Cuma , 22 Kasım 2024

Derin Vadilerin Şehrine Doğru

Geçen sayıda Fotoğraf grubundaki arkadaşlarla beraber gezdiğimiz ve fotoğrafladığımız Bulancak ve yaylalarından söz etmiştim. Yeşil cenneti denilebilecek bir tabiata sahip Karadeniz bölgesi tabiat güzellikleri ile insanı cezbetmektedir. Hele fotoğraf merakınız da varsa günler size yetmez!

Yazı ve Fotoğraflar : Süleyman BERK 

Eşimle birlikte Trabzon ve daha ilerilere gitmek üzere arkadaşlarımızla Bulancak’ta vedalaştık. Hedefimiz Trabzon Uzungöl ve Sümela Manastırı’ydı. Trabzon’a vardığımızda şehirde çok fazla sayıda yerli ve yabancı turistin olduğunu gördük. Özellikle Arap turistler çok fazlaydı. Yerli halkın söylediği çok fazla sayıda gelen Arap turist sebebiyle otellerde yer kalmadığı ve şehirde aşırı trafik oluştuğu idi. Düşünün Cidde- Trabzon arası direkt uçak seferleri bile başlamış. Karadeniz otoyolu çok mükemmel; otomobille seyahat insana keyif veriyor. İlk olarak Maçka üzerinden Sümela’ya ulaştık. Buraları yeşile boğulmuş yerler. Sümela Manastırı’na çıkmak için belli yerden sonra yürümek gerekiyor. Başımızı kaldırdığımızda manzaradan çok etkilendik. Yeşil denizi içerisindeki Sümela’nın üst tarafı sis içerisinde idi. Fotoğraf için manzara mükemmeldi. Otomobille belli yere kadar çıkılabiliyor ama yollar çok dar; vızır vızır işleyen tur minibüsleri insanın yüreğini ağzına getiriyor. Çünkü yolun yabancısı için sağ taraf çok tehlikeli ve uçurum. Otomobilimizi bir yere park ederek yürümeye başladık, aniden bastıran ve sicim gibi yağan yağmura yakalanmak da burada karşılaşılabilecek güzelliklerinden…

gezgindergi-turkiye-derin-vadilerin-sehrine-dogru (4)

Sümela manastırı çok yoğun ziyaretçi alan bir yer. Hele yaz mevsiminde, tabir caizse, iğne atsanız yere düşmüyor. Sümela Manastırı denizden 1150 m. yükseklikte eski bir Rum Ortodoks Kilise ve manastır kompleksidir. Yapı, MS. 365-395 arasına tarihlenmektedir. Karadeniz Rumları arasında anlatılan bir efsaneye göre, Atina’lı Barnabas ile Sophronios adlı iki keşiş aynı rüyayı görmüşler; rüyalarında, İsa’nın öğrencilerinden Aziz Luka’ın yaptığı üç Panagia ikonundan, Meryem’in bebek İsa’yı kollarında tuttuğu ikonun bulunduğu yer olarak Sümela’nın yerini görmüşler. Bunun üzerine birbirlerinden habersiz olarak deniz yoluyla Trabzon’a gelmiş, orada karşılaşıp gördükleri rüyaları birbirlerine anlatmış ve ilk kilisenin temelini atmışlardır.

gezgindergi-turkiye-derin-vadilerin-sehrine-dogru (2)

Manastır bugün Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı olarak ziyarete açık tutulmaktadır. Etrafında ziyaretçilere uygun bir piyasanın oluştuğunu söylemek mümkün…

Sümela’dan dönüşümüz gece geç vakit rastladığı için, Trabzon’a dönerek orada geceledik.

Sabah erkenden Uzungöl’e gitmek üzere yola koyulduk. Yine sahil yolundan Of’a saparak Dernekpazarı ve Çaykara yoluyla Uzungöl’e ulaştık. Uzungöl, Türkiye’nin yağmur ormanlarının bulunduğu, Soğanlı ve Kaçkar Sıradağlarının birleşim yerinde bulunmaktadır. Bu bölge aynı zamanda yerkürenin ılıman bölgede bulunan en yaşlı ormanlarına ev sahipliği yapmaktadır. Bol yağış ve nisbi ılıman iklimi sayesinde yılın her mevsiminde yeşildir. Demirkapı ve Soğanlı dağlarında tespit edilmiş 60’tan fazla endemik bitki bulunmaktadır. Mevsim yaz olduğu için Karadeniz sahil kesimi nemden neredeyse boğulmaktadır. Buraları ise yayla havasında; hava son derece nezih ve oksijeni bol; tabii ki buralarda nemden eser yok. Ama aşırı nüfus alması ve yapılaşma buranın da canına okumuş durumda.

