Bazı filmlerin etkileme gücü sanıldığından çok daha fazladır. İzlendiğinde hemen etkisini gösterir; harekete geçmek için kışkırtır ve sonunda dayanamaz, ne yapmanız gerekiyorsa onu yaparsınız ve hatta o gereken şeyin detaylarına inmek için filmi bir kez daha izlersiniz. ‘Thelma ve Louise’ de bu tarz filmlerden biri işte.
Ridley Scott’ın meşhur feminist yol filmi Thelma ve Louise, 90’ların en iyileri arasında gösterilen kült bir yapım. Bıçak Sırtı ve Alien’le birlikte yönetmenin en iyi işlerinden biri sayılan ‘Thelma ve Louise’i, eşsiz senaryosu ve kusursuz görüntü yönetimi ile göz alıcı bir film olarak tanımlamak, herhalde abartı olmaz. Filmin en çarpıcı yanlarından biri, izleyicide farklı hissiyatların oluşmasına zemin hazırlamasıdır. Kimine göre kendini keşif yolculuğu, kimine göre sıra dışı bir komedi, kimine göre şiddete meylettiren bir suç çılgınlığı masalı ya da ataerkil toplum tarafından ezilen iki kadının trajik hikâyesi… Hangisi ağır basarsa bassın ortada büyüleyici, parlak ve renkli bir yolculuk temasının olduğu aşikâr.
Yönetmenliğini Ridley Scott’ın yaptığı ve başrollerinde Geena Davis, Susan Sarandon, Harvey Keitel ile Brad Pitt’in oynadığı Thelma ve Louise, Aralık 1991’de vizyona çıkmıştı. Thelma, bencil ve baskıcı kocasından, Louise ise utangaç ve beceriksiz erkek arkadaşından bıkan iki arkadaştır. Sıkıcı, heyecansız yaşamlarının ikinci yarısına geçmeden önce ara vermek isterler. Yanlarına, birkaç kıyafet, temel ihtiyaç malzemeleri ve bir de silah alırlar. Başlangıçta her şey mükemmeldir. Ancak Arkansas’a geldiklerinde kötü bir olayla karşılaşırlar. Thelma, bir lokantanın park yerinde tecavüzle burun buruna gelir… Thelma ve Louise’in bastırılmış duyguları, yolda yaşadıkları özgürlüğün ateşiyle öyle bir patlıyor ki, çok kısa bir süre sonra enselerinde iki eyalet polisinin nefesini hissederek kaçmaya başlıyorlar. Film, bazı eleştirmenlerce, birinci sınıf yol filmi diye nitelendirilmişti.
Thelma ve Louise, zor içeriğine rağmen şaşırtıcı bir komedi filmi. Hayattaki aksiliklere rağmen, çifte normal şartlarda kocası ya da erkek arkadaşı tarafından verilmeyecek olan kurtuluş izninin verilmesi, kurgunun akışkanlığını sağlayan en önemli etkenlerden biri. Özgürlüğün tadını alan ikiliyi izlerken kendimizi gerçek yaşam nedir sorgulaması içinde bulmak kaçınılmaz oluyor. Thelma bir noktada, ‘Ben, daha önce bu uyanıklık içinde olmamıştım’ derken bu sorgulamanın zirvesine varıyorsunuz. Kompleks hatta yer yer vahim diyebileceğimiz anların yaşandığı filme pozitif yakıştırması yapmak görece bir yaklaşım olsa da, ‘Thelma ve Louise’, kadınlar ve nihai hedefe varmak için ideallerini değiştirmeyi göze alanlar ve sıradanlıktan kaçınmak isteyenler için vasiyet niteliğinde kült bir yapım olarak sinema tarihinde çoktan yerini aldı bile. Filmin müzikleri hakkında da birkaç şey söylemek gerekiyor. Öyle ki izleyicide garip bir şekilde iyimserlik hissi uyandırırken, ıssız Amerikan çölünün cazibesini sonuna kadar hissettirme başarısını gösteriyorlar. Bu özellikleri, filme büyüleyicilik ve kalıcılık etkisi veriyor keza özgürlük duygusunun ayartıcılığı da bunlara eklenince ortaya tadına doyulmaz bir film çıkıyor. Yola koyulmaya niyetlenen, yol için ikirciklenen ya da yola çıktığında vasatı aşamayacağını düşünenler için Thelma ve Lousie’in oldukça keyifli bir ön deneyim olacağını söyleyebiliriz.
Unutmamak lazım; yol ne kadar uzunsa hikâye de o oranda zenginleşir. Dün böyleydi, bugün de böyle olacak ve şüphesiz gelecekte de…
Birinci Sınıf Bir Yol Filmi: Thelma ve Louise – Bu yazı 2015 yılının Eylül ayında yayınlananGezgin dergisinin 103. sayısından alınmıştır.