Cuma , 4 Ekim 2024

Denizin ve Çölün Ülkesi

Tunus’un yeniden keşfi

Bir şehri bir daha bir daha görmek. Dünyada görülecek daha birçok yer varken doğduğun şehre döner gibi yeniden içinde güzel hisler bırakan o şehre gitmek. Tunus benim için biraz öyle bir yer. Tunus’un başkenti Tunus’tan bahsediyorum. Bizim Kapalıçarşı’nın (tüm Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde olduğu gibi) birebir kopyasının bulunduğu pazar, eski kent Medina’nın da merkezini oluşturuyor. Pazar içinde dolaşırken aynı kırmızı fesli tatlıcı amcayı bulmak. Hiç tanışır kişiler olmadığımız halde sanki yıllardır dostmuşuz gibi tokalaşmak. Beyaz duvarlar içindeki mavi kapılardan geçerken kendini suyun içindeki balık hissetmek.. Bu şehri ve böyle tecrübeleri kelimelerle anlatmak bazen gerçekten zor.

Yazı ve fotoğraflar: Halit Ömer Camcı

Güneşli bir Akdeniz sabahı Mayıs’ın ortalarında rehberim Muhammed Bachar (başer-müjdeci) Bey’le Tunus sokaklarını dolaşıyoruz önce. 3000 yıllık tarihi ile her köşebaşında bir yaşanmışlık hissi karşılıyor bizi. Yerli halkın oturduğu küçük kahveler, el yapımı ürünlerin satıldığı dükkanlar, renkli kumaşlarla dolu mağazaların önünden ilerleyerek Madina’nın Kapalıçarşı’sının içinde 9. yüzyılda inşa edilmiş Ez-Zitouno Camiine varıyoruz. Cami gerçekten çok görkemli. Geniş avlusunun bir kenarında sanki ilk gün yapıldığı gibi duran bir kuyu var. Her camide olduğu gibi bu camiin de müdavimleri arasında güvercinler dikkat çekiyor. Gökyüzü onların memleketi bu camiin avlusu ve minaresi ve kubbesi de. Yol yorgunluğunu atmak için bir halı mağazasının içinden üst katında panorama noktası diye adlandırılan yere çıkıyoruz. Halı mağazasının sahiplerinin misafirperverliği ile ikram edilen meşhur naneli Tunus çayını yudumluyoruz. Binlerce yıllık maziye sahip bir şehir manzarası eşliğinde şekerli çay içmek bize yepyeni bir sabah enerjisi veriyor. Bardo Müzesi Mozaikler, tarihçiler için geçmiş yüzyıllardan günümüze neredeyse fotoğraf kalitesinde bir görsellik sunuyor. Tunus şehir merkezinde mozaikleri ile ünlü; dünya tarihi, sanat tarihi gibi alanlarda görmeniz gereken keyifli bir müze bulunuyor. Dünyanın en olağanüstü Roma mozaik müzesi diye de tanımlanan Bardo Mozaik Müzesinde, Kartacalı kumandan Hanibal’den, mitolojik kahramanlara, astronomi ve astrolojiden o yüzyılların günlük hayatlarına kadar birçok mevzuda mozaik resimler görebilirsiniz. Müzede ayrıca erken Hıristiyanlık döneminden mozaiklerle birlikte Roma dönemi heykellerini de göresibilirsiniz. Müze keyifle izlenen bir film gibi. Müzede sergilenen eserler kadar müze binasının da görülecek tarafları mevcut. Eşsiz tavan süslemeleri bunların başında yer alıyor.

Sidi Bou Said Sidi Bou Said Tunus’un ters yöndeki Antalya’sı diye tanımlanabilir. İçanadoludaki insanlar denize ulaşmak için nasıl Güneye iniyorlarsa Tunuslular da Kuzeye çıkıyorlar. Tunus’un en kuzeyinde yer alan bu yerleşim yeri turistik bir mekan olmakla birlikte bir sahil kasabası özelliğini de taşıyor. Beyaz badanalı evler ve yine mavi kapı ve pencerelerden karakteristik bir Akdeniz şehri imajı veren Sidi Bou Said’den başkent Tunus’u, Kartaca’yı hatta rüzgarlı ve aydınlık bir günde neredeyse yukarda İtalya’yı dahi görebilirsiniz. Şaka bir yana mimoza ve yasemin kokuları içindeki bu kasabada görülecek en iyi yer kasabanın genel manzarası içinde yer alan Akdeniz’in mavi suları ve karşı kıyısı olsa gerek. Bir müzik şehri de olan Sidi Bou Said’deki tüm evlerde bir müzik aleti kolleksiyonu bulmak imkanı bulabilirsiniz. Kasabanın unutulmaz yanlarından olan müzik ziyafetleri haftanın belli günlerinde bazı özel mekanlarda ve senenin özel zamanlarında bir festival havasında karşınıza çıkabilir.

