28 Mayıs 2016 Cumartesi günü İstiklal Caddesi üzerindeki Mefisto kitabevinde, Sahaf Murat Uncu’nun takdimi ile başlayan “Beyoğlu’nu Kitaplı tarihi” isimli söyleşi, Beyoğlu kitapçılığının hem muhteşem mazisini hem de meçhul geleceğini gözler önüne serdi. Bu konuda izleyecilere muhteşem bilgiler aktaran ve kitapseverler arasında “Sahaflar Şeyhi” ya da “Sahaflar Kethüdası” olarak bilinen Emin Nedret İşli, Türkiye’de sahaflık denilince ilk akla gelen isimlerden.
Yazı : Önder Kaya
Yakından tanıma şansına sahip olduğum Nedret İşli, Beyoğlu sahafları üzerine daha önce defalarca konuşmuş ya da yazı kaleme almış bir isim. Sadece sahaf değil aynı zaman da koleksiyoner de. Eğitim tarihi, Yayıncılık tarihi ve Sahaflar Çarşısı ilgi alanlarından sadece bir kaçı. Aynı zamanda çok iyi bir kartvizit koleksiyoneri. Çeşitli dergi ve gazetelerde hem yazar olarak kalem oynatmış hem de alanı ile ilgili danışmanlık yapmış. Fuat Köprülü ve Taha Toros gibi Türk kültür hayatı açısından son derece önemli bazı isimlerin terekelerinin dağılmasını önleyerek, bunların Şehir Üniversitesi’ne intikal etmesini de sağlamış. Hasılı kelam kendisi İstanbul kitabiyat tarihinin en önde gelen isimlerinden biri.
Nedret İşli, “nefs-i İstanbul” yani suriçi doğumlu. Cerrahpaşa semtinde dünyaya gelmiş. Ağabeyi Necdet İşli’nin de etkisiyle ortaokul-lise çağlarından itibaren kültür mahfillerine girip çıkmaya başlamış. Kısa bir süre önce kaybettiğimiz sahaf İsmail Özdoğan’a çıraklık yapmış. 90’lardan itibaren İstiklal Caddesi üzerinde çalışma hayatını devam ettiren olan Nedret İşli, aynı zamanda Cadde-i Kebir’deki kitapçılığın son demlerine de yakından şahit olmuş. Son demlerine diyorum zira 40’lı yaşların üzerinde olanların da hatırlayabileceği gibi İstiklal Caddesi üzerinde pek çok kitapçı vardı. Yakın zamanda bunlardan Dünya, Robinson Cruseo ve Ada kitapevleri kepenk kapatmak zorunda kaldılar. Zira İstiklal caddesinde kiralar o kadar fahiş bir seyir izliyor ki, bir kitapçının bu rakamların yakınından dahi geçmesine imkan yok. Bunun yanı sıra kültür hizmeti yapan sahaflar gibi meslek gruplarını ekonomik açından koruyacak kanunlar da mevcut değil. Halbuki bu iş fazlasıyla pozitif ayrımcılığı hak ediyor. Bu kısa girişten sonra söyleşiye yönelelim.
Söyleşinin başında Sahaflar Çarşısı hakkında bilgi verildi. Çarşıda İbrahim Manav gibi bu mesleğin duayen isimleri bir yana bırakılacak olursa, sahaflıkla bir alakanın kalmadığı dile getirildi. Sonrasında İstiklal Caddesindeki kitapçılar hakkında malumata geçildi. İstiklal Caddesindeki kitapçılar daha ziyade Londra, Paris, Amsterdam, Berlin gibi yabancı ülkelerde basılan kitap ve dergileri tedarik eden müesseselerdi. Haliyle müşteri çevreleri de daha ziyade bu dilleri bilen insanlardan oluşuyordu. Arap harfli kitaplar en azından Osmanlı döneminde bu bölgede pek bulunmazdı. Hatta Beyoğlu sahafları kendilerine Osmanlıca kitap konusunda bir talep gelecek olursa, müşterilerini o zamanlar Kapalıçarşı içinde yer alan sahaflara, sahaflar da tam tersine yabancı lisanda bir kitap arandığında Cadde-i Kebir’e gönderirlerdi. Cumhuriyet döneminin Sahaflar Çarşısında yabancı dilde kitap satımının belki de tek adresi Nizamettin Aktuç idi. Aktuç, yabancı dildeki kitaplardan anlar ve çarşıya gelen bu tarz kitaplar genelde doğrudan ona yönlendirilirdi. Beyoğlu’nda ayrıca Rumca, Ermenice, Ladino ve Karamanlıca lisanlarında yani ekalliyetlere mahsus dillerde kitap bulmak da mümkündü. Zaten esnaf da genellikle Ermeni, Rum, Levanten, Yahudi ya da yabancı tabiyete mensup kişilerden oluşurdu
Peki, Beyoğlu kitapçıları ve sahafları kaç kişiden oluşurdu? Dükkan sayısı ne kadardı? İşli, 1880 ve 90’larda yayınlanmaya başlanan Annual Orientale denilen ve Türkçede Şark Yıllığı olarak bilinen İstanbul ticaret yıllıklarını inceleyerek, buradan Beyoğlu sahaflarını tespit etmeye çalışmış. İncelemeleri neticesinde 1880’den 1960’a kadar 71 kitapçının izine ulaşmış. Hristodulos, Bauden, Anastasiadis, Dimos, Yani Şeytanidis, Filikos, Alexandere Raimond, İzidor Karon, Cohen hemşireler, Nikolas, Raimond, Mançef, Nomidis, Otto Keil gibi isimlere tesadüf etmiş. Ancak bunlar arasında ulaşabildiği en eski isim, 1848-1874 yılları arasında faaliyette bulunduğu sanılan M. J. Wick adlı bir kitapçı. Kendisini, sattığı kitaplara vurduğu etiketlerden tanıyoruz. Ayrıca bu kitapçının adının Recaizade Mahmud Ekrem’in “Araba Sevdası” adlı eserinde geçtiğini de yine Emin Nedret İşli’nin sunumundan öğreniyoruz. Recaizade, belki de Wick’in müşterisiydi. Mösyö Wick’in hayatı da pek çok eski kitapçının hayatı gibi ne yazık ki meçhul.
Nedret İşli’nin kişisel Beyoğlu macerası Tünel’de Talya Nomidis’in dükkanında başlar. Nomidisler İstanbul’un en eski kitapçı ailelerindendir. 80’lerde dükkan sahibi Talya Hanım, artık ziyadesiyle yaşlanmıştır ve baba yadigarı dükkanı devretmeyi düşünmektedir. Babası Miltiadis Nomidis 1940’lı 50’li yılların sayılı Bizans uzmanlarından birisi idi. Militiadis Bey, Galata üzerine çok önemli bir topografik çalışmaya da imza atmıştır. Talya hanım baba yadigarı dükkanın kitapçı olarak devamını arzulamaktadır. Bu durumun da etkisiyle 1984 yılında dükkanın sürekli müşterilerinden Uğur Güracar ve Ayhan Aktar işletmeyi devralırlar. İkili, kısa sürede bir takım ilklere de imza atarlar ki bunlar içinde belki de en önemlisi müzayede katalogları hazırlayarak lüks otellerde kitap mezatı yapmalarıdır. İlk mezatlarını Nedret İşli’nin gösterdiği katalogdan yola çıkarak 7-8 Kasım 1985’te o zamanki adı Etap Marmara olan The Marmara otelinde yaptıklarını biliyoruz. Müzayedenin münadiliğini İbrahim Manav, tanıtımını ise Engin Ardıç yapmıştı. Bu etkinliğe Demirtaş Ceyhun ön ayak olmuştu. Nedret Bey bir süre bu müessesede çalışmıştır.
Nedret İşli İstiklal caddesindeki kitapçılığın geleceğinden çok ümitli değil. Ana cadde üzerinde Denizler Kitabevi bir tarafa bırakılacak olursa, ne yazık ki sahafiye kitap satan dükkan kalmadı. Bölgede var olan sahaflar da ara sokaklara dağıldı. Oysa bir dönem ABC kitabevinin cadde üzerinde biri büyük biri küçük iki dükkanı olduğunu yine Ondan öğreniyoruz. Cadde üzerinde ve Galatasaray’a yakın Sander Kitabevi (1987’de kapandı) de bir diğer önemli kültür müessesesiydi.
Nedret Bey, Beyoğlu Belediyesinin sahaflara verdiği destekten memnun. Bilindiği üzere Beyoğlu Belediyesi her Eylül ayında sahaf festivali yapıyor. Yaklaşık 20 gün süren ve bugüne kadar dokuz kez yapılan bu festivale, ilk zamanlar 15-20 esnaf katılırken, şimdilerde rakam 100’e yaklaştı. Ancak sayının artması, niteliğin düşmesine sebebiyet verdi. Zira seç al bir lira, beş lira olarak satışa sunulan kitapların, sahaf geleneği ile bir alakası yok. Buna ilaveten sahafların başta yüksek kira giderleri olmak üzere çeşitli sorunları da var.
Yaklaşık bir saat süren söyleşi kitapseverlerin belleğinde çok güzel hatıralar bıraktı. Ben de bu vesile ile sıcağı sıcağına bu güzel sohbetten mahrum kalan okurlarımıza olan biteni kısaca özetlemiş oldum. Emeği geçen herkese teşekkürler.
Nedret İşli İle Beyoğlu Sahafları Üzerine Söyleşi – Bu yazı 2016 yılının Temmuz ayında yayınlanan Gezgin dergisinin 113. sayısından alınmıştır.