Cuma , 22 Kasım 2024

Cevelanname IV

Cezîre-i Kıbrıs’ı Vasf Zımnında Ehl-i İslâm Âdemlerün Türbe-i Azîz Barnabas’ı Mezâr İttihâz İtdüğin Beyân İder

Yazı: Seyyâh-ı Hayrân Ziyâ Çelebi

Fotoğraflar: Ertuğrul Erbaş

Fakîrin bâzı ahbâbı Kıbrıs nâm cezîrenin Gazi Mağûsa nâm beldesinde mukîm olmağın ânlar hakîri dâvet itdükde ziyâde mesrûr olûben hemân ol dâveti seyâhate vü itibâre vesîle bilib şehr-i Rebîulevvelin evvel güni ba‘dezzuhr yola revân oldum. Çünkim mevâsimden şitâ olmağın İslâmbol ziyâde bârid idi. Cezîre-i Kıbrıs dahî hatt-ı istivâya karîb olduğiçün şühûr-i şitâda dahî bârid olmayub mûtedil harâreti olur. Tayyâre ilen Şimâli Kıbrıs Türk Cumhûriyyetinin âsımesi bulan Lefkoşa beldesine yetmiş ok atımlığı mesafedeki Ercân metârına nâzil olduk. Ol metâra İstanbul’un Makrikarye semtinden tayyâre ile sâat-i vâhideyi kılletle mütecâviz müddette vâsıl olunur. İşbu Ercan bin dokuz yüz yetmiş dört sene-i Îsevîsinde cezîreye andaki cefâ vü zulm-i Urum altında inileyen ahâli-i Etrâkı necâte vü selâmete çıkarmağiçün vukû bulan asâkir-i mansûre-i Muhammediyye’nin çıkarmasunda harekâtın evvel güni şehîd düşen tayyâre sâiki Binbaşı Fehmî Ercân’ın lakabı olub hâtırasına hürmeten iş bu metâr Ercan deyû tesmiye olunmuşdur.

Hakîr Lefkoşa beldesinin çarsusına vâsıl olıcak hemân bir câmi vü mescid aramağa şurû eyledim kim şeş-ciheti bahseyledikde dîdelerim alınlığına Mollâyı Rûm Hazret-i Pîr’in sikke-i şeriflerinin temsîli vü hatt-ı ta‘lîk ilen Yâ Hazret-i Mevlânâ ibâresi hakkidilmiş bir taş kapıya dûş oldu. Hemân âna doğru sâi oldukda ânın bir mevlevihâne olduğun fehmeyledim. İşbu âsitâne, târih-i mevleviyyânda ziyâde meşhûr Lefkoşa Mevlevîhânesidir. Ziyâde mesrûr olub hemân içreye dühûl idüp taşına yüz urup Hazret-i Pîr’in himmetinden teberrük niyâz itdim. Vü lâkin ol mevlevîhâne elyevm âsâr-ı atîka müzesi olub, dervişânı hâmûş , hânende vü sâzendeleri bî-gûş olmuşdır. Çünkim ol cezîre andan takrîbî yüz otuz sene mukaddem dûçâr-ı acz olan âl-i Osmân tarafından İngilize evvelen alâ vechi’l-îcâr ba’dehû bilâ kayd ü şart teslim idilmişdir. Ol demlerde âsitâne gendü gendüyi idâre itdiyse de vaziyet sıklet kesbitdikde maddiyât müşkil hâle gelüb âsitâne evvelen atâlete uğrayıb akabinde kapandı. Andan berû bülbülân sûzdan gülsitân niyâzdan berî kalmışdır. Elyevm bağçesi kitâbe vü seng-i mezârlar ilen, harîmi dahî kauçukdan ma’mûl acîb heykeller vü garîb asâr-ı atîka ile memlûdür, vâh esefâ… Ânın hücrelerin birin divârında şol beyitler mastûrdürür:

Şiir:

Biz vâkıf-i esrâr-ı nevâ-yı nâyız; Mihmân-ı makâm-ı kurbi ev ednâyız; Tâc-ı ser-i şâhân-ı cihânuz ammâ; Hâk-i kadem-i Cenâb-ı Mevlânâyız…

İşbu mevlevîhânenin hemân yigirmi arşun eyninde Girne kapusı deyü zebân- zed bir nevî burc hükminde bir binâ vardur kim ânın üzre dahî “Nasrun minallâhi ve fethun karîb… Ve beşşiri’lmü’minîne yâ Muhammed” âyet-i Kur’âniyyesi mahkûkdür. Hem ânın üzre tuğra-i Osmânî dahî olub suriçi Lefkoşa’sına andan dâhil olunur. Suriçinde dahî Sarayöni, Turuncî Fethiyye, Arab Ahmed, Lâlelî vü İplik bazârı câmileri ilen Kanlı Mescid vü Selîmiyye Câmi-i Cum‘ası olub mezkûr câmi evvelen Hacı Sofya Katedrali olub rûzigâr-ı âl-i Osmân’da büt-gede vü hâç-hâneden câmiye tahvîl ilen teşerrüf itmişdir. Lala Mustafa Paşa kıyâdetündeki vü Piyâle Paşa riyâsetündeki donanma-yı Türkî vü piyâdeleri şühûr-i erbaayi bâliğ müddet adayı kuşadıp fetheyledikde Gâzî Sultân Selîm Hân’a ithâfen cezirenin a‘zam vü evsa‘ ma‘bedine iki minâre ref‘ eyleyib ismin Selîm-i Sâni yâdına Selîmiyye Câmiine tahvîl eylediler kim Cenâb-ı zîşân tevhîdi anda ebed kılsun, minâresinden ezânı, kürsîsinden salveleyi, mihrâbından tekbîr ü tehlîli, minberinden hamdeleyi mahâfilinden sadâ-yı âmîni noksân komasın, âmin.

Şiir:

Deşt-i fenâda mürg-ı hevâ durmayub döner; Tîğın Hudâ yolunda sebîl itdi cânları. Şemşîr gibi rûy-ı zemîne taraf taraf; Saldın demür kuşaklı cihân pehlevânları. Aldun hezâr büt-kedeyi mescid eyledin; Nâkûs yerlerinde okutdun ezânları.

Hakîr Lefkoşa’nın câmi vü mesâcidin seyrân eyler iken nefsime didim ki: ‘Bre şol mübârek cezîrede nice şehîdân yatur kim cezîrede bir dahî Çanakkal‘a meşhedi olub ânı ziyâret itmek mesnûndürür, çünkim Boğaz harbi esnâında nice asâkir-i mansûre küffâr eline esîr düşüb ol cezîreye sevk olunmuş, anda ezâ vü cefâ vü işkence ilen gâvur ümmetince –zâdallâhü zilletehüm – şehîd idilmişlerdir. İlle ol şühedânın ervâhına fâtihâ ihsân eylemek gerekdir’. Hakîr böyle diyicek hemân Arab Ahmed Camii eyninde mesâvî söyleşib lehviyyât iden bir gürûh karaca oğlancığa meşhedin yerinden suâl itdim. Vü lakin ol oğlanlar nazar-ı hamâkatle sûretim süzüb ayıtdılar: “Emmi var git, anda makbere vü meşhed varsa dahî biz bilmezüz. Vü lâkin kangı meyhâne vü humhâne kandedür ger dilersen delâlet idelim”. Hakîr işbu mâlâyânîleri istimâ idicek ziyâde gazâba gelüb bir gürledim ki ol nühûsetler derhal dîdeden nihân oldular : “Bre bî edebler ü ahlâk-ı İslâmiyye’den bî-behre alaca gâvurlar! Tiz yıkılın karşımdan! Lala Mustafa Paşa Hazretlerinün halîfe-i rûy-i zemîn himmetiylen fethidüp dâr-ı İslâm eyledikleri vü Nebî-zî-şânın halalaru Safiyye Hâtûnın medfûn bulduğı milk üzre kangı cür’et şol fakîr seyyâh-ı hayrâna a‘mâl-i fısk ü cürm-i gayr-i muvâfık-i şerîat teklif idersüz!”.

Belde-i Lefkoşa’da bir gün sükûn itdikden sonra Gâzî Mağusa nâm beldeye revân oldum.

Beyân-ı Ahvâl-i Acîbe Der Cezîre-i Kıbrıs

Ehâlî-i Kıbrıs takrîbî iki yüz bini mütecâviz, eşkâli Türk’e ahlâkı Müselmâna müşâbih olmaz, sözde Türkler’den müteşekkil olub ânların ekseri bir acâib elfâz ü şîve ilen kelimât iderler. Ekserîsi “bâ” harfini “pe”ye, “kaf” ü “kâf” harfini “gayın” harfine ircâ iderekden, “Gıprıs, İprâhim, gavun, garpuz, goyun, geçi” vü sâir nev‘den telaffuz iderler. Gerçi şîve-i mezkûr vasatî Anadolu’da müsta‘meldir, lâkin Kıbrıs ehâlisin telaffuzı ziyâde akbeh olub bâzı kelimâtı dahî itiyâd olunan ma‘nâından gayra isti‘mâl iderler. Bir de esnâ-i kelâmda süâl iderken kat‘â ilâve-i istifhâm kullanmayıb îmâ ilen ma‘nâyı suâl iderler. Yâni kim “Geldîîn? Okudûûn? Kıldîîn?” nev‘inden kelimenin âhir hecâsın imâle ilen telaffuz iderler. Ol bu cezîre halkı, maaş ü ekmek ü katığı Devlet-i Aliyye-i Türkiyye’den, suyı bahr-i sefîdden olmağın cümle küsâlâdır. Zirâat ü ticâret ü zühd ü ibâdetle pek işleri olmayıb, kimi mest kimi huşyâr lâkin ekser-i kâhirin mesleği me’mûriyettir. Mazbûtdür kim cümle nüfûsın kandeyse rub‘u devâir-i mîrîde muvazzaf me’mûrdürür. Hayret-âmizdir kim en az maâş alan me’mûr dahî şehrî yedi bin akçe-i Tayyibî’yi mütecâviz maâş alur. Mâmâfîh ol cezîrede –kim kısm-i Etrâk küll-i cezîrenin sülüsi nisbetindedir vü Şimâlî Kıbrıs Türk Cumhûriyeti nâm idârece siyâset idilir- nüfûsdan ziyâde araba vü nüfûsın iki mislinden ziyâde mesken ü emlâk olub devlet yek elde cem‘ olub ahvâl ü idâre aslâ adâlet ü müsâvâta muvâfık değildir.

