Cumartesi , 23 Kasım 2024

İspanyalı Bir Yahudi Seyyahın Doğu Yolculuğu

Seyyah Tudelalı Benyamin: Zor zamanda Batı’dan Doğu’ya sığınmak…

                                    Yazı: A. Sait Aykut

Tudelalı Benyamin klasik Yahudi takviminin 4926 civarına denk düşen 1165 m. / 561 h. sıralarında yola koyulduğunda Sirakuza (Saraqusta) bölgesi tam elli sene önce Müslümanların elinden çıkmıştı. Benyamin doğuya yönelirken sadece din kardeşleriyle tanışma amacını değil; yüzünü ışığa çevirerek daha huzurlu ve güvenli kentler bulma amacını da güdüyordu. Çünkü bugünkü İspanya ve Portekiz’i içine alan İber yarımadasında düzen bozulmuş, Endülüs uygarlığını kuran Müslüman fatihlerin gücü zayıflamıştı. Yahudiler İslam dünyasının merkezine ve doğu sınırlarına yığılıyor, daha uygun hayat şartlarına kavuşmak için uzun seyahatlere çıkıyordu. Yahudilerin o dönemden kalan vakayi namelerine bakıldığında Avrupalıların onları aşağıladığı, kovduğu, insani ve sıhhi bakımdan yaşanmaz mıntıkalara sürdüğü göze çarpmaktaydı.


gezgindergi_ispanya_dogu_yolculugu (40)
Fotoğraf: Murat Aydın / Toledo – Tagus Nehrine bakan tarihi mekanlar

Doğuya giderken Batı kentlerinden Geçmek… 

Ancak Benyamin’in seyahat niyetinin sadece uygun hayat şartları arama ve İslam dünyasını tanıma isteğinden ibaret olduğunu savunmak doğru mudur? Eğer amacı sadece daha uygun koşullara sahip İslam dünyasını dolaşmak ise neden güneye yönelmemiş, Cebel-i Tarık’tan geçmeyi denememiştir? Cebel-i Tarık boğazından geçseydi Tanca’ya varır, Kuzey Afrika üzerinden rahat bir yolculuk sonunda Mısır’a ve diğer İslam ülkelerine ulaşabilirdi. Oysa Benyamin önce kuzeye sonra kuzey batıya yönelerek İtalya’ya ulaşmış, oradan Bizans Devleti’nin sınırlarına varmış, daha sonra da güneye yönelerek İslam dünyasını gezmiş ve Çin’e  varmıştır. Dönüş yolunda ise Hindistan sahillerini gezerek Arap yarımadasına gelmiş, buradan Kızıldeniz yoluyla yukarı Mısır’a; Asvan’a varmıştır. Nil nehrini takip ederek kuzeye doğru ilerleyen Benyamin önce Kahire’ye oradan da Sina çölü üzerinden geçip tekrar Kus taraflarına gelmiş, ardından yine Yukarı Mısır’a oradan Kahire’ye ve İskenderiye’ye uzanıp Sicilya’ya gitmiştir. Benyamin’in Mısır’daki yolu bir hayli karışıklık arz etmektedir. Araştırmacı Dr. Abdurrahman Abdullah’ın bu meseleyle ilgili cevabı isabetlidir. Onun da belirttiği gibi Müslümanlar 11. miladi yüzyılın başından itibaren İber yarımadasında zayıflamaya başlamışlardı. Kuzey Afrika’nın batısına Murabıtlardan sonra egemen olan Muvahhidler selefleriyle mücadele ediyorlardı. Beşinci Muvahhidi Halifesi el-Mustansır, kardeşi Ebu’l-Ulâ İdrîs’i Endülüs’e atamıştı. Ebu’l-Ulâ Endülüs’ü beklemeli, bölgenin istikrara kavuşması için elinden geleni yapmalıydı. Ne yazık ki ama burada fazla beklemedi, kardeşi Mursiye valisi Ebû Abdullah Muhammed’in Mağrib’e (Fas) geçerek hilafet davasında bulunduğunu görünce yerinde duramamış; Endülüs bölgesinde işe yarar tüm askeri gücünü yanına alarak kendini halife ilan etmiştir!

gezgindergi_ispanya_dogu_yolculugu (38)
Fotoğraf: Murat Aydın – Sevilla Arkeoloji Müzesi

1236 m./633 h. yılında el-Memun namıyla halifeliğini ilan eden Ebu’l-Ulâ, Endülüs’teki askerlerini peşine takarak Mağrib’e (Fas) uzanmış, işte bu stratejik hata sebebiyle İber Yarımadası’nın kapıları ardına kadar Hristiyan krallarına açılmıştır. Dolayısıyla Benyamin’in Kuzeydoğu İspanya’da yer alan Sirakuza’dan güneye uzanması, savaşın ve anarşinin göbeğinden geçmesi demekti.

gezgindergi_ispanya_dogu_yolculugu (128)
Tudelalı genç bir kız

İslam’ın Batı kalesi düşerken Doğudan yeni bir güç yükseliyor… 

Benyamin, İspanya’dan başladığı yolculuğuna Roma, Yunanistan, Konstantiniye (İstanbul), Kıbrıs gibi Eski Roma ve Bizans’a ait başlıca şehirleri dolaşmış ve bu şehirlerin tarihi mekanları,ticari ve sosyokültürel yapıları hakkında değerli bilgiler kaydetmiştir.

gezgindergi_ispanya_dogu_yolculugu (107)
Fotoğraf: Adnan Büyükdeniz / Fas – Marakeş

Fakat işin daha da ilginci, Benyamin’in doğuya yönelirken takip ettiği güzergâh hakkında bazı önsezilere sahip olabileceği ihtimalidir. Benyamin yöneldiği hattın yavaş yavaş İslam dairesine girmeye başladığını ve gittikçe yaşamaya daha elverişli hale geleceğini görmüş olmalıdır. Zira Türkler büyük kitleler halinde Anadolu’ya akmakta, Bizans Devleti zayıflamaktaydı. 1100 ile 1400 arası son derece kritik bir dönemdir. İslam Dünyası’nın en batısındaki Endülüs büyük bir çöküş yaşamakta; palazlanan İspanya Hristiyan krallıklarının etkisiyle Yahudiler ve Müslümanlar kitlesel göçlerle Kuzey Afrika ve doğuya açmakta; Doğu’da yükselen yeni güç; Müslüman Türkler ise Anadolu’yu aşarak Balkanlar’a uzanmaktaydı. Batıda 1085’te Toledo Hristiyan krallıkların eline geçerken Doğu’da 1071’de Anadolu, Müslüman Selçuk Türklerinin eline geçiyordu. Benyamin Güney Avrupa üzerinden Bizans’a revan olurken Müslümanların hâkimiyetine yaklaştığını düşünüyordu.

gezgindergi_ispanya_dogu_yolculugu (51)
Fotoğraf: Hakan Özhan / Roma

Seyahatin asıl amacı neydi? 

Takip ettiği güzergâh ne olursa olsun bir Yahudi bilgini ve taciri olarak da öne çıkan Rabbi Benyamin’in bu seyahatteki asıl amacı, İberya yarımadasında yaşayan Yahudi din adamlarına, İspanya ve diğer Avrupa şehirlerinden firar eden Yahudilerin Doğuda sığınabilecekleri şehirler hakkında sağlam raporlar sunmaktı. Birçok Yahudi gibi tacir ruhu taşıyan Benyamin için araştırmacılar tarafından “Commercial Traveller” namı uygun görülmüştür. Haçlı seferleri de apayrı bir saik olarak Yahudilerin Avrupa’dan sürülmesine sebep olabiliyordu. Nitekim Benyamin yazdığı seyahatnamenin birçok noktasında da buna değinir.

gezgindergi_ispanya_dogu_yolculugu (45)
Fotoğraf: Mehmet Demirci / İran Tahran Gülistan Sarayı

Tarihin soğukkanlı bir şekilde okunmasıyla elde edilecek hakikatlerden biri de şudur ki, Müslümanlar Endülüs’e geldiklerinde onlara yardımcı olan, işlerini kolaylaştıran ve yer yer de müslümanlaşan iki ana unsurla karşılaştılar: Bunlardan birincisi Katolik Hıristiyanlıktan farklı bir yorumu benimseyen Gotların Aryanizm tesiri altındaki muhtelif grupları; bir diğeri ise Yahudilerdir. Aryusçuluk hala bir muamma gibi dursa da etkileri Rönesans dönemi aydınlarına kadar uzanmıştır.

gezgindergi_ispanya_dogu_yolculugu (124)
Fotoğraf: Murat Aydın / Fas – Kasablanka

Benyamin’in Hristiyan Âlemindeki Güzergâhı 

Benyamin doğduğu Tudela kentinden yola çıkıp Kuzeydoğu İspanya sahilleri boyunca ilerleyerek Barselona’ya vardı. Buradan Güney Fransa sahillerine uzanıp Languedoc, Provence gibi kıyı kentlerinden geçerek Fransız kırsalında (Riviera) seyahat etti. Bu bölgeler, o sıralarda Kuzey Fransa ve Orta Avrupa’nın üçüncü haçlı seferlerine hazırlanan gaileli kısımlarına nazaran nisbî bir huzur ortamını temsil ediyordu. Buradan iki İtalyan şehir devletine; Ceneova ve Pizza’ya uğrayan seyyah, yarımadanın batı sahillerini takip ederek Roma’ya vardı. Roma o esnada gücünün zirvesindeydi; kentte epey bir süre kalarak antik kalıntıları, sarayları ve büyük kiliseleri dolaşan seyyah şehir hakkında söylenen bazı efsanelere de değinmeden geçememiştir.

gezgindergi_ispanya_dogu_yolculugu (48)
Fotoğraf: Hakan Özhan / Yunanistan – Meteora

 Daha sonra güneye yönelerek Callabria topraklarından geçip sağ tarafına Adriyatik denizini alarak Bari ve Brindizi kentlerine varmıştır. Buradan Otranto boğazına geçen seyyah, önce Korfu adasına uzanmış, daha sonra da Korint boğazından Yunan topraklarına ulaşmıştır. Yunanistan o sıralarda Bizans hâkimiyeti altındaydı. Seyyah burada Halkedonya’ya (Chalcidice) yönelerek Selanik’e uğramış, bütün bir Trakya’yı dolaşarak Bizans’ın başkenti Kostantinopolis’e (İstanbul) varmıştır. Benyamin, Kostantinopolis’i hayranlıkla anlatırken şehrin büyüklüğü, zenginliği ve kozmopolit yapısından dehşete düşmüştür. O dönemde Roma gibi birkaç şehir hariç Avrupa’nın çoğu yerleşim merkezi mezbele gibiydi. Benyamin’i hayran bırakan mimari yapıların en büyüğü Ayasofya idi.

gezgindergi_ispanya_dogu_yolculugu (112)
Fotoğraf: Halit Ömer Camcı İstanbul – Ayasofya

Benyamin İslam Topraklarında… 

Kostantinopolis’ten kalkarak Ege adalarına uzanan seyyah önce Rodos ve Kıbrıs’a geçmiş, oradan da Kilikya havalisine varıp İslam hâkimiyetindeki topraklara ulaşmıştır. Yolculuğunun bu noktasından sonra seyyahın; kalabalık, zengin ve temiz şehirler karşısında neşesinin yerine geldiğine, bazı tarihi olayları ayrıntılara girerek anlattığına tanık oluyoruz. Suriye ve Lübnan’ı gezen seyyah, o sırada haçlı işgali altında bulunan Kudüs’e uzanıp haccını ifa ederek Filistin’de dolaşmış, ziyaret ettiği peygamber kabirlerinden de bahsetmiştir. Kendi muhayyilesinden kattığı tafsilatla süslediği hikâyeler, umumiyetle Tevrat ve Talmut kaynaklıdır. Filistin’den Ürdün vadisine uzanan seyyah, kuzeye dönerek önce Taberiye gölüne oradan da Tedmur, Baalbek ve Şam yoluyla Fırat nehrinin yukarılarına uzanmış, zaman zaman Dicle’ye de yanaşarak Musul’a varmıştır. Nihayet  Bağdat’a vardığında bir süre dinlenmiş, şehrin güzelliğini, saraylarını, Halifenin adetlerini anlatırken zaman zaman aşırıya kaçmıştır. Benyamin Fırat’ı geçerek İslam hâkimiyetinin kalbi mesabesindeki Bağdat’a giren ilk gayrimüslim seyyahtır.

gezgindergi_ispanya_dogu_yolculugu (57)
Fotoğraf: Hakan Özhan / Roma

Halifeyi Öven bir Yahudi olmak…

Benyamin Mezopotamya’da gördüğü Yahudi nüfus karşısında şaşkınlığını gizlemez. İslam hâkimiyeti altında huzur içinde gündelik hayatlarını sürdüren, ticaret, tıp ve sarayda eğitim gibi hususlarda öne çıkan Yahudi seçkinlerinin yaşadığı müreffeh hayat, Benyamin’de Doğu’ya karşı inanılmaz bir sevgi uyandırmıştır. Benyamin’in İslam halifesi el- Müstencidbillah hakkındaki ifadeleri olağanüstü etkileyici ve hayranlık doludur: “Yönetimi altındaki tüm insanlara iyilik ve hayır dağıtmakta öncü hükümdar, doğru yoldan kopmayan takvalı sultan; tüm inananların padişahı el-Müstencidbillah…”

gezgindergi_ispanya_dogu_yolculugu (66)
Fotoğraf: Hakan Özhan / Roma

Seyyahın ifade ettiği gibi Halife bayram namazlarını kılmak için camiye gittiğinde halk onu sevinçle karşılamakta, tekbir getirerek peşinden gelmektedir. Benyamin’in Bağdat’ta ilgisini çeken hususlardan biri de Maristan tabir edilen hastanelerin güzelliği, temizliği ve bakımıdır. O dönemde Avrupa’da “hastane” mefhumu yok gibidir ve delilerin, zavallıların, ağır hastaların tıkıldığı izbe ve pis mekânlar vardır.

Bağdat Yahudi cemaatinden de etraflıca bahseden seyyah buradaki Yahudi bilginlerinden, mühim Yahudi mekteplerinden söz ederken geleceğe ümitle bakan bir “yabancı öğrenci” gibidir. Bağdat’tan Orta Fırat’a uzanan seyyah bu civarda rastladığı enbiya ve evliya kabirlerinden de bahseder. Tarihi kaynakların gösterdiği gibi Fırat ve çevresi, Talmut öğretilerinin ilk şekillendiği, çeşitlendiği ana bölgedir. Bilindiği gibi Talmud, bugüne kadar Yahudi zihnini beslemiş; onların adet, ahlak ve hukuk anlayışına; tarih ve mitoloji dünyasına kaynaklık etmiştir.

gezgindergi_ispanya_dogu_yolculugu (71)
Fotoğraf: Halit Ömer Camcı Şam Emevi Camii

Irak bölgesinde kaldığı sıralarda iç Arabistan hakkında da çok şey duymuş olmalı ki biraz da hayal dünyasının yardımıyla “Yemen Çölü” adını verdiği bu alanla ilgili garip şeyler söylemiştir. Daha sonra Basra’dan Huzistan’a yönelerek Fars diyarına uzanmış, İran’ın büyük kentlerini görme şansına sahip olmuştur. Horasan, Kürdistan dağları, Şiraz, Taberistan gibi bölgelerini gezerek Orta Asya’nın uygarlık merkezi Hive’ye varmış; oradan da Semerkand ve Nisabur’a geçerek Selçuklu sultanı Sencer Şah’ın Oğuz kabileleri ile girdiği mücadeleyi ayrıntılarıyla nakletmiştir. Buradan Huzistan yoluyla geriye, Basra Körfezi’ne dönen seyyah, en mühim inci çıkarma noktalarını tespit etmiş, sırasıyla Kovlem, Malabar sahilleri üzerinden Hindistan’a uzanıp oradan Serendib’e (Sri Lanka) geçerek bu bölgeye gelen ilk Avrupalı seyyah unvanını kazanmıştır. Serendib’den Çin’e uzanan seyyah, denizlerin tehlikelerinden bahsetmiş; bir tür Sindbad masallarını andıran enteresan rivayetler aktarmıştır. Burada seyyahın gerçekten Çin’e varmayıp kendinden önce oraya gidip gelen Arap gemicilerin anlatılarına dayandığı söylenebilir.

gezgindergi_ispanya_dogu_yolculugu (59)

Geri dönüş yolunda Hindistan üzerinden Arap denizine, oradan da Yemen ve Kızıldenize uzanan seyyah Nil üzerinde güneyden kuzeye yürürken arka arkaya tüm Mısır kentlerini tek tek saymıştır. Onun Mısır kentleriyle ilgili anlattıkları kendisinden sonra buraya gelen İbn Cübeyr ve İbn Battuta’nın anlattıklarını andırmaktadır. İskenderiye’ye geldiğinde gemilerin çokluğu, ticaretin canlılığı ve muhtelif ırklara mensup tacir, köle ve öğrencilerin oluşturduğu kalabalık karşısında başı dönen Benyamin buradan Sicilya’ya oradan da İspanya’ya dönmüştür.

gezgindergi_ispanya_dogu_yolculugu (65)

Tudelalı Benyamin son derece kritik bir dönemde yaptığı bu uzun gezi ile Yahudi-Müslüman ilişkileri tarihini incelemek isteyen bağımsız araştırmacılar için kıymetli bir belge bırakmıştır.

gezgindergi_ispanya_dogu_yolculugu (32)

İspanyalı Bir Yahudi Seyyahın Doğu Yolculuğu – Bu yazı 2008 yılının Ocak ayında yayınlanan Gezgin dergisinin 12. sayısından alınmıştır.

Yazar : GEZGİN YAZAR

Türkiye'nin Gezi, Seyahat ve Fotoğraf Dergisi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir