ABU DHABİ’DE İKİ GÖRKEMLİ BİNA
Emirates Palace & Şeyh Zayed Camii
Çırağan Palace Kempinski Sanat Galerisi’nin girişimiyle, 30 Mart’ta bir günlük özel bir ebru sergisi ve canlı uygulamalı ebru gösterisi gerçekleştirmek üzere Abu Dabi’ye gittik. Çırağan Palace Kempinski Sanat Galerisi’nin, yurt dışındaki ilk projesi olan sergi çerçevesinde, 30 ebrulu eser Abu Dabili sanatseverler, Türkiye büyükelçiliği, kraliyet ailesi üyeleri ile basın mensuplarıyla buluştu. Çırağan Palace Kempinski Sanat Galerisi’nde, 2008 ve 2009 yıllarında birer sergi açtığım için böyle bir projede ebru sanatını seçmeleri beni son derece memnun etti. Ulusal bir sanatımızı uluslararası boyutta ve son derece önemli bir mekânda sergilemek doğrusu beni onurlandırdı. Aylar süren hazırlıklar sonunda, Çırağan Kempinski Oteli Genel Müdürü Henri Blin, Satış Pazarlama Direktörü Can Göktaş ve Kültür Ateşesi Ayşe Sipahioğlu eşliğinde Kempinski Otellerinin iki saray otelinden biri olan Emirate Palace’a (Emirlikler Sarayına) gittik. Hava alanından başlayan misafirperver karşılama otel odamıza kadar bizleri şaşırtmaya devam etti. Son derece ihtişamlı bir dış görünüşü olan sarayın içi daha da şaşırtıcı bir zenginlikteydi. İçeri girer girmez bizi engin bir saygı ve hürmetle karşıladılar. Resepsiyondaki işlemler başlarken mırra (kakule ile pişirilmiş kahve) ve içi bademli hurma ikramının yanı sıra hanımlara sunulan birer küçük buket pembe gül ile hoş geldiniz dediler. Türkçe konuşan bir Özbek Hanım kız ve bir Türk gencin eşliğinde sarayın tanıtımını dinleyerek odalarımıza çıktık. Kaldığımız oda 160 m2. Odanın terası da 150 m2. Tavan yüksekliği yaklaşık 6 m. Lavabolar ve jakuziye çıkan merdivenin tırabzanları gümüşten. Geniş bir koridor, yemek masası, oturma gurubu, bilgisayarlı çalışma masası, geniş bir yatak odası, TV seyretme koltuğu, gardırop odası ve banyosu ile tam teşekküllü bir ev ferahlığında. Denize bakan kocaman bir teras da bu odaya ait. Seçilen renkler, duvarlardaki tablolar son derece uyumlu ve huzur verici. Tavan ve duvarlar kısmen altın varak kaplamalı. Oturma gurubunun üzerindeki masada meyve tabağı, su içinde taze gül ve orkide yaprakları latif bir zarafet sunuyor. Banyoda yerlere serilen havlular üzerinde ve lavabonun kenarlarında taze gül yaprakları konulmuş. Yazı ve fotoğraflar: Hikmet Barutçugil Bu odalara “Saray Süiti” deniliyor. Gerçekten de otelde geçirdiğimiz süre boyunca, bir sarayda yaşadığımızı hissettik. Çünkü yapıya sinen saray kültürü, aynı zamanda işletmecilikte benimsedikleri zarafet ile birleşerek bizlere gerçekten de sarayda olduğumuz duygusunu yaşattı.
Havaalanından şehre giderken uzaktan görkemli bir cami sülieti gördüm. Kısa sürecek kalışımız sırasında bu camiyi yakından görmeyi çok arzu ettim. Dönüşümden bir gün evvel akşamüstü ancak fırsat bulup camiye gidebildim. Çektiğim fotoğrafların çoğu gece karanlığında oldu..
Eğer, Abu Dabi’yi her ziyaret eden kişinin mutlaka görmesi gereken bir yer varsa orası, Şeyh Zayid Camii’dir. O, hem etkileyici bir yapı, hem Emirliğin en tanınmış simgesi hem de ülkenin son liderinin gurur verici bir abidesidir. Şeyh Zayid Camii, Abu Dhabi’yi simgeleyen bir yapıdır. Şehre etkileyici bir tanım getiren, gurur verici bir anıttır. Ancak “Nefes Kesici” tabiri ile açıklanabilir bir tasarım ve detay zenginliği taşır. Bu yönüyle tamamıyla yeni bir anlam kattığı “Ulu” kelimesinden hareketle Ulu Camii olarak da bilinir. Dışarıdan oldukça çarpıcı görünen Şeyh Zayid Camii’nin, Abu Dabi halkı için önemini ve güzelliğini anlamak için içerisini de görmek gerekir. Neyse ki camii, ülkenin son başkanı Şeyh Zayid Bin Sultan Nahyan’ın planın bir parçası olarak, tüm ulusların kültürel anlayışını teşvik etmek amacıyla Birleşik Arap Emirlikleri’nde yabancı ziyaretçilere açık bir kaç camiinden biridir.
İlk İzlenimler Şeyh Zayid Camii’nin dünyanın en büyük camilerinden bir olduğuna inanmak çok kolay. Bunu anlamak için bu heybetli ibadet alanına bir kere olsun göz gezdirmek yeterli. Birçok rekora sahip olmasına rağmen bence dünyanın en güzel camileri kategorisinde çok ciddi bir müsabık olacaktır.
Gün boyunca mavi gökyüzü önünde güzel bir görüntü oluşturan altın kesme süsler ve beyaz mermerden oluşan dış cephesi, gün batımı ile alacakaranlığın zengin kırmızı renkleri önünde muhteşem bir siluet oluşturuyor.
Şeyh Zayid Camii, uzaktan gördüğümüz anda gizemli bir iç dünyasının olduğu hissini veriyor. Yakından bakmak için adeta sabırsızlanıyorsunuz. Camileri ziyaret ederken yabancı hanımlara özel geleneksel elbiseler olan Siyah Şeila ve Abaya’yı (siyah çarşaf) giydikten sonra 22.000 ibadetçiyi ağırlayabilecek ana avluya giriyoruz. Alanın zemininden, sütunlara ve tavanlara dek tamamı neredeyse beyaz mermerden oluşuyor. Detaylardaki işçilik ve titizlik inanılmaz. Sütunlara yakından bakıldığında, çiçek ve bitkilerden oluşan ve altın, sedef ve yarı değerli taşlarla (yeşim, akik, amatis,… gibi) yapılmış karmaşık desenler göze çarpıyor.
Huzurlu bir yer. Arka planda bir kuş cıvıldarken, diğer taraftan Kuran’dan ayetlerin okunduğunu duyabiliyorsunuz. Kuran tilaveti, günün 24 saati, haftanın yedi günü boyunca Emirliğin ilk başkanı Şeyh Zayid’e kabri başında hediye olarak okunuyor.
Camideki görevliler son derece kibar ve yardımsever davrandılar. Ancak Şeyh Zayid’in mezarının fotoğrafının çekilemeyeceği uyarısında bulundular. Neyse ki, bunun dışındaki her yerde resim çekilebiliyordu. Ayrıca kadınların her zaman başını kapalı tutması konusunda da bizi bilgilendirdiler.
Şeyh Zayid 1971 yılında, Abu Dabi, Dubai, Fujairah, Ajman ve Umm Al Quwain adlı altı emirliğin bir araya gelerek oluşturduğu Birleşik Arap Emirliliğinin başkanı olur. Ras Al Khaimah ise bundan birkaç ay sonra yedinci emirlik olarak katılır.
Sevilen bir lider olan Şeyh Zayid, 2004’te vefat etmeden önce kabası bitmiş yapıyı görebilme şansını yakaladı. Cami, 13 yıl süren inşaatın ardından, 2007 Ramazanında halka açıldı. Şeyh Zayid, tüm uluslara ve dinlere açık, insanların İslam’ı, camiyi ve kültürümüzü öğrenmeleri için eğitim turlarının düzenlenebileceği bir camii istemiş. Bu cami gerçekten uluslararası. Tasarımcılar, mühendisler ve çalışanların yanı sıra kullanılan tüm materyaller dünyanın dört bir yanından gelmiş.
Bunun kanıtı olarak Hindistan, Lübnan, Yunanistan ve Pakistan’dan gelmiş yarı değerli taşlar, sedef, mermer ve beyaz altınların bulunduğu sütunları hemen her yerde görmek mümkün. Kur’an daki cennet tasvirinden yola çıkılarak sütunlar çiçek ve yeşil bitkilerin desenleriyle süslenmiştir. Orta Doğu’da değerli kabul edilen palmiye ağaçları gibi tasarlanmış. Her minarenin üstü beyaz mermer ile kaplanmış ve 24 ayar altın ile süslenmiş. Türünün en büyük örneği olan ana kubbe, 32,7 metre çapındadır. Ve içeriden 70 dışarıdan ise 85 metre yükseklikte yer alıyor.
Ana avludaki yürüyüşten ve fotoğraflar için durakladıktan sonra yürüyen merdivenler ile yeşil mermerden havuzu ve oturaklarının yanı sıra Fransız mozaikleri ve Türk çinileriyle göze çarpan Güney Abdest alanına geçtik. Cam kubbe tavanı, bol doğal ışığın yayılmasına olanak sağlıyordu. Abidevi Yapı yı dışarıdan şaşkınlık ve hayranlıkla seyrederken içerisini de merak ediyorsunuz. İçeri girmeye yeltendiğim sırada akşam ezanı okunmaya başladı. Görevliler yan tarafta bulunan bir bölmeyi işaret ederek “namazdan sonra” dediler… Akşam namazı kılınan yer de son derece uyumlu renklerle bezenmiş zarif bir mekândı. Harim’e girince, yerlerden başlayıp duvarları çevreleyen çiçek desenleri ile süslenmiş, renkli kabartma mermerlerin arasında buluyorsunuz kendinizi. Duvarlardaki desenleri takip ederek kubbeye doğru başınızı kaldırdığınızda Camide yer alan diğer yedi avizenin en küçüğü olan, değerli taşlar, kristaller ve altınlarla süslü muhteşem bir avize ile karşılaşıyorsunuz. İçeride nelerle karşılaşacağımı düşünerek heyecanım giderek artıyor.
7,000 kişinin namaz kılabileceği muhteşem mekâna girdiğimde mihrabın olduğu duvar biraz şaşırtıcı ve sıra dışı yani caminin diğer süslerine kıyasla son derece basit bir biçimde tasarlanmıştı.
Bembeyaz duvara dikkatlice baktığınızda Allah’ın 99 ismi “Esma ül Hüsna” yazılmıştı. Bu sadeliğin gerekçesini kavramak için orada namaz kılmak sanırım yeterli olur. İbadet edenlerin dikkatini dağıtmamak için yapılmış. Ne kadar latif bir düşünce…
Bu cami Abu Dabi’nin Cuma mescidi gibi olmuş. Abu Dabi’de yaklaşık 2300 cami olmasına rağmen insanlar Cuma günleri burayı tamamen doldurup, Şeyh Zayid’in mezarını ziyaret ederek ona dua ediyorlar. Abu Dabi’deki Müslümanlar buraya namaz kılmak için geldiklerinde dünyanın en büyük halısı üzerine diz çöküyorlar.
Bu yazı, Gezgin dergisinin 2010 yılının Mayıs sayısında yayımlanmıştır.
Görüntüleme Sayısı: 100