Yazı ve Fotoğraflar: Hakan Özhan
Beyköy
Düzce güneyinde yer alan Abant Dağları bağrında birçok doğal güzellik barındırıyor. Ovadan tepelerin içlerine doğru uzanan bütün yollar Beyköy’den geçiyor. Bir kez Beyköy’e ulaştığınızda hangi yöne saparsanız sapın ya bir şelale ya da bir yaylaya ulaşabilirsiniz.
En doğudaki yol Abant dağlarından kopup gelen sularla beslenen, çağlaya çağlaya akan dere yatağından yukarı doğru devam eder ve Abant Gölü’nün yanı başındaki Sinekli yaylasına kadar çıktıktan sonra aşağı kıvrılıp Mudurnu yoluna bağlanır. Vadinin derinleştiği yerlerde dere suları çağlayarak arka arkaya üç yüksek şelale yapıyor ve derin bir cadı kazanında kayboluyor. Adı Samandere olsa da su burada bütün gücüyle adeta fışkırarak kayaları döver.
Beyköy sırtlarında geniş yapraklı orman dokusu hakim. Tabi yöre ekonomisi için vazgeçilmez bir hal alan fındık bahçelerini saymazsak. Yükseldikçe de başları göğe uzanan dev çamlar, nefes alırken içerdiği oksijen konsantrasyonuyla ciğerlerimizi yakan bir hava, pınarlardan akan buz gibi sular karşılar insanı. Bölgenin sahip olduğu karışık orman yapısı özellikle sonbaharda geniş yapraklı meşe, kayın ve kestane gibi ağaçların yapraklarının renkten renge bürünmesiyle güneşin altın ışıkları altında büyüleyici panoramalar oluşturmasına yol açıyor. Her mevsim bol yağış alan ova kışın tamamen karla kaplanıyor. Kar Düzceli için bereket demek. Ne kadar çok kar yağarsa fındığın o kadar bereketli olacağına inanılıyor. Buz kristalleri altında Düzceyi çevreleyen dağlar ayrı bir güzelliğe bürünüyor.
Kayagölü
Ankara Bolu TEM otoyolunun tam ortasında meşhur Cankurtaran geçidi yer alır. Buradan güneyde orman dokusu giderek azalır ve yerini bozkıra bırakır. Rakımın 1600 metre olduğu sırtta karayollarının işletme şefliği yer alır. Şefliğin tam karşısında ise çoğu insanın dikkatinden kaçan iki katlı mütevazi bir otel yer alır. Asıl sürpriz ise bu mütevazi binanın arkasındadır.
Üç yönü yekpare çam ormanıyla kaplı Kaya gölü… TEM bu bölgeden geçmeseydi meşhur bir hafta sonu destinasyonu olacakken tabir caizse “ayak altında” kalmış olması sebebiyle yüzüne bile bakılmıyor. Halbuki burada ciğerleri yakan bir oksijen konsantrasyonu, müthiş bir manzara, yanı başındaki otobana rağmen bir o kadar dingin bir ortam vardır.
Otelin önündeki kaynak suyu yazın bile elinizi dondurur. Hele mevsim kışsa manzara bir başka güzeldir. Yakında olan, yol üstünde olan, kolay ulaşılabilir olan “nasıl olsa bir gün giderim” düşüncesiyle gezginler tarafından hep ihmale uğrar ya, Kaya Gölü de öyle bir yer işte. Ama en azından bir molayı fazlasıyla hak ediyor.
Şubat’ta Nereye Gidilir? – Bu yazı 2008 yılının Şubat ayında yayınlanan Gezgin dergisinin 13. sayısından alınmıştır.