Ekmeğin Buğusu Yoğurdun Büyüsü

Yazı: Tolga Özdemir  Fotoğraflar: O. Metehan Kurt

Yemyeşil bir dünya düşünün… Şehrin karmaşasından uzak, ağaçların gölgesinde kuşların cıvıldadığı, ördeklerin, tavukların etrafta dolaştığı, sebze-meyve bahçelerinin olduğu ve küçük bir dereden akan suyun sesinin içinizi huzurla doldurduğu bir yer… Doğanın içinde, doğayla baş başa…

Şehirde yaşayan insanlar olarak hepimizi çeker bu manzara mutlaka. Hemen hepimiz şehrin gürültüsünden, kalabalığından yorulup sakin, sessiz huzurla dolu, doğayla baş başa kalabileceğimiz yerlere kaçmak isteriz zaman zaman… Özlemini duyduğumuz bir dinginlik ve mutluluk verir çünkü bu manzara bize.

Şanslı sayılacak bir nesil sayılırız yine de… Yeşil alanların daha çok olduğu, hormonlu gıdaların olmadığı, doğayla daha iç içe olunan, kentleşmenin bu kadar artmadığı belki de son dönemin çocuklarıyız biz. Peki bizim çocuklarımız? Onlar, yüksek binalarla dolu bir çevrede, dört duvar arasında yaşıyorlar. Belediye tarafından yeşillendirilmiş park alanlarını, özel arazilerde bahçıvanların düzenlediği bahçeleri doğa sanıyorlar. Hayvanları belgesellerden öğreniyor, sütün, sebze ve meyvelerin marketlerden alındığını biliyorlar. Onların da doğayla iç içe olabilecekleri, dalından meyve yiyebilecekleri, kuş cıvıltılarının arasında gönüllerince koşup oynayabilecekleri bir yerde büyümelerini hangimiz istemeyiz ki?

İşte Doğa Koleji, çocuklar için tüm bu güzellikleri hayal edenlerin emekleriyle hayata geçirilen, adından da anlaşılacağı gibi doğa dostu bir okul. Yeşiller içinde geniş bir arazide kurulan Doğa Koleji, çocuklara şehrin içinde son teknoloji imkânlarla eğitim verirken, onlara doğanın kucağında yaşamayı, doğallığı, sağlığı öğretiyor.

Benzersiz bir okul olan Doğa Koleji’nin eğitim sistemi de benzersiz. ‘Doğa Konseptli Eğitim Modeli’ adı verilen sistemde, öğrencilere dersler sadece teorik olarak verilmiyor. Burada öğrenciler yaşayarak, görerek öğreniyorlar. Bunun için okul içinde her türlü teknolojik imkân sağlanmış çocuklar için. Ama Doğa Koleji’nin asıl farkı, öğrencilerin dersleri sadece dört duvar arasında görmüyor olması. Geniş arazisinde açık hava derslerinde yetiştiriyor Doğa Koleji öğrencilerini. Doğa Koleji’nde doğayla iç içe büyüyen çocukların yaşadığı, bütün vatandaşlarını çocukların oluşturduğu bir de ülke kurulmuş: Doğa Ülkesi. Bura da her şey doğal, her şey sağlıklı.

Çocuklar burada Uygulamalı Tarım dersinde sebzelerin asıl yetiştiğini kendi sebzelerini yetiştirerek öğreniyorlar. İnekten süt sağmayı öğreniyor, tavukların her gün yumurtladığını görüyorlar. Yetiştirdikleri meyvelerden reçel yapmayı öğreniyorlar. Burada doğanın kurallarını öğreniyorlar. Doğaya iyi bakarlarsa onun da kendilerine iyi bakacağını, onlara çiçeklerle, sebzelerle meyvelerle teşekkür edeceğini öğreniyorlar. Doğanın önemini kavrıyor, doğa sevgisini küçük yaşlardan itibaren kazanarak, geleceğin bilinçli nesilleri olma yolunda ilerliyorlar. Tıpkı Doğa Koleji’nin hedeflediği gibi: Bir doğa nesli yetiştirmek!

Doğa Ülkesi’nde öğrenciler, şehirde hiçbir zaman yaşayamayacakları, belki bizim de unutmaya başladığımız birçok duyguyu yaşıyorlar. Biz Doğa Ülkesi’ne misafir olduğumuzda öğrenciler ineklerden kendi elleriyle sağdıkları sütlerle yoğurt mayalıyor, köy fırınında ekmeklerini pişiriyorlardı. Bu sayede kendi başlarına bir şeyler yapmayı, üretici olmayı öğrenirken, kendi ürettikleri yiyeceklerin yemenin de keyfini yaşıyorlar.

Doğa Ülkesi’nin bir diğer amacı da, öğrencilere sağlıklı ve dengeli beslenme alışkanlığı kazandırılması. Bu nedenle her fırsatta çocuklara sağlıklı gıdalar hakkında bilgiler veriliyor. İşte bu bilgileri teoride bırakmayıp, dengeli ve sağlıklı beslenme bilincini yerleştirmek için yapılan etkinliklerden sadece ikisi yoğurt ve ekmek yapımı.

Etkinlikler beslenme eğitimi ile sınırlı kalmıyor. Bahsettiğimiz açık hava dersleri işte bu etkinlikler sırasında gerçekleşiyor. Örneğin öğrenciler reçel yaparken kestikleri meyveler ile kesirleri, meyveleri şekere yatırırken oran orantıyı; ayva reçeli yaparken ayvanın yetiştiği yerleri; ekmek yaparken buğdayın tohumdan mutfağa kadar yolculuğunu; yoğurt mayalarken fermantasyonu öğreniyorlar.

Doğa Ülkesi’nde tüm bu dersler ve etkinlikler gerçekleşirken çocukların yüzlerindeki ifadeler de gerçekten görülmeye değer. Çocukların derste yaptıkları şeyleri öğrenirken ne kadar keyif aldıklarını ve gözlerindeki pırıltıyı gördüğünüzde, siz de bu ülkenin vatandaşı olmak istiyorsunuz… Kısacası Doğa Ülkesi’nde yaşam, çok keyifli ve doğal. Tıpkı çocukların yüzlerindeki ifadeler gibi…

Ekmeğin Buğusu Yoğurdun Büyüsü – Bu yazı 2008 yılının Şubat ayında yayınlanan Gezgin dergisinin 13. sayısından alınmıştır.