Ol cezîrede trafik dinen cereyân-ı vesâit alâ usûl-i Encilîzî cenâh-ı yemînden cârîdir. Tarîkde bir yâneden yek-diger yâneye ubûrdan evvel azamî dikkatlen evvelen yemîni kolaçan eylemek iktizâ eder. Hattâ cümle vesâitin sevk dümenleri dahî vâsıtanın sağ yanında olub vesâit-i uzmânın kapuları hep yesârdadur.

Ol memlekette bilcümle me’kûlât ü meşrûbat ü emtianın ücretleri dahî İslambol’dakinden hayli behâlı olub pây-tahttan gelenin cibinde akçe komayup âdemi fikdâna düşürür. Cezîrenin halkı ziyâde kâsil olduğundan zahmete girüb zemîn-i arzdan mâ-i azb keşfitmeyib ol cezîrenin çeşme vü sebillerinden sâil olan miyâh hep milh ü ücâc olub ânı şürbitmek aslâ mümkin değildir. Çün şebeke-i miyâhdan mâ-i bahr akar. Kıbrıs bahr-i sefîdin vasatunda olub lâkin taâmları âresünde deryâlık meşhûr olmayub mülûhiya nâm bir zerzevât-ı surh , enginâr, patates vü armudî kabağı olub nev’i şahsına münhasir ü mümtâz ü gâyetle lezîzdir. Anda bir de hellim deyû zebân-zed bir nevî leben olub ol dahî hayli lezîz olub ânı bişirüb kızardup ekleylemek mûtâddır. Kıbrıs’da arâk ü şarab âbdan murahhas olmağın sükârâsı vâfirdir. Hattâ Lefkoşa’da Selîmiyye câmi-i cumâsına iki ok atımlık mesâfede ecdâd yâdigârı ribât kim –Böyük Han deyû zebân- zeddir- anın harîminde hattâ tam vasatunda meskûn şeş-köşe mescidin yanı dahî meyhânedir. Mine’l-acâyib… Ol hân dahî kandeyse bir ok atımlığı arzında murabbaa bir mebniyedir.

Beyân-ı Evsâf-ı Gâzî Mağûsa

İş bu cezîre-i Kıbrıs’da esnâ-i fetihde Osmanlı çıkarmasına ziyâde mukâvemet iden belde dahî Gâzî Mağusa olub, hamdülillâh elyevm şerefelerinde ezân, mahfillerinde Kur’ân işidilir kim anda dahî ziyâde muazzam bir kenîse vü büthâne iken câmi-i şerîfe tahvîl idilen Lala Mustafa Paşa Mescid-i Cum‘ası vardur. Anın durduğu Mağûsa suriçinde dahî Aziz Peter vü Aziz Paul’un yâdına inşâ idilmiş ba‘de’l-feth ol haç-hâne dahî ismi Sinan Paşa’ya tahvîl idilüb mescid eylenmişdir. Lâkin anda minâre yokdürür. El-yevm metrûk ü harâb olub ânı ol hâle koyanlara Cenâb-ı lem-yezel gün yüzi göstermeye âmîn… Ol câmi-i metrûkün bağçesinde dahî Fransa sefâreti eylemiş Gazi Mağusa’da rahmete irmiş Çelebi Yigirmi Sekiz Mehemmed Efendi’nin kabr-i şerîfleri durur. Hak teâlâ ecrin müzdâd eyleyip âna rahm kılsun.

Ol suriçinde mezkûr âsârdan mâ-adâ şâir-i vatan vü hürriyet Nâmık Kemâl Hazretlerinin iki seneden ziyâde mahbûs bulunduğı zindân el-yevm müzedir. Gâzî Mağusa surların dibinde dahî Maraş cenâhına mukarreb bir hücrede esnâ-i fethde cengâverliği şehîr Canbolât Gâzî ol beldeye himmetiylen yatur. Cenâb-ı Yezdân şefâatinden berî kılmasun âmîn…

Canbolât Gâzî türbesinin takrîbî yigirmi beş ok atımlığı şimâl-i garbîsinde dahî Aziz Barnabas ismiyle müsemmâ ehl-i salîb manastırı vü Barnabas’ın merkad ü türbesi durur kim âna ahâlîi salîb birle ehl-i İslâm âdemlerden dahî ta‘zîmde bulunub zâir olanlar bulunur. Hakîr bin dört yüz otuz bir hicrî senesinin Mevlid kandilinin güninde anda bulunmağın şâhid oldum kim âna Sûriye bilâdından Lazkiye minâından nice müselmânlar varmış anda diz urup Yâsin- i şerîf kıraat idip devr-hânlık iderler kimi dahî evrâd ü ezkâr okuyub rûhına Fâtiha ihsân iderdi… İnde’n-nâs Sûrî beldelerin kiminde vü Mağrib’de ol Azîz Barnabas’ın Nebî-zî-şân Resûl-i Ekrem’in risâletin tebşîr iden Îsâ aleyhisselâm tâbiûnundan ehl-i tevhîd bir müselmân olduğu itikâdı meşhûrdur. Allâhü a‘lemü bi’s-savâb… Kıbrıs’da bâlâda mezkûr husûsâtdan mâadâ neler bulunub neler vukû buldı, fakîr nelere şâhid oldu vü Lala Mustafa Paşa Câmiinde Leyle-i mevlidi nice idrâk eyledi vü Girne, Lefke vü sâir bilâd-ı Kıbrıs’ın ahvâlin dahî başka vakt hikâyet ideriz vesselâm…

12 Rebîulevvel 1431 Lala Mustafa Paşa Câmii, Gâzî Mağusa, Kıbrıs.

1. Mezâr: Ziyâretgâh. 2. Hatt-ı istivâ: Ekvator çizgisi. 3. Metâr: Hava limanı. 4. Makrikarye: Bakırköy. 5. Şeş-cihet: Altı yön; doğu, batı, kuzey, güney, aşağı, yukarı. “Her taraf”tan kinâye. 6. Mollâ-yı Rûm: Hz. Mevlânâ. 7. Hâmûş: Suskun. 8. Bî-gûş: Kulaksız. 9. Alâ vechi’l-îcâr: Kiralanmak sûretiyle. 10. Sıklet: Ağırlık. 11. Seng-i mezâr: Mezar taşı. 12. Âsâr-ı atîka: Eski eserler. 13. Es-Saff 61/13: Nasrun minallâhi ve fethun karîb…: Allahdan nusret ve yakın bir fetih… hem mü’minleri müjdele yâ Muhammed! 14. Mahkûk: Kazınmış. 15. Mesnûn: Âdet, sünnet. 16. Zâdallâhü zilletehüm: Allah zilletlerini, alçaklıklarını artırsın. 17. Lehviyyât: Boş sözler. 18. Meşhed: Şehitlik. 19. Mâlâyânî: Lüzumsuzluk, hayırsız söz ve iş. 20. Dîdeden nihân olmak: Gözden kaybolmak. 21. Cürm-i gayr-i muvâfık-i şerîat: Şeriata aykırı suç, günah. 22. İrcâ: Dönüştürmek, çevirmek. 23. Akbeh: Kaba, çirkin. 24. İmâle: Yayma, uzatma. 25. Bahr-i Sefîd: Akdeniz. 26. Mazbût: Kayıtlı. 27. Sülüs: Üçte bir. 28. Cenâh-ı yemîn: Sağ taraf. 29. Yesâr: Sol. 30. Fikdân: Yokluk. 31. Kâsil: Tembel. 32. Mâ-i azb: Tatlı su. 33. Milh ü ücâc: Tuzlu ve acı. 34. Deryâlık: Balık. 35. Surh: Ekşi. 36. Murahhas: Ucuz. 37. Sükârâ: Sarhoşlar. 38. Hâç-hâne: Kilise, katedral. 39. Şimâl-i Garbî: Kuzey batı. 40. Ehl-i Salîb: Haç ehli, Hıristiyan. 41. Minâ: Liman. 42. İnde’n-nâs: Halk arasında. 43. Tebşîr etmek: Müjdelemek. 44. Allâhü a‘lemü bi’s-savâb: En doğrusunu Allah bilir.

Cevelanname IV – Bu yazı 2012 yılının Ağustos ayında yayınlanan Gezgin Dergisi’nin 66. sayısından alınmıştır.

Yazar : HALİT ÖMER CAMCI

Gezgin, ışık avcısı, oğlunun babası...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir