Evliya Çelebi Seyahatnamesinde, Hasankeyf ve Mardin şehirlerini dolaşıp burada yaşayan yerli halkın inanç, adet, gelenek ve göreneklerini bizlere aktarır. Seyahatnamede, Batman çayı suyunun Büyük İskender’e şifa olduğundan bahseder.
Yazı: Nurya Çakır – Fotoğraflar: Batman Belediyesi
“Büyük İskender yolları katlayıp Batman çayı ile Dicle nehrinin birbirine karıştığı yere gelip, her ikisinden de içer ama Batman ile Dicle suyunun faydasını görüp, boynuzunun acısı dindiğinden, Dicle kıyısını takip edip Diyarbakır’a gelir, oradan da Yukarı Palu kalesi yakınındaki Dicle nehrine gelip içer ve iki boynuzun acısı diner. Ondan dolayı bu yörede çadırını, bir yerde İskender Sed’dini yapar. Hala bütün insanlar için oturulacak yerdir burası. Bundan ötürü İskender bu mahalleye gelmiştir diye tarihçiler tarafından yazılmıştır. Birçok akarsuyu bir olup Dicle üzeri Bağdat ve Basra’ya giden Kelek köprüsü iskelesinden aşağı Hasankeyf’e akar. Cizre’ye doğru 170 kale, kasaba ve şehirleri, işlek Musul şehri ve başka diyarları sulayıp cennet benzeri Bağdat’a ulaşıncaya kadar 150 büyük ırmağa karışır.”
Oldukça eski bir tarihi geçmişe sahip Batman ilinin, beş ilçesi mevcuttur. Bunlardan Hasankeyf ilçesi, kültür ve turizme ev sahipliği yapan yerlerin başında gelmektedir. Beşiri, Gercüs, Kozluk ve Sason diğer ilçeleridir. Batman 1990 yılında 72. il olmuştur. Batman il merkezi verimli ovalara sahip Batman Çayı havzasında kurulmuştur. Şehrin doğusunda petrol üretimi yapılan 1288 m.yüksekliğe sahip Raman Dağları yer alır. Bu dağların bir diğer özelliği de Türkiye’de petrolün ilk bulunduğu yer olmasıdır.
Batman sınırları içinde en önemli eserler Hasankeyf ‘de yer alır. Hasankeyf Kalesi Saray kalıntıları, Ulu Camii, Meclis Binası, Er’rızk Camii, Sultan Süleyman Camii, Koçlar Camii ve Külliyeleri, Kızlar Camii, İmam Abdullah Zaviyesi, Zeynel Bey Kümbeti, tarihi hamam ve hamam köprüsü yer almaktadır.
Batman sınırları içinde kalan en önemli kale Hasankeyf Kalesi’dir. 1101-1231 yılları arasında Artukoğulları’nın başkenti olan Hasankeyf ; taşlı kale kalıntıları ve mağara evleriyle yörenin en ilginç eski yerleşimlerinden biridir. Hasankeyf Kalesi Dicle Nehri’nin güneyinde 100 m.yüksekliğindeki tepede yer almaktadır. Kaynaklar kale içinde birçok yapı bulunduğundan bahsetmektedir. Ancak yalnızca Ulu Camii günümüze kadar ulaşabilmiştir.
Ulu Camii
XIV. yüzyıl başlarında yapılan camii (T) planlı şemasına sahiptir.
İmam Abdullah Zaviyesi
Dicle Nehri’nin kuzey kıyısında, şehrin kuzeyindeki tepe üzerinde yer alan yapılar grubunun yapım tarihi belli değildir. Günümüze ulaşan kalıntılardan İmam Abdullah’ın Türbesi çevresinde geliştirildiği anlaşılmaktadır.
Zeynel Bey Kümbeti
Kentin kuzeybatısında yer alır. Girişin üzerindeki çini yazıtta Otluklubeli Savaşında (1473) ölen Zeynel Bey’e yapıldığı, mimarınin Abdurrahman Oğlu Pir Hasan olduğu yazılıdır. Kümbetin en önemli özelliği yörede yapılarda taş kullanılmasınakarşın, bu yapıda kesme taş üstüne tuğla kaplama yapılmış olmasıdır.
Hasankeyf Sarayı
Büyük bir kısmı toprakla örtülmüştür. Hiçbir yazıtta rastlanmadığı gibi yazılı kaynaklarda da hakkında çok az bilgi vardır. XII. yüzyıl Artuklu döneminde yapıldığı sanılmaktadır.
İbrahim Bey Camisi
1705 yılında Garzan Aşireti’nden İbrahim Bey’in onarmıştır.Minaresi geometrik motifler ve yazı kuşakları ile bezelidir. Ayrıca Kozluk ilçesinde Hızır Bey ve İbrahim Bey Camileri tarihsel önem taşımaktadır. Hızır Bey Camisi en büyük ilçe camisidir. 1512’de Sason E. Bekir Roski’nin oğlu Hızır Bey yaptırmıştır.
Hasankeyf Köprüsü
Dicle üzerinde yer alan , yapım özelliklerinden XII. yüzyıl Artuklu döneminde yapıldığı sanılan bu köprü, kesme ve molaz taşla çok az tuğla ve ahşap kullanılarak yapılmıştır. Köprüden günümüze kadar gelen kalıntılar , Dicle Nehri’nin sol yakasında küçük bir kemer, ortada iki ile sağ yakadaki ayaktadır. Ayrıca bu köprü dünyanın bilinen ilk açılıp kapanabilen köprüsü olma özelliğini taşıdığı rivayet edilmektedir.
Malabadi Köprüsü
Batman-Diyarbakır sınırında Batman Çayı üzerinde yer alan bu Artuklu köprüsü, 1147 yılında Timurtaş tarafından yaptırılmıştır. Her biri farklı uzunluklarda kırık hatlar halinde üç bölümden oluşan köprünün orta bölümü kayalıklar üzerinde oturtulmuş bir kütle halindedir.
Bu yazı 2013 yılının Temmuz ayında yayınlanan Gezgin Dergisi’nin 77. sayısından alınmıştır.