Yazı ve Fotoğraf : Nuh Alper İnan
Dünya fani, ölüm ani; sokaklar dar her zamanki gibi…
Dar sokaklar arasında seyrederken piyade, apansız düşeyazdı gökten birkaç hergele!
Kolay mı gezmek, kolay mı gezerken gezdiğinin farkında olmak ve kolay mı ters ışıkta bir suret yakalamak!
Bazı şehirler vardır; yalnızca isimleri zikredildiğinde bile tarihi ve kültürel dokunun varlığı tüm hücrelerinize nüfuz eder ve gayri iradi olarak dilinizden şunlar dökülür: Tarih, ben oldum tarih!
İşte Mardin işte ben. Dar sokaklarında hava yerine tarih solukladığım anlardan birinin başrolündeyim. Edip Akbayram’ın sesi sol kulağıma yüklendikçe yükleniyor; sağı rölantiye almışım tarihle fısıldaşıyoruz. Başın öne eğilmesin aldırma gönül diye eşlik ediyorum yarım ağız Edip’e. Ve biliyorum ki istikbal göklerde. Ayırmıyorum bir lahza gözlerimi yüksek duvarların kesit attığı göklerden. Sabiha Gökçen aklıma geliyor lakin yanıldığımı hemen anlıyor ve o an Yeşilköy için check in yapıyorum. Hostes’in sesi kulaklarımda çınlıyor; kabin crosscheck! Roger that!
Ân’ı yakalıyorum an be an. Burada duvarlara yazı yazan çocuklar yok. Buradaki çocuklar duvarlarla arkadaş olmuş; yeri geliyor birdirbir oynuyorlar yeri geliyor duvarlara kafa atıyorlar. Duvarların ağzı var dili yok. Olsa kim bilir neler anlatacaklar. Ben biliyorum ama. Fısıltılar giderek artıyor. Susmam gerek artık. Deklanşöre yükleniyorum bu yüzden. Duvar sessizliğini bozuyor. Suretin gölgesiyle konuşuyor. Gölge birkaç sözcüğü açık ediyor: Hayır! Peki neye? Her şeye ya da tek bir şeye. Bir de yeşilin dokunmayan tonları…
Üzgünüm Edip; başım önde terk ediyorum burayı. Güneşle aşık atamıyorsun ki!
GEZGİN’İN GÖR DEDİĞİ : İstikbal Göklerdedir – Bu yazı 2015 yılının Haziran ayında yayınlanan Gezgin dergisinin 100. sayısından alınmıştır.
Alper bey tebrik ederim çok güzel bir fotoğraf… Bende uzun süredir Mardin’i görmek için can atıyorum…