Perşembe , 5 Aralık 2024

BURSA’YA VARMADAN…

  • Bursa anlatılmaya kelimelerin acziyetini itiraf ederek başlanabilecek bir şehir.
  • Ama Bursa’yı iyi anlayanlar ve anlatanlar var.
  • Onlara kulak vermek gerek Bursa’ya varmadan.
  • Evliya Çelebi mesela. İki kelimede özetliyor Bursa’yı: “Ruhaniyetli Şehir”
  • Keza Osmanlı’nın son devir büyük devlet adamlarından biri, Keçecizade Fuat Paşa, “Dibâce-i Devlet-i Âl-i Osman” diyor Bursa için. Yani Osmanlı Devleti’nin önsözü.
  • Evliya Çelebi Bursa yolculuğuna çıkarken şöyle diyor: “… taht-ı kadim olan Bursa şehrini temaşa edelim. Ola ki mahzun gönlümüz şâd, gam-kin hatrımız âbâd ola.”
  • Gezgin ozan Karacaoğlan’ın Bursa için şu mısraları söylediği rivayet edilir:
  • “Haktan m’olur nu yerlerin yapısı
  • Evliya mekânı murat kapısı
  • Aldı beni güzellerin kokusu
  • Kokar menevşesi, gülü Bursa’nın.”
  • Son olarak Ahmet Hamdi Tanpınar’ın şahitliğine bırakalım sözü: “Bursa bir dış değil, içtir.”
  • Şimdi Bursa’yı böyle kısa ve özlü anlatanların peşine düşelim. “Çınar’ın doğduğu şehri” görelim. Sözü uzatarak da olsa Bursa’yı anlamaya ve anlatmaya çalışalım.

KURULUŞ DEVRİNE YOLCULUK

Bursa’ya yolculuk aslında Osmanlı’nın kuruluş devrine yolculuktur. İlk altı padişah bu şehirde medfundur. Eserleri bu şehrin göklerine yükselmekte ve bu şehri tezyin etmektedir. Tarihi Bursa beş Osmanlı sultanının bina ettikleri yahut hatıraları etrafında şekillenen külliyeler etrafında vücud bulmuştur.

bursa-türkiye-gezgindergi (11)

Bursa Orhan Gazi tarafından fethedilmiştir. Bu şehirdeki ilk Osmanlı eserleri de onun zamanından kalmadır.

Orhan Gazi’den sonra I. Murad (Hüdâvendigâr) 1370’lerde şehrin batısına kendi külliyesini yaptırmıştır.

Yıldırım Bayezid de şehrin doğusuna 1390’larda kendi külliyesini yaptırmıştır. Yıldırım, bu külliyeden başka şehrin merkezinde bugün de Bursa’nın sembolü olan Ulucami’yi yaptırmıştır.

bursa-türkiye-gezgindergi (13)

1420’lerde Fetret Devri’nin ardından tahta çıkan Çelebi Mehmed kentin doğusuna, Yıldırım Külliyesi’nin batısına ihtişamlı külliyesini yaptırmıştır.

Nihayet II. Murad kentin batısına I. Murad Külliyesi’nin doğusuna muhteşem mütevazi külliyesini yaptırmış ve tarihi şehir oluşumunu büyük ölçüde tamamlamıştır.

Bu padişahlar dışında padişah eşleri, şehzadeler ve üst düzey devlet adamları Bursa’da eserler bırakmış, mahalleler kurmuşlardır. Bunlara örnek olarak Orhan Gazi’nin eşi Nilüfer Hatun’un tekke ve köprü yaptırmasını, Yıldırım Bayezid’in kızı Hundi Fatıma Sultan’ın Emir Sultan Külliyesi’ni yaptırmasını sayabiliriz.

Tasavvuf büyüklerinin tekke ve mescitleri de Bursa’daki kimi yerleşimlerin çekirdeği olmuştur :Abdal Murad, Pir Emir, Somuncu Baba gibi.

Tarihin her devrinde bir ticaret ve zanaat şehri olan Bursa’da bir kısım yerleşimler de adlarını buralardaki geleneksel iş ve meslek kollarından almışlardır: Nalbantoğlu, İpekoğlu, Veled-i Harir gibi.

Bursa’yı gezmek için hiç şüphesiz birden çok güzergah takip edilebilir. Biz önce şehrin merkezini, sonra batı yakasını en son da doğu yakasını anlatacağız.

bursa-türkiye-gezgindergi (10)

ULUCAMİ VE ÇEVRESİ

Bursa Ulucami: Sultan I. Bayezid tarafından yaptırılmış, 1399’da tamamlanmıştır. Evliya Çelebi Ulucami için Bursa şehrinin Ayasofyası der. Hem maddi hem de manevi bir heybete sahiptir.

KUTU – 1

20 kubbeli olup yaklaşık 8 bin kişi kapasitelidir. Bu kadar büyük olmasının güzel bir hikayesi vardır:

At sırtında savaş meydanlarında gösterdiği cevvaliyet dolayısıyla Yıldırım lakabı ile anılan I. Bayezid Anadolu Türk Birliği’ni yeniden sağlamıştır. İstanbul’u kuşatan ilk Osmanlı padişahı oydu. 1396’da Niğbolu’da büyük bir Haçlı ordusu ile karşılaşmış ve sert cereyan eden savaşın şiddeti ve dehşeti karşısında Allah’a dua e niyazda bulunarak eğer zafer nasib olursa payitaht Bursa’ya döndüğünde yirmi cami yapacağını söylemişti.Zafer müyesser oldu ve padişah Bursa’ya döndü. Yirmi cami yapmaya niyet etti ancak damadı büyük veli Emir Sultan Hazretleri “Sultanım, yirmi cami yerine yirmi kubbeli bir büyük cami yapsanız, hem Cuma camii olsa ve mü’minlerin hepsi burada toplansa.” diye düşüncesini beyan edince padişah işte bu yirmi kubbeli ulucamiyi yaptırdı. Camide ilk hutbeyi Somuncu Baba diye bilinen Şeyh Hamid-i Veli Aksarayî okudu. İlk imam ise mevlid yazarı Süleyman Çelebi idi.

Kesme köfekî taştan yapılmış olan bu caminin dört kapısı vardı. Caminin gündeydoğu köşesinde Hünkâr Mahfili’ne açılan kapı günümüzde kapatılmış durumdadır.

Caminin iki minaresi vardır. Batı tarafındaki minareye iki ayrı yoldan çıkılabilmektedir.

Bursa Ulucami adeta bir hat müzesidir. Geleneksel hat sanatının en güzel örnekleri caminin duvarlarını süslemiştir. Ayetler, hadisler, şiirler, özlü sözler duvarlardan müminlere en zarif bir formda seslenmektedirler.

Kıble duvarında muhteşem hatların yanısıra Yavuz Sultan Selim tarafından Ulucami’ye getirildiği rivayet edilen Kâbe örtüsü ile üç boyutlu Kâbe resmi dikkat çekmektedir. Kıble duvarının en solunda hünkâr mahfili bulunmaktadır.

Caminin ortasındaki on altı köşeli mermer şadırvan camiye apayrı bir güzellik katmaktadır. Rivayete göre Ulucami’nin yapıldığı yerde yaşlı bir kadının evi varmış. Kadın kendisine ne teklif edilirse edilsin evini vermeye razı gelmiyormuş. En sonunda evini biraz gönülsüz verdiği için burada namaz kılınmasın diye şadırvan yapılmış. 33’lük tespih gibi, 33 gözden su akıtır. Evliya Çelebi şadırvanın havuzunda türlü türlü balıkların yüzdüğünü nakleder.

Caminin minberi kündekâri sanatı ile (çivi-tutkal kullanmadan yapılan ve iç içe geçmiş parçalardan oluşan) yapılmış olup orijinaldir ve tam altı asır ulucami ziyaretçilerini etkilemektedir.

bursa-türkiye-gezgindergi (9)

KUTU – 9

Şengül Hamamı: Ulucaminin ana kapısından içinde iki şadırvan ve aralarında çok güzel bir  çeşmenin olduğu kuzey avlusuna çıktığımızda bugün Gümüşçüler Çarşısı olan eski bir yapı çokar karşımıza: Şengül Hamamı.

Hikayesi şöyle anlatılır: Padişah Ulucami’nin inşaatını denetlerken farkeder ki bir işçi, elinde koca bir kesme taş, bir o yana götürüyor, bir bu yana. Sorar padişah, neden taşı yerine götürüp bir diğerini daha taşımıyorsun diye. İşçi mahcup, boy abdesti alamadığı için caminin duvarına taş koyamadığını söyler. Derhal cami inşaatı durdurulur ve caminin hemen yanına bu zarif hamam bina edilir.

Emir Han: Şengül Hamamı’nın hemen yanında Emir Han’ı görürüz. Emir Han 14. yüzyılın ikinci yarısına tarihlenmekte olup Orhan Camii külliyesinin bir parçasıdır. Bey Hanı olarak da bilinir. Osmanlılar’ın Bursa’ya yaptıkları ilk bedesten olup bize Osmanlı han mimarisinin ilk dönemini gösterir. İki katlı, 73 odalı mütevazi bir yapı olmakla beraber çok güzeldir.

bursa-türkiye-gezgindergi (6)

KUTU-7

Koza Han: Aynı istikamette devam ettiğimizde kapısı Ulucami ile Orhan Camii arasındaki meydana açılan Koza Han’ı görürüz. Bu büyüleyici han 1491’de Sultan II. Bayezid tarafından padişahın başta Beyazıt Camii ve Medresesi olmak üzere İstanbul’daki eserlerine akar olmak üzere yaptırılmıştır.

Han iki katlı ve 95 odalı olup geniş dikdörtgen bir avlusu vardır. Her daim iç açıcı olan avlu, Bursa sakinlerinin ve gezginlerinin muhakkak oturup nefes aldıkları, çay içtikleri bir cennet köşesidir.

Avlunun ortasındaki şadırvan ve üzerindeki mescid çok şirindir.

Kozahan her ne kadar ülkemizde ipekçilik zayıflamış olsa da hala bir ipekçilik merkezi olarak ziyaretçilerini beklemektedir.

KUTU – 2

Orhan Camii: Bursa’nın Osmanlı kuruluş devri mimarisinin asli unsuru ters T biçimi camidir. Bu sanat tarihi kitaplarında “Bursa tipi cami” olarak da bilinen özel bir formdur. Ters T biçimli cami o zamanın toplumsal ihtiyaçlarına uygun olarak hem ibadethane, hem de konukevi, aşevi, tekke, mahkeme, devlet dairesi işlevlerini de görmekte idi.

Bursa’yı fetheden Orhan Gazi tarafından 1339’da yaptırılan ve Bursa’nın en eski camilerinden biri olan Orhan Camii’nde (en eski cami Hisar’da Alaaddin Bey Camii’dir) bu planın ilk örneğini görüyoruz. Bu zarif cami direkli ve çok merkezli dağınık cami biçiminden toplu plana geçme gayretinin ilk tecrübesidir.

Rivayet odur ki Karagöz ve Hacivat da bu caminin inşasında çalışmışlardır.

bursa-türkiye-gezgindergi (4)

TOPHANE

Çakır Ağa Hamamı’ndan Tophane’ye çıkarken solda Bursa Kalesi’nin surlarının bir kısmını görebilirsiniz. Roma zamanından kalan ve Osmanlı Devri’nde de ekleme ve güçlendirmeler yapılan bu surlar yakın zamanda restore edildi.

Burada bulunan ve 1855 Depremi’nde yıkılmış olan Hisar Kapı (Saltanat Kapısı) da bu restorasyonda yeniden yapıldı. Hisarın beş kapısından biri olan bu kapı yol Bey Sarayı’na çıktığı için bu adı almıştır.

Saltanat Kapı’dan girip sola döndüğünüzde Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri’nin hocası Üftade Muhammed Hazretleri tarafından yaptırılan Üftade Camii’ni ve Türbesi’ni ziyaret edebilirsiniz. Asıl ismi Mehmed Muhyiddin olan 16. asrın bu büyük mutasavvıfı Üsküdar’da medfun bulunan Aziz Mahmud Hüdayî Hazretlerinin piridir. Üftade Hazretleri’nin pirinin Hızır Dede, onun pirinin de Hacı Bayram-ı Veli olduğunu hatırlayınca asıl olanın tek tek halkalar değil bir zincir olduğunu anlıyoruz.

KUTU- 10

Osman Gazi ve Orhan Gazi Türbeleri:

Tophane Semti’nde Tophane Parkındadırlar. Osmanlı İmparatorluğu’nun kurucusu Osman Gazi’nin türbesi parkın girişinde solda, Orhan Gazi Türbesi ise sağdadır.

Hikaye edilir ki Bursa kuşatması uzun sürmüş ve Osman Gazi şehrin fethini görememiştir. Kuşatmanın devam ettiği sırada hasta yatağında olan Osman Gazi Yenişehir sırtlarından Bursa’ya bakıldığında güneş vurunca kubbesi gümüş gibi parlayan ve bu yüzden “Gümüşlü Kümbet” denilen Bizans şapelini (Saint Elia) kastederek “Öldüğüm vakit, beni Bursa’da şol Gümüşlü Kümbet’in altına defnedesiniz” demiştir.

Osman Gazi, Ertuğrul Gazi’den devraldığı 5 bin kilometre olan beyliğin topraklarını 16 bin kilometrekareye çıkarmış ve 1326’da vefat etmişti.

Bursa aynı yıl fethedildiğinde evvelce Söğüt’te bulunan Osman Gazi’nin mezarı da vasiyetine uyularak buraya getirilmiştir.

Osman Gazi’den sonra beyliğin topraklarını yaklaşık altı misline çıkararak 95 bin kilometrelik bir ülke miras bırakan ve 1360’ta vefat eden Orhan Gazi de buraya defnedilmiştir.

Ne yazık ki 1855 depreminde Gümüşlü Kümbet yıkılmış, yerine 1863’te Sultan Abdülaziz tarafından aynı plana sadık kalınarak iki ayrı türbe yapılmıştır.

Osman Gazi Türbesi sekizgen planlıdır. Türbenin girişinde büyük bir Osmanlı arması dikkati çeker. Türbede toplam on yedi sanduka bulunmaktadır. Osman Gazi’nin sandukası sedef kakmalı ve ahşaptır.

Osman Gazi Türbesi ile cadde arasında Bursa’nın kurtuluşunda şehit olanlar anısında dikilmiş mermer Şehitlik Anıtı yükselmektedir.

Orhan Gazi Türbesi ise kare planlıdır. Türbenin zemininde yer yer Saint Elias şapelinin mozaikleri görülebilmektedir. Orhan Gazi’nin eşi Nilüfer Hatun da burada medfundur. Orhan Gazi Türbesi’nde medfun olanlardan II. Bayezid’in oğlu Şehzâde Korkut ilim ve sanat ehli bir şehzade idi. O kadar ki “Gıda-yı Ruh” isimli bir enstrüman icad etmişti.

Tophane Parkı’nın içinde yer alan Saat Kulesi 1906 yılında hem saat kulesi, hem de yangın gözetleme kulesi olarak yapılmıştır. 6 katlı olup 25 metre yüksekliğindedir. Şehrin sessiz zamanlarında sesi bütün Bursa’dan duyulurmuş. Kulenin içinde 89 basamaklı ahşap bir merdiven vardır.

Tophane Parkı’ndan çıkıp yolun sağından devam ettiğimizde sol tarafta Murad-ı Hüdavendigar tarafından yaptırılan Şehadet Camii’ni görebiliriz.

bursa-türkiye-gezgindergi (2)

MURADİYE

  1. Murad Osmanlı hanedanı içerisinde çok hayırsever bir padişah olması ile tanınır. Onun lakabı “Ebu’l Hayrat” idi, yani hayırların babası. O aynı zamanda İstanbul’u kuşatan ikinci Osmanlı padişahıdır. Ancak fetih şerefi onun oğlunun olmuştur.

Hisarın batısına yaptırdığı külliye onun adı ile Muradiye olarak anılmıştır.

Muradiye Camii: 1425-1426 yıllarında yapılmıştır. Ters T tipi, kanatlı plan bu camide de uygulanmıştır. Cami oldukça mütevazidir. O kadar ki cephe duvarları bile yoktur. Evliya Çelebi bu camii için “Ruhaniyetli camidir. İnsan itikafa girse gece-gündüz acıkmaz” diye yazmıştır.

Muradiye Türbeleri: Rivayete göre Sultan II. Murad vasiyetinde “türbemin üstünü açık bırakın, ta rahmetten uzak kalmayayım” demiştir. Vefat ettiğinde, isteği üzere bir lahit içine değil, doğrudan toprağa gömülmüştür. Türbesi “Hakk’ın rahmetine açıktır.” Yağmurlu günlerde kubbesinden kabrine yağmur damlaları düşer.

Türbe sekizgen planlıdır. Kitabesinde “Allah’ın rahmet daneleri üzerine olsun” yazılıdır. Türbenin bütün mütevaziliğine rağmen Osmanlı hanedanına mensup olduğuna bir işaret olmak üzere güzel bir kapı ve muhteşem bir saçak yapılmıştır.

Fatih Sultan Mehmed’in annesi Hüma Hatun, eşi Gülşah Hatun, Napoli’de öldükten sonra cenazesi Bursa’ya getirilen oğlu Cem Sultan, Yavuz Sultan Selim’in kardeşleri Şehzade Ahmed ve Şehzade Mahmud, Kanuni Sultan Süleyman’ın oğlu Şehzade Mustafa ve Osmanlı hanedanın daha pek çok ismi bu türbeler kompleksinde medfundur.

Cem Sultan Türbesi Muradiye’nin en güzel türbesidir. Kalem işçiliğinin en güzel örnekleri buradadır.

Yakup Kadri Karaosmanoğlu şöyle yazmıştır: “Uhrevi sükûnetin ve uhrevî rahatın ne olduğunu bilmek isteyenler Bursa’da Muradiye türbesine gitsinler. Ölüm yalnız burada korkunç değildir.”

Muradiye Medresesi: Bir yazarın ifadesi ile söylersek, “Külliyeler cami ile okulu birleştiren yapılardı. Bunları ayıranlar imparatorluğu yıktılar.” Gerçekten de Osmanlı mimarisinin külliye mantığı içinde ölüm ile hayat bir aradadır. Türbe ile imaret, cami ile medrese yan yanadır.

Bu durum Muradiye Külliyesi için de geçerlidir. Muradiye Medresesi bugün Verem Savaş Dispanseri olarak kullanılmaktadır.

  1. Yüzyıl Osmanlı Evi: Külliyenin hemen yanında Osmanlı devrinden kalma ev ve konaklar var. Bunlardan biri her ne kadar “Fatih’in doğduğu ev” olarak tanınıyor ve ziyaret ediliyorsa da bu ev bugünkü hali ile 17. yüzyıldan kalma bir yapıdır.

Külliyenin diğer unsurları hamam ve imarettir.

Hamza Bey Külliyesi: Çelebi Mehmed’in başvezirliğini yapmış ve Fatih Devri’nde de mühim hizmetler görmüş Hamza Bey’in adını verdiği semt Muradiye’nin hemen batısındadır. Semtin merkezinde Hamza Bey Külliyesi yer alır. Külliyede cami ile Hamza Bey’in ve torunu Kara Mustafa Paşa’nın türbeleri ziyaret edilebilir.

Buradan devam edip Çekirge Caddesi’ne girdiğimizde Çekirge Meydanı’na varmdan önce sol tarafta Ulucami’nin ilk imamı ve meşhur Mevlid-i Şerif yazarı Süleyman Çelebi’nin mezarını, sağ tarafta da Karagöz Mezar Anıtı’nı görebilirsiniz.

Çekirge Meydanı’nda küçük ama şirin Lamii Çelebi Mescidi de ziyaret edilebilir. Lamii Çelebi 16. yüzyılın büyük bir alimi ve şairi idi.

bursa-türkiye-gezgindergi (1)

ÇEKİRGE

Çekirge, Murad-ı Hüdavendigâr’în külliyesi etrafında vücut bulmuş bir semttir.

Murad-ı Hüdavendigâr üçüncü Osmanlı padişahıdır. I. Kosova Savaşı’nın kazanılması sonrasında savaş meydanını teftiş ederken şehit edilmiştir. Bir türbesi de Kosova’da olup “Meşhed-i Hüdavendigar” diye bilinmektedir.

Hüdavendigar Külliyesi: Murat Hüdavendigar Camii 1365-1366 yıllarında yaptırılmıştı. Ters T biçiminde, kanatlı planlı bir camidir. Eski bir Bizans Sarayı yahut kilisesi üzerine inşa edildiği söylenmektedir. Cami iki katlı olup üst katının medrese olması hasebiyle sıra dışıdır.

Türbe camiinin karşısındadır. Yıldırım Bayezid tarafından yaptırılmıştır. Türbede Kosova’da düşmanı takip ederken öldürülen I. Murad’ın oğlu Şehzâde Yakup da medfundur.

Caminin batısında kalan I. Murat İmareti ile, doğusundaki Murad-ı Hüdavendigâr Hamamı da külliyenin diğer unsurlarıdır.

Caminin karşısında, türbenin yanında yer alan çay bahçesi her mevsim ferah ve huzur vericidir. Nefis bir Bursa manzarası eşliğinde çayınızı yudumlayabileceğiniz, dinlenebileceğiniz, dingin simalar görebileceğiniz bir yerdir.

Murad-ı Hüdavendigâr Külliyesi’nden batıya doğru giden yolu takip ederek Uludağ’a çıkılabilir. Yolda İnkaya Köyü’ndeki 600 yıllık İnkaya Çınarı özellikle görülmeye değer. Çevresi 9.5 metre, çapı 3 metre olan bu dev çınar görenleri büyülemektedir. Uludağ’a çıkmak için bir başka cazip yol ise teleferiktir.

Tarihi Bursa’nın batı yakasındaki gezimizi tamamladık. Şimdi şehir merkezine dönelim ve doğu yakasına doğru yol alalım.

Şehir merkezinden doğuya doğru ilerlediğimizde karşımıza çıkan ilk semt Gökdere çevresinde kurulu Setbaşı’dır. Burası eski zamanlarda Bursa’nın Beyoğlu’su kabul edilirdi. Eğlence merkezi idi. Osmanlı zamanında azınlıklar yoğun olarak burada yaşarlardı. Gökdere üzerinde trafiğin aktığı köprü Setbaşı Köprüsü’dür.

Bu köprünün aşağı tarafında yakınlarda restore edilen çok orijinal bir köprü daha vardır: Irgandı Köprüsü. Bu köprü sadece yaya trafiğine açık olup üzerinde geleneksel zanaat ürünlerini bulup satın alabileceğiniz dükkanlar sağlı sollu dizilmişlerdir.

Setbaşı Köprüsü’nü geçtiğimizde dümdüz devam edersek karşımıza Namazgâh semti çıkar. Bu yol bizi Teleferik semtine ve teleferiğe götürecek olan yoldur. Namazgah’a girmeden sola saparsak tarihi Bursa’daki yolculuğumuza devam edebiliriz. Bu yolda bizi ilk olarak Yeşil Külliyesi karşılar.

bursa-türkiye-gezgindergi (3)

YEŞİL

Yeşil, beşinci Osmanlı padişahı Çelebi Mehmed’in küliyesi etrafında vücud bulan bir semttir.

Yıldırım Bayezid’in 1402’de Ankara Savaşı’nda Timur’a yenilmesi sonrasında Anadolu on yıl sürecek bir şehzadeler arası taht kavgasına sahne oldu. Bu on yıl düzenin bozulduğu ve karmaşanın hakim olduğu bir on yıldı. Tarihimizde “Fetret Devri” olarak bilinen bu kara döneme son veren Çelebi Mehmed oldu. Bu yüzden “imparatorluğun ikinci kurucusu” olarak kabul edilir.

Yeşil Camii: Sembol bir eserdir. Çelebi Mehmed, Fetret Devri sonrasında adeta Osmanlı’nın gücünü yeniden ispat etmek üzere bu muhteşem külliyeyi bina ettirmiştir. O kadar ki bu cami erken Osmanlı mimarisinin en başta gelen yapıtlarından biri ve mimari açıdan Bursa’nın en önemli eseri olarak kabul edilmektedir.

1419-1424 tarihleri arasında tamamlanan caminin mimarı Hacı İvaz Paşa’dır. Cami ve türbe adını çinilerin yeşilliğinden almaktadır. Orijinal çinilerin çoğu zamanla yerine yenilerine bıraksa da dikkatli gözler hala bu camiye adını veren muhtşem çinileri seçebilmektedir. Bilhassa mihrabın çinileri büyüleyicidir. Caminin üst katı hünkar mahfilidir.

Ters T’nin kanatları diğer Bursa tipi camilerde olduğu gibi devlet daireleri olarak kullanılmaktaydı. Ancak Yeşil Camii’de bu planın daha kompleksleştiğini görüyoruz. Büyüyen devletin karmaşıklaşan işleri ile paralel olarak bu odaların sayıları artmıştır. Odalardaki raflar ve dolaplar da buranın kullanım amacına uygunluk arzetmektedir. Caminin kubbesindeki aydınlık feneri dikkat çekicidir.

Caminin çinileri ile birlikte en büyüleyici unsuru ise mermer kapısıdır. Evliya Çelebi bu büyüleyici eserdeki figürler için; “dünyanın en usta nakkaşları kağıt üzerinde kıl kalemle yazamaz” diye yazmıştır. Bu mermer kapıyı yapan usta tam üç yıl ham mermer üzerinde çalışarak bu eseri vücuda getirmiş ve rivayete göre padişah eseri çok beğenerek ustaya 40 bin altın takdim etmiştir.

Yeşil Türbe: Yine Çelebi Mehmed tarafından 1421’de yaptırılan Yeşil Türbe Yeşil Camii’nin tam karşısında kalmaktadır. Çelebi Mehmed’in sandukası çinidendir. Bu türbe mimarisinde görülmeyen bir şey olup oldukça etkileyicidir. Türbenin mihrabı “günümüze ulaşan en muhteşem çini mihrap” olarak kabul edilmektedir. Türbenin ahşap kapı ve pencere kanatlarının işçiliği de çok güzeldir.

Türbenin bahçesinde Yavuz Sultan Selim’in büyük veziri Hasan Can da medfundur.

KUTU – 6

Caminin güneydoğusundaki imaret, türbenin batı kısmında Yeşil Caddesi üzerindeki hamam ve müzeler kısmında üzerinde ayrıca duracağımız medrese külliyenin diğer unsurlarıdır.

bursa-türkiye-gezgindergi (5)

EMİR SULTAN

Bursa’nın doğusunda kalan bu semte adını veren Emir Sultan büyük bir veli olup Buharalıdır. O yüzden Emir Buhari diye de bilinir. Babası Emir Külâl de alim bir zat idi. Babasını kaybettikten sonra Buhara’dan Medine’ye hicret etti. Rüyasında kendisine Anadolu işaret edilince bir hicret yolculuğuna daha çıktı ve Bursa’ya geldi. Rivayete göre gökyüzünde üç kandil yolda ona rehberlik ediyordu. Kandiller bütün Anadolu’yu geçip Bursa’ya varmışlar nihayet Uludağ sırtlarında bir noktada sönmüşlerdi. Emir Buhari “bundan sonra bizim vatanımız burasıdır” deyip burada yerleşmişti.

KUTU – 4

Işıkların söndüğü semt de Emir Sultan’ın hemen üst tarafında bulunan Işıklar Semti’dir. Burada 1845’ten bu yana ordumuza subay yetiştiren Işıklar Askeri Lisesi bulunmaktadır.

Emir Sultan Bursa’da Yıldırım Bayezid’in kızı Hundi Fatıma Sultan ile evlendi.

Emir Sultan Camii: Emir Sultan Camii Yıldırım Bayezid’in kızı Hundî Fatıma Sultan tarafından altı kubbeli olarak yapılmış olup 1795 depreminde yıkılınca 18. asır başlarında Sultan III. Selim zamanında bugünkü hali ile yeniden inşa edilmiştir. Merkezi planlı ve tek kubbeli bir yapıdır. Sonradan avlu ve üç kubbeli revak eklenmiştir.

Emir Sultan Türbesi: 1855 Depremi’nde hasar gören türbe bugünkü halini Sultan Abdülaziz zamanında almıştır.

Külliyenin batı tarafındaki hazirede Bursa meşayıhı medfundur.

Güney tarafındaki Hundi Fatıma Sultan tarafından yaptırılan hamam restore dilmeyi beklemektedir.

Külliyenin batı kısmında kalan 1851 tarihli Kurtbasan Çeşmesi ve banisinin hemen sol yanında medfun olduğu Fatma Sultan Çeşmesi ile 1743 tarihli Darüssaade Ağası ve Darüssaade Katibi Çeşmeleri ve nihayet Emir Sultan Caddesi üzerinde mezarlık duvarına dayanmış “Bursa’nın en gökemli çeşmesi” sayılan Beşir Ağa Çeşmesi külliyenin önemli yapıları arasındadır.

Bir Batılı gezgin “Türkler ölüleriyle birlikte yaşar” diyor. Bursa’da şehir içindeki mezarlıklar şehre bir başka güzellik, zenginlik ve anlam katar. Emir Sultan Mezarlığı içinde uzun vakitler geçirilebilecek bir ibret mahşeridir.

Bursa’daki 19 tarihi mezarlığın çoğu bugün yok. Kalanların başını Emir Sultan Mezarlığı çekiyor. Burada büyük veliler, alimler, devlet adamları, askerler medfun. Cumhuriyet Dönemi’nde yaşamış çok sayıda tanınmış şahsiyetin mezarı da yine buradadır. Emir Sultan Mezarlığı’nı ziyaret insana bu dünya ile ötesi arasında köprüler kurmaya teşvik ediyor.

KUTU – 8

Emir Sultan’dan Yıldırım Semti ve Yıldırım Külliyesi görülmektedir. Ancak isterseniz önce Emir Sultan Caddesi’nden doğuya doğru yürüyüp Zeyniler Camii’ni ve Türbesi’ni ziyaret edebilirsiniz. Zeyni Baba diye bilinen zat Abdüllatif-i Kudsî Hazretleridir. İstanbul’daki Vefa semtine ismini veren Şeyh Ebü’l Vefa bu zatın müridi idi. Zeyniler, Reşat Nuri Güntekin’in meşhur Çalıkuşu adlı romanının önemli bir kısmının geçtiği “Bursa’ya çok uzak” bir köydür, bugün şehrin merkezinde kalmaktadır.

bursa-türkiye-gezgindergi (12)

YILDIRIM

Yıldırım Semti dördüncü Osmanlı Sultanı Yıldırım Bayezid’in külliyesi etrafında vücud bulmuştur.

Yıldırım Bayezid Devri kısa olmasına rağmen (on üç sene) bu devirde otuz senelik Murad-ı Hüdavendigar saltanatından daha fazla eser meydana getirilmiştir. Bu durum o dönemdeki fetihlerin artışı ve maddi zenginliğin göstergesidir. Bayezid İstanbul’u kuşatan ilk Osmanlı padişahıdır. Anadolu Yakası’na Güzelcehisar’ı da (Anadolu Hisarı) o yaptırmıştır. Onun döneminde Tuna’dan Fırat’a kadar geniş bir alanda Osmanlı hakimiyeti kurulmuştur.

Yıldırım Külliyesi: 14. yüzyıl sonuna tarihlenen bu külliye şehrin doğusunda olup içinde bulunduğu Yıldırım semtine adını vermiştir. Cami, türbe, medrese, hamam ve darüşşifadan müteşekkildir.

Cami kesme taştan yapılmış olup yüksek kubbesi ve ferah iç mekanı vardır. Kanatlı cami tipindedir. Taş işçiliği dikkat çekici güzelliktedir. Evliya Çelebi camii için “cemaatten mahrumdur” diye yazmıştır. Ona göre evkâfı az olduğundan garib kalmıştır.

Külliyedeki türbe için şöyle bir rivayet anlatılır:

Karamanoğlu Mehmed Bey, Fetret Devri’nde Bursa’yı muhasara eder ve Karamanoğlu Beyliği’ni evvelce Osmanlı’ya bağlamış olan Yıldırım’ın türbesini de tahrip eder. Tam o sırada uzaktan bir kalabalık geldiğini görür ve şehre yardım geldiğini sanarak gider. Fakat kalabalığın Çelebi Mehmed’e yenilen Musa Çelebi’nin cenazesi olduğu anlaşılınca şu söze muhatap olur: “Osmanoğlunun ölüsünden kaçıyorsun, dirisi karşısında ne yapacaksın?”

Kuruluş devrinde ilme verilen ehemmiyet külliyenin medresesinde adeta cisimleşmiştir. Medrese günümüzde dispanser olarak kullanılmaktadır.

Külliyenin doğu tarafında kalan ve bugün de amacına uygun olarak kullanılmaya devam eden darüşşifa ilk Osmanlı hastanesi olarak kabul edilmektedir. Hastane akıl ve sinir hastalıkları alanındaki başarısı ile şöhret bulmuştu. Meyilli bir arazi üzerine bina edilmiştir.

Cumalıkızık Köyü: Şehrin doğu yakasında gezilip görülmesi gereken yerlerden birisi de Cumalıkızık Köyüdür. Bursa’nın doğu yakasında Bu köy Uludağ eteklerinde kurulmuş yedi kızık köyünden birisidir.

Köyün 700 yıllık bir tarihi vardır. Tarihi yapısı korunmuştur. Köyde erken Osmanlı sivil mimarisinin güzel örnekleri görülebilir.

Köyün camii, minaresi 1970’lerde yeniden yapılmış olsa da, yaklaşık olarak 3 yüz yıllıktır. Bozulmamış tarihi atmosferi burayı bir film platosuna çevirmiştir. Bilhassa son yıllarda burada çekilen dizi sayısındaki artış köyü ziyaret edenlerin sayısında da ciddi bir artışa yol açmıştır.

Cumalıkızık Köyü eğer sabah saatlerinde ziyaret edilirse köy kahvaltısı tavsiye edilir.

bursa-türkiye-gezgindergi (13)

MÜZELER

Bursa bir açıkhava müzesidir. Her yanında tarihi eserler, camiler, medreseler, türbeler, hanlar, hamamlar, çeşmeler yükselir. Ama bu açıkhava müzesine yolunuz düştüğünüzde görmenizi önerebileceğimiz müzeler de yok değil.

Türk-İslam Eserleri Müzesi: Yeşil Külliyesi’nin bir parçasını teşkil eden Yeşil Medrese yahut diğer adı ile Sultaniye Medresesi 1975’ten bugüne Türk-İslam Eserleri Müzesi olarak hizmet veriyor. Müzede Türk ve İslam sanatının 12. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar uzanan geniş bir zaman dilimi içerisinde varlık bulmuş en güzel örneklerini görmek mümkün.

Selçuklular, Beylikler ve Osmanlı Dönemi’ne ait çiniler, seramikler, oyma ve kakma ahşap eserler, sikkeler, geleneksel el işleri ve giysilerin sergilendiği müzede büyüleyici bir tarih yolculuğu yapabilirsiniz.

Bursa Kent Müzesi: 2004 yılında kentin merkezindeki eski Adliye Binası’nın restore edilmesi sonrasında hizmete giren Bursa Kent Müzesi modern müzecilik uygulamaları ile büyük beğeni toplamıştır. İki katlı müzenin ilk katı kronolojik, ikinci katı ise tematik olarak düzenlenmiştir.

Bu iki müze dışında Muradiye’deki Hüsnü Züber Evi ve Uluumay Osmanlı Halk Kıyafetleri ve Takıları Müzesi, Kültürpark içerisindeki Bursa Arkeoloji Müzesi, Çekirge Caddesi üzerindeki Atatürk Müzesi, Umurbey Mahallesi’ndeki Tofaş Anadolu Arabaları Müzesi ile Cumalıkızık Etnografya Müzesi ilgililerin ziyaret edebilecekleri müzeler.

bursa-türkiye-gezgindergi (12)

SU ŞEHRİ BURSA’NIN KAPLICALARI

Yeşil Bursa, bu özelliğini bir su şehri olmasına borçludur. Şehrin her tarafında çeşmeler ve Uludağ’dan ovaya akan sular bu şehre apayrı bir güzellik katmaktadır.

  1. asrın meşhur şeyhülislamı Karaçelebizâde Abdülaziz Efendi Bursa’ya 200 çeşme yaptırmış. Elan Müftü Suları diye bilinen bu çeşmelerin bazısı ayakta olup su akıtmaktadır.

Osmanlı Bursa’sında her eve su götürülmüş. Evliya bu şehirdeki su bolluğunu anlatmak için “değirmen döndürür su” diyor. Onun Bursa’yı anlattığı satırlarının son cümlesi de yine su ile ilgilidir. Şöyle der: “Elhâsıl Bursa sudan ibarettir.”

Bursa’yı bir su şehri yapan sadece içme sularının bolluğu değildir. Bu şehir aynı zamanda bir kaplıcalar şehridir. Bu özelliği Bizans Devri’nde de bilinirdi ve Bizans İmparatorları ve aileleri Bursa’ya kaplıcaları için sıklıkla gelirlerdi.

Çekirge istikametinde giderken sağda kalan Yeni Kaplıca, Kanuni Sultan Süleyman’ın veziri ve damadı (Mihrimah Sultan’ın eşi) Rüstem Paşa tarafından 1552’de yaptırılmıştır.

Kükürtlü Kaplıcaları da buraya yakın olup Kükürtlü semtine adını vermişlerdir.

Bursa’nın en eski ve en büyük kaplıcası olan Eski Kaplıca ise Çekirge Meydanı’nında Kervansaray Termal Otel bünyesindedir.

Bilhassa Çekirge’deki otellerde ve kamu kurumlarının sosyal tesislerinde de Bursa kaplıcalarının şifalı sularından yararlanılabilir.

Kaplıcalar temizliğe büyük ehemmiyet veren müslüman Türkler için çok önemliydi. Batılı seyyahlar, bu şehirdeki su kaynaklarının bolluğu karşısında “Doğa Bursa’yı Türkler için yaratmış” diye yazıyorlar.

Vaktiyle Bursa’da 3 bin kadar hamamın olduğu yazılıyor.

Kaplıca suları ikiye ayrılırdı: Erkek sular ılık ve az olanlar, dişi sular ise sıcak ve çok olanlardı.

bursa-türkiye-gezgindergi (6)

BURSALI LEZZETLER

Eh, gelmişken Bursa’da damak tadı üzerinde de durmak gerekir.

Evliya Çelebi, “Bursa’nın gayet semiz etleri olduğundan kebapları meşhurdur” diyor.

İskender Kebabı: Bursa’nın meşhur yemeği İskender Kebabı bir Bursa markasıdır ve mutlaka burada tadılması gereken lezzetlerin başında gelir. Pide üzerinde döner, yoğurt ve eritilmiş tereyağı ile ikram edilen bu kebabın tadı Bursa’da bir başkadır. Sırf bu tad için Bursa’ya gelmek alelade işlerden sayılır. Biraz lezzetini Uludağ’ın otlarından alan etlerinden, biraz döner üzerine konulan ızgaralardan, biraz da Bursalı ustaların maharetlerinden vücut bulan bu tadı bilhassa bu tadın mucidi olan ailenin Heykel’de Atatürk Caddesi üzerindeki küçük dükkânlarında tatmanızı öneririz. Ailenin şehir merkezindeki diğer dükkânı ise Sönmez İş Hanı arkasındadır. Yakın zamanlarda Bursa’da ve Bursa dışında yeni şubeleri açılsa da bu iki dükkan damak tadı ile gelenek arasındaki ilişkinin varlığını ispatlarcasına insanları kendilerine çekiyor.

Kasap Köfte: Bursa tam anlamı ile bir köfte cennetidir. Burada ondan fazla farklı köfte tadılabilir. Bunların en lezzetlilerinin başında bize göre kasap köfte gelir. İyi bir köftenin sırrı kıymanın hayvanın farklı bölgelerinden alınmış etlerden yapılması ve böylece köftenin bir lezzet harmanına dönmesinde yatar. Kasap köfte biraz irice olup mutlaka ızgarada ve yalnızca ustası tarafından hakkı ile pişirelebilen bir köftedir. Bursa’da tadabileceğiniz en leziz köftelerin başında gelen Kayhan’daki Köfte Evi’ni hararetle tavsiye ederiz. Yanında piyazı ve şırası ile tabii…

İnegöl Köfte: Meşhur İnegöl Köftesi Balkan kökenli bir lezzet. Hem dana hem de kuzu eti kullanılıyor. Baharat çok az. Baharatın etin tadını bastırması istenmiyor. Eğer yolunuz İnegöl’e düşerse Belediye Caddesi’ndeki Besler Köftecisi’nde bu lezzeti tatmanızı tavsiye ederiz.

Kestane Şekeri: Evliya Çelebi, “Uludağ’ın kestanesinin bir tanesi 40 dirhem gelir” diyor. Kestane Şekeri adı Bursa ile özdeşleşen bir lezzet. Kafkas Pastanesi bu alanda hiç şüphesiz en önde. Ancak çok sayıda başka üreticiler de iyi kestane şekeri yapıyorlar.

Bunlar dışında pideli köfte, cantık, Kemalpaşa Tatlısı, höşmerim, Bağdat hurma tatlısı denenebilir. Karacabey’in Mihaliç Peyniri de özel bir lezzettir.

Meyvelere gelince bu şehir şeftalisi ile meşhurdur. Ancak Evliya Çelebi armut üzerinde özellikle durur ve “Bursa’nın 40 türlü armudu vardır” der.

bursa-türkiye-gezgindergi (10)

HEDİYELİK

Son olarak Bursa’dan alınabilecek buraya has hediyelik eşyalar üzerinde duralım.

Bursa İpeklileri: Geçmişten günümüze Bursa ipeklilikleri büyük ve haklı bir şöhrete sahip olmuştur. “Bulunmaz Bursa kumaşı” meşhur olmuştur. Kozahan ve Kapalıçarşı ipek ürünlerinin envai çeşidini bir arada bulabileceğiniz tarihi çarşılardır.

Bursa Bıçağı: Cihana nam salmış Bursa bıçakları hem sanat ve estetik, hem de dayanıklılık açısından nadir bulunan ürünlerdir. Asırlar boyunca Bursa bıçakları şehrin ziyaretçilerinin dönerken yanlarında götürmeyi ihmal etmedikleri bir ürün olmuştur. 1913 sayımına göre Bursa’da 100’ün üzerinde bıçakçı dükkanı vardı ve bunlar bıçakçı, çakıcı, testereci diye birbirlerinden ayrılırlardı. Eski görkemli Bıçakçılar Çarşısı bugün artık kalmasa da Bursa’dan bir Bursa çakısı almak hala ritüelden sayılır.

Bursa Havlusu: Havluculuk ipekçilikle beraber asırlar boyu Bursa’nın başlıca geçim kaynağı olmuştur. 18. ve 19. yüzyıllarda bile Hindistan’dan İran ve Suriye’ye, Mısır’dan Balkanlara ve Avrupa ülkelerine ihraç edilirdi.  Bursa havlusu bugün de dünyanın en tanınmış havlusu olma özelliğini korumaktadır. Kapalıçarşı’dan ve Yalova Yolu üzerindeki Özdilek’ten Bursa havlusu alınabilir.

