Kendine özgü düşünme sistemini yine kendine özgü bir sesle dile getiren Turgut Cansever, Tanzimat’la gelen geleneğe rijid düşmanlık ile buna tepki olarak giderek kalınlaşan sözde muhafazakâr sığınmacı tavrın evliliği sonucunda verimsizleşen bir ortamda, kargaşadan, gündelik hesaplardan uzakta kendi fikir ve sanat kozasını örüyor. Bilge mimar, duymak isteyenlerin bile zor fark edeceği seyreklikteki yazı ve konuşmalarıyla düşüncelerini kamuoyuna duyuruyor. Cansever Kubbeyi Yere Koymamak ile, Konfüçyüs’tan İbn Arabi’ye, Medine’den Brasilia’ya, Sinan’dan Haussmann’a, sanat müziğinden Barok müziğe, tevhide dayalı mimarîden modern mimarînin babalarına uzanan derin ve ışıltılı bir çizgide üretilen bu felsefenin ana hatlarını kuşatan bir eser ortaya koyuyor. Mimarî felsefesi, modern mimarinin ve Rönesans’ın yanılgıları, Osmanlı ve İslam şehirciliği, dünden bugüne İstanbul, Osmanlı mimarîsinden postmodern mimarîye geçiş gibi konulara odaklanıyor. Bütün etkinleşme çabaları içerisinde kendi sesini bulabilmiş, kendi sesiyle konuşan ve düşüncelerini bir dantela gibi gergefinin üzerine işleyen mütefekkirlerin sayısı da bir elin parmaklarını geçmeyecek nadirlikte. Hele bunların içinde bir başka alanda (sanat, bilim, vs.) yetkinliğini dost düşman herkese kabul ettirmiş, söylediklerini bu anlamdaki başarısıyla destekleyen ya da eylemi sadece ‘Sözde kalmayan birisi var mı?’ diye sorsam, sanırım düşünme süremiz biraz daha uzayacaktır. ‘Niçin Turgut Cansever?’ sorusunun cevabının bu açıklamalarla bir parça verildiğini zannediyorum. Kendine özel bir düşünme sistematiğini yine kendine özel bir sesle dile getiren Turgut Cansever, Tanzimat’la gelen geleneğe rijid düşmanlık ile buna tepki olarak giderek kalınlaşan sözde muhafazakâr sığınmacı tavrın evliliği sonucunda verimsizleşen, kısırlaşan ve nitelikli, kendisi olan ürünlerin var olmasını neredeyse imkânsızlaştıran bir ortamda, kargaşadan, gündelik hesaplardan uzakta kendi fikir ve sanat kozasını ören bu bilge insan, duymak isteyenlerin bile zor fark edeceği seyreklikteki yazı ve konuşmalarıyla düşüncelerini kamuoyuna duyurmayı yıllardır büyük bir görev bilmişti. Konfüçyüs’tan İbn Arabi’ye, Medine’den Brasilia’ya, Sinan’dan Haussmann’a, sanat müziğinden Barok müziğe, Osmanlı konut tecrübesinden Habitat’a, tevhide dayalı mîmarîden modern mîmarînin babalarına uzanan derin ve ışıltılı bir çizgide üretilen bu felsefenin, okuyucuların gözünden sür-git uzak kalmasına seyirci kalmaya gönlü razı olmayan birkaç kişiden birisi olmam hasebiyle bu dağınık yazıları derleme çabası içinde buldum kendimi. Kubbeyi Yere Koymamak, Turgut Cansever’in diğer kitaplarında ele aldığı temel konularına giriş mahiyetindeki konuşmalarından teşekkül ediyor. Bu özelliği ile de bir düşünür-sanatçının 1976’dan bu yana her nesle hep aynı azim ve tevazu ile nitelikli bir şeyler sunma gayretinin dökümü özelliğine sahip.
Kubbeyi Yere Koymamak – Bu yazı 2007 yılının Haziran ayında yayınlanan Gezgin dergisinin 6. sayısından alınmıştır.