Bir Fotoğrafın Düşündürdükleri
Yazı ve Fotoğraf: Hayrettin Oğuz
Afrika’da fotoğraf çekerken aklıma en çok Andre Peterson’un “Fotoğraf çekerken aklımı bir tarafa bırakırım” sözü geliyordu.. Gerçekten de aklınızı bir tarafa bırakmadan fotoğraf çekmeniz imkansızdır Afrika’da.. Böyle yapmazsanız ne adım atabilirsiniz, ne objektifi insanlara doğrultabilir ne de deklanşörün düğmesine basabilirsiniz.. Hatta öyle ki aralarında gezerken aklınıza yemeğin ve suyun, yaşadığınız ülkedeki modern hayatınızın ve imkanlarınızın gelmesi neredeyse imkansız..
Afrika akılla görülmüyor ve anlaşılamıyor.. Ne çocukları, ne ağaçları, ne yoksulluğu ne de umudu.. Bir yokluk nasıl var ediliyor, bir karanlığın içinden nasıl güneş çıkarılıyor, bir çölün içinden nasıl baharlar ve çiçekler açıyor, bir susuzluk nasıl kana kana bekleniyor yaşamadan anlamak imkansız.. Onun için akıl burada sadece ve sadece anlamsızlığını anlıyor..
Afrika gönül dili ile anlaşılabilir.. Gönülden bakan insan görebilir Afrika’yı.. Hele de çocukların gözündeki umudu.. Emperyalizmin “aklı” ve gelecek hırsı ile tutsak edilmiş bu insanların prangalarını da ancak gönül dili ve kalp gözü ile kırabilirsiniz..
Afrika’yı görünce, devlet, okul, devletin kontrolündeki din ve ahlak, uygarlık, hukuk, evrensellik, bilim, teknoloji, sanat v.b. bugün sömürgeci ve burjuva kültürünün egemenliğinde olan tüm kavramları yeniden sorgulamanız gerekiyor.. Sevgilisine öldürdüğü insanın kemiğinden bıçak yapan bir batılının her şeyini sorgulayacaksınız.. Afrika’da, Asya’da, Avusturalya’da, dünyanın her yerinde Kristof Kolomb’dan beri kestiği kafalarla fotoğraf çektiren batılı insan bugün imaj yönetimi ile doğulu insanı kendinden nefret ettiriyor.. Sömürgecilik sürecinden beri katlettiği kültürlerin, medeniyetlerin, yaşama biçimlerinin, evren algılarının, zaman ve mekan yorumlarının tamamını “ilkellik”le tanımlayıp insanları “yamyam”, “vahşi” “barbar” diyerek hala “insanlaştırmaya” çabalayarak oralara “demokrasi” götürüyor.. Çünkü hala kavramları o belirliyor.. Neyi nasıl düşüneceğini o belirliyor.. Tek mümkün yaşama biçimi bana aittir diyor..
Bugün bırakın batılı insanı doğulu insan bile kendini tanımıyor.. Çin, Hint, İran, İslam, Mezopotamya, Mısır, Kızılderili değerleri, medeniyetleri, yaşama biçimleri “ilkellik” yaftası ile yok edilmiş durumda.. İnsanlara bırakınız bir alternatif yaşama biçiminin imkanını, bunun düşünebilme imkan ve ihtimalini bile yok ediyorlar.. Dün baskılara dayanamayan Kızılderili kendi insanına “barbar” diye baktığında yenilmişti. Yoksa Kristof Kolomb ile başlayan sürecin ilk yüzyılında milyonlarca Kızılderili öldürüldüğünde değil.. Tıpkı bugün bazı işbirlikçi Afrikalıların kendi insanına “yamyam” dediğinde yenildikleri gibi..
Öyleyse “ilkel”, “yamyam”, “vahşi” veya “öteki” olarak nitelenen insanların fotoğraflarını çekerken elinizdekinin bir silah olmadığını ve sizin de bir avcı olmadığınızı o insanlara yansıtmak zorundasınız.. Aksi takdirde o insanların gözlerinde ve bakışlarında kendi anlam haritanızı ve iç dünyanızı göreceksiniz. Yani fotoğrafta kendi insanlığınızı çekeceksiniz..
Fotoğraf Kendi Ruhunu Çekmektir Afrika’da – Bu yazı 2015 yılının Ağustos ayında yayınlanan Gezgin dergisinin 102. sayısından alınmıştır.