Cuma , 22 Kasım 2024

Eşini Gaip Eylemiş Bir Kuş Gibi; Kar

Kar, kömür gözlü  çocuk için havuç burunlu arkadaştır. Yorulana kadar kartopu oynadıktan sonra bütün hasımlarca birlikte dikilen ortak bir barış anıtıdır. Kardan adam bütün hasımlarca dikilir, çünkü kartopu oynanırken takımlara ayrılarak maç yapmak gibi bir durum söz konusu olmaz. Gördüğün ve atış menzilinde olan herkes hasmındır ve düşünmeden ilk hedefe kartopunu yapıştırısın. Kardan adam gururla dikilir; şapka ve atkı gibi aksesuarları çalınmasın diye uzaktan ince ince süzülür, fakat günler geçip güneş açıp kardan adam erimeye başlayınca bütün çocuklarda karşı konulamayan derin hüzünler başlar. Artık bahar gelmektedir, fakat çocuk ne baharı ne de yazı düşünür, eriyip giden zavallı kardan adama bakar durur.

istanbuldan kar manzaralari

Kar, öğrenciler için aynı zamanda okuların tatil olabilme ihtimalini müjdeler. Kar yağmaya başladığı andan itibaren çocuk bir yandan pencereden karı seyreder bir yandan da  televizyonu. Valilik açıklamasıyla gelecek tatil müjdesi için  hiç ilgilenmediği kadar merak eder haberleri. Bir çok çocuk yaşadığı şehrin valisinin ismini okulların tatil olduğunun duyurulduğu haber bültenlerinden öğrenmiştir. Kar yarı yarıya sosyal hayata girmenin de kapısı sayılır.

Istanbulda belki çocuklar ve şairler kar yağsa diye özlemle bekliyordur ama genelde bir çok insan için kar önemli sıkıntılara sebep olur. Özellikle yolcular için büyük bir derttir kar. Yolda kalır mıyım korkusuyla yola çıkana kadar tedirgin saatler geçirilir. Ve sonra yollar trafiğe kapanır, saatlerce araçlarda beklemek zorunda kalınır, gidilmek istenen yere bir türlü ulaşılamaz, sinirler bozulur, üst baş kirlenir, mutlaka kayılır-düşülür insanın bir tarafları incinir v.b. daha bir sürü sıkıntı. Geçmiş yıllarda Tem otoyolu saatlerce trafiğe kapanınca şehir içinde mahsur kalan insanlar donmamak ve birazda reyting kaygısı güden habercilerin yönlendirmesiyle yol kenarındaki medya binalarına sığınmışlardı.

istanbuldan kar manzaralari

Ama bütün bu sıkıntıların çoğu eve varıncaya kadardır. Sıcak bir evde  pencere kenarına kurulup lapa lapa yağan karı seyretmek yada sabah erkenden kalkıp ayak değmemiş yollarda kütürdete kütürdete kar çiğneyerek dolaşmak, sıcak tutan elbiseleri ve sağlam bir botu olan herkes için ne kadar büyük bir mutluluktur. İstanbul Üniversitesi’nin Bayezit Kampüsünde okuyan öğrenciler tembel ve devamsız da olsalar karlı gecelerin sabahında erkenden okula gider ve deliler gibi “Daire-i Umur-u Askeriyye”nin bahçesinde koşturarak şehri kuşatan tülden örtüyü  çiğner, bir yandan da çam ağaçlarına tekmeler atıp sallayarak dallarda biriken karları köstürürler.

Kar sadece insanlar için değil hayvanlar için de ayrı bir alem. Mesela İstanbul meydanlarının  masum ve bir o kadar da obur ve kirletici sakinleri olan güvercinleri için kar açlık tehlikesi demektir. Çünkü kar buğday tanelerinin üstünü örtmüştür ve kuşlar onlara ulaşmak için daha çok eşeleme gayretinde bulunmak zorundadırlar. Bu eylem, sonunda buğdaya ulaşamama ihtimaliyle beraber zahmet ve yorgunluk da demek. Kar yağınca ortaya çıkan bazı iyi yürekli insanlar güvercinlere yardım için ellerinde ekmek dolu torbalarla  seferber olurlar. Genelde yaşlı amca ve teyzelerden oluşan bu şefkatli insanlar ıslatılmış bayat ekmeklerini kuşların olduğu bölgelere bırakıp zavallı hayvancıkları derdi maişetten kurtarırlar.

istanbulda kar

Karlı günlerde ortaya çıkan eli torbalı bazı insanlar da güneşli günlerde ucuz fiyata alabileceğiniz basit Çin malı araba zincircilerini beş on misli fiyata satmak için yol kenarlarında mantar gibi bitiverirler. Özellikle zincirsiz trafiğe çıkmanın yasaklandığı günler onlar için adeta bayramdır. Okulların tatil olmasını heyacanla bekleyen çocuklar gibi bu kara gün satıcıları da araçlarda zincir, takoz ve çekme halatı bulundurma zorunluluğunun ilan edilmesini beklerler.

istanbulda kar

Şehirleri insanlara benzetmek kadim bir gelenek. Evet, şehirler insanlar gibidir; bir şehir güzelse ona her şey yakışır: Yağmur, sis, lodos, fırtına,  kar ve tüm iklim olayları.

Cenap Şahabettin’in, lise ders kitaplarına girdiği için herkesin bildiği Elhanı Şita şiirindeki ifadesiyle, kar  eşini kaybeden bir kuş edasıyla bir o yana bir bu yana savrulur durur. Her tanesini bir meleğin indirdiğine inanılan kar, her hali güzel İstanbul’a apayrı tarifsiz güzellikler katar.

gezgindergi-turkiye-kar (16)

Orhan Pamuk’un “1591 yılı İstanbulunun karlı dokuz gününü“ anlatan Benim Adım Kırmızı romanı yurtdışında yayınlandığında, kitabı okuyan yabancı  dostları yazara şaşkınlık içinde sorarlar “ İstanbula kar yağıyor mu?”

Küresel ısınmanın teknik bir konu olmaktan çıkıp kamuoyunun ortak bir kaygısı haline gelmeye başlandığı şu zamanlarda artık kar daha da özlenilip hasret çekilen bir hale gelmeye başladı. Kabus teorisyenleri haklı çıkarsa kimbilir belki gün gelecek karlı İstanbul manzaraları  hepimiz için birer nostalji olarak hatırlanan günler halini alacak ve gelecek nesiller bize şu soruyu soracak: “İstanbul’a kar yağar mıydı?”

Bu yazı 2007 yılının Şubat ayında yayınlanan Gezgin dergisinin 2. sayısından alınmıştır.

Yazar : NUH ALPER İNAN

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir