Los Angeles’ta Mehter Sesleri, ya da ebru teknesine düşen dostluğun renkleri
***Geçtiğimiz ay 6-9 Mayıs tarihlerinde Amerika’nın en batı ucunda Türkiye’nin yeniden inşa edildiği bir festivale katıldık. Anadolu’da kültürel izler bırakmış medeniyetleri temsil eden kapılardan girerek ulaştığınız festival alanında sizi bugünün Türkiye’sinde görebileceğiniz hoş manzaralar karşılayacağı bir tasarım göze çarpıyordu. Dört günde 40 binin üzerinde insanın katıldığı festival ülkemizin tanıtımı için yapılmış en büyük projelerden biri olarak tarihteki yerini aldı.
Fotoğraflar: Halit Ömer Camcı
Festival alanında başta Topkapı sarayı ve Kızkulesi ile görkemli bir İstanbul, ardından Hz. Mevlana’nın şehri Konya, sonra sahilleri ile ülkemizin en çok turist ağırlayan şehri Antalya yer alıyordu. Bu üç şehrimizden sonra doğunun incisi Van ve taşların hayat bulduğu Mardin izleyenlerin gözleri önünde doyumsuz bir görüntü olarak kaldı. Festivalin en önemli özelliklerinden biri belki de birincisi din, dil, ırk ve kültür farklılıkları gözetilmeden Anadolu coğrafyasında yaşamış ve yaşamakta olan bütün birikimlerin bir arada anlatılmış olmasıydı. Van Akdamar kilisesi, Mardin kırklar kilisesi, Konya Mevlana Cami gibi farklı inançların mekanları ülkemizde de olduğu gibi yan yana sırt sırta idi. Festival Amerika’daki Ermenilerin de yüksek sayıda katılımıyla gerçekleşti. Türkiye’nin başta Amerika olmak üzere dünyaya tanıtılmasında büyük katkısı olan festivali gezenler tarihin ve bir arada yaşamanın koridorlarında sanki Türkiye’yi dolaşıyormuş gibi bir algı ile gezdiler. Los Angeles’te yaşayan bir grup, Türk Halk Danslarıya birlikte komşularımıza ait danslarıda öğrenmiş
Amerikalılar, ebru standında suyun üzerindeki ebrunun kağıda aktarılmasından sonra mucizevi bir olaya şahit olmuşlar gibi bir hayret duygusuna kapılıp alkışlıyorlardı.
***Bu yazı, Gezgin dergisinin 2010 yılının Haziran sayısında yayımlanmıştır.