Tozeur’un gizemli sokakları Tunus’un görülmeye değer yerlerinin ilk sıralarında hiçşüphesiz Tozeur geliyor. Yüzlerce şehir gezdikten sonra aklınıza bazı şehirlerden izler kalacaktır. Tozeur bunlardan bi’ tanesi. Nufusu az, küçük bir şehirde akılda kalacak şeyler neler olabilir? Gözlerinizi kapattığınızda toprak rengi binaların duvarlarından oluşan dar sokaklar ve bu sokaklardaki mütebessim insanlar zihninizde belirecek. Arazi jeepleri ile yapılan bir yolculuktan sonra Tunus’un güney doğusunda yer alan Tozeur’a ulaşabiliyorsunuz. Bizde Mardin’i biraz andıran şehrin en karakteristik özelliği toprak tuğlalardan oluşan evleri. Pazarlarında yörede yetişen ve ‘deglet ennour’ adını verdikleri inanılmaz lezzetli hurmalarını tezgahlarda görebilirsiniz.

Özel bir müze Şehirde ‘Dar Cherait’ isimli özel bir müze var. Müze şehrin köklü ailelerinden biri tarafından kurulmuş. Müzenin üç bölümden oluşuyor. Birinde bir Tunus evinin tüm zenginliği sergileniyor. Tabi klasik Tunus evi demek bir nevi Osmanlı evi de demek. Çünkü evin içindeki eşyalar ve evin mimari yapısı Osmanlı döneminden kalma. Türkiye ile Tunus’un kesişme noktası gibi bir mekan. Odalarda evin ilk sahiplerinin hayatlarının canlandırıldığı balmumundan heykeller de mevcut. Mutfaklar, hamam kısmı, kitap okuma ve eğitim odası, yatak odası, kadınların sanatsal ürünler yaptıkları çalışma odaları, duvarlarda sedef kakmalı mobilyalar, günlük kıyafetlerdeki mücevherat zenginliği, camaltı resimler, hatlar, bir paşa konağı olan evde sergilenen fermanlar, kılıçlar, miğferler.. Hasılı bir evi değil geçmiş yüzyılı geziyorsunuz gibi. Müzenin ikinci kısmında da ‘zaman evi’ diye adlandırılan bir bölüm var ki görmeye değer. İnsanoğlunun yeryüzüne ilk indiği andan günümüze bir zaman koridoru gibi ve Universal Stüdyolarını aratmayacak bir zenginlikle hazırlanmış bölümde dinazorlardan, Roma dönemine, Kartacalılardan İslam sonrasına, Osmanlılar’dan uzay çağına kadar Tunus tarihi yeniden hayat bulmuş durumda.

Müzenin üçüncü bölümü ise Binbir Gece Masallarına ayrılmış. Bu bölümde Ali Baba ve Kırk Haramiler, Alaaddin’in Sihirli Lambası gibi unutulmaz doğu hikayelerinin içinde yaşama imkanı bulabiliyorsunuz. Müzeyi özellikle gece saatlerinde gezmenizi tavsiye ederim. Özel efektlerle ışıklandırılan açık hava binalarında kendinizi yeryüzünün dışında gibi hissedebilirsiniz. Tozeur’un ara sokaklarında en çok da çocuklar size neşe kaynağı oluyorlar. Tek renk evlerin arasında bir tezat olarak renkli hayatlarıyla size ciddi ciddi gülümsüyorlar. Kadınların doğuya has mahcubiyetleri ile birlikte sıcak kanlılıkları ve durgun bakışları bir emniyet hissi veriyor. Üç beş kelime onların dilinden konuştuğunuzda sanki fasih dille konuşan bir alimmişsiniz gibi kabul görüyor. Tek bir kelime onlarla irtibata geçmeye yetiyor. ‘Selam’. Çocuklar hemen okul kitaplarını çıkarıp size o gün derslerde ne işlediklerini, bizim nereli olduğumuzu bilmek istediklerini filan söylüyorlar. Yerli halk arasında ana dil Arapça olmakla birlikte en az anadil kadar Fransızca da konuşuluyor. Fransızca bilmiyorum bari anadilinizde konuşun dediğinizde ilk cümle Arapça oluyor ama ikinci cümle hemen Fransızcaya dönüyor. Fransız sömürüsü döneminin hatırası olsa gerek.

Tuarekler yarı gerçek yarı hayal Tozeur’da ve Sahra çölünün kimi yerlerinde artık şehirlileşmiş olan ama isimleri birer efsane kahramanı gibi anılan Tuareglerle karşılaşabilirsiniz. Fotoğraf çektirmekte pek nazlı olmayan sıcakkanlı arkadaşlar şeklinde sizinle uzun sohbetler etmek isteyen Tuaregleri çölün zor şartlarına adapte olabilmiş bir halk olarak zihninizde isimlendirebilirsiniz. Yardımseverlikleri, bir seraptan çıkıp yardıma muhtaç insanların imdadına yetişen kişilikleri ile çölün baş karakterlerinden biridirler.

Çölü tarif etmek deveye hendek atlatmaktan zor Tuz gölüne kardeş olmasa da ismi çağrıştıracak bir kavram Tunus’un derinliklerinde sizi bekliyor. Tuz çölü. Kilometrelerce yolculukta etrafınızdaki manzara beyaz bir ufuktan başka birşey olmuyor. Aracınız okyanus genişliğinde bir suyun üstünde ilerlermiş gibi saatlerce yol alıyorsunuz. Çölün tam ortasında yer alan yol sizi ülkenin diğer kısmına bağlıyor. Sahra çölünün girişi sayabileceğimiz bu çölün kumları içinde yol alırken insanın aklına şunlar geliyor: Yeryüzü nasıl bir bütün? Kar çölleri, okyanus çölleri, kum çölleri, çöl kadar geniş, uçsuz bucaksız ormanlar. Kutuplardan ekvatora kadar insanoğlunun yaşamına sunulmuş muhteşem bir dünya var. Bunu çölde daha iyi anlıyorsunuz.

Ülkemizde otoban kenarlarında görebileceğimiz en ilginç tabela ‘inek çıkabilir’ tabelasıdır. Doğal hayatın nispeten devam ettiği yörelerimizde (Kastamonu, Bolu gibi) nadir de olsa ‘ceylan çıkabilir’ tabelası ile karşılaşmanız mümkün olabilir. Ama Türkiyede deve çıkabilir tabelası görmek sanırım imkansız. Tunusta özellikle çölün içinden geçen otobanlarda bu tabela alışageldiğiniz görüntülerden olacaktır. Çöl ve develer birbirinin olmazsa olmazlarından. Hepimizin bildiği gibi develer; uzun yolculuklarda susuzluğa dayanabilen bir binek olarak çöllerin vazgeçilmezi durumundalar. Bir nevi çöl mercedesi. Ülkenin kimi yerlerinde günlük hayat içinde kullanılan develer çöllerde yaban sürüleri olarak da yaşayabiliyorlar. Ayrıca başka ülkelerden geldi iseniz deve sırtında küçük safariler yapma hakkanız var. Sahra çölünün girişi sayılan Douz şehrinde kervanlar şeklinde kısa seyahatler de yapabilirsiniz.

Kısa Kısa Tunus Tunus İstanbul arası uçakla iki saat 20 dakika sürmektedir. Ülke Türk vatandaşlarından vize istememektedir.

Yüzölçümü: 162.155 km2 Nüfus: 9.911.000 Okuma yazma oranı: %80 (10 yaş üzeri) Para birimi: Tunus Dinarı (1 USD 1,2 Dinar- Döviz bankalarda ve otellerde bozdurulabilir.) Dil: Anadil Arapça’dır. Fransızca da anadil kadar yaygın kullanılmaktadır. Sıcaklık: Yaz aylarında ortalama 29.3, kış aylarında ise 11.4’tür. Şehir içi ulaşım: ülkede taksiler sarı renkli taksimetrelidir. Her taksi numaralıdır. Araç içinde herhangi birşey unuttuğunuzda bu numarayı akılda tutmakta fayda var. Gece tarifesi %50 zamlıdır ve tarife 19:00’da başlar. Ulusal ulaşım: Otobüs ulusal ulaşımda üçüncü sırada yer almaktadır. Şehirlerarası yolculuklar için tren yolu hatları ve özel kiralanan araçlar tavsiye edilebilir. Uluslararası ulaşım: Tunusta 6 adet uluslararası havalimanı bulunmaktadır. Alışveriş: Kairouan’ın ünlü halılarından, Nabeul’ün seramik ve çömleklerinden, Sidi Bou Said’in işlemeli mücevherlerinden, geleneksel kıyafetlere kadar Tunus çarşıları bir el sanatları cennetidir. Ülkenin her şehrinin pazarlarından Tunus kapıları işlemeli çiniler, ahşaplar, özellikle beyaz renkli Tunus’un sembollerinden kuş evleri, içi çöl kumları ile dolu şişeler, Tunus çayları ikram edilen cam bardaklar hatıra olarak alınabilir. Bahşiş: tunusta bahşiş vermek bir adettir. Bahşiş oranı aldığınız servise bağlı olarak %5-10 oranındadır.

Bu yazı, Gezgin dergisinin 2009 yılının Haziran sayısında yayımlanmıştır.

Yazar : HALİT ÖMER CAMCI

Gezgin, ışık avcısı, oğlunun babası...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir