Perşembe , 5 Aralık 2024

Brezilya

Bu dosyamızda, Güney Amerika’nın en büyük ve farklı ülkesi Brezilya’yı tanıtacağız. Yazının ilerleyen bölümlerinde, neden “büyük ve farklı’’ olduğunu anlatabilmiş olmayı umuyoruz.

 

Yazı: Zeynep Yörük Fotoğraflar: Nazım Birkent Brezilya, 180 milyon nüfusa sahip, 5.564 şehirlik koca bir ülke. 81 şehirlik bir ülkede yaşayan bizler için hayli yüksek bir sayı bu! Kuruluşundan hemen sonra İspanya ve Portekiz sömürgesi altında geçirdiği yıllar nedeniyle, Brezilya’da bu ülkelerden esintiler görülebilmekte. Her şeyden önce Brezilya’nın resmî dilinin Portekizce olmasını örnek gösterebiliriz. Günümüzde her ne kadar 52 farklı milletin oluşturduğu bir toplum olsa da, tüm halkın bütünleştiği bir Brezilya kültüründen bahsetmek mümkün.

20. yüzyılın sonlarına kadar % binli enflasyon oranlarına sahip Brezilya’nın, 2000’li yılların başından itibaren gösterdiği mali performansla enflasyon oranını erittiğini belirtmemiz gerekir. Bu gelişmeyle birlikte, yakın tarihimizde Brezilya, Güney Amerika’nın tek, dünyanın da en çok gelişme gösteren 5-6 ülkesinden biridir.

Öncelikle biraz São Paulo’dan bahsederek başlayalım Brezilya’yı tanımaya. 2006 yılında Dışişleri Bakanı olan Abdullah Gül’ün Brezilya ziyaretinden sonra, São Paulo ile İstanbul arasında doğrudan uçuşlar başladı. Bu uçuşlar yalnızca Brezilya ile Türkiye’yi değil, tüm Latin Amerika ile Avrasya’yı, Orta Doğu’yu da birbirine bağlamış oldu.

Brezilya’nın en büyük şehri São Paulo, 20 milyon nüfusuyla aynı zamanda dünyanın da en büyük 5. şehri. İstanbul’a benzer yönleri var bu kentin. Her ne kadar boğazı olmasa da; büyüklüğü, kalabalığı, kozmopolit yapısı, trafiği ile benzediğini söylemek yerinde olacaktır. Her gün 7 milyondan fazla otomobilin trafiğe çıktığı São Paulo, dünyada trafik yoğunluğunun en çok yaşandığı üçüncü şehir. İstanbul’a benzediğini söylemiştik değil mi?

São Paulo gibi büyük, lüks yapılarla dolu bir şehirden 20-25 km uzaklaştığınızda, bir Afrika kasabasını hatırlatacak yapılarla karşılaşıyorsunuz. Ülkenin genelinde de görülebilecek gelir dağılımındaki bu dengesizlik, halkın ekonomik yapısında derin bir uçuruma neden olmuş. Bu yönüyle de İstanbul’a benzer bir özelliğini keşfediyoruz São Paulo’nun…

Brezilya’daki milyonerlerin % 60’ı São Paulo’da yaşıyor. São Paulo’da yaşayan 80 bin kişinin Avrupa’da da evinin bulunduğunu öğreniyoruz. Ekonomik durumdan bahsetmişken, her ülkede olduğu gibi Brezilya’nın da başta São Paulo olmak üzere büyük şehirlerindeki suç oranlarının yüksekliğine dikkat çekmemiz gerekir. Büyük ve önemli binaların çevresinde görülebilecek elektrikli tellerin, bu nedenle çekildiğini fark ediyoruz. Şehirde otomobil kullananların suikast tehlikesiyle karşı karşıya olması helikopter kullanımını yaygınlaştırmış. São Paulo’da her gün trafiğe çıkan 500’den fazla helikopter var. Dolayısıyla São Paulo dünyanın en çok helikopter kullanılan şehri.

