. -Yurtdışı çıkışı için harç pulu almayı unutmayın. Unutursanız da gümrükte alabiliyorsunuz.

-Selanik veya Atina’ya kadar giden otobüs firmaları da var. Yunanistan’a gitmek için bunları kullanabilirsiniz. Tren seferleri maalesef iptal edilmiş.

– Gümrükten geçerken pasaport ve vize işlemleri biraz zaman alabiliyor. Özellikle Yunanistan tarafında dışarıda beklemeniz gerekiyor. Etrafta çok fazla sivrisinek var. Kıyafetlerinizi buna göre tercih ederseniz rahat edersiniz. Bu yazı 2012 yılının Eylül ayında yayınlanan Gezgin Dergisi’nin 67. sayısından alınmıştır.

Exit mobile version