Yazı ve Fotoğraflar: Hakan Özhan
Hemen belirtmeliyim ki Van bir paragrafta anlatılacak üç günde keşfedilecek bir yer değil. Van yöre insanı için “deniz”. Endamı, renkten renge giren suları, kefali, kumsalları günbatımı görüldükten sonra bu iltifatın yersiz olmadığını anlıyor insan. Coğrafyası, insanı, kültürü her şeyiyle farklı bu bölgeye gitmişken en azından bir hafta kalmalısınız. Mutlaka en az üç gününüzü alacak çepeçevre göl turu yapmalısınız. Tatvan’a vardığınızda Bitlis Van’a olan mesafeden daha yakın kalacağı için oraya da uğramalısınız. Tatvan’a yarım saatlik mesafede ömrünüzde göreceğiniz en güzel krater gölünü de kaçırmanızı önermem. Van gölündeki adalardan Akdamar adası İhtiyarşahap Dağları yamaçlarından başlayan en güzel göl manzaralarını sunduğu için kaçırılmamalı.
Adadaki antik kalıntılar ve kilise de meşhur. Erciş yönünde meşhur Ahlat mezarları var. Ahlat yakınlarında Süphan 4000 metrelik zirvesiyle muhteşem bir manzara sunuyor. Gölün kuzeyinde kalan Muradiye şelalesi ve çevredeki diğer küçük göller (Aygır, Erçek) birer günlük ziyareti hak ediyor. Gördüğünüz gibi daha merkeze gelemedik. Van kalesi, çarşısı, Hüsrev Paşa camisi ve burada yer darlığı nedeniyle sayamayacağım onlarca tarihi eser keşfedilmeyi bekliyor. Yöre insanı ise coğrafyanın etkisiyle yüzlerinde gelişen sert çizgilere rağmen aslında son derece misafirperver.
Bu yazı, Gezgin dergisinin 2008 yılının Haziran sayısında yayımlanmıştır.