Yazı: Nurya Çakır Fotoğraflar: Hamza Burak C.
Kars’a 42 km. mesafedeki Ocaklı Köyü sınırları içerisinde bulunan Ani Ören Yeri bir başka deyişle Ani Harabeleri, savaşlar ve 1605 yılında geçirdiği 8 büyük depremden sonra oturulamayacak bir hale gelmiş zamanla harabe halini almıştır. Ani, Anadoluya İpek Yolu üzerinden girişte ilk konaklama merkezi olduğu için önemli bir ticaret merkeziydi. Bu yüzden Antik kentin zenginliğinin buradan geldiği bilinmektedir. Bölgede yerleşim MÖ. 5000 yıllarına uzanmaktadır. Hurriler,Urartular, Kimmerler, İskitler, Sasaniler, Araplar, Bağratlı Beyliği, Bizanslılar, Selçuklular, Harzemşahlar, Moğollar, İlhanlılar, Karakoyunlular, Akkoyunlular, Avşar Türkleri bölgeye sırasıyla hakim olan milletler. Ani ve civarı,1534’ de Osmanlı topraklarına katılmış, 1878 yılında Ruslar tarafından istila edilmiş, 1921 İstiklal Harbiyle geri alınmıştır. Bugünkü iç kalenin MS. 4. yy.’da Kars şehrine ismini veren Karsaklılar tarafından yapıldığı bilinmektedir. Ören yerinin dış cephe surlarının Bagratlı Kralı Aşot tarafından M.S. 964 yılında yaptırılmaya başlandığı daha sonra Kral III. Sembat 978 yılında 2. takviye sur sistemini inşa ettiği,1064 yılında Selçuklu Sultanı Alparslanın Ani’yi feth etmesinden sonra Anı Bey’i olan Ebul Menucehr tarafından 1064 – 1072 arasında 3. sur sisteminin yaptırıldığı bilinmektedir. Bu kale surlarının deve tüyü ve siyah renkli tüf taşından yer yer iki ve üç sıra halinde Horasan Harcı ile yapıldığı anlatılmaktadır. Üçgen şeklinde inşa edilen bu surların 7 adet kapısı bulunmaktadır. Aslanlı Kapı kentin ana kapısıdır. Aslanlı Kapının sağındaki kufi Selçuklu kitabesi Şeddadlı Beyi Ebul Menucehr tarafından yaptırılmıştır. Diğer kapıları Divin Kapısı, Bey Sekisi Kapısı, Mığmığ Kapısı, Acemağlı Kapısı, Hıdırellez (Satrançlı) Kapısı, Çiftebeden (Kars) Kapısı, Eğribucak Kapısından oluşmaktadır. Bu surların dış cephelerinde Aslan, yılan ve kartal kabartmaları, haç motifleri ve çini süslemeleri yer alır.
Büyük Katedral bir başka adıyla Fethiye Camiinin temelleri MS. 990 yıllarında atılmış olup 1001 yılında bitirilmiştir. Binanın şekli haç şeklindedir. Mimarı Ayasofya kilisesinin tamirini yapan Tiridat Ustadır. Katedral 1064 yılında Alparslan’ın burayı fethiyle camiye çevrilmiştir.
Anı Ören Yerinin kuzeydoğusunda Tigran Honents Kilisesi yer alır. Kilisenin iç cephe duvarları ve kubbesinde Hz. İsa’nın doğumundan ölümüne kadar geçen olayların freskleri yer almaktadır. Ören yerinin kuzeybatısında Abukhamrents ( Palatoğlu) Kilisesi yer alır. Kilise sekizgen kubbeli olup güney cephe duvarında oyma tekniği ile yapılmış bir güneş saati yer almaktadır. Anı ören yerinin güney doğusunda büyük katedralin hemen yakınlarında bir başka kilise Aziz Prkich Kilisesi yer alır. Ören yerinin güneybatı kısmında ise mimari çağı 10. yy. olan Gagik Kilisesi bulunmaktadır. Kilise dairevi planlı olup büyük bir kısmı yıkılmıştır. Bir başka kilise ise Ören yerine ulaşan kervan yolunun başlangıç noktasında yer alan Genç Kızlar Kilisesidir. 13. yy.’a ait olan bu kilise silindirik bir yapıya sahiptir.
Ören yerine ulaşılması en zor yerlerden sarp kayalıklar üzerinde yer alan Rahibeler Manastırı Türkiye – Ermenistan sınırının en uç noktasında Arpaçay nehrinin aktığı derin vadi üzerindeki sarp kayalıklarda yer alır. MÖ. 10. yy.’da yapıldığı sanılmaktadır. Günümüze kadar ayakta kalmayı başarmış yapıtlardandır. Ören yerinin kuzeybatı istikametinde sarp bir kayalık üzerinde bir saray yer almaktadır. Tarihi belli olmamakla beraber muhtemelen 1064 yılında Selçukluların Ani’yi fethinden sonra Ebul Menucehr Bey tarafından şehirde başlatılan imar çalışmaları sırasında yapılmış olması düşünülmektedir. Orjinali iki katlı olan binanın birinci katı ahşap olduğundan yıkılmıştır. Günümüze zemin katla bodrum katı ulaşmıştır. Sarayın kapısında Selçuklu Mimarisinin en güzel taş işçiliğini sergileyen yıldız motifleri yer alır. Sarayın bodrum katı kışları ambar olarak kullanılmış, L şeklindeki zemin kat ise asıl saray olarak kullanılmıştır. Sarayda 12. yy.’ın karakteristik Selçuklu süsleme tarzı etkisi görülmektedir. Saray dikdörtgen planlı olup, büyük bir salon ve bu salonun etrafına dağılmış odalardan oluşmuştur. Sarayın içinde yer alan şadırvan bu yapının diğer bir dikkat çekici özelliğidir. Ani ören yerinin merkezinde büyük katedralin 30 m. batısında 12. yy.’a ait olduğu sanılan Selçuklu mimarisi büyük bir hamam yer alır. Ören yerinin kuzey batısında Arpaçay’la Tatarcık deresinin birleştiği alanda yine Selçuklulara ait küçük hamam yer alır. Ani Harabelerinden size aktarabileceğimiz son eser ise Türkiye – Ermenistan sınırını belirleyen Arpaçay nehrinin üzerinde yapılmış olan ve günümüze sadece ayakları kalabilen İpekyolu köprüsüdür.10.yy.’da Bagratlı Krallığı döneminde yapıldığı tahmin edilen bu köprüden kim bilir kaç kervan geçti. Şu an bu köprü diğer yapıtlarla aynı kaderi paylaşıyor. Bir zamanların ünlü ticaret merkezinin günümüzde ki adı Ani Harabeleri…