gezgindergi-turkiye-derin-vadilerin-sehrine-dogru (5)

Genel kanaat şu: “Uzungöl fotoğraflarda daha güzel görünüyor!”. İnsanlık kendi eliyle tabiatı ne çabuk tahrip ediyor ve hoyratça kullanıyor!”. Aşırı yapılaşma, gölün etrafının beton bariyerle çevrilmesi, gölün suyunun da durgunlaşması buranın tadını kaçırmak üzere. Ticarileşen her yerin mukadderatı böyle olsa gerek. Biz neden elimizdeki değerleri korumakta böyleyiz bir türlü anlamış değilim!.. Hele gölün suyunun kirlenmesi ve kokmaya başlaması canımı çok sıktı. Neyse eşimle Uzungöl etrafını turladık sonra da fotoğraf çekmek üzere otomobille yukarılara doğru tırmandık. Tabii ki tabiat bir harika. Tarlalar ve bahçeler arasından epey yukarılara tırmanarak Uzungöl’ün fotoğraflarını aldım. Uzungöl’ün zirveleri sisli idi ve görüntü mükemmeldi. Sis, yeşil zirveler üzerinde bir pamuk görüntüsü vermekte idi. Uzungöl, fotoğraf açısından mümbit bir yer… Pamuk gibi sisin oturduğu yemyeşil tepelerin görüntüsü insanı mest ediyor, sanki bir rüya yaşatıyordu. Uzungöl’de epeyce vakit geçirdikten sonra Ayder Yaylası’na gitmek üzere yine yollara düşüyoruz. Fakat nasip başka yönde idi. Trabzon merkezde bir tanıdığımıza ulaşınca iki gece daha Trabzon’da konaklamak zorunda kaldık. Bu da bize Trabzon’u iyice dolaşma imkânı verdi. Kanûni Evi, İskender Paşa Camii, Ortahisar Camii, Yavuz Sultan Selim’in annesi Gülbahar Hatun Türbesi, Atatürk Müzesi, Banker Kostaki Teophylaktos tarafından yaptırılan konakta açılan Trabzon Müzesi, Trabzon Kalesi ve Bedesteni gezilebilecek mekânlardır.

gezgindergi-turkiye-derin-vadilerin-sehrine-dogru (7)

Ayder yaylası Rize’nin Çamlıhemşin ilçesinde, ilçenin 19 km. güneydoğusunda yer almaktadır. Ayder yayladan ziyade geçmişten beri bir dinlenme merkezi olarak kullanılmıştır. Burada bulunan kaplıcanın romatizma hastalıklarına iyi geldiği belirtilmektedir. Bu sebeple Ayder’de pansiyonculuk gelişmiş bulunmaktadır. 1350 rakıma sahip Ayder, Kayın ve Ladin ormanlarıyla kaplıdır. Tabii ki, Uzungöl’de de Ayder’de de nemden eser bulunmadığı gibi son derece temiz, berrak ve insanı dinlendirici havası bulunmaktadır. Ayder, havası, suyu, kaplıcası ve şifalı balı ile ön plana çıkmaktadır. Ayder balının özelliği tamamen doğal olması; balın kooperatif aracılığı ile satılması da insanlara güven veriyor.

gezgindergi-turkiye-derin-vadilerin-sehrine-dogru (6)

Ayder ‘in suyunu içmekle doyamıyorsunuz. Ayder fotoğraflarında yer alan, ince ve derin bir vadiden, yüksekten süzülerek akan derenin, kar beyazı suyunun uzaktan seyrine doyum olmuyor.

Ayder’e ulaştığımızda şok yaşadığımı belirtmeliyim. Arabalar yaylayı işgal etmişti. Yaylayı baştanbaşa kateden yol, arabaların işgali altındaydı. Yine de buranın bitki örtüsü ve suların çağıl çağıl akışı insanı dinlendiriyor. Fakat aşırı kalabalık ve ticarileşen ortam buranın geleceğini tehdit ediyor. Karadeniz bölgesi, özellikle Trabzon ve Rize Arap turist akınına uğramış durumda.

Fırtına vadisinin ihtişamlı bir görünüşü var. Fırtına vadisi üzerinde Taş Köprü ise yapı olarak Mostar Köprüsünü andırıyor. Yöre insanı buranın tadını çıkarıyor, gelen ziyaretçilere de bu imkânı sunuyorlar. Taşköprü yanında bulunan lokantada oturarak biraz soluklandık ve uzun uzun Taş Köprü’yü ve çağıl çağıl akan dereyi demli çay eşliğinde seyrettik. Ayder’in de Fırtına Vadisi’nin de suyunu içmekle doyamadık.

Fırtına vadisinden akşam namazından sonra ayrıldık. Hedefimiz Artvin’e doğru yola çıkmak. Gece yarısı Borçka’ya vardık ve burada konakladık. Sabah erkenden kalkarak Karagöl’e doğru yola çıktık. Borçka merkezden 27 km. Borçka- Camili karayolunun 27. km. sonra 6 km. parke döşeli yoldan Karagöl’e ulaşılmaktadır. Camili yolu da, 5 km. yol da mükemmel manzara eşliğinde devam etmektedir.

gezgindergi-turkiye-derin-vadilerin-sehrine-dogru (8)

Türkiye’nin saklı cennet köşelerinden birisi de Artvin Karagöl Milli Parkı, bitki örtüsü ve ağaç yapısıyla farklı bir yer. Yeşil bitki örtüsü, ılıman yağmur ormanları, çağıl çağıl akan köpüklü dereleri, suları, buz mavisi ve yeşili göletleri, göğe komşu köknar ve ladin ağaçları, insanı yutan yeşil bitki örtüsüyle buraları mutlaka görülmeli… Ayrıca insana canlılık veren ahşap evleri, tertemiz köy camileri ve lavaboları, jilet gibi asfalt yollarıyla keyifli bir yolculuk yapabilirsiniz. Yöre insanının sıcak ve güler yüzlü tavrı sizi memnun edecektir. Ağaçların yuttuğu köylerden geçerken yol kenarlarına kurulan salaş lokantamsı yerlerde “Muhlama” yiyebilir demli çayın tadına varabilirsiniz… Sütlü mısır ve Kafkas balı da cabası… Karagöl’e gittiğimizde Fındıklı Yaylacılar Köyü geçleri de orada idi. Bir midibüs dolusu genç gezmeye ve eğlenmeye gelmişlerdi. Gittiğimizde tulum eşliğinde Karadeniz şarkıları söylemekte idiler. Buradan belirtmeliyim ki, gençler neşemize neşe kattılar; ricamızı kırmadılar, yine tulum eşliğinde horon teptiler. Edepli, terbiyeli bu gençleri, hanımda ben de hiç unutmayacağız. Buralara Türkiye’nin İsviçre’si dense sezâdır. Mükemmel yollar ve tahrip edilmemiş, ticarileşmemiş mekânlar insanı mest ediyor. Karagöl’den dönüş yolunda Atanoğlu Köyü kenarında, köylü iki gelin hanımın kurduğu barakamsı yerde, kuzinede pişirilen mis gibi tereyağlı muhlamayı tattık; yine kuzinede kaynayan demli çaylarımızı içtik.

gezgindergi-turkiye-derin-vadilerin-sehrine-dogru (9)

Karagöl’de mest halinde epey vakit geçirdikten sonra Artvin’e doğru yola çıktık.

Çoruh Nehri buralara büyük heybet veriyor. Buralara derin vadiler şehri dense yeridir. Artvin, Çoruh vadisinin sol yamacına meyilli bir araziye kurulmuş şehirdir. Osmanlı döneminde ismi “Livane” idi. Anadolu son yıllarda kendini epeyce toparlamış; şehirlerin eli yüzü düzelmiş; Artvin de payına düşeni almış. Artvin iline Karadeniz tarafından da, Ardahan tarafından da ulaşırken epeyce virajlı yollardan geçmek zorundasınız. Ama tabiat mükemmel, etrafı seyretmek sizi mest ediyor. Tabi şahsî otomobilinizle giderseniz şoför olarak bu seyir imkânından mahrum kalabilirsiniz. Derin vadilerden geçerken, yukarıdan Çoruh Nehri’nin azametine şahit oluyorsunuz. Yolların da önceki yıllara göre epeyce düzeltildiği ve genişletildiği muhakkaktır. Şavşat üzerinden Ardahan’a giden yol mükemmel manzara eşliğinde devam etmektedir. Yemyeşil vadiler, yaylalar, çam ormanları, tertemiz ve köpürerek akan dereler yolunuzu uzatmaktadır. Hele fotoğraf merakınız da varsa yolu bitirmek epeyce vakit almaktadır. Yemyeşil meralara yayılmış hayvanlar, rengârenk ağaçlar insanın gözünü de gönlünü de dinlendiriyor.

gezgindergi-turkiye-derin-vadilerin-sehrine-dogru (10)

Artvin Ardahan arası yol epeyce virajlı ama az evvel de bahsettiğimiz gibi harika tabiat sizi mest ediyor. Ardahan düz bir ovaya kurulmuş şehir. Karasal iklimin görüldüğü Ardahan yaz mevsiminde yaylacılığın hâkim olduğu bir ilimiz. Ardahan, daha önce Kars ilinin ilçesi iken 1992 yılında Iğdır ile birlikte Kars’tan ayrılarak il yapılmıştır. Kars yolu üzerinde Beşiktaş Köyü’ne gece yarısı vardık ve burada beş gün konakladık. Artvin, Kars ve Erzurum illeri ile sınırı bulunmaktadır. Ardahan nispeten sakin bir şehir. Hayvancılık bu şehrimizde epeyce gelişmiş durumdadır. Yaylacılık bu şehrimizin önemli adetlerindendir. Beşiktaş köyünün yaylasına uğrama fırsatımız oldu. Taş evlerde insanlar hayatlarından mutlu şekilde işlerini görmekteydiler. Yaylalara kadar yolların yapılması elektrik ve suyun gittiğini görmek bizleri ziyadesiyle mutlu etti. Yöre insanının misafire karşı ikramı, Anadolu insanının cömertliğinin şahidi idi. Nefis ayranlarını ikram ettiler; dirensek de taze peynirlerinden hediye ettiler. Allah hepsinden razı olsun.

Ardahan ve Kars’ta büyükbaş hayvan yanında, sürü halinde kazları da görmek mümkün. Kazcılık buraların ana geçim kaynaklarındandır. Kazın eti de tüyü de kıymetlidir. Yaz boyu sürü halinde yayılan kazlar, karın düşmesi ile birlikte kesilir ve kurutulmaya bırakılır. Gerektikçe eti kullanılır. Kazın tüyü de yastık yorgan ve dağcıların uyku tulumu ve giyeceklerinde kullanılır. Kaz tüyünün ısı tutma özelliği bulunmaktadır.

gezgindergi-turkiye-derin-vadilerin-sehrine-dogru (12)

Ardahan Kars arası yaklaşık 90 km. ve yol çok düzgün. Kars’a ilk defa 1992 yılında görev dolayısıyla gitmiş ve ailece üç yıl kalmıştım. Bugünden bakınca o günkü Kars ile bugünkü Kars kıyas bile kabul etmez. Bir defa bütün Anadolu gibi gelişmişlikten Kars da nasibini almış… Her şeyden evvel 25 yıl önce ciddi güvenlik problemi vardı ve şehrin merkezinde birkaç sokak hariç dolaşmak ciddi risk taşıyordu. Kars Kalesi’ne gitmek kimsenin aklından bile geçmezdi. Bugün tertemiz bir Kars’la karşılaştık. Kars Kalesi’ne çıktık ve çayımızı içtik, fotoğraflarımızı çektik. Anadolu’nun Müslümanlaşmasında önemli rolü olan erenlerden Hasan Harakânî Hazretleri’nin külliyesini ve türbesini ziyaret ettik. Kümbet Camii, Kars Müzesi, Ani Harabeleri, Adnan Menderes dönemi camilerinden Merkez Camii, Fethiye Camii, Gazi Ahmed Muhtar Paşa Konağı, Kars’ın gezilecek mekânlarındandır.

Kars’ta çok hatıram var. İlk yazları Kars yeşil bir örtüye bürünür. Kars çayı coşar da coşar; etrafında dolaşmak, piknik yapmak insana huzur verir. Kışın beyaz örtüye bürünen Kars’ın ayrı bir güzelliği olmaktadır. Artık doğalgazın buralara gelmesi bir nebze olsun hayatı kolaylaştırmış. Kars Havaalanı buralara ulaşımı kolaylaştırmış. 25 yıl önce yarı maaş tutan uçak bileti artık epey ucuzlamış durumda. Sarıkamış, kış turizmi açısından epey gözde bir yer; binlerce şehidimizi bağrında barındıran bir mekân. Ülkemizi bize armağan eden şehitlerimize binlerce Fatihalar; nûr içinde yatsınlar…

Ülkemizin her köşesinde gezilebilecek mekânlar bulunmaktadır. İmkânlar elverdikçe, buraları gezmenin ve görmenin insana çok şeyler kazandıracağı muhakkaktır.

Derin Vadilerin Şehrine Doğru – Bu yazı 2015 yılının Ocak ayında yayınlanan Gezgin Dergisi’nin 95. sayısından alınmıştır.

Yazar : SÜLEYMAN BERK

Doç. Dr. Süleyman Berk (1964 Bursa, İnegöl), yazar, hat sanatçısı ve akademisyen. 1988 yılında Marmara Üniv. İlahiyat Fak. mezun oldu. Yalova Üniversitesi İslâmi İlimler Fakültesi’nde Öğretim Üyesi olarak görev yapmaktadır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir