Cumartesi , 23 Kasım 2024

Dalmaçya’nın Gelini: Split

Yazı: Fatih Yılmaz – Fotoğraflar: Şefkat Çelebi

Bu ayki rotamız, Dalmaçya Kıyısı’nda yer alan, Hırvatistan’ın en güzel şehirlerinden birisi olan sahil ve liman kenti Split. Uğruna devletlerin birbirleriyle savaştığı Split, Adriyatik Denizi’nin en temiz kumsalına sahip.

Split eskiden küçük bir Yunan balıkçı köyüymüş. Yunanlılar bu şehre Aspalatos, Romalılar Ispalatım, Hırvatlar ise Split demişler. Döneminin cazibe merkezlerinden biri olan Split için Venedikliler, Macarlar, Avusturyalılar ve Fransızlar mücadele etmiş.4.5 milyon nüfuslu Hırvatistan’ın en güneyinde yer alan Split’e, Adria Havayolları ve Atlas Tour’un daveti üzerine gidiyoruz. Atatürk Havalimanı’ndan kalkan Lübyana aktarmalı uçağımız, yaklaşık 3 saatlik bir yolculuktan sonra Split Havalimanı’na iniyor.

Split, 300 bin nüfusuyla Hırvatistan’ın Zagreb’ten sonra ikinci büyük şehri. Şehrin en eski ve görkemli yapısı Dieklatonlar’ın 4. yüzyıl başında yaptıkları Dieklaton Sarayı. 7. yüzyılda barbarların Salone şehrini yerle bir etmeleri üzerine halk bu saraya sığınmış. Bu mekanda bugün hala 3 binden fazla insan yaşıyor. Gezimiz sırasında sarayın içinde bulunan tarihi katedralde bir çiftin düğününe tanık oluyoruz.

Bir liman kenti olan Split’te yaşam çok hareketli. Palmiye ağaçlarının çevrelediği Riva Caddesi, gözde mekanlardan.. Cadde üzerinde yer alan yüzlerce kafe, turistlerle dolup taşıyor.

Şehir geleneksel pazarlarıyla ünlü. Haftanın 7 günü açık olan pazarda, iğneden ipliğe her şey satılıyor. Split’in pazarları o kadar tanınmış ki, şehrin karşı yakasındaki İtalya’dan sırf alışveriş yapmak için yüzlerce turist akın ediyor. Balık pazarında da Adriyatik Denizi’den avlanan balıklar taze taze satışa sunuluyor.

split_rota_2Binden fazla adanın yer aldığı Adriyatik’te, Split’e 45 dakika uzaklıkta bulunan Braj Adası’na gidiyoruz.

Ülkenin 3. büyük adası olan Braj, aynı zamanda havaalanı bulunan tek ada. Sadece küçük uçakların inebildiği havaalanı, yaz aylarında açılıyor. Yaz sezonunda adaya 35 bin turist geliyor.

Adada tertemiz denizi, kumsalı ve kırmızı çatılı evleriyle Bol şehri görülmeye değer. Yeşilin ve mavinin sarmaladığı Bol, yapay bir cennet sanki.

Dalmaçya kıyılarından son olarak eski Venedik şehri Trogir’in güzel evleri, yapımı 300 yıl süren Saint Sebastian Kilisesi, Saint Lovro Katedrali ve kalesini görerek ayrılıyoruz.

Bu yazı 2013 yılının Ocak ayında yayınlanan Gezgin Dergisi’nin 71. sayısından alınmıştır.

Yazar : HALİT ÖMER CAMCI

Gezgin, ışık avcısı, oğlunun babası...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir