Cuma , 11 Ekim 2024

Gençlere Evlilik Tavsiyeleri

Yazı : CAĞSIM ABİ

Çok uzun zamandır yazmadığımın farkındayım. Bir yıldan fazla olabilir. Ama biliyorum ki Gezgin’in hayranları beni unutmamıştır. Cağsım Abiniz olarak ben sizleri çok özledim. Uzun zamandır hiçbir şey yazmadığımdan dolayı giriş yapmayı bile unutmuşum. Yalan söylüyorum aslında. Ben hiçbir zaman giriş yapmayı beceremedim ki zaten. Hiç boşuna artistlik yapmayım o halde gençler. Direk bodoslama giriyorum ben. Haydi rastgele.

Konuya şöyle gireyim. Şimdi bu derginin imtiyaz sahibi olan zat, nam-ı değer Atarlı Gezgin bir ay öncesinden sıkıştırmaya başladı beni. “Cağsım 100. sayımız çıkıyor bak bu ay yazar mısın, o yazı buraya gelecek, bana yazı ver, yazıııııııııı” tarzında naiflikten şiddete emin adımlarla depar atan telkinlerdi ulundu bu beyefendi. Hani cümlemin içinde ‘naif’, ‘beyefendi’ gibi kelimeler kullanıyorum ki beni tehdit ettiği anlaşılmasın. Ben de artık yazayım dedim. Çünkü ben en son yazı yazdığım zamanki adam değilim gençler. Artık ben tek tabanca değilim. Abiniz artık evli. O yüzden karımın erkenden dul kalmasını istemediğimden bu ay yazmaya karar verdim. Ve bu ay size, siz yokken neler yaptığımdan bahsedicem.

Yaklaşık bir buçuk yıl önce şu an hayatımı birleştirdiğim insanla karşılaştım. Beni bilen bilir lafı dolandırmayı sevmem. Arkadaş kendimi ağırdan satayım diyorum ama baya bildiğin aşık oldum. Size bir tavsiye gençler. Eğer birini her gördüğünüzde kulağınıza bir yerlerden müzik geliyormuş gibi geliyorsa ne yapıp edip onunla evlenin. Nikahın imamını da kıyın hükümetini de. Ben öyle yaptım. Muhteşem cazibemi, esprili kişiliğimi, karizmatik yapımı kullanarak kandırdım nazlı yâri sonunda çılgın sözlerle. (Son okuduğunuz cümlede mübalağa sanatı ölümüne kullanılmıştır, fazla üstünde durmayın.) Ve işte her şey tam da o anda başladı. Evet gençler abiniz size yaklaşık 6 ay süren evlenme sürecini anlatacak.

Bana göre her şey çok basit olacaktı aslında. Ev tutacaktım, eşya alacaktım, düğün salonunu tutup çiftetellimi oynayıp sevdiğim kadınla evimize gidecektim. Ve evli her insanın tahmin ettiği gibi bu kadar basit olmadı hiçbir şey. Hemcinslerime söylüyorum. Eğer evlenmeyi düşünüyorsanız elinizde ne varsa bırakın hemen annenizin evinde ne varsa listesini yapın. İşte o listedeki her şeyi alıyosunuz. Ama işte asıl sorun bu değil. Asıl sorun bu listedeki her şeyi beraber alıyorsunuz. Şimdi ben oradan oraya zıplayan bir adamım. Çaydanlığın porselen mi yoksa çelikten mi olmasından bana ne. Benim için çayı istersen saksıda demle. Ben o çayı içeyim, taze ve demli olsun yeter. Ya da tabakla bardak uyumlu olmazsa ne olur olmazsa ne olur. Suyun, meyve suyunun tadımı değişir? İşte bütün evin eşyalarında hep bunları sordum. Ama içimden tabii ki. Siz siz olun bu yazdıklarımı evleneceğiniz insana söylemeyin. Çünkü bir tartışma başlar ve o tartışmadan asla haklı çıkamazsınız. Çıkarsanız eğer size küserler. O yüzden eğin başınızı düşün önlerine. Süper atarlı, süper bıyıklı bir adam olarak ben bile sustum. Gençler kadınların çalışma sistemine ne zaman adapte olduğumu anladım biliyor musunuz? ‘Ya hayatım bu zigon koltuklara çok yakışır’ dediğimde. Allah’ım dedim benim dilim ne söyler? Cağsım sana n’oldu? Sen ne zamandır cümle içerisinde zigon kelimesini kullanır oldun? Niye Cağsım niye? Ah be Cağsım sen benim gözümde artık zigonsun zigon !

genclere-evlilik-tavsiyeleri-cagsim-abi-gezgindergi (2)

Sakinleşeyim azıcık. Kendime çok yüklendim. Neyse devam edeyim gençler. Bütün bu eşya olayları bittikten sonra işin en sevdiğim bölümü yaklaşmıştı artık. Düğün! Halayın, horonla bütünleştiği, bütün gün Müge Anlı izleyen komşu teyzenin kocasıyla romantik dans ettiği, çocukların pistte anlamsız şımarıp düğün sahibini delirttiği, elinde devasa tepsilerle masa aralarında gezip pasta dağıtan beyaz şapkalı abilerin olduğu muhteşem bir ortamdır düğün. Dünyanın en eğlenceli ortamı. Ve bu ortamın sahibi ben olacaktım bu sefer. Mutluluk bu işte gençler.

Sonunda gelip çatmıştı o gün. Bir gün önceden bütün planlarımı yapmıştım. Bu sayede hiç telaş yapmadan bütün işlerimi halledecektim. Ve yine şaşırmayacağınız bir şey oldu.  Bu planım tabi ki de tutmadı. Daha sabahın 10’unda planımın gerisinde kaldım bile. Sonra dedim ki ‘İşte ben buyum be’. Evet ben buydum. Benim olayım da eğlencem de hayatımı sevmemin sebebi de tam olarak buydu. Plan yapıp onun tutmaması. Bunu sevdiğimi anladım. Bir plan yapıyorum, sonra gerisinde kalıyorum, ardından da doğaçlama bir şeyler buluyorum. Gençler kendi düğünüme yarım saat geç geldim. Olsun ama an’ın tadını çıkardım ben. O bana yetti zaten. Her şeyi geçtim insan göbekli dayısının horonda kendini yıprattığını görünce çok mutlu oluyormuş.

Herşey bittikten sonra o en başta şikayet ettiğim şeylerin ömrümün en güzel anıları olduğunu anladım. Bir aile kurmak, aile reisi olmak, akşam eve gelirken ekmek yoğurt almak, akşamları çöpü dışarıya çıkarmak, evin perdelerini asmak çok güzel şeyler. Aslında son ikisi güzel şeyler değil. Ne güzeli be uyuz oluyorum hatta. Her akşam biz iki kişi bu kadar çöpü nasıl çıkarıyoruz diye düşünüyorum. At mı kesiyoruz arkadaş her gün, yoksa komşular çöpleri bize mi kakalıyorlar anlamadım. Perdeden zaten hiç bahsetmiyorum. Kolun uyuşa uyuşa as perdeyi sonra bir korniş atladım diye tekrardan as. Yazıktır hanımlar etmeyin eylemeyin. Bunun adı zulümdür zulüm. Ha bu arada ne olur olmaz ben karıma okutmayım bu yazıyı. Durduk yere tadımız kaçmasın.

Uzatmayayım Gezgin’in güzel okurları. Bu Gezgin’in 100. sayısı malumunuz. Gezgin ailesinin en güzel gününde, kendi en güzel günümden bahsetmek çok güzeldi. Zaten hep güzeldi buraya yazmak. Özlemişim.
Selametle…

Gençlere Evlilik Tavsiyeleri – Bu yazı 2015 yılının Haziran ayında yayınlanan Gezgin dergisinin 100. sayısından alınmıştır.

Yazar : GEZGİN YAZAR

Türkiye'nin Gezi, Seyahat ve Fotoğraf Dergisi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir