Başta Hermitage olmak üzere 200’e yakın saray ve müzesi bulunan ve Rus Çarı I. Petro tarafından kurulan şehir tam bir kültür merkezi,
Yazı ve Fotoğraflar: Özgür Çetin
Eylül ayının soğuk ve yağmurlu bir gününde başladı. Saint Petersburg gezim. Havaalanından bizi bekleyen otobüsle ayrıldığımızda ilk dikkatimi çeken şey geniş yollar oldu. Bizim ülkemizdekinin aksine yatay bir yerleşime sahip olan şehir, 5-6 şeritlik geniş yolları, büyük ve ihtişamlı binaları ile biliniyor.
TARİH
Biz Türklerin ‘Deli’ Rusların ise ‘Büyük’ (Great) dediği I. Petro tarafından kurulan Avrupai bir şehirdir. Petro, Rusya’nın batıya açılan yüzü olarak tanımlanan bu şehri özellikle Venedik’ten ilham alarak kurdurmuştur. Saint Petersburg, 1703 yılında Neva Deltası’nda bulunan 42 ada üzerinde inşa edildi. 50’ye yakın kanalla birbirine bağlanan bu minik adalar arasında inşa edilen şehir, bataklık zemin üzerine kurulduğundan dik değil enlemesine gelişim gösterdi.
Lenin’in 1924 yılında ölümünden sonra şehrin adı Leningrad adını aldı. 1991 yılında ise tekrar eski adına kavuşan şehir, 1941-1944 tarihleri arasında 900 gün Alman kuşatması altında kalmıştır. Almanlar’ın Rusya’daki en uç noktası Saint Petersburg oldu ve daha ileri geçemediler.
Yaklaşık 200 yıl Rusya’nın başkenti olarak kalan şehir, Dostoyevski, Puşkin, Anna Akhmatova ve Rimsky-Korsakov gibi sanatçıların yaşadığı bir yerdir. Ayrıca Suç ve Ceza romanın geçtiği mekandır.
ŞEHİR
Geniş yolları, büyük sarayları, su kanalları ile ‘Kuzeyin Venediği’ olarak bilinen Saint Petersburg, bize göre oldukça soğuk bir iklime sahip. Kasım-Mart ayları arasında donan Neva nehri üzerinde buz pateni bile yapılıyor dersem hava durumu hakkında genel bir bilgi sahibi olabilirsiniz. Eylül’de yaptığım gezide bile bizde ancak Aralık-Ocak’ta karşılaşabileceğimiz bir soğuk vardı.
Saint Petersburg’un nüfusu yaklaşık 5 milyon. Ancak şehir enlemesine büyük caddeler ve geniş alanlardan oluştuğu için bu nufüsü fazla hissetmiyorsunuz. Çoğu zaman çok kalabalık bir şehir değil.
Yukarıda da bahsettigim gibi şehirde en dikkatimi çeken şey geniş caddeler, ihtişamlı binalar ve enlemesine bir inşaat mantığı oldu. Kaldığımız otelin önünde bulunan Zafer Meydanı’nı bizdeki bir stadyum büyüklüğünde. İkinci Dünya Savaşı sırasında 900 gün kuşatma altında kalan ve bu uğurda canlarını feda edenlerin anısına yapılmış. Dairesel formda tasarlanan meydanın iki uç kısmında iki adet heykel grubu var. Ortasında ise üzerinde 1941-1944 yazan büyük bir sütün ve onun hemen önünde işçi ve asker heykeli bulunuyor. Alanın ortasında ise İkinci Dünya Savaşı müzesi var.
ADALAR VE KANALLAR ŞEHRİ
I: Petro tarafından kurulan şehir bizdeki İstanbul – Ankara çekişmesinde olduğu gibi Moskova ile yarışıyor. 200 yıla yakın bir süre Rusya’nın başkenti de olan Saint Petersburg, aynen Venedik’te olduğu gibi kanallara sahip. Bu kanallar içinde tekni ile gezinti imkanları da bulunan şehirde görkemli binalar, ihtişamlı mekanlar bulmak mümkün.
Ulaşım olarak en yaygın kullanılan araç ise metro. Yaptığım seyahat sırasında sıklıkla kullandığımız bu ulaşım aracına ulaşmak ise biraz meşakkatli. İstanbul / Taksim’e ‘in in bitmiyor’ diyenlerin bir de Saint Petersburg metrosunu görmelerini tavsiye ediyorum. Metro çok derinde olduğundan inmek için kullanılan yürüyen merdivenler bizdekilerin yaklaşık 5 kat daha hızlısı. Ucu bucağı görünmeyen bu yürüyen merdivenlerle epey hızlı bir şekilde metroya ulaşabiliyorsunuz. Metro güzel ve hızlı ancak durak isimleri Kril alfabesinde yazıldığı için (eğer Rusça bilmiyorsanız) gideceğiniz yeri durak sayısı olarak bilmeniz gerekiyor. Ayrıca bazı metro durakları bizdeki gibi peron sistemine sahip değil. Siz bir kapının önünde duruyorsunuz ve kapı direk trenin içine açılıyor. İlginç bir sistem.
Ulaşım için metro dışında otobüs alternatifi de var. Otobüslerin bazıları oldukça eski. Bazıları ise eskiden bizde de olan ‘treleybüs’ gibi elektrik ile çalışıyor. Bunun için gerekli olan elektrik ise direklerdeki tellerden sağlanıyor. Bu biraz kötü olmuş çünkü şehrin her yerinde bu telleri görmek mümkün. Görüntü kirliliğine yol açtığını söyleyebilirim. Ulaşım için tramvay benzeri araçlar da var. Şehirde bizim anladığımız anlamda taksi bulunmuyor. Taksiler belli yerlerde duruyorlar ve sadece telefonla çağırılıyor. Öte yandan yoldan otostopla bir araba durdurup pazarlık yapmak çok yaygın bir durum.
Şehri mutlaka bir araçla gezmek gerekiyor çünkü en önemli caddelerinden birinin uzunluğu tam 12 km. Yürüyerek gezilebilecek bir şehir değil.
Rusya’nın para birimi Ruble. Bir ruble yaklaşık 0.050 YTL. Ancak çoğu yerde YTL geçerli olmadığından Dolar ya da Euro cinsi para götürmekte fayda var. 1 Dolar 24 Ruble’ye tekabül ediyor. Fiyatlar çok pahalı değil. Ortalama bir öğle yemeğini McDonalds gibi bir fast food zincirinde 100-110 rubleye yiyebiliyorsunuz.
Yemek konusuna gelince: Şehirde çeşitli Rus yemeklerini tadabileceğiniz birçok restoran ulunuyor. Rus yemeklerini sevmezseniz şehrin tek Türk restoranı olan Antalya Restoran Türk yemekleri ve menüsü ile hizmet veriyor.
Haziran-Temmuz aylarınrda görülen ve Beyaz Geceler adı verilen geceleri havanın kararması olayı, şehrin en güzel yönlerinden biridir.
İrili ufaklı 42 adanın üzerine kurulu şehirde adalar arası nehirde tekne gezintileri de yapmak mümkün. Bu anlamda Venedik’e benzetilen şehirde ihtişamlı binalar ve büyük saraylar bulunuyor. Şehrin görüntüsünün bozulmaması için binalara yükseklik sınırlaması getirildiğinden gökdelen ya da çok yüksek binaya rastlamak mümkün değil. Böylece tarihi doku da bir nebze korunmuş oluyor.
Saint Petersburg’un hem deniz hem de ırmak limanı bulunuyor. Bu yüzden şehrin simgelerinden biri de çift çapa. Bu çapalardan biri deniz diğeri de nehir çapası. Yine bu sebeple şehrin çeşitli yerlerinde deniz mitolojisinin kahramanları ile ilgili heykeller bulunuyor.
Şehirle ilgili en önemli hediyelik eşya aynı zamanda Rusya’nın sembolü olan Matruşka bebekler. Bu bebeklerin kalitesine göre fiyatları değişmekle beraber 100-150 Rubleden başlayıp (sayısına göre) 2000-3000 hatta 5000 rubleye bile Matruşka bulmak mümkün. Şehirle özdeşleşen bir diğer hediyelik eşya kehribar. Heryerde kolye, küpe vb gibi takı eşyaları olarak karşımıza çıkan bu heriyelik eşyadan mutlaka almak gerekiyor. Çok kaliteli ve güzel ürünler bulmak mümkün.
HERMITAGE MÜZESİ
Şehirde 200’e yakın müze ve saray bulunuyor. Bunlardan en önemlisi şüphesiz Hermitage Müzesi. Çariçe 2. Katerina’nın sanat eserlerini korumak için 1764’te inşa edilen müzede 3 milyona yakın eser bulunuyor. Bunların her biri için 1 dakika ayrılsa müzeyi gezmek 13 yıl sürüyor. 2. Katerina burada kendine has bir dünyada yaşadığı için Hermitage yani ‘inziva’ adı verilen müze dünyanın en eski ve en büyük müzelerinden biri. Leonarda da Vinci ve Michelangelo gibi sanatçıların orjinal eserlerinin bulunduğu müze, Pazartesi hariç hergün açık. Müzenin tamamını bir günde gezmek neredeyse imkansız. Bu sebepli öncedin müze haritası edinip ona göre bir gezi planı hazırlamak gerekiyor.
KATERINA SARAYI
Çariçe 1. Katerina’nın sarayı şehirden 15 km uzaktaki Puşkin kasabasında (Puşkin’in yaşadığı kasaba) bulunuyor. Bazı odalarında tabandan tavana süsleme ve resimlerin yer aldığı, muhteşem bahçeleri bulunan bu müzeyi gezmemek olmaz. Hele ki bütün duvarları kehribar kaplı ve fotoğraf çekmenin yasak olduğu Kehribar Odası (Amber Room) mutlaka görülmeli.
DONANMA BİNASI
Petro, Rus Donanması İsveç’i yendiğinde zaferin anısına bu büyük donanma binasını yaptırmış. Bina 1806-1823 yılları arasında inşa edilmiş. Uzunluğu 500 metreyi bulan bina şimdi denizcilik okulu olarak hizmet veriyor.
RUSYA DEVLET MÜZESİ
400 binden fazla esere ev sahipliği yapan müze 1898’de Mikhaylovsy Sarayı’nda açıldı. Çarşamba hariç hergün açık olan Devlet Müzesi’nde Rusya’nın dört bir yanında toplanan eserleri görmek mümkün.
KAZAN KATEDRALİ
1. Aleksandır tarafından yaptırılan pembe sütunlu kilise1801-1811 yılları arasında inşa edildi.
AZİZ ISAAC KATERDALİ
Finlandiya’dan getirilen taşlarla yapılan katedral 40 yılda tamamlandı. 1818-1858 yılları arasında yapılan katedralin yaklaşık 250 merdivenle tırmanılan kubbesinden kenti kuşbaşı izlemek mümkün.
YENİDEN DİRİLİŞ KATEDRALİ
1887-1907 yılları arasında yapılan katedral Griboedova Kanalı yanında inşa edildi.
Yukarıda saydıklarımın yanı sıra Dostoyevski ve Puşkin müzeleri (iki ünlü sanatçının evleri müze olarak kullanılıyor), Antartika ve Arktika Müzesi, Aurora Kruvazörü de görülebilecek diğer önemli yapı ve müzelerden.
Kültür ve müzeler şehri olarak tanımlanabilecek Saint Petersburg, büyük ve geniş binaları, su kanalları, zengin kültürel içeriğe sahip müzeleri ve tarihi binaları ile gezmek için uzun vakitlere ihtiyacınız olacak bir şehir.
Bu yazı Gezgin dergi 2007 yılının Mayıs (4) sayısında yayımlanmıştır.