Gezgin Dergi

Samsun’dan Bir Asma Köprü Geçmiştir

Yazı: Adnan İpekdal

Yaşı benim yaşıma yakın ya da tükettiği ömür sermayesi benden fazla olup sinn-i kemale vasıl olanlar iyi hatırlayacaktır, fi tarihinde (Fi tarihi demişsem de , sakın 1300’lü yıllar anlaşılmasın, 1980’li yıllar )Samsun’da Mert Irmağı üzerinde bulunan bir asma köprü mevcuttu. O zamanlar Canik eyaletini Samsun vilayetine bağlayan köprüler bu günkü kadar çok değildi. 11-12 yaşlarında bir çocukken ilk defa üzerinden geçme tedirginliğini yaşadığım bu asma köprü, modernizme karşı Samsun’un en önemli direnişçilerinden bir idi kanaatimce! Lakin bugün , modernite karşısındaki direnişini zahiren kaybetmiş görünüyor. Batnından haberdar değiliz henüz.Belki mana aleminde kazanmış olabilir ya da

“ Galip sayılır bu yolda mağlup!” Efendim , biz gelelim köprünün Mert Irmağı suyu üzerinde ve bizde bıraktığı izlere.

Bugün 100.yıl Bulvarını Canik’e, stadyum kavşağına bağlayan beton köprü,şehrin en ruhlu yapılarından olan ahşap zeminli ve çelik halatlı asma köprünün tapulu arazisini “fuzuli şagil” makamında işgal etmektedir. Biz Samsun’da her gece mehtaba çıkamasak da , her gün bu asma ahşap köprünün üzerinden geçme korkusunu ve heyecanını yaşardık. Yaklaşık bir metre genişliğindeki köprü, bir kısmı kırılıp dökülmüş ve seyrek aralıklarla döşenmiş tahtalardan oluşan bir zemine sahipti. Öyle 10-15 metrelik basit bir köprü değildi, benden daha iyi bilenlere karşı saygısızlık olmasın ama ben diyeyim 150 metre, siz deyin 250 metre uzunluğa sahipti. Çelik halatlara aslılı olduğundan sallanması için deprem ya da rüzgara ihityaç duymazdı. Üzerinden geçenlerin tedirginliği – belki de benden başka kimsede bu tedirginlik yoktur, çocukluk işte- bu yüzdendi.

Burada , aradan yaklaşık 25 yıl geçtikten sonra köprünün bir srrını ifşa etmenin vakti gelmiştir sanırım. Mürür-u zamana uğradığından herhangi bir mesuliyet gerektirmez , diye düşünüyorum.

Bu asma ve ahşap köprü, dedim ya ruhu olan bir yapı idi ve asla ihmale gelmez, dostlarının kendisinin üzerinden “geçmezden gelmesine “ dayanamazdı. Her gün üzerinden geçerek ulaştığım Samsun İmam Hatip Lisesine, bir sabah bu çok sevdiğim köprüyü ihmal ederek, belki de modernizmin cazibesine kapılarak Samsun Çarşamba Karayolunu bağlayan beton köprüden geçerek gitmeye karar vermiştim. Lakin asma köprünün eli yok ya , o da cezalandıracağı kimseleri bir meczup eliyle tecziye , tezkiye ve terbiye edermiş. Bu sırra o gün vakıf oldum ve ilk defa ifşa ediyorum. Bugün de kullandığımız Merrt Irmağı demiryolu hemzemin geçit yakınındaki köprüden karşıya geçerken karşıma bir meczup çıkıvermesin mi? Karşılaşmamızla , itinasızca aşk edilmiş bir Osmanlı tokatını yüzümde hissetmem bir oldu. Ne yalan söyleyeyim, ben bunu , çok sevdiğim asma ve ahşap köprüyü ihmalin bir karşılığı olarak algıladım ! Bugün yerinde yeller değil de 100.yıl Bulvarından Canik’e doğru eğimin cazibesine kendini kaptırmış araçların egsoz dumanları esen ve ruhu olan o köprüyü özlemle anıyorum. Üzerinden motosiklet geçerken yaşadığım büyük korkuya rağmen. Keşke bir fotoğrafı bulunabilseydi!

“Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer!”

Bu yazı 2011 yılının Ekim ayında yayınlanan Gezgin dergisinin 56. sayısından alınmıştır.

Exit mobile version