Gezgin Dergi

Tarihe Düşülen Esrarengiz Notlar

Bilezik Yazıları 

Yazı: Baki Gunay

Cami avlularındaki sütunların kaidelerini çepeçevre saran bilezik yazıları, bilinmeyen zengin bir duvar arşivi niteliğinde. Bilezik yazılarındaki bazı bilgilere tarih kitaplarında bile rastlanmıyor

Duvar yazıları her ülkede kendine yer bulan bir kültür. Batı literatüründe ‘Graffiti’ olarak bilinen duvar yazıları, alt kültürden gelen insanların öylesine yazdıkları minik yazılar. Her yüzyılda ve her ülkede karşılaşılan bu yazılar, insanlık tarihinin ortak halkalarından birini oluşturuyor. Eski Mısır’da inşa edilen piramitlerin üzerinde onlarla karşılaşabilirsiniz. Pompei’de, gladyatörlerin kıyasıya çarpıştığı arenanın duvarlarının da bu yazılarla donatılmış olduğunu tarih kitapları bize bildiriyor. Peki bizim tarihimizdeki duvar yazıları ne alemde? Bizdeki duvar yazıları duvarlara değil camiilerin avlularındaki sutunların bileziklerinde görülüyor. Bu yüzden adlarına da bilezik yazıları deniliyor.

Neyi anlatıyorlar?

Padişahların cuma selamlığına geldiği camilerin avlularındaki sütunların bileziklerinde bu yazıları hala görmek mümkün. Avlularda bulunan kubbeleri tutan sütunların bilezik diye tabir edilen çemberlerinin üzerilerinde yıllar öncesine ait cemaatin yazdığı yazılar var. Camii cemaatinin yanında avludan gelip geçenlere de seslenen bu yazılara bilezik yazısı deniliyor. Bilezik yazıları, genellikle o dönemde meydana gelen olaylara şahit olan kişilerin, olayların geleceğe aktarılması için verdikleri gayretlerinin bir ürünü. Bu yazılara adeta gayri resmi ve anonim bir tarihçilik de denilebilir.

Yaşanan mekanlar

Osmanlı gündelik yaşamının önemli sembollerinden biriydi camiler. Külliye, her şeyden önce şehre damgasını vuran kültürün egemen sembolüydü. Cami, külliyenin merkezinde yer alır ve cemaatin belirli zamanlarda toplandığı bir çeşit ‘forum’ işlevini üstlenirdi. Saray yönetimi ile halk arasında bir iletişim odağı durumundaki bu mekanlar, şehir hayatını ilgilendiren kararların cemaate duyurularak tepkisinin ölçüldüğü yerlerdi. Osmanlı halkı, gündelik yaşamın ayrılmaz bir parçası olan bu mekanlarda ortaya koymuş ‘graffiti’ örneklerini. Fakat yazıcı ve hattatlar, duvarlardan ziyade, hem dini hem de sosyal olarak yaşamsal mekanlar olan cami avlularında, sütunların bileziklerini kullanmışlar bu iş için. ‘Bilezik yazıları’ da dediğimiz bu yazılar, bir zamanlar Osmanlı halkının haberleşmek ve karşılıklı bilgilenmek için kullandığı bir çeşit duvar yazıları niteliğinde.

Şehzadebaşı
İslambol’da ateş vaki rebiulahir’in onbirinde oldu. Sene 1033. Altınoluk işlendi. Sene 1031. Osman
Çelebi. Zevk-i cennet hoştur amma sitte-i nar olmasın. Sene 1169. Recep 28. Sultan Murat Şah Fatma Sultan, İbrahim Paşa’ya vardı. Cemaziyel ahirin evvelinde. Sene 991.

Geleceğe mesajlar

Bilezik yazıları Osmanlı’da genellikle şahit olunan olayların geleceğe aktarılması gayretlerinin bir ürünü olarak şekillenmiş. Gayri resmi ve ano-nim bir vak’anüvislik (Olayları ve önemli günleri kaydeden bir tarih bilimi) de denilebilir onlar için.

Bileziklere normal halk dili ile yazılmış Osmanlıca yazılar bulunuyor. Osmanlıca bilgisi olan kişilerin rahatlıkla okuyabildiği bu yazılarda gündelik halkın gördüğü ve etkilendiği olayların yanı sıra halkı ibadet etmeye davet eden Kuran-ı Kerim’den ayetler de bulunuyor. İşte Topkapı’daki Ahmet Paşa Camii avlusundaki ‘bilezik’ de ilginç bir yazı: ‘Donanmayı hümayuna çıkalı yevmi Pazar fi 6 şaban sene 1167’..(Miladi 1784) yine aynı camiinin avlusundaki başka bilezikde şu yazılar okunabiliniyor: ‘Muid Ahmed Efendi Mısır’a gitti. Osman sene 1049’ (Miladi 1671). Cami avlularındaki sütunların kaidelerini çepeçevre saran bileziklerdeki yazılar graffiti’nin öncüsü ünvanını kazandıracak kadar zengin bir duvar arşivi niteliğinde.

Öyle ki, sütunlara yazılan bazı yazılara tarih kitaplarında bile rastlamak oldukça zor. Saraçhane’de Şehzade Camii’nin kıble kapısının sol tarafındaki bilezikte şunlar oku-nabiliyor: ‘Azim ateşi göründü hava yüzünde. Kadir gecesi fiyevmi yeksen bin sene1022’ Miladi 1622. Avludaki sütunların başka birisinde camiinin tamiratı ile ilgili bir not düşülmüş. ‘Altın oluk işlendi sene 1021 ve cami-i şerif meremmat oldu 15 Recep sene 1025’.

Yangın yazıları

İstanbul’da bir dönem devamlı görülen yangınlar yaşamı da etkilemişti. İstanbul’da büyük yangınlar çıkması ile birlikte şehir de geceleri günlerce aydınlık olarak görülürmüş. İşte bu durumu anlatan bir yazıyı görüyoruz: ‘İslambol’da ateş vaki oldu. Rebiülahirin on birinde sene 1022’. Bu yazılar hicri 1022, miladi 1613 yılında İstanbul’da iki defa yangın olduğunu, anlatıyor bize. Yani tarihçilerin yerine sokaktaki kişiler gayri resmi ve anonim bir tarih düşmüşler. Bu türdeki yazılara halkın cami sütunlarına tuttuğu notlar da denilebilir. Bu yazılar Evliya Çelebi’nin de dikkatini çekmiş. Ünlü seyahatnamesinde bilezik yazılarına yer vermiş. Süleymaniye Camii’ndeki bilezik yazıları gören Çelebi şöyle yazmış: ‘Bu haremin cevanib erbaasında olan amudların aşağı kürsülerinde tunç bilezikler vardır. Evkaf tarafından hakkák müverrih vardır. Cümle veka-i azime misal ihrak binnar ve zelzele ve alev-ü velvele misallü şeyler yazılmıştır. Ki acaib tarihli sütun payeleridir. Çelebinin yazdığı gibi yazıları daha çok özel tutulan hakkaklar yazarlardı.

Sultanahmet

Dikilitaş girişi sağ sütun: Bu alemde üç müsahib-i yar ola. Biri aşık, biri maşuk, biri.. Sol sütun: Ah Hüseyin, vah Hüseyin, dilerim Allahtan bul Hüseyin.. Bedestenli Hasan Kari.

Ayasofya girişi
sağ sütun: alem içre bulunmazmı bu güzele bu emsali. Sene 1093  İnnallahe ala külli şey’in kadir. Lailahe illallah. Muhammedin resulallah. Kim bu kelime-i zülcemali okursa Allah teala ona rahmet eder. Yazıların okunmasındaki katkılarından dolayı editörlerimizden Ercan Alkan’a teşekkür ederiz.

Sahibi belli değil

Evliya Çelebi’nin de işaret ettiği gibi, yazıları yazan hakkaklar, herhangi bir sabit sütun tercihi yapmamışlardı. Daha ziyade tunç bileziklerin kapı tarafına olanlarına fazlaca yazı yazıldığı dikkat çekerken, namaza gelen cemaatin gelip geçerken okuyabilmesi için avlu içlerine bakacak şekilde olmasına özen gösterildiği anlaşılıyor. Bu yazıların en eskisi Aksaray’daki Murad Paşa Camii’nde olduğu bilinirken, en yeni yazı da Edirnekapı’daki Mihrimah Sultan Camii’nde bulunuyor. Bu camide Hicri 1173, miladi 1759 tarihli ‘Elli dokuz bölüğün kılıççısı Mehmet Paşa’ başlıklı yazı okunmakta. Bilezik yazılarında ölüm ve evlenme ilanları ile tanınmış kişilerce verilen çeşitli ilanlara da rastlanıyor. Bu yazıların belli bir izin ile yazıldığı tahmin ediliyor. Çünkü herhangibi bir kötüleyici ve aşağılayıcı bir söz bulunmuyor. Bilezik yazılarının matbaanın gelişine kadar bir çeşit duvar gazetesi görevi gördüğü de söylenebilir. Bilezik yazılarının en fazla göründüğü Sultanahmet Camii’ndeki bir yazı bunların graffiti’lerin öncüsü olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. ‘Ah Hüseyin, vah Hüseyin, dilerim Allah’tan bul Hüseyin’.

Tarihe Düşülen Esrarengiz Notlar  – Bu yazı 2008 yılının Ocak ayında yayınlanan Gezgin dergisinin 12. sayısından alınmıştır.

Exit mobile version