Cuma , 22 Kasım 2024

Bir Çocuğun Dünyasına Yolculuk

Yazı: Aysema Berk  – Fotoğraflar: Halit Ömer Camcı

Güneşin altında radyo dinleyen çocuk / Sen bu dünyaya mı aitsin / Hayatın nasıl olduğu değil kimlerle olduğu önemli dersin / Göğe ara sıra başını kaldır bak öyleyse/Kendine ait bir yıldız bulabilir misin? / İçinde hiçbir şey olmayan bir dünya özlüyorsun / Hadi birkaç şeyi daha atsak boşluğa sevinir misin?

Ahmet Güntan

Dışarı çıkma zamanı.

Ama ben korkuyorum. Hiç çıkmasak, hep burada, güven içinde kalsak. Kızar mı annemiz ya da dünya küser mi bize? Çok korkuyorum. Sen, sen korkmuyor musun? Canını yakmalarından, büyümekten, büyütmekten, ölmekten ve öldürmekten korkmuyor musun? Hiçbir suçun yokken, sinirli babanın sana atacağı tokattan, büyüklerin savaşında yok olmaktan, ezilmekten, sövülmekten? Bir gece ansızın üzerine bombalar yağmasından korkmuyor musun? Susturulmaktan, yok sayılmaktan, fikrin alınmadan senin adına karar alınmasından? Ya doğduğunda sana pişmanlıkla bakacak bir anneden, annesiz-babasız yaşamaktan hiç korkmuyor musun? Masalsız kalmaktan, masallara inanmaktan? Hayal gücünün zorla gerçekle yer değiştirmesinden? Korkuyorum ben, çocuk olmaktan, çocuk kalamamaktan, en çok da büyümekten.

cocugun-dunyasina-yolculuk-gezgindergi (2)

Duyuyor musun sesleri? Bu sesler arasında kaybolmaktan. Onlar olmaktan, onlara benzemekten. Bir zamanların masumu iken, büyüyüp kirlenmekten. Korkuyorum. Sen çık, ben burada kalıyorum.

Seçme sanşımız olsaydı, kaçımız çıkardık, o en güvenilir yerden. Gönüllü hapisten. Kaçımız, korkusuzca, devinim halindeki dünyaya ilk nefesimizi bırakırdık, bilemiyorum.

cocugun-dunyasina-yolculuk-gezgindergi (3)

Doğmak yeterince mucizevî olmaktan çıkıp, “şeyleşiyor” iken, çocuk olmaya, çocukça bakılıyorken, es geçiriliyorken dünyadaki anlamları, çok zor çocuk olmak. Doğmayı istemek bir cesarete, bir deliliğe dönüşüyor. Çocuk olmak deli olmaya benziyor. Ondan, her şeye şaşırmaları. Ondan tüm ilkleri tek tek yaşarken, her birine ayrı ayrı takılmaları. Sizin alıştığınız görüntülere, hayran hayran bakmaları. Dünyanın neresinde doğarsa doğsun, tek evrensel duygu; çocuk olmak. Dil, ırk, cinsiyet yani birini diğerine öteki kılan tüm unsurların üzerinde, insanlar üstü bir varlık olmak; çocuk olmak.

cocugun-dunyasina-yolculuk-gezgindergi (4)

Umutla, ilk aşklarla, ilk heyecanlarla, hayallerle, yaratıcılık ve muzurluğun birbirine karıştığı bir masalın başkahramanıdır çocuk. Hiç unutmak istemediğimiz hatıraları konu alan, izledikçe hüzünlendiğimiz bir film. Ama bir daha, bir daha izlemek istediğimiz, unutmamak için, bir zamanlar çocuktuk, güzeldik o zamanlar diyebilmek istediğimiz, bitmesinden hoşnutsuz olduğumuz bir filmdir çocukluk.

cocugun-dunyasina-yolculuk-gezgindergi (5)

Bir çocuğun aklı hep küçükken var ettiği ülkede kalır. Hani, evrenin içinde kendi kurduğu ülkede. Önyargılardan uzak, herkesin iltica ettiği, mutluluk ile yönetilen, ekonomisi gülmeye dayalı olan ülke de. Geçimlerini oyun oynamalarla sağlayan çocukların yaşadığı ülke. Yavaş yavaş istila edilen bir ülke. Belki ondandır, büyüyünce hırsına yenik düşüp, başka ülkeleri istila eden dünün çocuklarının kırgınlığı. Ülkeleri yok olunca, dünyanın dört bir yanına savrulan, başka başka ülkelere, yönetimlere sığınan, birbirlerinden koptukları ve bir daha göremedikleri için, birbirini unutan, çocuklar ülkesinin yitik savaşçıları, bir zamanlar mutlu mesut yaşadıkları o ülkeyi, iç geçirerek anlatan, özleyen yetişkinler olurlar.

cocugun-dunyasina-yolculuk-gezgindergi (6)

Bu yeni hayatlarına uyum sağlarlar önce. Kimi doktor olur, kimi öğretmen. Kimi o çocukluk yıllarına bağlı kalıp direnir hayata, kimi boyun eğer. Kimi sevmez bu yenidünyayı ve rengârenk boyalarla, onu boyamaya kalkan ressam olur, kimi ezgisini değiştiren bir müzisyen.  Ama hepsinin aklında yeniden o ülkeye bir gece sessiz sedasız kaçma planı vardır. Yaşlandıkça bu arzu büyür ve yeniden o dünyaya atmaya hazırlanır bir yaşlı çocuk.

cocugun-dunyasina-yolculuk-gezgindergi (7)

Ülkelerini yeniden, yerinde bulmak için,  o çocuklar, ellerinde balonlarla savaşlara giderler. Arkalarına bakmadan. Öyle küçüktüler ki kendilerinden büyük ne var ise ona inanırlar. Zaten böyle de olmalıdır. Değil mi? Gittikçe, ayaklarının altından fışkırır tüm yalanlar. Yaklaştıkça, balonlarını patlatır kurşunlar… Ağlamaya başlayınca, yirmi sene sonrası yüzlerine gelip yerleşmesi gereken tüm çizgiler erkenden belirir yüzlerinde. Onlar yaşlanmak için çok gençti desek de… Neye yarar yine sokaklara dökülüp ip atlamak ve artık neye yarar çocuk olmak, bad’el harpte.

cocugun-dunyasina-yolculuk-gezgindergi (9)

İşte bu yüzden seçme şansları olsa idi, doğmak isterler miydi, bu hayata. Kaderlerinin böyle olacağını bilseler, yine de çıkmak için ısrar ederler miydi, anne karnından.  Ama çocuklar nerden bilsin, çocukların koruyucu tanrısı Tanrıça Abeona’nın bile gücünün yetmeyeceğini, onları korumaya, kollamaya…

cocugun-dunyasina-yolculuk-gezgindergi (10)

Bir gün seçin kendinize. Çocuk olmaya en yakın olduğunuz günü. Kendinizi saf, masum hissettiğiniz bir gün. Ve kapayın o gün gözlerinizi dünyaya. Başlayın yarın kalan çocukluğunuzu zihninizde tamamlamaya. Unuttuğunuz hayallere dalmayı hatırlayın yeniden. Gökkuşağını sarın belinize. Yıldızları, karlı havada üşümekten kurtarın. Ay dedenin elinden tutup, gezintiye çıkın yeniden. Annenizi düşleyin, gözleriniz kapalı. Onun ilahi sessinden masallar dinleyin. Kırmızı başlıklı kız olup bir yaşlıya yemek götürün ya da Peter Pan olup “Düşler Ülkesi”ni bir kez daha ziyaret edin. Çamurdan masa yapın kendinize. Ve tüm sevdiklerinizle en lezzetli yemeğinizi yiyin orada. Külkedisine özenip balkabağından arabalara binin, birde siz seksen günde devri âlem edin.

cocugun-dunyasina-yolculuk-gezgindergi (11)

Bilmem ki artık kaçımız yeniden bağlanırız hayata, yine masallarla. Ya da kaçımız gözümüzü açtığımızda pişman oluruz büyümekten. Oyuncaklar dünyasına yeniden bakın hiç olmazsa. Hiç olmazsa, senede bir gün çocuk olun. Yeniden doğun. Ve şu babanın, çocuğuna yüklediği anlama kulak verin, sonra karar sizin.

cocugun-dunyasina-yolculuk-gezgindergi (12)

Oyuncaklar senin olsun oyuncağım benim.
Bir saklambaç oyunudur ki hayat her cenahta sen…
Önüm, arkam, sağım benim…
sanma ki seni dövüyorum -sabah/akşam- sırtına her vuruşta dünyanın gazını alıyorum.
Dünyanın hazını alıyorum sen varken soframızda bereketin, kaşık seslerini duyuyorum. Sen yiyorsun, ben doyuyorum. Ağız tadım, damak zevkim, kursağım benim…
Oyuncaklar senin olsun, oyuncağım benim.
Her baba, bir Ulubatlı’dır unutma… Ve can, tatlıdır. Canı verir, ser’i verir, seni vermem ellere. Sen düşersen vatan düşer omuzlarımdan sancağım benim.
Oyuncaklar senin olsun oyuncağım benim.
Oyun çağım… 

cocugun-dunyasina-yolculuk-gezgindergi (13)

Bir Çocuğun Dünyasına Yolculuk – Bu yazı, Gezgin dergisinin 2008 yılının Nisan 15. sayısında yayımlanmıştır.

Yazar : HALİT ÖMER CAMCI

Gezgin, ışık avcısı, oğlunun babası...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir