Yazı: Aydan Birdevrim Fotoğraflar: Mustafa Yılmaz
Mimarlık yapısı, sadece üstü örtülmüş duvarlarıın hapsettiği barınacak yer değildir. Birtakım yollara başvurularak daha hareketli, yaşamı daha güzelleştirecek biçimlere ulaştırılabilir. Bunun çeşitli örneklerinden biri de kapı tokmaklarıdır. Kapıyı çalıp ziyareti evdekilere haber vermeye, kapıyı tutup çekerek kapatmaya yarayan halka ve tokmaklar yalnızca fonksiyonlarıyla değil, estetik değerleri bakımından da bir devrin sanat görüşünü, anlayışını dile getiren eserlerdir.
Tokmak adını verdiğimiz aksam, belirttiğimiz gibi ses duyurmada kullanılır. Tek parçadan oluşan tokmak, “köçek” adı verilen bağlantı halkası ile kapıya takılır. Tokmağın altında “ayna” dediğimiz süsler bulunmaktadır. Bazen de tokmak olduğu gibi takılır. Tokmak kolu vurulduğunda, ses çıkarılması için alt ucunda yine kanat tahtasına çakılmış bir “kabaraya” vurulur.
Kapı kanatları üzerinde yardımcı unsur olarak görev alan halkalar, yuvarlak bir halka aynasının ortasına çakılır, bunların da tokmak yerine geçen çeşitleri vardır. Bu halkalara şakşak veya çekecek de denilmektedir.
Tokmaklardaki Figürlerin Kökeni Kapı tokmaklarının her biri değişik biçimlerde yapılmış olup üzerlerinde kartal, kuş, yılan gibi hayvan motifleri, ejderha, insan ve medusa figürler, stilize edilmiş bitki motifleri ile birlikte geometrik desenler bulunmaktadır. Bu figürler zaman içinde değişime uğramışlar, Müslümanlığın kabulünden sonra hayvan ve insan tasvirleri azalmaya başlamış bir süre sonra da yok olarak yerlerini sade şekillere, halkalara, oval ve yuvarlak formlara bırakmışlardır. Bütün bunların raslantı olmadığı insanların inanışları ve töreleri doğrultusunda geliştiği ortadadır. Türk sanatının geçirdiği evrimleri araştırdığımızda pazarlık, şibe, karakol ve katanda kurganlarından çıkan bulgulardan, Göçer Hunların günlük hayatta kullandıkları eşyaların üzerine resim ve kabartmalar yaptıkları görülmektedir. Yaşam şekillerinden dolayı bunlar hayvan ve bitki figürlerinden oluşmaktadır. Bunun bir nedeni de bâtıl inanışlarının olmasındandır. Maddi yaşantılarının dışında mânevi değerlere bağlanırlar ve bu değerlere ancak sihir ve tılsımla ulaşabileceklerini sanırlardı. Kuvvetli bir hayvana ait biçimlendirilmiş nesneyi üzerlerinde veya yakınlarında bulundurmakla o kuvvetin kendilerine geçmesini ümit etmekteydiler. Bu sebeple Orta Asyalı sanatçı için işlenecek en popüler konu hayvan uslubuydu. Gazneli ve Selçuklu yapılarında tılsımlı olarak kabul edilen, koruyucu özelliği olduğuna inanılan hayvan figürlerinin kullanılmasının nedenlerinden biri de ata kültürlerinin devamıdır. Kapı tokmaklarının tasvirleri ve mitolojik yönünü ele alıp baktığımızda ilginç sembollere rastlıyoruz. Örneğin, insan için bir duyuru aracı olarak görev alan kapı tokmaklarının üzerindeki figürler her dönemin sanatçıları tarafından inançları, korkuları, ümitleri doğrultusunda sembolik maksatları düşünülerek yapılmıştır. Urartular zamanında yapılan formlarda, yılan başları var. Urartular, yılan başlarını şeytanın evlerine girmesine engel için işlemişlerdir. Bunlara Selçuklular döneminde de rastlanmaktadır. Selçuklu hayvan kompozisyonlarının, Orta Asya inançlarına bağlı sembolik anlamlar taşıdıkları anlaşılmıştır. Aslan, sfenks, kartal, grifon gibi hayvanlar kullanıldıkları yere göre bazen güneş aydınlık, bazen hükümdarlık, bazen de ölüm sonrası yaşam ve cennet sembolü olarak yer almıştır. Selçuklularda insan figürleri cepheden tasvir edilmiştir. İnsan figürü Anadoluda rozet şeklinde canlandırılarak ay ve güneşi sembolize eder. Aslan; en çok kullanılan motiftir. Kuvveti ve kudreti temsil eder. Kötülükten ve düşmandan koruyan unsur olarak yapılır. Ejder, kuyruklu aslanlar aynı hayvan üzerinde zıt prensibi birleştirir. Aslan aydınlık ve güneş, ejder ise ay, yeraltı ve karanlık sembolüdür. Selçuklu sanatında çok kullanılan tek ve çift başlı kuş ya da kartalın Şaman dini inanışlarından geldiği bir gerçektir. Kartal kudret, kuvvet ve koruyucu ruh olarak kabul edilmiştir. Orta Asya inanışlarına göre her insanın kuş şeklinde bir koruyucu ruhu vardır. Ejderha çifti, karanlık ve kötülükle savaşı sembolize eder. Orta çağda ay ve güneş sembolü olarak yer alır. İçeriye kötülüğü, düşmanlığın girmesini engellediği düşünülmüştür. Aslan ve ejderha kompozisyonları da zıt güçlerin savaşını sembolize eder.
Kapı Tokmakları ile İllgili Sosyal Bulgular Kapı, tüm dünyada olduğu gibi Anadolu evinde de önemli bir ögedir. Ailenin sosyal ve kültürel kimliğini belirler. Tokmaklar da aynı şekilde içeride yaşayan topluluğun sosyal durumunu simgeler. Zenginin kapı tokmağı kalın, ağır süslüdür, pirinçtendir. Fakirin ise ince, basit, demirden ve halkadandır. Kimi kapıların üzerinde ana tokmakların altında ikinci bir tokmak vardır. Kapıdan büyük tokmağın sesi geliyorsa, gelen misafir erkek, küçük tokmağın sesi geliyorsa gelen misafir kadındır. Zor durumda kalan birinin kapı halkasını tutması kapıya sığınmak anlamındadır. Bektaşilerde kapı üç kere çalınırdı. Birincisi Allah, ikincisi Muhammed, üçüncüsü Ali’yi ifade etmekteydi. İki kanattaki halkalar birbirine kurdela ile bağlanmışsa evde kimse yok demektir. El formundaki tokmaklarda kimi elde yüzüğün hiç olmaması, kimi elde orta parmakta veya yüzük parmağında yüzüğün olması ev sahibinin bekar, evli ya da dul oluşunu simgeler. Eve gelen konuk tanıdıksa kapıdaki halkayı, yabancıysa kapı tokmağını vurmaktadır. Böylece ev sahipi evdeki durumu ona göre ayarlar. El şeklindeki tokmakların kapıya vuran kısmında iyiliği, bolluğu, sonsuz hayatı simgeleyen nar meyvesi bulunmaktadır. Kişinin içeridekilerle ilk teması bu bereket sembolünü tutan ele dokunarak başlar. Kapı halkalarının bir kurdela ile sıkı sıkı bağlanması evde kimsenin olmadığını, gevşek bağlanması evdeki kişinin yakın zamanda döneceğini, sadece bir halka bağlandığı takdirde evde insan olduğunu gösterir. Kapı Tokmaklarının Yapım Teknikleri Yapım tekniklerini ikiye ayırabiliriz. Bunlar dövme ve dökümdür. Bu yapılan tokmakların üzerindeki süslemeleri de meydana getirebilmek için Türk maden sanatında kullanılan kazıma, kabartma, telkâri, telik işi, kakma ve yaldız gibi süsleme teknikleri kullanılmıştır. Dövme Tekniği: Ateşte kızdırılmış olan madenin örste dövülerek çeşitli şekillere dönüştürülmesidir. Ustanın tek tek uğraştığında bu yöntemle çalışmak uzun zaman alır. Döküm Tekniği: Eritilmiş madeni istenilen biçimlerde hazırlanan kalıplara dökülerek dondurulmasıdır. Döküm tekniğinde çok sayıda eser kısa sürede yapılır. Tunç dökümden olan kapı tokmaları zengin ve gösterişlidir. Üzerlerinde çok fazla oyma bulunduğu gibi, sade olanları da mevcuttur. Tunç dökümle yapılan kapı tokmaklarının en önemlisi Selçuklu dönemine ait olan Güneydoğu Anadolu’daki Cizre Ulu cami kapı tokmaklarıdır. Bunlardan biri 1969 yılında çalınmıştır. Şu an Kopenhag David Kolleksiyonu’nda bulunmaktadır. Tokmak yerinden sökülürken aslan başı şeklindeki parçası kırılmış ve kapının üzerinde kalmıştır. Bu nedenle David Kolleksiyonu’ndaki tokmağın aslan başı biçimindeki parçası noksandır. Çalınma olayı üzerine sağlam durumdaki ikinci tokmak yerinden sökülerek İstanbul Türk İslam Eserleri Müzesi’ne nakledilmiştir. Cizre Ulu cami’ne ait bu tokmakların figürlerindeki ejderler badem gözlü, sivri kulaklı ve kanatlıdır. Kanatlarını ısırır biçimde tasvir edilmiş olan ejderlerin pullarla örtülü gövdeleri birer düğüm oluşturmakta, birbirlerine dolanan kuyrukları kartal başlarıyla bitmektedir. Boyu 28 cm, eni 24 cm’ dir. Güneş veya aydınlığın sembolü olan aslan başı ve kartal ile tasvir edilen ejderha figürlerinin zıt bir oluşumu karanlığı ve aydınlığı temsil ettiği düşünülmektedir. Ayrı ayrı kudret sembolü olan bu üç hayvanın birlikte kullanılması da kuvveti ve gücü simgelemektedir. Cizre Ulu cami’ne ait tokmakların bir benzeri, Tiflis’te bulunmuş ve halen Batı Berlin Müzesi’nde İslam Eserleri Bölümü’nde sergilenmektedir. Kapı tokmağı yerine geçen “şakşak” ve “çekecek”ler “ayna” ya da “göbek” adı verilen bir parçayla, bu parça üzerine bağlantılı bir halkadan meydana gelmiş süs unsuruna denir. Şakşaklar hem kapı tokmağı gibi ses çıkarmada hem de kapı kanatlarını açıp kapatırken kanatları çekmede kullanılır. Oldukça kalındır ve ustanın zevkine göre kesilir. Toprakta hazırlanmış bir çukura yerleştirilir. Çekiçle bombeleştirilir. Daha sonra makasla kenarlarına şekil verilir. İsteğe göre zımba ile çeşitli yerleri delinerek desen yapılır. Bu parça kapıya asılır. Ortasına halka takılır. Desenler çoğunlukla bitki, hayvan ve yazı unsurlarının stilize edilmeleri ile meydana gelir. Anadolu’nun Hitit sanatını hatırlatan desenler de mevcuttur. Şakşak çakılmadan önce göbek kısmını kırmızı kadife veya cuha yerleştirilir. Her biri teker teker elde edilir.
İzmir/Birgi
Anadoludaki Kapı Tokmakları Amasya: Buradaki kapı tokmakları iki kısımda incelenmektedir. 1- Figürlü kapı tokmakları: El, ejderha ve aslan başı şeklindedir. Demirden ve döküm tekniği ile yapılmışlardır. El figürü kapı tokmağı içinde küre bir kısım bulunmaktadır. Vurulduğu zaman ses çıkartan kısımdır. Follos figürü kapı tokmaları; follosun yüzeyi ince yüzeysel silmeli olup tokmağın kaide kısmı yoktur. Başı yuvarlak, boyun kısmı incedir 2- Figürsüz kapı tokmakları: Bunlar genelde ortada ayna ve bunun üzerinde halkadan ibarettir. Bunlar genellikle demirdendir. Bursa: Kapı kanatları üzerindeki kapı tokmakları, iri halkalar halinde olup ayna kısımları stilize edilmiş, bitki ve çiçek motiflerinden ibarettir. Cumalıkızık: Kapı tokmakları halka formunda olup pirinç ve demir döküm tekniği kullanılmıştır. Cumalıkızık’ta üç tip tokmak vardır. Birincisi, tokmak yerine geçen halkalar, ikincisi ise aynanın ortasına takılan bir halkadan oluşan eserlerdir. Bunların motiflerinde “Ramile” kullanılmaktadır. Ajur kesme yöntemiyle şekillendirilmiştir. Üçüncüsü ise, stilize edilmiş çiçek motiflerinden oluşmuştur. Aynanın ortasında hareketli kısım bulunmaktadır. Diyarbakır: En önemlileri stilize edilmiş kuş ve hanımeli şeklinde olanlarıdır. Şakşak ve çekçeklere rastlanır. Demirden dövme veya dökme olarak yapılmaktadır. İzmir: Buradaki kapı tokmakları çok çeşitlidir. Bitki motifleri güvercin, kuş, aslan, deniz kabuğu, balık, insan ve çocuk figürleri bulunmaktadır. El figüründe bileklerdeki kıvrımlar çok güçlüdür. Kayseri: Evlerdeki girişler avluya açıldığından tokmakların iyi ses verebilmesi için sağlam malzeme kullanılmıştır. Motiflerde aslan, kartal, hanımeli şeklinde olanlarıdır. Daha basit olanları da vardır. Bunlar demirden yapılmıştır. Kemaliye: Vazolu veya vazosuz çiçekler, yapraklar, çift kulplu geniş ağızlı vazo formları bulunmaktadır. Safranbolu: Tokmaklar genelde oymalı aynanın ortasına bağlanmış bir halkadır. Bunun yanında yine haber vermek için de kullanılan kapı madalları son derece zariftir. Nazara karşı koruduğuna inanılan “mühr-i Süleyman” olarak bilinen üst üste konmuş iki eşkenar üçgenin oluşturduğu alt kolla yıldız motifi ile süslenmişlerdir.
Anadolu Kapı Tokmakları