KUTU – 1: ULUCAMİ

“Husûsâ nâf-ı şehr ol Ulu câmi’

Matâf-ı âlemün devletlü câmi’

Budur var ise cenned dir görenler

Ki çıkmağ istemez âna girenler”

Lamiî Çelebi

bursa-türkiye-gezgindergi (9)

KUTU – 2: İPEK BÖCEĞİ

İpekböceği ipek kozasını ören bembeyaz, güzeller güzeli bir tür tırtıl. İpek onun ördüğü kozadan elde ediliyor. Bu güzel hayvancık Milattan sonra 550’lerde Bursa’ya gelmiş. Anavatanı uzakdoğu. Sonra Bursa’yı yurt edinmiş. Bursa ipeğin ve ipek ticaretinin merkezi olmuş asırlar boyu. Mesela 1500’lü yıllarda Bursa’da 1000 kadar ipek tezgahı olduğunu biliyoruz.

Tarihi Bursa’nın gözde ticaret mekanı (elan öyledir) Kozahan ipekçiliğin kalbi imiş. Yakın zamanlara dek bu handa şahrin yöneticilerinin ve ileri gelenlerinin de katıldığı törenlerle koza alımı yapılırdı.

İpekböceği, kozası ve kelebeği için şair şöyle söylemiş:

“Hikmetullah şehrinin bir tanesi

Oğlunun karnında yatar annesi”

KUTU 3: OSMAN GAZİ TÜRBESİ ONARIM KİTABESİ

“Mefhari Osmaniyan zıllullahi’l-alemin Hazreti Abdülaziz ol padişahı bahrü ber.

Sayesinde oldu hep mâmur mülkü devleti Makdemi ile bulak cayı hilafet zibu fer.

Ceddi paki hazreti Osman Gazi Türbesin kıldı ihya ol şahı farukkussiyer.

Namına yapup nişan kabrine ta’lik eyledi. Hiç müyesser olmadı bir şahe bu bâlâ eser.

Ravzai cennette Yarab ceddi kıldıkça hıram Ola tahtı saltanat ol şahı zişana makam

Mühmelinde çakeri Mevres dadi tarihini. Türbe-i Osman Gazi oldu pür nûr serteser

Ketebehû el Mevlevi Zeki Dede sene 1280”

KUTU – 4: VELAYET ALEMİNİN SULTANI

Külliye’nin müezzin odasında Şair Ahmet Paşa’ya ait şu sözün yazılı aolduğu bir hat levhası vardır.

“Ey alem-i velayete sultan olan emir

Vay mülk-i Rûm’a rahmet-i Rahman olan emir”

bursa-türkiye-gezgindergi (8)

KUTU – 5: EMİR SULTAN SEMTİ

Osmanlı devrinde Emir Sultan semtinde Erguvan Bayramı düzenlenirdi. Sultan Abdülaziz zamanına kadar devam eden bu gelenek günümüzde yeniden canlandırılmaya çalışılmaktadır.

KUTU – 6: YEŞİL TÜRBE

Ahmet Hamdi Tanpınar Yeşil Türbe için şu mısraları kaleme almıştır:

“Yeşil Türbesini gezdik dün akşam

Duyduk bir hatıra gibi zamandan

Çinilere sinmiş Kuran sesini

Fetih günlerinin saf neşesini”

bursa-türkiye-gezgindergi (1)

KUTU – 7: BURSA’DA HANLAR

Bursa Osmanlı Devri’nin kuruluş devrinde hem idari hem ticari merkezdi. Edirne ve İstanbul’un fetihleri ile idari olarak ikinci planda kalsa da bu şehirdeki ticaret ve zanaat hayatı asırlar boyu hep çok zengin oldu.

Bugün tarihi Bursa’nın merkezinde bir yolculuk bu şehrin  bir “hanlar şehri” olduğunu bize gösterir. Burada anlatılanlar dışında Koza Han’ın kuzeydoğusundaki Fidan Han (Mahmut Paşa Hanı), İpek Hanı, Geyve Hanı, Yıldırım Bayezid Bedesteni gezilip görülmesi gereken yerlerdir.

KUTU – 8: MEZAR TAŞLARI

Mezar taşlarına dikkatlice baktığımızda taşların bize konuştuğunu işitiyoruz. Farklı alfabelerle de olsa bizden istedikleri var.

Önce kendilerini tanıtıyorlar. Mezartaşının başında bir başlık varsa, anlıyoruz ki bu bir erkek mezarıdır.

Kadın mezarlarında baş yerine gül var, kolye var, eğer evlenmeden ölmüşse duvak var…

Askerlerin mezar taşlarında kılıç, silah figürleri, müderrislerin mezar taşlarında kalem, defter figürleri, denizcilerin mezar taşlarında çapa, gemi direği, yelken bezi figürleri…

bursa-türkiye-gezgindergi (2)

KUTU – 9: ULUCAMİ ZİYARETÇİLERİNE MÜJDE

Bursa’da medfun büyük velilerden, Ulucami’de müezzinlik de yapmış olan Üftade Hazretleri’nin Arapça bir beytinin yazılı olduğu bir levha caminin batı kapısından girişte sağdaki ilk direkte asılıdır.

Üftade Hazretleri şöyle yazmıştır:

“Yâ Câmi’al Kebîr ve yâ mecmâal kibâr / Tûbâ limen yezûrüke fi’lleyli ve’n-nehâr.” Tercümesi şöyledir. ”
“Ey Ulucami, ey uluların toplandığı mekân / Gece ve gündüz seni ziyaret edenlere müjdeler olsun.”

KUTU – 10

Aziz Mahmud Hüdayî Hazretleri’nin üstadı Üftade Hazretleri’ne yazdıı medhiye ne güzeldir:

“Bağ-ı aşkın andelîbi Hazret-i Üftâde’dir.
Dertli âşıklar tabibi Hazret-i Üftâde’dir.
Vâsıl-ı kâmil odur, Tevhîd-i zat’a şüphesiz,
Gösteren râh-ı Hüdâyı Hazret-i Üftâde’dir.
Eyleyen ruhundan istimdat irişir matluba,
Hal iden her müşkilâtı Hazret-i Üftâde’dir…”

Yazar : NUH ALPER İNAN

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir