Yazı: Veysel Türk – Yaşar Şadoğlu Fotoğraflar: Yaşar Şadoğlu
Bir gezgin olarak yolunuz müzelere kütüphanelere ne kadar düşer? Veya şöyle de sorabiliriz; bir ülkeye veya bir şehre seyahat ettiğinizde müzeleri gezmek ihtiyacını hissediyor musunuz? Şuna inanın, dışarıda göreceklerinizden çok daha fazlası buralarda bulunuyor. Çünkü müzeler, toplumların kendi tarihinin bütün dönemlerine ait bilim ve sanat eserleri ve toplumun hayat tarzını yansıtan diğer bütün nesnelerin toplandığı yerlerdir. Sadece kendi toplumunu da değil, tarih boyunca ilişkide olduğu, hatta savaştığı toplumların da yansımalarını buluruz buralarda. Bence müzeler olağanüstü yerlerdir. Ancak biraz meraklı biraz da sabırlı olmak gerekir. Bir keşif yolculuğudur müzeleri gezmek. Keşfetmek ve onları fotoğraflamak yüksek bir keyiftir bizim gibi araştırmacılar için.
Hele Osmanlı’nın izlerini sürüyorsanız, Avusturya müze ve kütüphaneleri tam bir hazinedir. Meşhur müze ve kütüphanelerin dışında, birçok kilise arşivleri, kütüphaneleri veya vakıf kütüphaneleri Osmanlı ile ilgili binlerle ifade edilebilecek eserlere sahiptir. Dilerseniz bu müze ve kütüphanelerde küçük gezintiye çıkalım.
Arsenal Askeri Tarih Müzesi (Heeresgeschichtliches Museum Arsenal)
Arsenal Askeri Tarih Müzesi 1850-56 yıllarında ordunun ihtiyacını karşılamak ve silah müzesi olmak üzere yapılmıştır. 1914 yılında Birinci Dünya Savaşı başında kapatılan müze, 1921 yılında tekrar açılmıştır. Bir kale ve bir kışla gibi gözükmektedir. Müze binasını ilk gördüğümüzde bize yabancı gelmeyen bir mimari yapı izlenimi ediniyoruz. Daha sonra müzenin tanıtım yazılarından, bu binanın mimarisinde, mağrib-bizans ve yeni gotik tarzın hakim olduğunu öğreniyoruz. İkinci Viyana Kuşatması’ndan kalan Osmanlı ganimetlerinin sergilendiği en önemli müzelerden biri. Müzenin önemli bir bölümü bunlar için ayrılmıştır. Bu bölüme girdiğinizde tavandan aşağı doğru asılan Osmanlı sancaklarını görürsünüz. Sancaklar, elbiseler, sarıklar, oklar, yaylar, zırhlar sergide yer alıyor. Savaşları tasvir eden resimler de müzenin önemli eserlerinden. Bu bölümün sonuna doğru geldiğinizde bir sürprizle karşılaşacaksınız. Bir Türk çadırı bütün heybetiyle karşınızda durmakta… Evet, savaştan kalma bir Türk çadırı da bütün haşmetiyle burada yerini almış.
Viyana Şehri Tarih Müzesi (Historisches Museum der Stadt Wien)
Gezimize Viyana Şehir Tarih Müzesi’nde devam ediyoruz. Karlsplatz’da bulunan Viyana Şehir Tarih Müzesi, 1887 yılında kurulmuş. Bu günkü yerine 1959 tarihinde taşınmış. Müzenin bir bölümüne “Türk Ganimeti” adı veriliyor. Bu bölümde Savaştan kalma silah ve muhimmatlar var. Ayrıca, Kuşatma ile ilgili manzaralar, şehir planları da bu bölümde muhafaza ediliyor. Müzede bulunanlardan bazıları; Kara Mustafa Paşa’nın Çadırı, Kara Mustafa Paşa’nın Resmi, Sancak, Türklerin Viyana’ya saldırısını gösteren resimler, Kara Mustafa Paşa’nın Viyana Şehrine ve Kalesine Mektubu.
Sanat Tarihi Müzesi (Kunsthistorisches Museum)
Sanat Tarihi Müzesi’nde Kanuni Sultan Süleyman ve Ferdinand savaşlarından, 16. Yüzyıldan kalma savaşlardan günümüze kadar gelen savaş malzemeleri. Osmanlı’lar ile Habsburglar’ın karşılıklı göndermiş oldukları hediyeler bulunmaktadır.
Avusturya Milli Kütüphanesi
(Österreichischen Nationalbibliothek )
Bu seferki durağımız Avusturya Milli Kütüphanesi. Çok sıkı güvenlik önlemleri altında kütüphaneye giriyoruz. Kütüphaneye çanta, cep telefonu, fotoğraf ve video kameralar sokmaya izin verilmiyor. Bunları emanete teslim etmek zorundasınız. Bütün bu sıkı kurallara rağmen kütüphaneden istifade etmek ise basit ve hızlı. Belli prosedürler uygulanıyor. Doktora ve üstü araştırma yapanlar kitapları ödünç alabiliyorlar. Ayrıca dikkatimi çeken başka bir husus, araştırmacının üzerinde çalıştığı kitaplar, belli bir süre yerine konmuyor, araştırmacının her an alabileceği şekilde hazır bekletiliyor. Zaman ve iş kaybı önlenmiş oluyor. Avusturya Milli Kütüphanesi’nin tarihsel kökleri çok eskilere kadar uzamaktadır. Kökü 1368 tarihine kadar gitmektedir. Kraliyet Kütüphanesi olarak hizmet veren kütüphanenin, bu günkü ismi ve konsepti 1945 yılında belirleniyor. Bu kütüphanede de Osmanlı ile ilgili yüzlerce eserin olması tabiidir. Türkiye’de yayınlanan bazı eserlerde de yer alan, Osmanlı toplumunu çeşitli yönleriyle yansıtan resimlerin yer aldığı koleksiyonlar çok nadide eserler olarak burada bulunmaktadır.
Melk Vakıf Müzesi (Stift Melk )
Melk Vakfı kendini inanç ve kültür merkezi olarak tanımlamaktadır. 12. Yüzyıldan beri kurumsallaşmış bulunan Melk Vakfı, Okul, Manastır ve Kütüphanesiyle hizmet vermektedir. Zengin bir yazma eserler kolleksiyonuna sahiptir. Kütüphanede, savaş zamanından kalan ganimetlerden, Kuran-ı Kerim, Osmanlı Sandığı, sürahi ve savaş aletleri bulunmaktadır.
Türk Müzesi – Niederösterreich’da Osmanlılar (Türken Museum- Die Osmanen in Niederösterreich)
Herkesin bilmediği, hatta muhtemelen neredeyse hiç kimsenin bilmediği müzelerden biri de, Viyana çevresinde, Aşağı Avusturya Eyaleti’nde bir küçük şehir olan Türk Müzesi’dir. Perchtoldsdorf, Mödling yakınlarında bulunan bir yerleşim birimidir. Bu müze, Aşağı Avusturya’da Osmanlılar konseptiyle tasarlanmıştır. İlk girişte bizi elinde kılıç, atıyla şaha kalkmış bir Osmanlı sipahisi karşılamakta.. Eski Belediye Binası, Enformasyon bürosu olmuş, ikinci katı da müze haline getirilmiştir. 1526- 1683 yılları arasında yapılan savaşlar ve bunlarla ilgili resimler, minyatürler, fotoğraflar, bazı kalıntılar, belge ve bilgiler, silahlar, madeni paralar, haritalar müzede yer almaktadır.
Ayrıca askerlerin ve savaşların canlandırıldığı maketler de burada yer almaktadır. Müze’deki panolarda Osmanlı tarihi hakkında da bilgi verilmektedir.
Kahlenberg Kilisesi Sergi Salonu
Viyana’ya giderseniz Kahlenberg’e çıkmadan dönmeyin. Bütün Viyana’yı seyredeceğiniz en güzel yerlerden biridir burası. Burada kahvenizi yudumlarken Viyana’nın ve yanından akıp giden Tuna nehrinin güzelliğine dalıp gidersiniz. Eğer Viyana kuşatmasının hikayesi aklınızdaysa, nal sesleri ve kılıç şakırtıları size eşlik edecektir. Kahlenberg, Viyana’nın en yüksek ve stratejik tepelerinden biridir. İkinci Viyana Kuşatması’nın hezimeti buradan yapılan taaruzla gerçekleşmiştir. Tam tepede yeralan Kahlenberg Kilisesi 1629 senesinde yapılmıştır. Kilisenin kitabesinde, ‘’1683’deki savaşta tahrip olmuştur. Yeniden eski haline getirilmiştir.” İfadeleri yer almaktadır. Viyana Kuşatmasında, Avusturya’lılara yardıma gelip, şehrin kurtarılmasında önemli yeri olan Polonya Kralı Sobieski için Kilisenin duvarında yine bir kitabe bulunmakta olup, Sobieski övülmektedir. Kilisede, 1683’den kalma bazı eşya, ve tablolar sergilenmektedir. Buradaki en önemli obje ise kilise arşiv odası duvarında bulunan tablodur. Bu tabloda, savaşta ele geçirilen Osmanlı sancağı, Papa’ya, diz üstü çöken bir asker tarafından takdim edildiği tasvir edilmektedir. Bu tablo, kiliseyi ziyarete gelen turistlere kartpostal olarak da satılmaktadır. Yazımızın başında Avusturya müzelerine küçük bir gezintiye çıkmaktan bahsetmiştim. Tabi bu lafın gelişi söylenmiş bir sözdü. Gördüğünüz gibi bu iş küçük bir gezintiyle hallolacak gibi değil. Bence üç dört gününüzü sadece buralara ayırın. Fotoğraf makinanız da yanınızda olsun. İşin keyfini çıkarın… Avusturya Müzeleri ve kütüphanelerine genel olarak baktığımızda, Avusturya Osmanlı ilişkilerine savaşların hakim olduğu izlenimini ediniriz. Ancak tarihi tek boyutlu olarak görmemek gerekir. Osmanlı yükseliş döneminde sadece askeri olarak değil, bilim, sanat, mimari, idari gibi pek çok alanda dünyanın en büyük devleti idi. Dolayısıyla zaman zaman örnek alınan, gıpta edilen bir toplumdu. Bu açılardan ele aldığımızda çeşitli alanlarda Osmanlı’nın batıya tesirleri büyük olmuştur. Yazının sonuna gelirken dikkatinizi çekmek istediğimiz bir husus da şu; Dünyanın her bir yanında yer alan müzeler, büyük imparatorlukların veya devletlerin muhteşem hikayelerini yansıtan eserlerle doludur. Bunların karşısında bizler haryanlıkla bakakalırız. Kahramanlıklarla dolu savaşlar, el emeği göz nuruyla harmanlanmış hayatı kolaylaştıran binlerce nesne ve harikulade sanat eserleri ve niceleri… Ama bir de madalyonun diğer yüzü vardır… O da bize ibretle şunu gösterir; Bu muhteşem imparatorluklar devirlerini kapamış, bize bu müzelerin camekanları arkasından çaresizce seslenmektedirler.
Bu yazı 2012 yılının Ocak ayında yayınlanan Gezgin dergisinin 59. sayısından alınmıştır.