Yine São Paulo’da 830 adet özel uçak bulunduğunu öğreniyoruz. Banka soygunları ve otomobil gasplarının da sık yaşanması nedeniyle şehirde çok sayıda özel güvenlik şirketi var. Polisin yetersiz kaldığı zamanlarda güvenlik şirketleri giriyor devreye. Fakat çok güçlü illegal (yasa dışı) yapılanmalar karşısında onlar da yetersiz kalabiliyor. İlginç bir rivayeti örnek vermek gerekirse; Michael Jackson’un Brezilya ziyareti öncesinde, devlet görevlileri “Biz sizin güvenliğinizi sağlayamayız” açıklamasında bulunmak zorunda kalmış. Bunun üzerine ülkedeki büyük mafya örgütlerinden biri duruma el koymuş, onu kendilerinin koruyacağı teminatını vermiş ve Jackson’u ülkeye davet etmiş. Michael Jackson bu ziyaretinde, Rio’da polisin bile giremediği gettolarını görme imkânı bulmuş.

Bunlardan bahsetmiş olmamız sizi çok da korkutmasın. Fakat biz en başından, ülkenin farklı yönlerini de tanıtmayı amaçladığımızı ifade etmiştik. Şimdi konuyu değiştirerek, São Paulo’nun aynı zamanda bir kültür-sanat merkezi olduğundan bahsederek okurlarımızı rahatlatalım. Yılda 70 bin organizasyona (konser, fuar, gösteri vs.) ev sahipliği yapan São Paulo’da çok sayıda sanat galerisi mevcut. Fakat sanat bu galerilere sığmamış, sokaklara da taşmış. Duvarlarda çokça grafitiyle karşılaşıyorsunuz. Çeşit çeşit, oldukça güzel grafitiler bunlar. Şehirde sanata olduğu kadar bilime ve eğitime de çok önem veriliyor. Dünyanın en iyi 500 üniversitesi listesindeki 5 Brezilya üniversitesinden en iyisinin São Paulo Üniversitesi olduğunu öğreniyoruz. Toplamda ise 151 üniversite bulunuyor bu kentte.

São Paulo’da gidilmesi gereken yerlerden biri Ibirapuera Parkı. 1.584 km2 ile yalnızca São Paulo ve Brezilya’nın değil, Güney Amerika’nın da en büyük parkı olan bu yerde ilginç bir ağaç türü var ki onu mutlaka görmelisiniz. Kökleri ve gövdeleri ayrı olan birbirinden bağımsız ağaçların, yerden birkaç metre yükseklikte birleşen dallarıyla meydana gelen bu ilginç ağaç türü tam bir doğa harikası. Brezilya’da halkın çoğu Katolik. Dinî günlere, bayramlara çok önem veriliyor. São Paulo’ya gittiğinizde, büyük ve görkemli Katolik kiliselerini ziyaret etmeyi ihmal etmeyin.

São Paulo’dan çok bahsettik. Şimdi Brezilya’nın bir diğer önemli şehri Rio’ya geçelim. Rio de Janeiro’nun lakabı ‘harika şehir’ imiş. 1960 yılına kadar başkent de olan Rio şu anda ülkenin en turistik şehri. Her ne kadar karnavalıyla bilinen bir şehir olsa da, dünyanın ikinci büyük Katolik nüfusuna sahip Rio’nun, “Cristo Redentor” yani Hz. İsa heykelinin bulunduğu şehir olduğunu hatırlatalım. Brezilya halkının 1850 yılından beri istemiş olduğu bu heykelin yapımına 1922 yılında başlanmış. 1931 yılında tamamlanan ve 39,6 metre ile dünyanın en büyük 4. heykeli olan Hz. İsa heykeli şehirdeki Corcovado Tepesi’nde bulunuyor. 2008 yılında yıldırım düşmesi sonucunda heykelin el parmakları, kafası, gözlerinin hasar görmesi, Brezilyalı Katoliklerce dünyanın sonunun geldiğine dair bir işaret olarak yorumlanmış. Rio de Janeiro’ya dair son notumuz, 2016 Yaz Olimpiyatlarının bu şehirde düzenlenecek olması. Olimpiyatlardan bahsetmişken, 2014 Dünya Futbol Şampiyonası’nın da Brezilya’nın farklı şehirlerinde organize edileceğini de eklemiş olalım.

Atlas Okyanusu’ndan dolayı Güney Amerika’nın en uzun sahiline sahip ülkesi Brezilya, insanların denizden ve güneşten çok faydalandığı bir ülke. Güneye gidildikçe insanların beyazlaştığı, Almanların, İtalyanların yoğun olduğu, Avrupa kültürünün daha çok görüldüğü ülkede; kuzeye gidildikçe de insanların esmerleştiğini görüyorsunuz.

Brezilya’da, deniz kenarındaki şehirlerde yaşayan insanların hayatı plaja endeksli. Burada, plaj ve deniz kültürüne özellikle vurgu yapmak istiyoruz. Çünkü buna bağlı olarak, spor ve eğlence hayatının da bu kültürün bir parçası olduğu görülüyor. Bu hayatın bir getirisi olarak fiziksel görünümlerine çok önem veren Brezilya halkı, aynı şekilde spora da çok vakit ayırıyor. Bu nedenle her tür spor dalı gelişmiş durumda. Dolayısıyla ülkede spor malzemeleri satan çok sayıda mağaza ve geniş bir ürün yelpazesiyle karşılaşıyorsunuz. Bu mağazalardan birinde beğendiğiniz bir ürün olursa satın almakta ihmalkâr davranmayın. Çünkü beğendiğiniz ürünü, Türkiye’ye döndüğünüzde en büyük mağazalarda dahi bulamama ihtimaliniz yüksek.

Copacabana ve Ipanema Brezilya’nın en önemli sahilleri. Yalnız şunu belirtmeliyiz ki, okyanus sahillerinde Türkiye’deki dinginliği görmeniz pek olası değil. Kıyıya vuran büyük dalgalar sizi şaşırtmasın. Bu arada, yabancı olduğunu belli etmek istemeyen gezginlere minik bir ipucu verelim: Yalnızca parmak arası terliklerin bulunduğu Brezilya’da eğer normal terlikle dolaşırsanız yabancı olduğunuzu hemen anlıyorlar. Yollarda yürüyen çokça insan görüyorsunuz. Yürüyüş, koşu, bisiklet kullanımı yaygın. Hayatın yavaş aktığı sahil kentlerinde sürekli bir tatil havasının hâkim olduğunu söyleyebiliriz.

Brezilya’da beachvolley ve el kullanılmadan oynanan footvolley çok seviliyor. Sahil kenarında göreceğiniz bir başka ilginç etkinlik ise ip cambazlığı. İnanması güç ama bütün gençler ip üstünde yürüyebiliyor! Kimi iyi kimi kötü olsa da… Çok iyi olanlar akrobasi de yapabiliyor. Bunun yanı sıra sahilde uçurtma uçuranlara da sık sık rastlamanız mümkün; gece sahilde ateş yakıp oturan, sohbet eden, dinlenenlere de… Brezilyalılar çok konuşkan, sıcakkanlı insanlar. Her ne kadar bizdeki misafirperverlik ve ikram anlayışı onlarda olmasa da, yeni tanıştığınız bir Brezilyalıyla bir anda kendinizi sıcak bir sohbetin içinde bulabilir ve bunu dakikalarca sürdürebilirsiniz. Deniz kenarı keyiflerinden bir diğeri de Hindistan cevizi içmek. Sahillerde satışı çok yaygın olan bu meyve özel bir metotla oyularak üzerine bir delik açılıyor ve içine pipet konuyor. Daha sonra da soğuk soğuk servis ediliyor. Nasıl İstanbul’da vapurlar iskeleye yanaşırken sağda solda boş çay bardakları görülüyorsa, Brezilya’da da sahilde yerlere bırakılan ve görevlilerin topladığı Hindistan cevizleri var.

Brezilya’yı tanıtıp da futbola değinmemek olmaz. Brezilya, 5 kere dünya kupasını kazanmış tek ülke. 4 binin üzerinde futbol takımına sahip olan Brezilya’nın öyle çekişmeli bir ligi var ki, bir sene şampiyon olan takım diğer sene bir alt lige düşebiliyor! Her yıl binden fazla futbolcuyu dünyanın hemen her köşesine gönderen bu futbol memleketinde halkın futbola ilgisi gerçekten büyük. Yalnız kendi ülkelerindekileri değil, başka ülkelere giden oyuncularını da yakından takip ediyorlar.

Türkiye’den geldiğinizi öğrendiklerinde size hemen Alex’in nasıl olduğunu sorabilirler mesela. Türk ligini sizden daha iyi bilen Brezilyalılarla sohbet ederken bulabilirsiniz kendinizi. Belki biraz bilgi edinip gitmekte yarar var. En azından ülkemizdeki Brezilyalı futbolcular hakkında bir şeyler bilmek sizi güç duruma düşmekten kurtarabilir. Brezilya coğrafyasının neredeyse yarısı ormanlarla kaplı. Dolayısıyla en çok selülozun üretildiği ülkelerden biri. Ormanların azalmaması için gerekli tedbirler de ihmal edilmemiş. Tarımda da çok güçlü bir ülke. Dünyada tarım açısından kendine yetebilen nadir ülkelerden biri olan Brezilya, tarım mühendisliği açısından da oldukça ileri seviyede. Bununla birlikte Brezilya, üzerinde bitki yetişmeyen granit dağlarla dolu. Dünyanın en çok granite sahip ülkesi. Granitin özelliği ise volkanik, yani magmanın soğumasıyla oluşmasıdır. Okyanus kenarlarında, alışık olmadığımız şekilde bir anda yükselen granit dağlarının görkemli görüntüsü hayli etkileyici. Sis bastırdığında da ayrı bir güzelliğe bürünüyor.

Bildiğiniz gibi, Amazon Ormanları Brezilya sınırları içinde. Amazon eyaleti, 1,5 milyar km2 ile Brezilya’nın en büyük eyaleti olmakla beraber, yağmur ormanları sayesinde dünyanın da akciğerleri sayılabilir. Amazonlar, 3-4 farklı aşı yapılarak gidilmesi tavsiye edilen, geçit vermeyen ormanlık alanlarına ve çamur gibi akan nehirlerine rağmen doğa gezginlerinin, maceraperestlerin ve efsane avcılarının gözde uğrak yeri. Burada hâlâ teknolojiden uzak kalmak isteyen yerlilerin bulunduğunu belki duymuşsunuzdur. Meyve severler için de cazip bir bilgi verelim: Türkiye’de yetişmeyen ve ithal de edilmeyen 16 ayrı farklı meyve çeşidini Amazonlarda bulabilirsiniz.

Foz do Iguaco, şelaleleri ile meşhur olan Parana eyaletine bağlı bir şehir. Iguaco Şelaleleri, yıllık debisi bakımından Niagara’dan sonra dünyadaki ikinci büyük şelale olmasına rağmen, Niagara Şelalesi’nden 3 kat daha büyüktür. Öyle ki, first lady Bayan Roosevelt, Iguaco Şelalesi’ni gördüğünde “Poor Niagara!” (Zavallı Niagara!) demiştir. Iguaco Şelalesi’nin en büyük noktasına ki bu yaklaşık 82 metre yüksekliği ve 150 metre genişliğindedir  Portekizcede “Garganta do Diabo” yani “Şeytanın Gırtlağı” denilmektedir.

Haydi biraz da Brezilya yemeklerinden bahsedelim. Brezilya, dünyanın en çok sığırı olan, en çok sığır eti ihraç eden ülkesi olmasıyla birlikte helal et ihracında da en üstte. Brezilyalılar dışarıda yemek yemeyi çok seviyorlar. Genelde akşam 9-10 gibi yemeğe çıkıp ailece geç saatlere kadar yemek yiyerek sohbet ediyorlar. Sadece São Paulo şehrinde 12.500 lokanta bulunmakta ki bu sayıyla lokanta konusunda New York’tan sonraki ikinci şehir olduğunu belirtelim.

Bilirsiniz; biz eti daha çok kıyma haline getirip yeni yemekler yaparız ya da başka yemeklerin içinde parça parça kullanırız. Brezilya’da ise hayvanların farklı bölgelerinden aldıkları etlerden, farklı pişirme tarzlarıyla hazırladıkları çeşit çeşit et yemekleri var. Yemeklerinin çok leziz olduğunu da bu vesileyle ifade etmiş olalım.

Brezilya’da ‘churrascaria’ denen et lokantalarında, sığırın parçalarının ayrı ayrı kesilmesiyle, 20 civarında etin farklı tarzlarda ve sürelerde pişirilmesiyle sunulan harika et ızgaralardan tadabilirsiniz. Hemen her köşe başında mevcut olan churrascaria’ları bizdeki dönerciler / kebapçılar gibi düşünebiliriz. Etleri servis etme şekilleri bizim tam tersimiz. Bizde döner ateşte pişerken bir yandan kesilir, tabaklara konur ve masaya getirilirken, orada etler şişiyle alınıp masaya getiriliyor ve masada tabaklara kesilerek servis ediliyor. Garsonları ellerinde etlerle masalar arasında gezinirken görmek bizim için oldukça farklı bir durum. Lokantalarda sabit bir fiyat üzerinden sınırsız et yeme uygulaması söz konusu. Et dışında, gittiğiniz restoranlarda tereyağında kızarmış muzu çokça göreceksiniz.

İtalya’dan daha iyi yapıldığı iddia edilen pizza ve massa’ları da tüm Brezilya’da yaygın. Bazı akşamlar ailece pizza yemek için oldukça lüks restoranlara gidiyorlar. Tüm bu saydıklarımızı bir yana koyarak belirtelim ki en tipik Brezilya yemeği menüsü, siyah fasulye, pirinç pilavı, biftek ve salatadan oluşuyor. Ayrıca Brezilyalıların acılı ve baharatlı yemekleri pek sevmediklerini de acı severlerin bilmesinde yarar var. Guarana adlı bir içecekleri var ki oldukça lezzetli. Aynı adlı bitkiden yapılan gazlı bir içecek türü olan guarana Brezilya’da çokça tüketiliyor. Bu içeceği tatmadan dönmemenizi tavsiye ederiz. Brezilya’da dolaşırken oraya yıllar evvel gelip yerleşmiş Japonlara rastlayabilirsiniz. Ana dilleri Portekizce olan bu Japonlar orada doğup büyümüşler. Ayrıca Lübnanlılar da çok fazla. Çok olmamakla birlikte, Türklerden de oraya yerleşmiş olanlar var. Brezilya’da “turco” kelimesi “çok pazarlık yapan, cimri” anlamına geliyor. Fakat bunun Türklerle ilgisi yok. Osmanlı döneminde her millet Türk olarak kendini tanıttığı için Osmanlı tebaasından olup Brezilya’ya yerleşmiş, sıkı pazarlık yapan eski Musevilerden kalma bir tabir olduğu sanılıyor. Brezilyalıların Amerika’ya karşı özel bir sevgisi, ilgisi olduğunu belirtmeden geçmeyelim. Bilhassa maddi durumu iyi olan hemen herkesin Miami’de bir evi olması tesadüf değil. İkinci vatanları gibi olduğunu söylesek yeridir.

 

Brezilya’da bindiğiniz taksilerde burnunuza yoğun alkol kokusu gelebilir. Şoförü sarhoş sanıp korkmayın. Zira koku, şeker kamışından elde edilen alkolün, fazla üretim nedeniyle  benzine göre de % 30 verim sağladığı için araçlarda yakıt olarak kullanılmasından kaynaklanıyor. Dünyada en çok etanol üreten ve tüketen ülke burası.

Toparlamak gerekirse, Atlas Okyanusu’ nun kıyısında Güney Amerika kıtasının en büyük yüz ölçümüne sahip ülkesi Brezilya, kilometrelerce uzunluktaki kıyıları, geniş plajları, alışık olmadığımız coğrafi yapısı, şehir dışına itilmemiş yaygın ormanları, egzotik bitkileri, festivalleri ve daha birçok özelliği ile ziyaretçilerine çok farklı deneyimler vaat ediyor.

Bu yazı 2012 yılının Eylül ayında yayınlanan Gezgin Dergisi’nin 67. sayısından alınmıştır.

Yazar : HALİT ÖMER CAMCI

Gezgin, ışık avcısı, oğlunun babası...

Bir yorum

  1. bn br şey anlamadım odevime yardımcın ollmadı demek en dogrusu

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir