Cuma , 29 Mart 2024

Brüksel

Brüksel ortaçağ Avrupa mimarisine sahip kaleleri, şatoları, katedralleri, şirin köyleri, rüya gibi su kanallarıyla tipik bir Avrupa şehri. Pek çok Avrupa şehrine olan yakınlığıyla merkezi bir noktada yer alıyor. Belçika’dan Paris’e 3 saatte, Amsterdam’a 1.5 saatte, Lüksemburg’a da 1 saatte gidebilirsiniz. 15. yy’dan itibaren başkent olan Brüksel 1830 yılında Belçika Krallığının başkenti olmuş. 1971 yılında ise bölge yönetimsel olarak üç ayrı bölgeye bölünmüş.

Yazı ve Fotoğraflar: Nurya Çakır

Brüksel aynı zamanda Avrupa Birliğini oluşturan ülkelerin de başkenti. Nato ve Avrupa Birliği merkezleri bu şehirde bulunuyor.  Şehir merkezi birkaç yüzyıl önce bataklığın kurutulması sonucu ortaya çıkmış, adı da; bataklığın içindeki yerleşim yeri anlamına geliyor. Scheldt ve Meuse nehirleri arasında yer alan kentin etrafı ormanlarla kaplı. Şehri senenin tüm mevsimlerinde yemyeşil görebilirsiniz. Bölgede bulunan pek çok göl doldurulmuş, akarsuların üstü kapatılarak boşaltım kanallarına dönüştürülmüş, ormanlar kesilmiş ve bölgenin doğal yapısı oldukça değişime uğramış. Bugün oldukça güzel parklara sahip olsa da eskiden çok daha yeşil alana sahipmiş. Kozmopolit bir yapıya sahip olan bu şehir kültürel olarak son derece zengin bir mozaiğe sahip. 1960 yılından itibaren yabancı nüfus Brüksel’e yerleşmeye başlamış. Günümüzde başta Marokenler diye adlandırılan Faslı Araplar, Türkiye’den Afyon Emirdağlılar, Belçika sömürgesi olan Kongolular nüfusun % 28.5’ini oluşturuyor.

Kısa Belçika Tarihi 

Belçika eski zamanlarda kelt kabileler tarafından yönetiliyordu. Bunlardan en önemlileri Menapii kabilesi idi. Bölge ortaçağda derebeyliklerine bölünmeden önce Roma İmparatorluğu’na bağlıydı. Aynı dönemde Fransa ve Almanya arasında Schelde akarsuyu sınır kabul edilerek ikiye ayrıldı. Belçika bölgesi15. yy.’da  Almanların, 18. yy.’da da Fransızların eline geçti. Napolyon’un 1815’teki yenilgisinden sonra Belçika, Hollanda Birleşik Krallığına iltica etti. 1831 tarihinde Hollanda’dan ayrılarak bağımsızlığını ilan etti ve meşruti monarşi yönetimini seçti. Belçika I. ve II. Dünya Savaşlarında Almanlar tarafından işgal edildi. Ülkenin kuzey bölgesinde Flaman, güney bölgesinde Fransız ve doğudaki çok küçük bir alanda da Alman toplulukları yaşamaktadır. Bu üç ayrı topluluk Brüksel’deki Parlamentoda ayrı ayrı temsil edilmekte ve her birinin hükümeti de yine başkentte bulunmaktadır.

Belçika Federal bir devlet yapısına sahip olup, Felemenkçe’nin resmi dil olduğu Flaman Bölgesi, Fransızca’nın resmi dil olduğu Valon Bölgesi ve her iki dilin de resmi dil sıfatını taşıdıkları  Brüksel Başkent Bölgesi’nden oluşmaktadır. Son olarak, tamamı Valon Bölgesi’nin sınırları içinde kalan ve Almanya’ya komşu Almanca konuşan küçük bir topluluk , Valon bölgesine bağlı olmakla birlikte bazı alanlarda özerkliğe sahiptir ve yaşadıkları bölgede Almanca resmi dildir. Bu durumda ülkenin %60’ı Flemenkçe, %39’u Fransızca,  %1 lik bir kısmı da Almanca konuşmaktadır.

Grand Palace

Brüksel’in en ilgi çeken yeri Grand Palace(Büyük Meydan)’dır. UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası listesinde yer alan Büyük Meydan, Brüksel’in merkezi konumunda. Burası, 13. yüzyılda barok ve gotik üslupta inşa edilen birçok yapıyla çevrili genişçe bir meydan. Turistlerin de ilk olarak ziyaret ettikleri yerdir. Meydanda Belediye Binası, Belediye Sarayı, Belçika Şehir Müzesi ve Bira Müzesini bir arada görebilirsiniz. Özellikle St. Michel Katedrali  mimari özellikleriyle dikkat çekicidir. Kraliyet düğünlerinin yapıldığı bu katedralin bahçesinde ise Belçika Kralları gömülüdür. Dört köşeli bu alan gündüz ya da akşam saatlerinde bir gösteri ya da konserle dışarıdan gelen ziyaretçilerin toplanma alanı olarak her zaman kalabalık misafirler ağırlamaktadır. Belli dönemlerde burada kurulan devasa çiçek halısı (FLOWER CARPET) mekanı daha da ilgi çekici kılar. Normal günlerde ise kurulan Çiçek Pazarı ile renklenir. Meydanda ayrıca Victor Hugo’nun ve Karl Marx’ın bir dönem yaşadığı evler de yer almaktadır. Etrafındaki kafe ve restoranlar bu meydanın diğer cazip özelliğidir. Bütün bunlara ek olarak şehirde yüzlerce galeri, müze ve park bulunuyor. Ayrıca şehrin sarayları da gezilmesi, görülmesi gerekenler listesinde yer alıyor.

Meydanın etrafında görebileceğiniz mekanların başında dantel ürünlerinin bulunduğu mağazalar yer almaktadır. Dantel işlemelerinin buradaki tarihi 16. yüzyıl başlarına kadar uzanıyor. Yapımı hayli emekli olan bu danteller önceden çizilen desenler üzerine tek tek iğnelerin yerleştirilmesi ve en az 15-16 makara ipliğin sağdan sola iğnelerin etrafından geçirilmesi şekli ile üretiliyor. Yapılan bu danteller daha çok gelinliklerde, oda takımı olarak yastıklarda  kullanılıyor.

Meydanda bulunan  diğer dükkanlar da çikolata dükkanları. Neuhaus ve Godiva gibi bilindik markaların yanında pek çok marka çikolata bulunmaktadır. Grand Palace’ı dolaşırken Çikolata Müzesini gezebilir, Kakao’nun, Latin Amerika’dan İspanya’ya oradan tüm Avrupa’ya geliş hikayesini ve  çikolata çeşmelerini seyredebilirsiniz. Ayrıca bu kadar çeşit çikolata olunca waffle yemeden gelinmemeli. Belçika’nın en önemli yiyeceklerinden biri de patatestir ve 200’den fazla farklı yemeği yapılmaktadır.

Manneken Pis

1619 yılında yapılmış olan ‘İşeyen Çocuk’ heykeli, bugüne kadar yapılış nedeni ile ilgili olarak sayısız efsanelere konu olmuştur. Hemen büyük meydanın yakınında yer almaktadır. Belçika’nın simgesi olarak gösterilen bu heykelin ziyaretçiler tarafından ilgi görmesinin bir nedeni ise, heykelin belli zamanlarda değiştirilen kıyafetleridir. 1619 yılında yapılan bu bronz heykel, 60 cm. boyundadır. Genelde farklı kostümler içinde yer alır ama kimi zaman çıplak görmek de mümkündür. Zamanında Brüksel’e yerleştirilen bir bombaya işeyerek şehri kurtardığına dair de bir hikâyesi vardır.

Dev bir atom: Atomıum

Demir kristalinin 160 milyar kez büyütüldüğü, dokuz atomdan oluşan ve uzay gemisini andıran  bu yapı bir atom çekirdeğinin mikroskobik görüntüsünün 102 metre yüksekliğinde olan boyutudur. Buraya çıktığınızda şehir siluetini çok güzel bir şekilde seyredebilirsiniz.  Atomıum’un bir eğlenceli tarafı ise, atom çekirdeğinin topaklarına çıkabiliyor olmanız. Atomium 1958’deki Dünya Fuarı için Mini Europe Parkının ortasında inşa edilmiş. Mini Europe çocuklu aileler için ideal bir eğlence parkı. Açık alanda sergilenen, Avrupa’nın en ünlü yapılarının küçük kopyalarının bulunduğu bu yer size Miniatürk’ü hatırlatacaktır.

Buradan Kraliyet Ailesi’nin ikamet ettiği, seralarıyla ünlü Laeken’a geçip II. Leopold tarafından yaptırılan Çin Köşkü ile Japon Kulesi’ni gezebilirsiniz. Seralar nisan ve mayıs ayları arasında belirli günlerde halka açık.

Place Royale

Antik ve modern sanat müzelerinin yan yana bulunduğu bölgeye, Büyük Meydan’dan ayrılıp küçük bir tepeyi tırmanarak gidebilirsiniz. Burada yer alan her iki müze, birbirine bağlı olarak inşa edilmiş. Yine aynı bölgenin hemen yakınlarda Müzik Enstrümanları Müzesi de yer alıyor.

Cinquantenaıre Parkı

Yeşili bol bir şehir olan Brüksel’de özellikle Cinquantenaıre Parkında gezip dolaşmak içerisinde bulunan Sanat ve Tarih Müzesi’ni, Askeri Müze’yi, Cami’yi, Otomobil Dünyası’nı görmek sizi oldukça rahatlatacaktır. Her müze ziyaretiniz ufkunuzda yeni fikirler oluşturacak bir gezi tecrübesine dönüşebilir.

Çizgi Roman Müzesi

Belçikalı mimar Victor Hugo tarafından inşa edilen bu müzede çocukluğumuzun kahramanları Tenten ve Redkit’in aslında zannettiğimiz gibi Amerikalı değil Belçikalı olduklarını öğrenebilirsiniz.

Konuşulan Diller: Flamanca, Fransızca, Almanca Uçuş süresi: 3 Saat Para birimi: Belçika Frangı ve Euro Yüzölçümü: 11.787 kilometrekare Saat farkı: Türkiye saatinden 1 saat geridir. Sıcaklık: Brüksel de bahar aylarında sıcaklık 10 derece , kış aylarında ise sıfırın altındadır Nüfus:  Şehirde yaklaşık 135,000, metropol bölgesiyle beraber  1 Milyon civarındadır. Vize: Schengen Vizesi gerekmektedir.

Bu yazı 2010 yılının Temmuz ayında yayınlanan Gezgin Dergisi’nin 41. sayısından alınmıştır.

Yazar : HALİT ÖMER CAMCI

Gezgin, ışık avcısı, oğlunun babası...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir